Budizmin bütün hayatın kutsal olduğunu öğrettiği japonyadaki bilim adamları tarafından icat edilen gaz odalarına konulan isim.
böyle demiş japon orospu çocukları..
--spoiler--
Sunday Mirror gazetesinde çıkan bir haberde her yıl Japonya;da 250,000 kedi ve köpeğin rüya kutusu ; adı verilen gaz odalarında öldürüldüğü ortaya çıktı.Rüya kutusuna kapatılan hayvanların havlamaları 10 dakika kadar sürüyor, hayvanların tam anlamıyla ölmesi içinse 20 dakika yetiyor. Her yıl Japonya;da bu kadar çok hayvanın gaz odalarında öldürülmesinin sebebi ise pet endüstrisi. Pet endüstrisi yılda 20 milyar $ kazanıyor. Şu anda ülkede 23 milyon kedi ve köpek var. Ülkedeki çocuk sayısından fazla bir rakam söz konusu. Pet endüstrisi sürekli en çok revaçta olan ırkları üretip satıyor. Yaşlananlar ya da pet shoplarda satılamayanlarsa rüya kutusuna götürülüyor.
Japonyada 108 adet rüya kutusu var. Rüya kutularında her gün yaklaşık 550 hayvan öldürülüyor.
--spoiler--
aylarca unutamamak demektir aynı zamanda. iliklerine kadar işlemiştir malum kişi. ütopik sevgili olma yolundadır. aylarca yaşıyormuyum diye kendimi kontrol etmeme sebep olmuştur.
Evcilleşme özgürlüğün bittiği tarihe de denk gelen 12,000 yıl kadar önce ; ilk olarak -Yakın Doğudaki Bereketli islam Aleminde- başladı. Fakat bu süreç birkaç bin yıl sürdü ve mülkiyet ve iktidar askeri savunmayı ve uygarlığın sosyal kontrol strajesini zorunlu kıldı, bu moderniteye öncülük eden sıradaki ilk hataydı.
Evcilleşme insan türünün diğer yaşam biçimlerini evcilleştirdiği, kontrol ettiği, yetiştirdiği ve genetik olarak değişime uğrattığı bir işlemdir. Ayrıca evvelce göçebe olan insan popülasyonlarının yerleşik bir yaşam tarzına yönlendiren bir işlemdir. Evcilleşmenin ilk şekli, insanının yaşamı kontrol etmesinin hem toprakla hem bitkilerle hem de hayvanlarla totaliter bir ilişkiyi zorunlu kıldı. Oysa gerçek vahşilik halinde, bütün yaşam kaynaklar için sınırlı bir biçimde yarışır evcilleşme bu dengeyi ortadan kaldırdı. Evcilleşmiş kırlar pastoral topraklar/tarım alanları, ve bazı boyutlara kadaryine de daha az bir dereceye kadar bahçecilik) kırlar üzerinde varolan veya eskiden var olmuş olan kaynakların açık paylaşımının sonunu zorunlu kılmıştır. Evcilleşmiş kırlar bir zamanlar bunlar herkesindi, ama şimdi benim söyleminin kullanıldığı yerlerdir. Tartışılabilir bir şekilde bu sahiplik inancı mülkiyet ve gücün meydana çıktığı gibi sosyal hiyerarşinin kurulmasını hazırlamıştır. Evcilleşme sadece kırların ekolojisini özgürden totalitere değiştirmemiştir, evcilleştirilmiş türleri de esir etmiştir. Buğday, mısır, domuzlar ve atlar bir zamanlar doğanın kaosunda özgürce dans ederlerken, iradeleri dışında genlerini harfi harfine çarpıtan insan tutsaklığının kontrolü altına girmişlerdi. Genelde birden fazla çevre, daha az hayatta kalabilme kontrol altına alındı: yaşamdaki en ayakta kalabilir tipteki evcilleştirme doğal dönüşümlü ve daha küçük derecede çalışan bahçecilik uygulamalarıdır.
ikinci tür evcilleştirme insanların kendilerine yaptıkları göçebe bir biçimde toplayıcılığa oranla insanın kendinden bir çok şey vermesini içerir. Burada, göçebe toplayıcılıktan evcilleşmeye yapılan çoğu değişmelerin otonomik olarak yapılmadığını, kılıç ve silah vuruşlarıyla yapıldığı değerli bir bilgidir. Oysa sadece 2000 yıl önce avcı/toplayıcıların dünya nüfusunun çoğunluğunu oluştursa da, şimdi budir. Bu gerçek, son vahşi ve özgür insanın kölelik ve yıkıma doğru gittiği hükmünü veren bir kolektifin sonucu değildir.
Evcilleşme yolu, gezegenin her tarafına bir zamanlar özgür olan popülasyonların köleliğinden daha fazlasını istemiştir. Bu popülasyonu ve uygulamanın yaratıcılarını zapt etmek için sayısız patolojiler anlamına gelmektedir. Birkaç örnek çeşitli olmaya beslenmeye fazla günemekten besinsel sağlıkta bir düşüşü içerir, evcilleştirilmiş hayvan başına hemen hemen 40-60 hastalık insan popülasyonlarına (grip, yaygın nezle, tüberkiloz, etc.), kayıtsız şartsız paylaşıma bir son veren ve mülkiyeti değişmeyerek gerektiren ve popülasyonun dengesiz bir şekilde besleyebilmek için kullanılabilen üretim fazlasının kalması, parazitler için ideal ev sahibi çevrenin yükselişi, imhadan kaynaklanan ilk problemler ve bununla ilgili dışkıya yakınlık ve hastalıkların yapay çevre tamponları doğal seçimi gibi nesilden nesile taşınması kapasitesini katar.
ağır içkilerden olduğu için. bulunulması gerek tavsiyelerdir.
yanınızda ayık ya da içmeyi bilen tecrübeli birisi bulunsun.
içtiğiniz içki kadar su için.
Eller uyuşmaya başladığı zaman içmeyi kesin. Tadında bırakın.
Rakıya buz koymayın. Yanında içtiğiniz suya koyun.
Yemekle değil mezeyle için.
Sek içmeyin.
Yeni rakı yerine yeşil efe yi tercih edin.
"Platon'dan beri felsefe, hakikati gerçeklik yerine kavramlarda aramayı seçmiş; kavramlar dünyasının o tasarlanmış cazibesi karşısında, dünyevi olan daima yetersiz görülmüştür. Sonuç: kendi bedeninden, duygularından kaçmaya, arınmaya çalışan ve durmaksızın kavramların saf, renksiz, kokusuz, ideal güzelliğine erişmek için didinen modern insandır. Sartwell; Edepsizlik, Anarşi ve Gerçeklik'te felsefenin soyut, steril dünyasından, acıları ve kötülükleriyle hayatın çıplak gerçekliğine açıldığımızda nelerin olacağını gösteriyor bize. Alışık olmadığımız kişisel bir dille şenlik ve aşka; elbette nefret ve ölüme, kısaca hayata çağırıyor bizi, hem de üniversite kürsüsünden, felsefenin sayfaları arasından... Sartwell tezlerini Nietzsche, Havel, Heidegger ve Bataille'ın görüşleriyle harmanlıyor; Amerikan yerlileri ve Uzakdoğu'nun geleneklerine kulak veriyor. Ona göre, tüm ahlâki değerler olması gerekeni anlatır; olanın eksik var olduğunu söyler, gerçekliği inkâr eder. ihlal ise yaşamaya 'evet ' demektir. Çünkü yaşadığımızı günahlarımızla, suçlarımızla, korkularımızla, acılarımızla anlarız. Dünya erdem ve güzellik kadar sidik, bok ve nefretle birlikte vardır. aşk kadar nefret de hayatın gerçeğidir; olduğu gibi olumlanmaya ve sonuna kadar yaşanmaya layıktır." (Arka Kapak)
hükümet tarafından altın arama ve işletme için, 16 firmaya ruhsat verilmesi sonucu imzalanmıştır.
34 noktada 400 bin ton siyanür kullanılacakmış. http://yurthaber.mynet.co...m-fermani-imzalandi/40281 o civarda oturan sözlük yazarlarına haber vereyim dedim. siyanürden 750 bin kişi olumsuz etkilenecekmiş. insanlık öldü mü? bu ve bunun gibi haberlere ve ses çıkarmayan topluma bakacak olursak ölmemiş. harbiden anasını sikmişler.
açılan anket ve envai çeşit bir çok başlıkta -istemeden de olsa- reklam yapılması sonucu meydana gelen durumdur. aynı zamanda televizyonun ve internet reklamlarının etkisi de gözlenebilir tabi. görülmektedir ki ürünler artık vazgeçilmez alışkanlıklar olmuştur. yazıktır. günahtır. bunu etmeyin kendinize.
hiç şaşırmadığım ve acun ılıcalı gibi bir adamdan beklenen bir harekettir. Yunus zulüm evini senden daha iyi kimse tanıtamazdı zaten. Yarışmacı bozuntuları yunuslarla ve esaret altındaki diğer okyanus canlıları ile vakit geçirdiler, onlarla oynadılar ve gerçek bir yunus parkı reklamına da imza attılar..
her neyse diyeceğim bir şey daha var ki şu linke tıklayarak bir dakikanızı ayırıp aşağıdaki yazıyı gönderin. Beynine bir kaç gram bilinç gitmesi lazım acun'un.
29 mayıs 2011 tarihli survivor ünlüler-gönüllüler programızda, ödül olarak düzenlediğiniz yunus parkı / dolphinarium gezisini büyük bir üzüntü ile izledik.
son yıllarda yunus parklarının kanlı iç yüzlerinin, bu parklardaki insan/hayvan sömürüsünün, japonyadan türkiyeye kadar uzanan kanlı ticaretin ve engelli bireylere yönelik para tuzağı sözde tedavilerin deşifre olmasına rağmen, bu gerçeklerin hiçe sayıldığı özendirici bir yayın yapmanızı kınıyoruz.
geçtiğimiz yılın oscar ödüllü belgeseli the cove, gittiğiniz park dahil tüm parklar ve yunus esareti hakkında tüyler ürperten gerçekleri ortaya çıkardı. lütfen bu belgeseli izleyin ve ekibinize de izletin. the coveun ardından tüm dünyada pekçok duyarlı insan bu parkların kapatılması için harekete geçti. gittiğiniz parkta tam 40 yıldır esaret altında tutulan katil balinanın acı dolu öyküsü dünya gündemine yansıdı. istanbulda yaralı ve hasta bir şekilde gösteri yapmaya zorlanan mors sarah, türkiyedeki sivil toplum kuruluşlarını ayağa kaldırıldı. fethiyede küçük bir havuzda açlık ve bakımsızlıkla boğuşan iki yunus yerli-yabancı pekçok kuruluşun ortak çabaları ile kurtarıldı. ülkemizde de tüm dünyada olduğu gibi protestolar düzenlendi ve parklar boykot edildi.
bu konular hayvan hakları savunucuları tarafından bizzat başbakan recep tayyip erdoğan ve istanbul büyükşehir belediye başkanı kadir topbaşa da aktarıldı ve topbaştan istanbul dolphinariumun kapatılacağı sözü alındı. duyarlı insanlardan gelen tepkiler sonucunda opet, deniz bank, hürriyet çocuk kulübü ve boyner gibi önemli kuruluşlar bu parklar ile yaptıkları anlaşmaları bozduklarını açıkladılar. şimdi aynı duyarlılığı sizden de bekliyoruz.
siz programlarında sosyal sorumluluğu gözardı etmeyen, çocuklarımız tarafından sevilen, örnek alınan birisiniz. onlara empati yoksunu bir eğlence anlayışı aşılanmasına, kirli bir ticarete alet edilmelerine ve bu parklarda sağlıklarının tehlikeye atılmasına neden olmayın. bu tesislerin reklamlarını yapmayın. lütfen bu özendirici ve doğal hayat düşmanı yayını telafi edin ve yayınınızda bu gerçeklerden söz ederek izleyenlere uyarıda bulunun. aksi takdirde sizi doğaya dost olmayan bir birey ve yapımcı olarak hatırlayacağız. gönüllüler ve stklar olarak çalışmalarınızı her platformda boykot edeceğiz.
detaylı bilgiler ve bilimsel gerçekler için lütfen aşağıdaki adreslere göz atın:
ne yaptığını bilemediğim centilmendir. napıyosun abi sen? * bir galatasaraylı tebrik etmez. yapmaz bunu. Bıraksın bu centilmene bağlama olayını. Tarafız biz lan. ne tebrik edecem.
ha geçen seneki gibi olsun her gün tebrik ederim o ayrı. *
edit: fenerbahçe son 5 yıldır sezon sonu şampiyonluk kutluyor arkadaş. Artık yorulan centilmendir aynı zamanda.
Monotonluk diye adladırdıkları şeylerin aslında kendilerini köle yaptığını bilmeyenlerdir.
hey Sen sabah kalk, okula git. Sen de sabah kalk, işe git. Ha sense sabah kalk ve kocandan çocuklarından kalan evi topla. Ve sen de sabah kalk ve ölümü bekle. Ve gece oldu, hadi tekrar aynı sabahı yaşayacağımızı bilerek uyuyalım...