artısı eksisi olmayan tek rakamdır. bu yüzden bütün rakamlar arasında sıfırı tutup çektiğinizde diğerlerini simetriğe sokar. önü de arkası da bir olandır.
ekonomiyi, kıraathanelerde konuşulduğu kadar boşta ve sadece iktisatçıların anlayabileceği kadar kalabalık bilgi yığını olmadığını, çok sade biçimde anlatan kişidir.
beni gerçekten anlayabildiğini düşündüğüm ve bundan hiç de şüphe etmeyeceğim kişidir. insan bazen anlamak için yanlış yollara sapabiliyor olsa gerek ancak bu yoldan düze çıkabilmenin hiç bu kadar mantıklısını görmemiştim doğrusu. ve bir arkadaştan bu derece dürüstlük hissetmemiştim. iyi ki yerçekimli karanfil diye bir şiir yazılmış..
gösterim saatinin 14: 53 olmasında pek bir espri olmayan filmdir. ya da espriyi yanlış yerden almışlardır. 1453' te fethettiğimiz istanbul' a 2012 de film çekebiliyoruz. 20: 12 de yayınlasaydık daha çok şey anlatırdık sanki...
--spoiler--
'' 1934 yılında soyadı kanunu çıktı, her türk kendine bir soyadı alacaktı. herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı. dünyanın en cimrileri 'eli açık' , dünyanın en korkakları 'yürekli' , dünyanın en tembelleri 'çalışkan ' gibi soyadları aldılar. bir mektup yazabilecek zamanda ancak imzasını atabilen bir öğretmenimiz kendisine 'çevikel' soyadının almıştı. ırkçılığın yayıldığı günler olduğundan, özellikle türklüğü karışık olanlar ırkçılığı anlatan soyadlarını kapışıyorlardı. her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. bana, ortada böbürlenebileceğim bir soyadı kalmadığından, kendime ' nesin' soyadını aldım. Herkes 'nesin' diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim. ''
dışarıdan güçlü gözüken kişidir. oldukça asil de durur aynı zamanda. ( hissettiklerini içine attığını zannedip dikkat çekmek isteyenlerden bahsetmiyorum. ) dışarıdan durduğu kadar güçlü olabilir bu kişi. ancak her şeyi içine atmak mümkün olmamakla birlikte elbette bir patlamışlığı vardır. düşündüklerini anlatacak insanlar bulamamıştır ya da düşündüğü insanı... düşünmekten ne hissedeceğini bilemeyebilir, karışıktır kafası. hatta belki de bilmediği bir şeyi içine attığından garip hissediyordur. öyle dedikleri gibi de içkiye bağlanma zorunluluğu da yoktur, ya da ciddi bir hastalığa yakalanması sonuç değildir illa. hissettiklerini acıya dönüştürmediği sürece insanın içi, hissettiklerini atabileceği en güzel yerdir. belki de hissettiklerini duyması gereken tek kişi kendisidir. bir parça kırılmışlık da olabilir, zaten kırılmayı bir kez attıysa içine artık hep hisseder durur içindekini...
söylendiği dönemlere göre hem haklı hem de yanlış bir genellemedir.
şimdiki zamanı ele aldığımızda, bedavacılık yahut beleş mal sözkonusu olduğunda zeki kesilip, ortaya iş çıktığında aptallıkla boy göstermektedirler.
ülkemizde üniversite okuyanların bir diploma daha olsun merakından yaptıkları eylemdir. asıl bölümleriyle alakasız olsa bile okumakta fayda bulurlar.* kişi kendini kağıtta ikinci kez yetiştireceğine, asıl alanında yetiştirse daha mantıklı bir eylemde bulunmuş olur kanımca. çift anadal programında iki üniversiteyi bir arada bitirmek daha iyidir. **
1- sağlam bir arkadaş ( sözkonusu arkadaş suspus olmayacak, genel kültür sahibi, laf, söz kesmeyecek, adam gibi dinleyip sadece karşı çıkmak için konuşmayacak, lafı uzatıp can sıkmayacak, mizah anlayışı kuvvetli, yerinde gülmeyi bilen, doğal ve katışıksız olması tercihimizdir. )
2- her şey derken onca şeyi konuşabilmek için zaman da lazım.
3- manzaralı, hoş bir mekan muhabbetçilerimizin çenelerini daha bir düşürecektir.
4- muhabbeti başlatacak bir konu.
oy kullanan cumhuriyet insanı olsaydı kazanırdı. kazanamasa bile gençliğe emanet ederdi yine cumhuriyetini. yaptığından da, yazdığından da bir şey anlayamamış gençliğe... ya da anlamak istememiş... **
kendini paris sokaklarında dolaşır sanan, halbuki paris i hiç görmemiş, ayrıca böyle bir modanın var olduğunu zanneden kadındır. kışın bir de deri eldiven takmaya çalışırlar. gerçeği olmayan louis vuitton çantalarıyla da kendilerini bir halt sanarlar. hadi ordan***
ülkemizin demokrat olmadığı gerekçesiyle, türkiye' ye gelmeyi reddeden yazardır. olmaz demeyin sayın yazarlar bu da oldu. bir o kalmıştı lafı yemedik. * ancak bu sefer adam haklı diyeceğim. * madem trip atacaksın neden kitabını ilk türkiye' de basılmasına izin veriyorsun. demokrat yasalar bizim vatandaşları ilgilendirir. ** gel dedik de türk vatandaşı ol demedik ki.
filmin komik bir bölümüne gülmüş insanlardan sonra, *** sessizlikte bir kahkaha patlatan adamın sesidir. hep severdim zaten böyle insanları. sokakta da böyle gülenler var. sonradan gülme. *
hakkında bu kadar az entry girilmiş olmasına şaşırdığım kişidir. uludağ üniversitesinde profesör ünvanlı iktisat hocasıdır. dersleri alınırken tereddüt edilir, derse girince beğenilir, sınavlarda iyi çalışmakla testleri yapılır ancak klasik soruların nasıl bir puan dağılımına tabi tutulduğu anlaşılmaz.*
kişisel bir sorundur. halil sezai yi dinleme eğiliminde olan kişiler olduğu gibi " halil sezai yi sevmiyorum " diyenlerin de olmasının bir trend olarak gösterilmesi son derece yanlıştır. insanların tercihleri elbette bir trend oluşturabilir. ancak bu tercihleri küçümsemenin bir manası olmadığı gibi, sanattan anlamış olmayı da göstermez. belki halil sezai nin çok fazla karamsar olması, bazılarını tatmin etmiyor olabilir veya tam tersi bazılarının kendini görüyor olmalarını da sağlamış olabilir. bu kişinin kendi iç dünyasını bir yerlerde aramak ve kendini bir şekilde iyi hissetmeye çalışmasına engel olmaz. her iki durumda bir tercih meselesidir. bizler bu ülkede artık onu bunu dinliyor diye kişileri etiketlemekten vazgeçmeli, iki şarkı dinlemekle, bir resme bakmakla sanatı anlamış olduğumuz ukalalığını yapmak yerine sadece dinlemeli, görmeliyiz. halil sezai anlatmak istediklerim de sadece değiştirilebilir bir öznedir. eğer kişilerin yüceltilebileceği bir sanat anlayışına sahipsek bizler, bu ülke de münir özkul bir baba* haline gelmiş olmalı* , fazıl say ülkeden kovulmak yerine sahiplenilmeli, şimdi şiirlerini beğenerek okuduğumuz nazım, zamanında gitmek zorunda kalmamalıydı vs. diyeceğim; kısa zamanlı eğilimler sanata yön vermez, sanatın trendi olmaz.