3 yıl önce kurulmuş ve o zamandan beri çok yol katetmiş olan bağımsız sendikadır.
Amaçlarının başında özel sektör eziyetlerinin, haksızlıklarının, eşitsizliklerinin sonlanması; patron cephesinin bitmez sanılan gücünün ortadan kaldırılması ve dünyanın geleceğini belirleyen eğitimcilerin hak ettiği insanca çalışma ve yaşama koşullarının geri alınarak kamu ve özel diye ayrılmamasının sağlanması gelir.
[Çünkü (bkz: Mutlu eğitimci, mutlu nesiller)
Bundan 3 yıl önce müdürün veya kurucunun önünde titreyen öğretmenlerin yerine şimdi haklarını bilen, kendinden emin ve birlikte güçlü öğretmenler var. Üstelik, yaşadıkları haksızlıkları artık tüm ülke biliyor.
Anayasal bir hak olan sendika üyeliği, "birlikten kuvvet doğar" inancını gerçekleştiriyor.
Sendikayı kuranlar da sendikaya üye olup mücadeleye katılanlar da var olsunlar.
Tüm emekçilerin haklarını alması ve pastanın daha adil bölünmesi dileğiyle...
Beklentiyi düşürme aşaması bile işe yaramadığında (hayal kırıklığına engel olamadığında vb. durumlarda) başvurulması farz olan eylem.
Nasır tuttuğunuzun da tat alma oranınızın azaldığının da kanıtıdır.
Kimilerine göre uyanış ve daha çok zevk alma döneminin ilk eylemidir fakat beni ot gibi ve daha da allak bullak etti...
Yapılacak en iyi şeylerden biri, sabah alarmını Spotify'a bağlamakmış.
Bir daha asla gergin veya isteksiz uyanmazsınız. Sevdiğiniz müziklerin her ertelemede karışık çaldığı bir uyandırılma düşünün, çok rahatlatıcı...
Filmlerden ziyade ne yazık ki çoğunlukla dizilerde ve reklamcılıkta dikkat çeken yüksek kaliteli çekimler ve fakat yüksek oranda ve görüntüyü âdeta plastikleştiren efektler/filtreler var.
Teknik olarak bilenlerin açıklamasını rica ederiz, izleyen olarak aşırı yapay görünen ve hatta belki de yapay zekâ ile yapılmışlara hazırlık aşaması gibi duran bu görsellerin sebebini reklamcı ve sosyologların yorumlaması; değerlidir.
Not: kadın/erkek vücudunun metalaştırılıp "seks her zaman satar"dan hareketle fütursuzca kullanılmasına bilerek değinmiyorum.
Bunun bir de anası vardır ki torununun ne okula başlamasını ne özel gününü ne hastalığını takar ama lafa gelince "ölür, biter, kurban olur!!!"...
Bazı insanlar mı çok hassas, yoksa bazı insanlar mı çok yavşak; anlaşılmaz.
Uludağ sözlük'ten biri evlendiğinde sözlük yazarlarının o düğüne katılma ihtimalini düşündüren eylemdir.
Birinin true hakkında yazdığını görünce aklıma geldi.
True evlenirse ve bizi de çağırırsa -ki böyle mucizevi bir olaya herkesi şahit etmeli- kesinlikle giderim, diye geçti aklımdan.
Alkolün etkisi mi bilmem ama gel lan bir makas alayım diyesim ve de düğünü olsa gidesim geldi.
Amerikalı politikacı kadın.
Eşiyle canlı yayında ilişkiye girip seçim kampanyası için para toplamaya çalışmış gibi haberler var. inkâr etmemiş hatta rakiplerinin komplosu olduğunu(?) Söyleyip bunlarla beni korkutamazlar, adaylıktan çekilmeyeceğim, demiş.
Hakikaten seks videoları var ve pornoculara taş çıkartır.
2022, Kore yapımı; Suç, adalet türünde bir drama.
18+ fakat bence 13+ herkes izlemeli. Özellikle gençler ve aileler.
Son derece gerçekçi, sorgulatıcı, düşündürücü ve hatta -hiç sevmeyen bana bile- hukuk okuma, çocukları doğru yetiştirme ve yönlendirme amacıyla somut adımlar atma isteği doğurtan bir yapım. Kısa kısa da olsa gereksiz uzatılan veya saçma denilebilecek noktaları var ama büyük çoğunluğu dikkatle izlenmesi gereken, her sözcüğünü dinlemek/okumak gereken bir senaryo.
Çok çok iyi ve emsali var mı, bilmiyorum.
Hem adalet sistemini, paranın gücünü, insanların rezilliğini ve herkesin hata yapabileceğini çok iyi işlemişler hem de ailelere büyük bir ders niteliğinde...
Dört gündür düşmeyen, düşse de iki saat geçmeden tekrar yükselen, 39-40 arası gidip gelen ateşin acile girip onların cihazıyla ölçüldüğü an 36 çıkması. Tuhaf/salak mısın bakışlarına sebep olan durum.
Başka örnekleri de var: günlerce anormal ses çıkaran arabanın servise götürüldüğünde normal çalışması, bozulan bir şey için tamirci çağırdığında gayet iyi çalışması vb.
Ya ben bu başlığı daha önce nasıl açmamışım, hayrettin bir şey!
Gözlemlerime göre -ki iyiyimdir- burnuna piercing (veya hızma) takanların %99'u düzgün burunlu değil. Manken vs.leri bilmiyorum tabii, hayat boyu karşılaştıklarımı biliyorum sadece.
Önemli not: Kabalaşmadan nasıl ifade edebilirim, tam bilemedim. Kırdım ise özür dilerim fekat durum bu.
Böyle bir başlık açacağım aklıma gelmezdi fekat cidden burada yazıp yaptıklarının aksine (heheh, kusura bakmeycen artık) inanılmaz güzel paylaşımlar yapıyor WhatsApp durumunda.
Her biri birbirinden kaliteli.
Keşkem burayı da aydınlatsa, güldürse, coştursa, diyeceğim ama tabii kitleye bakınca insan bir "şey oluyor"...
Ülkenin geldiği içler acısı durum bir yana, direnecek gücümüz kalmadı...
Bu şartlarda yaşamak çok, çok ağır geliyor ve ne bu ekonomi ile ne de dünyadaki kötülüklerle, adaletsizliklerle, hırslarla mücadele gücümüz ise neredeyse hiç kalmadı.
Caanım ülkenin batışı, aptalların anlamayışı, hainlerin sevinci, tuzukuru piçlerin ohhhlaması, Ata'ya ve kurmaylarına olan borçların bir yandan sıkıştırması fakat zerre çözüm/güç bulamamamız...
Çok zoruma gidiyor elalemin kuruşlarla aldıklarına onlarca, yüzlerce lira saymak ve yine de iyi yaşayamamak. Şimdi öyle iyi anlıyorum ki çocuğuna pantolon alamayan babanın intiharını, bebeğine bez yerine poşet bağlayan annenin katliamını...
Sözcük anlamı Dancada "hemşire" olmakla birlikte Netflix'te görüp bir çırpıda bitirdiğim mini dizinin de adıdır.
2023, Danimarka yapımı ve gerçek öyküden uyarlamaymış.
Sinemalar.com'dan kısa ve öz tanıtım:
Gerçek bir hikayeden uyarlanan bu dizide bir hemşire, bir hastanede yeni işine başlar. Burada çalışırken, bir meslektaşının ilgi çekme arzusunun hayatını kaybeden hastalarla bir alakası olabileceğinden şüphelenmeye başlar.
Bittikten sonra gerçek hikâye olduğunu öğrendim ve elbette ki dizi daha anlamlı, daha etkileyici hâle geldi.
Herbokologlara göre vasattır hatta kötüdür belki ama ben ilk bölüm sonunda "beğendim" butonuna basmışken dizi bitince "bayıldım" diye değiştirdim.
Anne sevgisiyle sorunu olan biri tüm dünyaya kendini sevdirmeye çalışıp kendi içinde âdeta "bak, görüyor musun anne, ne kadar da seviliyorum!" Diyerek bir çeşit ispat derdinde yaşayabiliyormuş.
Sadece türkiye'de mi böyle bilmiyorum fakat slaytlı sunum denince akla gelen sunum biçimi: slaytları baştan aşağı yazı olan ve oradaki yazıları okumaktan başka bir şey yapmayan sunumskerlerin sevdiği slayt biçimi.
Aydın'ın yerel gazetesi olan Zeybek haber'in 15.02.2023 tarihli manşeti.
ilaç gibi...
orada hayalet şehirler, enkaz altında olduklarını düşününce bile uyku uyuyamadığımız yüz binler -ah, yüz binler!- varken uzaktan konuşmak kolay gibi görünse de...
Bu felaketleri, bu kıyametleri bir daha böyle şiddetli yaşamamak adına
eğitime ve iyiliğe sarılıp yeniden doğacağız!
Körü körüne ve ezber cümlelerle savunuculuk yapmayın. Evet, herkes aç ve susuz. Gazeteciler, kurtarma ekipleri, sağlık personeli, hatta orada yardımlarda gönüllü çalışan YouTuberlar bile. 38 saattir bir şey yemeden çalışanlar var.
Hem hangi devlet yardım yapıyormuş? En uzak ülkeden gelenler bile şaşırıyor, bu bölgede niye bizden başka kimse yok diye tvitler atıyor.
Sizin "efendiniz" oraya gelen yardım tırlarını durdurup üstündeki yazıları değiştirmek için (bkz: siyasi mesaj için yardımları engellemek) milletini aç susuz kefensiz bırakıyor. Sizin efendilerinizin çaldığı milyonların (bkz: deprem vergileri nerede) şu an depremzedelere, hatta öncesinde deprem hazırlığına verilmesi gerekiyordu.
Sizin efendilerinizin yapamadığı havaalanını belediye başkanları kendi ekibini getirip yaptırıyor, söndüremediği liman yangınını dışarıdan gelenler söndürüyor.
Herkes bitti, ben mi kaldım "eleştirirken de az vicdanlı olun" diyeceğiniz?
Devletiniz hangi imkânını kullanıyor? Ne imkân bırakmış da kullanacak? Deprem bölgesinde konuşma yapmak için kürsü arayanlar, OHAL ilan ederken tehditler savuranlar gerçekten de üzülüyor mu yani?
Neden yardım gönderenlerin hiçbiri eski dolandırıcı olan bir şarkıcıdan başkasına güvenmiyor, çalınır diye korkuyor?
Belki iki yüz bin insanın enkaz altında olduğu şehirlere Amerika bile müdahale edemez belki ama en kötü düşmanımız bile AFAD'ın başına ilahiyatçı değil uzman koyardı, Kızılay'ı bitirmezdi, enkaz altındakilerle tek haberleşme kanalı olan Twitter'ı siyasi sebep ve korkularla kapatmazdı, vicdansızlık ve hayat hırsızlığının böylesini yapmazdı!
Sadece bu ülke değil, dünya da gittikçe iğrençleşen bir yer oldu.
Tuz buz olmuş binalara bakınca işini sevmeden, başkalarını düşünmeden ve çıkarları için gözünü kırpmadan binlerce kişiyi ölüme yollayacak kadar umursamaz biçimde yapanları; para için milyonların hayatını, ülkenin geleceğini, dünyanın düzenini mahvedenleri; onlara iki çift dinî/kendilerine benzerliklerini gösteren laf karşılığında körü körüne bağlı, içinde bulunduğu kıyametin bile farkında olmayan milyonları; tüm bunları ellerini ovuşturarak izleyip yöneten bir avuç kodamanı ve hepsinin hâkimi, yöneticisi olan "para", "hırs", "süper ego", "güç savaşı"nı görmek zor değil...
Madem yaşıyoruz bu lanet yangın yerinde, o hâlde boş yaşamayalım.
Bir şeyler yapalım; yeni, yüzeysellikten uzak, gerçekten işe yarar bir şeyler.
Elden ne gelir? Çok şey. Bu kadar akıllı insandan illaki bir fikir, bir hareket, bir mücadele çıkar. Bastan başlayalım, en baştan. Düşünmeye, üretmeye, gelişmeye önce kendimizden, sonra çocuklardan başlayalım.
Hepsini mümkün ve kalıcı kılan tek çare şimdilik sadece eğitim.
Yerleşirken hiç tahmin etmediğiniz üzere, yüzde %120'si Diyarbakırlı olan mahallenizde Kürtlerle yaşamaya alışmış, iyi komşuluk ilişkileri kurmuşsunuzdur; zaten ırkçı veya faşist olmadığınız, kendinizi "dünyalı" olarak tanımladığınız için size göre sıradan bir şeydir, hatta kozmopolit olmanın güzellikleri falan filan swh fakat tatil günü sabahın köründen itibaren yüksek sesle Kürtçe ağıt ve/veya halay müziklerini dinleyen 16 yaşındaki kızlarını hâlâ anlayamıyor olabilirsiniz... Yeter be yaa!
Gülse Birsel'in yazdığı, Ozan açıktan'ın yönettiği BKM filmi.
Öncesinde uzuuun bir eleştiri okumuş, iyi ve kötü yanlarını bilerek izlemeye başlamıştım ama tüm o iyi ve kötü yanların öznel ifadeler olduğunu unutuyorum bazen.
Şahsen ara ara sıkılsam da çok beğendim.
Mesajları Güzel, kadro ve oyunculuklar güzel, bazı yerleri zorlama olsa da genel olarak sıkı film olmuştu.
Kulağa herhangi bir nesnenin girmiş olmasıdır. Enfeksiyona, işitme kaybına vb.ne yol açabilir.
Birkaç saat önce koyulan teşhise göre sağ kulakta enfeksiyon, muhtemel covid veya h1n1,
Bir de sol kulakta sim varmış. Hayrettin bir şey yahu.
Milletin kulağında kir, böcek falan olur; biz star doğduk diye mi nedir, sim doluymuş heyhaat. Simle zerre kadar işim olmaması dışında bir sorun yok.
Edit: hayatımda ilk defa yüzde 1 koku alıyorum. it burun ben bu hâle nasıl geldim aminotoryum...