evet süper bir zeka var, özellikle de karadeniz'de çok daha belirgin. elemanın biri dağın başına aylarca süren bir çalışmadan sonra gemi yapıyor. ama o gemiyi yaptıktan sonra, gemiyi denize indirmenin imkansız olduğu seziyor. olsun, gemiyi yapabilmişse gerisi teferruattır.
uykudan uyanıp, ışığı açıp, atmaca gibi ortalığı gözleyip dinleme zamanı geldiğinin de göstergesidir. sivri sineği hakladıktan sonra istanbul'u fethetmiş gibi yatağınıza dönersiniz, o an süperdir.
facebook'u kapatmanın bir erdem olduğunu kabul eden ergen acizliğidir. facebook açmak kadar kapatmakta boş bir iştir, facebook boştur zaten. boşu açsan ne olur, kapatsan ne olur. madem kapatacaksın ne diye açıyorsun sığır denilesidir.
eğer çirkinse, yanında erkek dahi gezemez. nasıl bir ayna kullanıyorlarsa kendilerini kenan, kıvanç sanıyorlar. böyle bir arkadaşım var. kalabalık bir mekanda bir kız kafasını başka bir yöne çevirirken bu muhteremle 0.5 saniyeliğine göz göze gelince bu dallama size döner ve ''kanka bu kız bana bitti!'' tarzında cümleler kurar. o an he, evet falan diye iştirak edersiniz ama içinizde ne fırtınalar kopar kim bilir. evlerden ırak durumdur.
dünyanın futboldan ibaret olmadığını er yada geç anlayacak insandır. evet futbol iyidir hoştur ama o kadar da değil arkadaş. dünya bir toptan mı ibaret, ne bilim topla uğraşacağına git bir kız bul takıl, sinamaya git falan ne bileyim amk işte, yap bir şeyler!
maçtan önce, karşı takımın daha iyi olduğundan emin olan, genelde ağır abi gazlamasıdır. maçın ilerleyen saatlerinde karşı takımın üstünlüğü bariz şekilde vuku bulmaya başlayınca, bu abiler de az önce ki tatlılık ve gazlamacılıktan eser kalmaz. maç sonuna doğru ''oynadığınız oyunu sikeyim sizin!'' tadında bitirici laflar duymanız kuvvetle muhtemeldir. ama bu seremoni her maç tekerrür eder.
içgüdüsel ve her insanda olan durumdur. hatta bunun komik bir örneği de vardı. aynı kadın ilk seferde çirkin şekilde bavulunu taşımasını istiyordu erkeklerden, kimse taşımadı. aynı kadın çok şık şekilde giyinip süslendikten sonra erkeklerin hemen hemen hepsi yardım ediyordu. dış görünüş; ses, kişilik, karakter, statü, ekonomik durum kadar karşı tarafı etkileyen bir durum kesinlikle.
şu an türkiye'de en büyük firmalarından birinde the the fresh point'te çalışıyorum. gdo muhabbeti yapanlara tek söyleyeceğim; sağlık bakanlığı onaylı ve gdo riski taşımamaktadır. sattığım için değil, zaten sadece çalışanım beni ilgilendirmiyor satış ama hakiketen gdo yok. şu an yediğiniz ucuz , içinde ''soya'' lı kelime geçen her türlü mısır cipsleri, soğuk et ürünleri salam, sosis gibi bütün ürünlerdeki gdo oranı, bu bardakta mısırdan çok daha fazladır ki zaten gdo yok bu markalı mısırlarda. tabi ki hepsini kast etmiyorum. büyük firmalar olacak. birinin aklına gelip de laboratuar analizi yaptırsa ve gdo'yu kesinleştirip dava açsa, şirketin anası ağlar. bu riske girilmez.
yemek yapmayı bilen erkek, akıllı erkektir. yemek için her an bir kadına muhtaç olmamak yada berbat ''fast food'' kültürüne domalmamayı tercih etmek ancak akıllı erkeğin idrak hudutları içerisindedir.
''ben senin yaşındayken'' diye başlayan cümlelerin tamamıdır. eğer evlat bu kelimelerle başlayan cümleler duyuyorsa babadan, gerçekten acıklı bir hali vardır. adamı çıldırtır.
açık kuruyemişçi çekirdeklerinde sıkça rastlanır. çekirdek ne kadar hafifse, ağzınıza acı çekirdek gelme olasılığı o kadar yüksektir, tecrübeyle sabittir.
amacı yoktu. sırf amaçsız diye aptallık olarak algılamamak lazım. yetişkinken bir amaç uğrana yapılan ibneliklerin hangi akıllıca yanını gördük ki? amaç yoktu bu yüzden güzeldi.
bir çocuğun 5000 karakter giri yazabileceği, yetişkinin ise düşünürken afallayacağı şeylerdir. yetişkinseniz mutlu olmak bir suç gibi geliyor. yetişkinler küçük şeylerden mutlu olabilse, internet sayfalarının sağ köşesinde ''neden daha büyük olmasın.'' tarzında reklamlar görmezdik, yalan dolan anlayacağınız.