Soguk algınlığı, kusma, orta kulak iltihabı, bronşit, zatüre ve vertigo... Sırasıyla bu hastalıkları geçirerek başladığım yıldır. Yaşanan doğal afetler, hastalıklar ve pandemi ile insanlık tarihinde hep hatırlanacaktır.
Aile eğitimi; tüm eğitim kademelerinde bireyin eğitimine katkı sağlamak amacıyla aileye verilecek her türlü rehberlik ve danışmanlık hizmetlerini içeren bir eğitim sürecidir.
Türkiye'yi değiştireceğine yürekten inandığım kuşak. Siz bu cocukların salak, boş, mal filan olduğunu düşünüyorsanız büyük yanılıyorsunuz. Her kuşağın ipe sapa gelmez bireyleri olur. Bunların belki de diğer kuşaklara göre işe yarar kısmı da azdır ama; aması var... Aması şu, bu kuşağın kendini yetiştiren bir kesimi var ki, elemanlar teknolojinin bilginin içine dogduklarını belli ediyorlar. Alayımızı suya götürür susuz getirir filan demeyeceğim; alayımıza boru döşer suyu ayağımıza getirir başına musluk takar; açar içeriz kapar bekleriz filan.
Neyse saçmalamadan devam edeyim, çok kaliteli bireyler barındıran bir kuşak. Benim gözüm arkada kalmaz, Z kuşağı tabuları yıkacak, z kuşağı aydınlığı getirecek, z kuşağına güvenim tam.
2 Aralık 2015 Çarşamba tarihinde, Kobe'nin basketbolu bırakması üzerine yazdığım yazı. Kobe'nin vefatından sonra paylaşmak istedim...
Bir Devrin Sonu: Elveda 95/98 Draftları, Hoşça kal Kobe !
Aslında hiç birimizin, hiç kimsenin suçu değil bu... Kader 95 - 98 yılları arasında öyle NBA Draftları çizdi ki milyonlarca basketbolseverin hayatına, o yıllardan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı... 90'larda çocukluğunu yaşayan bir nesil olarak çizgi film kahramanlarına ihtiyacımız kalmamıştı artık; süper kahramanlarla dolu draftlar bize öyle bir basketbol baharı yaşattı ki, şimdilerde o baharın kışındayız. içimiz her geçen sezon daha da paramparça oluyor. Kazandıklarımız, kaybettiklerimizi bir türlü karşılamıyor. Öldüresiye bir boşluğun içerisinde sonsuzluğa düşüyoruz.
Ah be 95/98 Draftları! Ne gereği vardı bunca yıldızı bir çırpıda başımızdan aşağı dökmeye? Kimi zaman aç, kimi zaman susuz, çokça uykusuz, bazen de buz gibi soğuk odada ev ahalisinden habersiz beklediğimiz gecelerimizin içimizi ısıtan, hayallerimizi süsleyen, süpernovaları şimdi birer birer aramızdan ayrılıyor. Her veda, bir hançer gibi saplanıyor yüreğimize. Her güzel şeyin bir sonu olduğunu liseden mezun olduktan sonra anlamıştık ama bu kadar güzel şeyin nasıl bir sonu olacağını kavramak için en derinde yudum yudum yaşamak gerekiyormuş meğer. Bir şeyin değil, her şeyin sonu bu adeta...
Oysa ne kadar şanslı bir nesildik. Jordan'ı da izleyebilmiştik capcanlı bir şekilde 2003'te mesela! Hep ayrıcalıklı gördük kendimizi, Nash, Iverson, Duncan, Garnett, Carter, T-Mac, Kobe, Kidd, Nowtizki ve daha nicelerini izlemiştik de, bonustan Wade, Lebron, Durant gibi yıldızların da gelişimine en canlı tanıktık.
Bu madalyonun görünen yüzüymüş meğer! Sessiz sedasız giderken bir çoğu aramızdan, en son Kobe'nin ayrılışıyla aslında herkesin içini yakan gerçeği fısıldadı Alman Panzeri Nowitzki:
" Bir çok büyük oyuncuya karşı oynadım. Duncan'a, Garnett'e, Carter'a karşı oynadım ama içlerinde her şeyiyle en iyisi Kobe'ydi... Onun basketbolu bırakacak olması hepimizin yaşlandığı anlamına geliyor, bu gerçekten büyük hayal kırıklığı..."
Ah be Dirk! Siz parkelerde parlarken bizler de sizlerle büyüdük, çocukluğumuz, ergenliğimiz, kocaman adam oluşumuz, her anımızda hayatımızın bir köşesinde yerini almış nadide motiflerdiniz. Sizlerle tanıştığımızda kimimiz ilkokula yeni adım atmış, çoğumuz henüz hiç bi kızla çıkmamıştık. Öyle saf sevdalandık ki bu oyuna...
Ve şimdi O! Sizin ve sizinle büyüyen bizlerin döneminin en büyüğü, Black Mamba - Kobe, bırakıp gidiyor uzaklara. Parkelerin içine o kadar odaklanmışız ki, sahanın 1 adım dışında olması bile sanki onu bambaşka bir gezegene uğurluyormuş hissi veriyor insana...
2002 NBA Batı Konferansı finallerinin en kritik maçında Hido'lu Sacramento'yu Robert Horry'nin son saniye 3'lüğüyle yıktığınızda takımının lideri olarak senden nefret etmiştim Kobe! Ağlamıştım o sabah ve göz yaşları içinde topumu alıp sabahın erken saatlerinde basketbol sahasının yolunu tutmuştum. O günlerde attığım tüm sayıları Lakers potasına atar gibi atıyordum...
Yine bir batı konferansı final serisi, Derek Fisher'ın 0.4 saniye kala attığı son saniye basketiyle bu sefer de Hido'lu San Antonio'yu devirdiğinizde maçın baş kahramanlarından birisi olan sana, yine çok sinir olmuştum Kobe!
Ve Hidayet'in liderliğini yaptığı Orlando Magic'i finalde yenip şampiyon olduğunuzda artık ağlamak için gözümde yaş kalmamıştı... Ve bu büyük oyuncuya içten içe hayranlık beslemeye başladığımı fark ettim. Ben saygı duymayı seçtim, en derinden bir tutkuyla Kobe!
Şimdi bir devir kapanıyor, yaşattığınız her şeyi için teşekkürler; 90'lardan 2000lere ve günümüze ışık tutan efsaneler...
"Maçın bitmesine son 5 saniye, top Kobe'nin ellerinde 5... 4... 3... 2.. 1... "
Er ya da geç, yaşanacak olan hazin son. Her güzel şeyin bir sonu var. Eskiden, bunlar yıllar yıllar önce, face, twitter, insta vs internet alemini ele geçirmemişken; sözlükler ve forumlar ne harika ortamlardı. 2000lerden bahsediyorum... 2005 2010 arası bilhassa... capcanlı, sıcacık, sabahlara kadar süren muhabbetler. Şimdilerde bu yok mu? var elbet, başka platformlarda belki daha da iyisi var. Çünkü sözlüktekiler de forumlardakiler de hepsi kayboldu gitti. Köyden şehire göç oldu resmen. Gün gelir tamamen kapanır burası da. Bence çok da uzak görünmüyor...