sanki işleri güçleri senin okulunmuş gibi, konuşacak başka bir şey kalmamış gibi okulun ne zaman bittiğini soran insanlardır.
aynı insan bünyesinden : "kaldığın dersler var mı?, nerede kalıyosun yurtta mı evde mi ?, arkadaş ortamına çok dikkat et çok arkadaşın var mı, nereliler? " sorularını sorması da beklenir.
17 nisan 2011 grup yorum bakırköy halk konserinde canlı dinlediğim muhteşem şarkıdır. seninle birlikte büyüyen sözlere sahiptir. hayatının hangi döneminde dinlersen farklı bir etki bırakabilir üzerinde.
yazar theramsey 'in "bira fiyatıyla birlikte çerez için de konuşalım mekanla" dediği zirve.
yaz okuluna kalmış öğrencinin halinden yaz okuluna kalmış, kalması muhtemel insanlar anlar diyerek görükle ve çevresinde barınan birçok yazarın katılacağını düşünüyorum. sohbet edip bira içeriz işte fıstık gibi.
tavsiyelere uymayın. aklınıza ne geliyorsa onu yapın, kimlerle arkadaş olmak istiyorsanız onlara selam verin. ilk sen selam verdin ilk ben selam verdim kasıntısı olan insanlardan olmayın. içinizden gelen her şeyi yapın.
her yetişkin insanın yapamayacağı bir eylemdir. yapanlara kocaman bir tebrik gönderirim, onlar en az o çocuk o kadar tatlıdırlar gözümde. bir çocukla çocuk olan bir yetişkin belki de çocukken bir yetişkin ile büyük olmuştur, kimbilir.
bu kadınla ilgili 3 farklı durum söz konusu olabilir:
1. sevginin varlığına inanıyordur.
2. henüz aşık olmamıştır.
3. tahmin edemeyeceğimiz kadar şiddetli bir aşk yaşamıştır. mantığı acısı ile iş birliği yapıp kalbinin inanmasına izin vermiyordur.
"
Sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icat olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-Senegalliler dahil değil
Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihaplanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-Yoksa seni rahatsız mı ettim?
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-Freud diye bir şey yoktur.
Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
kendine güvenmeyen, bazı konuları toplumda açıkça konuşmaya çekinen, sokaktaki serserilerden işiteceği iğrenç sözler yüzünden istediği gibi giyinemeyen bir yapıda olunca yine o serserilerce 'kezban' olarak nitelendirilmek.
ve diğer yandan özgüveni olan, geçen çağın zihniyetinde tabu olan konular hakkında fikirlerini açıkça dile getiren, sokaktaki iğrenç sözleri işitmeyi göze alarak yaşadığın çağın gereğince giyindiğinde ise "kaşar, orospu ... " olarak nitelendirilmek.
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
Bakımlı olduğunu belli etmeyecek kadar bakımlı erkek, her ortamda kendine yer edinebilecek erkektir. Tabii erkeklerin bu ayarı tutturmaları sıkıntı oluyor.
dersinden birçok kalan olur, zor sorar fakat hakkında tek bir öğrenciden bile kötü söz duyamazsınız. ilk dönemlerde konuşmasıyla dersi özdeşleştirme eylemini birleştirmekte zorlanabilirsiniz, ayarı yakaladıktan sonra "Tekcan" patentli esprili, gülmeli, anlamalı bir ders geçirirsiniz. Ahmet Tekcan'ı sevmeyecek öğrenci yoktur sanırım.
bu bir ağaç koruma direnişidir, başlığı açan konuyu anlamamış sanırım. Ne yazık. kürt o dağların neresindeki ağaç için direnmiş merak ettim doğrusu. orada ot bile bitmiyor, dağ taş.
bir yanda sobanın kenarında ısıtmaya çalıştığın ayağındaki çorabın yanması ve annenin o yanık kokusunu almaması için geçirilen korku dolu dakikalar varken diğer yanda çok sıradan, korkusuz, heyecansız bir hayat var.