ankara'da yaşadığım yıllarda komşumuzun bir oğlu vardı. adı melih idi. ben o yıllar imam hatip lisesinde ibadetin birini bitirir, öbürüne başlardım. melih kardeşim de ilahi huzuru tatsın diye çok uğraştım. epey çabaladım hatta ortaokulu bitirince imam hatip'e kaydını yaptırması için çok dil döktüm ve sonunda başardım. ama melih ibadetlerini yerine getirmiyor, namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, zekat vermiyor, hacca gelmiyordu. okumak bile istemiyordu. nihayetinde lise son sınıfta okulu bıraktı ve sanat hayatına başladı.
kutsal değerleri yalnızca "din, iman, peygamber" sananların hezeyanı.
kutsal olan insandır, duygudur. ateistler sorgulayan akıllardır, bilgili, görgülü, seviyeli insanlardır. fikir teatisine girdikleri cahilleri bilgileriyle altederler, dövmekten beter ederler. okumayan, öğrenmeyen, bilmeyen, yaşamı sorgulamayan ve körü körüne iman eden dinciler gibi yobaz değildirler.
bu yüzden ateist-dinci tartışmalarından ilki hep galip, ikincisi ise hep mağlup çıkar. yenilen ve ezilen dinciler üste çıkmak için küfre ve hakarete başvurur. işte dinci zihniyetin "eleştirim siliniyor, ateistler kollanıyor" çıkışının perde arkası budur.
. "Resulullah (sav)'ın karyolasının altında bulundurduğu hurma kütüğünden bir çanağı vardı. Geceleyin ona küçük abdest bozardı."
. "Ben Resulullah (sav) ile beraber idim. Bir kavmin küllüğüne gelince durup, ayakta küçük abdest bozdu"
. "Bir ihtiyacım için, (bir gün kız kardeşim Hz.) Hafsa (ra)'nın evinin damına çıkmıştım. Resulullah (sav)'ı yüzünü Şam'a, arkasını da kible'ye çevirmiş olarak kazayı hacet yapıyor gördüm."
. "...Ben, Resulullah (sav)'la bir beraberliğimizi hatırlıyorum. Beraber yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne rastladık. Resulullah (sav), tıpkı sizden birinin ayakta bevletmesi gibi durup ayakta bevletti. Ben bu esnada kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana yakın durmamı işaret buyurdu. Geri gelip, hemen arkasmda dikilip abdestini bozuncaya kadar bekledim." http://hadis.ihya.org/kutubusitte/konu/476.html
şimdi sıkı durun, bir kadın düşünün ki 3 defa evlenmiş, kocaları hep ölmüş. bu defa tam 25 yaş kendisinden küçük bir erkeğe hasta olmuş. lakin yeni damat adayı fakir olduğu için babası bu evliliği kabul etmemiş. bu mübarek insan da babasını sarhoş etmiş, alkol tesirindeki adamın bilinçsizliğinden ve sarhoşluğundan faydalanarak ve alkolün etkisindeki babasını kandırarak muhammed bin abdullah'ı kendine eş olarak alabilmiştir.
alemlerin efendisi de bu alkollü plana sadık kalmış, bu ahlaki zaafın işbirlikçi olmuştur. işte sevmek budur. her şeyiyle.
kaynak: merak etme, öyle gominist ateist site verecek değilim. billur gibi, nur gibi ışıldıyan müslüman siteleri bunlar:
bilgiye kapalı, öğreneceğini öğrenmiş ve artık hz mahmut olmuş kişilerin, yahudiibraniler kökenli gematria usülünden araklanmış arap ebced hesabi ile yol aldığı ve hala "milletimizin sembolüdür, yok yaraktır, kürektir" diye sarıldığı mevzu.
bu hilali fatih sultan mehmet bizans imparatorluğu'ndan almıştır. bizans'ın neredeyse tüm adet, gelenek, görenek ve simgeleri ile beraber. bir tek bizans'ın dinini almamış, hristiyan olmamıştır. lakin hristiyanlığı kabul etsek mi etmesek mi diye aylar süren tartışmalara katılmış, bu uğurda toplantılar yapmış, nihayetinde müslüman kalmıştır.
aynı hilal göktürkler'de de var ama nedense göktürkler ile osmanlı arasındaki diğer türk devletlerinde kullanılmamış, unutulmuştur. temsil kudretini haiz görülmemiştir. http://tinyurl.com/ces8a7
yazım kurallarından bihaber üyeleri olan yönetici kurul.
"adamlık vasfını haiz olmayanlara yöneltilebilecek bir soru." (#2937934)
bu entrymde geçen yukarıdaki cümleyi okumuş birisi ve bana not düşmüş: "entry'de bazı kelimeler yanlış yazılmış: vasfını değil vasfına" olacak.
yahu moderatör olmuşsun, bir ikaz yapacaksın, önce gidip o kuralı bir öğren değil mi? bir bak bakalım o kelime cümle içinde nasıl yazılıyor, ne tür ekleri alıyor?
"moderatörlük vasfını haiz olmayan biri kalkmış bilgiçlik taslıyor" cümlesindeki haiz kullanımı doğrudur.
"moderatörlük vasfına haiz olmayan biri kalkmış bilgiçlik taslıyor" cümlesindeki haiz kullanım ise yanlıştır.
aynı devlet memurları gibi çalışıyorlar. daha da önemlisi mucizeler yaratabileceğini düşünen yöneticilerden oluşuyor bu moderasyon. kendilerinden başka kimseye güvenmiyorlar.
bugün gelişmeler'de: "zaman içerisinde 600 bin başlığı da türkçe haline çevirmek istiyoruz" demişler. hafız 600.000 diyorlar ya?
anladığım kadarıyla önümüzdeki bin yılda bunu gerçekleştirmeyi planlıyorlar. halbuki böyle ütopik hayaller kuracaklarına, tıpkı ekşi sözlük moderasyonunun yaptığı gibi yetki devri yapsalar, yazarlarına başlık düzeltme imkanı tanısalar, çok kısa bir sürede bu sorun çözülebilirdi. hem yazarlar da sorumluluk alır, neşe ve özgüven kazanırdı. sözlüğünü sahiplenir, başlıkları türkçe hale getiriken keyiflenirdi.
bir de yazarlarının kıymetini bilmemekteler. daha önce de "gammaz olmak isteyenler, bir derdim var bölümünden bize mesaj atsınlar, değerlendirelim" demişlerdi. ekşi sözlük'te gammaz istatistiklerinde herdem ilk yirmide yer alan ben de, uludağ sözlük'e bir faydam olsun diye saf saf mesaj atmıştım. neredeyse üç ay oldu bir ses yok.
şimdi bunları yazıyorum, sanıyor musun ki ciddiye alan olacak? hey yavrum hey!
saat 17.00'yi geçti, ki bizim memurların çoktan mesai de bitti.
yöneltenin kafasını bedeninden ayırmakla şıppadanak çözülebilecek sorulardır. tarihte ve günümüzde hep böyle olmuştur çünkü.
islamın hiçbir ilahiliği ve evrenselliği yoktur arkadaşlar. türkiye'de ya da herhangi bir islam coğrafyasında dünyaya gelmeyen bir insanın islam dinine ulaşması da çok zordur. yahudi ve hristiyanlar hz muhammed'i yalancı bir peygamber olarak görürler ve kabul etmezler.
islamiyete soru yöneltmek veya dininini sorgulamak bir müslümanın mutlak surette uyanışına yol açacaktır ki bu yüzden bu dinden nemalananlar sömürüyü devam ettirebilmek amacıyla allah ile kul arasına sürekli müdahil olurlar. onlara göre dinle ilgili soru soranlar gavurdur, goministtir ya da misyonerdir. "çok soru sormak imanı zayıflatır" vb. türü çıkışları en bilinen sömürü yalanlarıdır.
soru: ilk ayette ikra yani oku diye emreden allah'ın bu emrini alan bir peygamberin, hele ki kölelerin bile 15-20 günde öğrendiği okuma ve yazmayı, bir ömür boyunca öğrenmemesi ve ümmi kalması sizce tuhaf değil midir?