kendini maddelerle var etmeye çalışan, sürekli tüketerek azlığını saklamaya çalışan insanlardan daha zengin ve kendine güvenli insandır. eziklik parayı kullanarak, kendini pazarlayanlara özgüdür.
ülke şartlarını düşününce, ruh halimizin şu durumuna bile şükür ediyorum. nereye kadar zorlama hayatlar yaşarız, sonunda ne olur bilinmez; ancak ben mutluluk oyunlarıyla, sakin olmaya çalışma denemeleriyle kendimi avutuyorum. bekliyorum. bazen şükrederek, bazen isyan ederek bekliyorum.
tuborg gold'un yerini diğer biralar tutamıyor son zamanlardaki damak tadıma göre. mecbur kalınca efes malt alınıyor elbet; ancak tadında bir acılık hissediliyor. Tuborg birasında şeker olmadığı için baş ağrısı yapmıyor. baş ağrısı yapan biranın içinde şeker oranı yüksektir zaten.
dibe vur yani. son raddesine kadar gömül kederin. kendinden vazgeçecek hale gel. vazgeç her şeyden. dibe vur ve yeniden başla, her gün doğan güneş gibi, akşam karanlığa gömülsen de yeniden yeniden dene. aslında yaşamak "yolda olmaktır" cümlesine benziyor "gene dene, gene yenil, daha iyi yenil" cümlesi.
her türlüsü sevilir kahvenin; ancak türk kahvesi'nin tadı, kokusu ayrıdır. rakı gibidir ya iyi dostlarla, sevilen insanla muhabette içilir ya da yalnızlığın dibe vurmuş halinde tek başına dertleşilir kahveyle. yağmurlu, serin akşamlarda kitap kokusuyla karışır, kahve kokusu. yardımseverdir, akşamdan kalma bir bedeni kendine getirir, uykusuz bakan gözleri canlandırır. bazen sevgiye, bazen acıya, bazen dostluğa, sohbete, bazen de en uçsuz yalnızlığa ortak olur, bir sevgilinin yerini alır kahve.
hiç gitmediğim bir yerde, sevinçle ötesinde
her türlü yaşantının, kendi sessizliği var gözlerinin:
en ince kımıltısında birşey var içime gömen beni,
birşey dokunamayacağım kadar bana yakın
kolayca açar beni en ürkek bir bakışın
parmaklar gibi kapamış olsam bile kendimi,
sen hep yaprak yaprak açarsın beni, Baharın
(dokunup ustaca, gizlice) açışı gibi ilk gününü
ya da beni kapatmaksa istediğin, ben,
hayatım kapanırız güzelce, birden
karın her yere özenle inişini
düşleyen yüreğince şu çiçeğin;
duyduğumuz hiçbir şey bu ülkede
erişemez gücüne sonsuz inceliğinin:
renkleriyle yapısının beni bağlayan,
öldüren, hiç durmadan, her nefeste
(bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan
ve açan; yalnız anlıyor içimde birşey
gözlerinin sesini güllerden derin olan)
kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri
daha kaliteli ve emek harcanarak üretilmiş ürünleri tercih eden yazarlardır. her ürün için geçerli değildir elbette bu tercih, eşdeğeri olmayan ürünler de çok fazladır.