Bütün aşklar alaturka inadına inadına darbuka. Türkçe şarkılardaki belki de en anlamsız söz. Sibel Can sen yapma bari. Ne anlatıyorsun sen hacı. Derdin ne aşkla mı bir derdin var? Darbukayla mı bir alıp veremediğin var. ikisi de varsa niye tek cümleye sığdırıyorsun da bizim hayatımıza kastediyorsun ablacım. Hadi darbuka sana bir yanlış yaptıysa niye inat ediyorsun. Darbukayı rahat bıraksana. Bir de aşkın alaturkası nasıl oluyor onu bana bir açıkla be hafız.
hücumda yetersiz kalan milli takımın genetik özelliklerini sergilemesiyle oluşmuştur. Hücumda sayı atamayıp yumurtayı kapıya dayandıran milli takımımızın can havli ile gerçekleştirdiği etkileyici savunma performansıdır. Hücumda etkili olabilecek milli takımın bu savunma ile rakiplerine insanlık dışı bir fark atması olasıdır.
evde sürekli sağa sola gözlük yapan, annesini durup durup durup alkışlayan, abisine sinirlendiğinde annesine çaktırmadan vurma girişimleri, gelen misafirleri gözlerini 'pörtleterek' karşılama giderken arkalarından kovalama, annesi kırmızı kart gösterip odaya kitlediğinde camı çerçeveyi indirme, babasından tokat yiyince oyunculuk yetenekelerini sergileme. Olası sarı felaket...
Köpeklerden hiç haz etmem. Ne yapacakları hiç belli olmuyor. Arkadaşların bulunduğu bir ortamda biraz da anı olsun diye yere yatıp ölü taklidi yaptığımı bilirim. Bunun dışında eski sevgilimin yanında saldıran köpeğin halinin duman olması da cengaverliğimin göstergesidir. insan sevdiğinin yanında neler yapıyor...
kadın moderatör olsun banlasın beni. bütün girişlerimi silsin. öldürsün parçalasın o varlık beni. çünkü türünün sayılı örneklerinden hayranlık duyacağım biri olacaktır öyle biri...
hemşire tarafından taciz edilmek...
2 gündür yaşıyorum. dünkü çatalı açtırdı. bugünkü direk pantolonu indir dedi. sapık aynı zamanda canı olan hemşire bir hamlede iğneyi sokup tek hamlede tüm iğneyi vücuduma rüku etti. iğnenin ucundan çıkan fışş sesini bile duydum sol taraf felç. dün de sağ taraf çevrim dışıydı. kısaca sağlı sollu iğneler getirmez bir araya iki yakamı..
ingilizce dersi;
Öğrenci:van minits hoca
Hoca:s takısı oraya gelmez
ö:hoca sesin çok fazla çıkıyor
h:???
ö:van minits hoca van minits minütes şey dur dilim dönemdi van minot zart minör, amaan daha da gelmem ingilizceye
külliyen yalan. inanayın. insanların kendini kandırmasına büyük bir örnek.
hoop hacı türkiye x sene sonra büyük güç olacakmış.
hacı beni NASA'dan çağırdılar da ben gitmedim.
beni ne doktorlar, mühendisler istedi varmadım.
olum ben lisede çok popilerdim kızlar hep peşimden koşardı.
galatasaray ve fenerbahçe dosttur.
bakın ne güzel yakıştılar. bunlar kadar yalan dozajı büyüktür...
-seni seviyorum(Bu sıra şiirler havada uçuşur kafiyeli sözler, anlamlı sözcükler falan)
-yüzmeyi bilmiyorsan neden çıktın ağaca ben annemi çok severim yaşasın 23 nisan
-hönk? Neyse hadi iyi akşamlar.
> Başbakan Erdoğan, dış destek aramak için ingiltereyi ziyarete gitmiş.
> Ziyareti sırasında Kraliçe tarafından çay içmeye Davet edilen
> Erdoğan,Kraliçeye kendi liderlik felsefesinin ne olduğunu sormuş.
> Kraliçe 'çevremi akıllı insanlarla doldurmak' cevabını vermiş.Erdoğan
bunun
> üzerine
> kraliçeye çevresindeki insanların akıllı olup olmadıklarını nasıl ayırt
> ettiğini sormuş.Kraliçe, 'onlara doğru soruları sorarak ayırt
ediyorum' diye
> yanıtlamış ve 'izin verin göstereyim' demiş.Kraliçe hemen Tony Blair'i
> aramış ve: 'Sayın Başbakan , lütfen bu soruya cevap verin:
> Annenizin bir çocuğu var, babanızın bir çocuğu var ve buçocuk sizin ne kız
> ne de erkek kardeşiniz.Kimdir bu? ' diye sormuş.
> Tony Blair: 'Bu benim majesteleri' diye yanıtlamış.Kraliçe: '
>
> Doğru.Teşekkürler,iyi çalışmalar Blair' demiş ve Erdoğan'a dönerek:
> 'Gördünüz mü Sayın Erdoğan?' 'Evet majesteleri, çok teşekkür ederim, bu
> metodunuzu kesinlikle kullanacağım' diyerek oradan ayrılmış.
> Yurda dönüşünde hemen Unakıtan'ı yanına çağıran Erdoğan,
> 'Kemal abi sana soracağım bir soruyu cevaplamanı istiyorum'demiş.
Unakıtan :
> 'Tabii efendim, nedir?' Erdoğan:Annenin bir çocuğu var, babanın bir çocuğu
> var, ve bu çocuk senin ne kız ne de erkek kardeşin.Kimdir bu?'
Unakıtan sağa
> bakmış sola bakmış düşünmüş taşınmış ve en sonunda:
> Efendim bunu biraz düşünüp sonra size cevap versem?' demiş.
> Erdoğan kabul etmiş ve Unakıtan oradan ayrılmış, vakit kaybetmeden
Bakanlar
> Kurulunu toplantıya çağırmış,saatlerce bu soru üzerinde düşünmüşler,ama
> kimse bir cevap bulamamış.En sonunda
> Kemal Unakıtan Kemal Derviş'i aramış ve durumu açıkladıktan sonra:
> 'Annenizin bir çocuğu var,babanızın bir çocuğu var, ve bu çocuk sizin
ne kız
> ne de erkek kardeşiniz. Kimdirbu?'
> Derviş: 'Bunda bilemeyecek ne var, tabii ki benim!' diye yanıtlamış.Cevabı
> alan Unakıtan hemen Tayyip'i arayarak: 'Cevabı buldum efendim, kim
olduğunu
> biliyorum,
> Sayın Kemal Derviş'demiş. Tayyip büyük bir hayal kırıklığıyla cevap
vermiş:
> 'Yanlış cevap Kemal Abi, Doğru cevap Tony Blair idi.'
bak golü de çaktım bir daha beni ilk 11 oynatmazsan ebenin nikağına kadar yolun var. şimdi seviniyorsun ama sonra bu anları unutma demek ve gol atıığını antrenörün gözüne gözüne sokmaktır.
Bir gün ailece balkondayız baya yağmur yağıyor onu izliyoruz. Bir şimşek çaktı ki ne şimşek o sıra pisledim. Çaktığı an boş bulundum ve annemin babamın yanında ben:
hasssssssssss(Bu sıra 's' alabildiğine uzar,ne yapacağımı şaşırırım gözler bana döner terler dökülür şakaklarımdan, hatta bir an balkondan atlamak geçer içimden, ama çözüm bulunur)pinallaaah.
her maçtan önce takımları kurmak için iki kişi atışmak üzere ortaya gelirdi. Atışmak özet olarak iki kişinin karşılıklı birbirlerine doğru sırayla adım atmaları ve bunun sonucunda kim kimin ayağına basarsa o kişinin ilk oyuncuyu seçme hakkını elde etmesidir.. Atışırken hep düz adımlar atılmaz bazen ayak yan çevrilip yarım adım atılır ya da moon walk tarzı bir hareketle biraz geriye kaçılırdı. Bir de bu atışma işinin zıplayarak rakibin ayağına haşırt diye basma versiyonu vardı ama sakatlık riski nedeniyle fazla rağbet görmezdi. Atışma işleminden sonra atışmayı kazanan kişi takımında görmek istediği ilk ismi söylerdi sonra oyuncu seçme sırası atışmayı kaybedene geçerdi. Fakat problemler burada son bulmazdı.
x- ahmet' i seçtim
y- ben de mehmet' i
(bu arada ahmet ve mehmet ilk seçilenler oldukları için götleri kalkmış bir vaziyette kim tarafından seçildilerse o kişinin yanına geçerlerdi)
x- zeki' yi seçtim
y- hüsam gel
x-kamuran
y- hüdai
x-onur
y- oha olum siz çok güçlü oldunuz, bari onuru bana ver.
(bu durum böyle devam eder ve sonuçta mahalle kalabalığı iki ayrı takıma bölünürdü. eğer oyuncu sayısı çift değilse sona kalan yani kimsenin takımında görmek istemediği bir oyuncuya sen 'fındık fıstıksın' denirdi. 'fındık fıstık' demek sen kafana göre sahada gezin topu gördün mü vur nasıl olsa senden birşey olmaz demekti. Eğer sona kalan oyuncu 'fındık fıstık' oynayacak kadar da ezik değilse güçsüz takımın kalesine geçirilirdi ya da sen yedeksin diyerek kenarda oturtulurdu.)
Tüm bu gereksiz aktivitelerin ardından oyunun enteresan kurallarını koymaya geçilirdi. Mesela abanmak yok, 3 korner bir penaltı, 5 te devre 10 da biter, kaleden kaleye gol olmaz gibi.
Sonuç olarak maç başlar ve asıl eğlenceli diyaloglar ve olaylar da maç içinde yaşanır.
-Bir oyuncu topu ebesinin nikahına vurduğunda karşı takımın oyuncusu hemen 'atan alır spor' der ve topa vuran oyuncu sahadann uzaklaşmış topu söylene söylene almaya gider. Arkasından ' koşsana lan' denir. 'Atan alır spor' lafı büyüdükçe çocukça görüldüğünden lise dönemlerine gelindiği zaman bunun yerine 'aynı hızla' denir. Topu atan oyuncunun topu attığı hızla gittiği ise kayıtlara geçmemiştir.
-Top arabanın altına kaçtığında her zaman sıkışır ve el ile topa yetişilemediği zamanlarda arabanın altına yatılır, top iki ayak arasına sıkıştırma yöntemi ile çekilir. Bu yöntemde işe yaramazsa topa taş atma, sopa ile itekleme yöntemlerine başvurulur.
-Her maçın ortasında yaşça geçkin bir ya.şak abi gelir ve topu kapıp herkesi çalımlayıp gol atar. Maçın içine eder, ve sitttirip gider. Ulan hepsini çalımladım diye dötü kalkar oysa tüm çocuklar bu abiyi kendi haline bırakmışlardır, çalımları bilinçli yemişlerdir, yeter ki abi golünü atıp gitsindir, maça devam edilsindir.
-Bir diğer ya.şak abi türü ise çalım atıp gitmeyen, direk bütün maç oynamak isteyen abilerdir. Bu abilere abi yapma ya yer yok desenizde 'ya oynarım ya da maçı bozarım' tehditi ile maça dahil olurlar.
-Oyunda serbest atış kullanılacağında barajın mesafesi üç büyük adım mesafesi kuralına göre uygulanır. Bazı mahallelerde ise bu direk düz üç adım olmaz ilk iki adım büyükçene atılır, son adım ise o kişinin zıplayıp ulaşabileceği son noktadır.
-Eğer minyatür kale oynanıyorsa penaltıyı atacak oyuncu kaleye sırtını döner, domalıp kafasını bacakların arasından sallandırıp kaleye bakar ve topuğuyla topu kaleye gönderir. Top kaleye doğru giderken büyük ihtimalle yoldaki bir taş parçasına çarpıp yön değiştirir ve gol olmaz. Bu arada penaltının atıldığı nokta kaleden 9 adım uzaklıktadır.
-Eğer bir kaleci gaza gelip gol atmak isterse aniden topu alıp 'kaleci oyuncuyum' der ve kaleden çıkıp herkesi çalımlamaya çalışırdı. Genelde bu kişi yolda topu kaptırır ve takımının boş kaleye gol yemesine neden olur, bol bol da küfür yerdi.
-Maçta şaibeli bir gol olduğunda (mesela top direk yerine kullanılan taşın üstünden geçer ya da öyle gözükür, gol mü direk mi anlaşılmaz) golü yiyen takım ' gol değilll lannn , direk' diye bağırırlar, tartışmalar alevlenir fakat tam o sırada bir etik ruha sahip bir takım arkadaşınız ' gol gol ben de gördüm' der ve o an karşı takım hep bir ağızdan ' adamın diyoooo olm' diye bağırır. Yapacak bir şey yoktur, içten içe ya da dıştan dışa golü kabul eden takım arkadaşına küfür edilir.
-Top birinin hayalarına geldiği anda herkes ' hemen işe olum bak kısır kalırsın' der, hemen sokağın ortasında işenir.
-Mahallelerde kale kavramı iki taştan ibaret olduğu için üst direk diye bir şey yoktur. Kalecinin boyuna ve zıplama yeteneğine göre üst direk ölçüsü göz kararı belirlenir. Her zaman bu konuda kavga çıkar. Kalecinin üstünden geçen her toptan sonra kaleci 'gol değil olm nasıl yetişeyim o topa' der golü atan ise ' zıplasan yetişirdin olum' der. Bu böyle devam eder. Minyatür kale de ise üst direk bel hizası olarak kabul edilir.
-Eğer maç bir türlü bitmiyorsa ve birisinin annesi onu yemeğe çağırıyorsa ' atan galip' kuralı uygulanır. ilk gölü atan maçı kazanmış sayılır. Bir nevi ' altın gol' uygulamasına geçilir.
-Top kalecinin bacak arasından geçerek gol olursa mahalli futbol terimlerinde bu gole ' beşlik' denir. Beş gol yerine geçmez ama manevi değeri 5 goldür. Oyuncunun bacak arasından topu geçirirseniz ise 'namus gitti' ya da 'namustan geçirdim' demelisiniz.
-Maçta en çok gol atan oyuncu hiçbir zaman delikanlı gibi gelip ben bugün şu kadar gol attım demez. Diyalog şu şekilde gelişir.
x-Ahmet sen kaç gol attın?
y-3
x-Mehmet peki sen?
z-2
x- Ben 6 gol attım olum.hahaha
Kaç gol attığını bu şekilde söyleyenler genelde okulda da yüksek not aldıklarında aynı taktiği kullanırlar.Üniversitede bile bu huyları değişiklik göstermez.
x-Ahmet sen kaç aldın sınavdan?
y-58
x-Mehmet peki sen?
z-72
x- Ben 92 aldım olum.hahaha
o adam normal değildir. muhtemelen malın tekidir, toplu linç edilmesi önerilir, ya da müzede böyleleri var diye sergilenmelidir zira parayla ve sayıyla verilmektedirler.
içinden;ben mutluyum lay lay lay. ohh ne güzel gün ohhh. lay lay lay. lan olmuyor galiba. olsun deneyeyim hoppaa. biri olsa da biraz gezsek muhabbet etsek. amaan nese biraz kafa dinleyeyim lay lay lay hoppaa ohhh. lan bir tel.e bakayım... kimse aramamış lan msj da yok. neyse uzanayım biraz. oghh iyi geldi. lan canım sıkılıyor. niye kendimi kandırıyorum. niye kimse aramıyor lan beni. biri arasa msj atsa falan ne güzel olur. off çok sıkıcı. yalnızım lan bennn ühühühühüh
yılbaşına bir yere varmak için yürürken girenler;
olum yol çok uzunmuş lan bir senedir yürüyoruz varmadık.
normal klişeler;
'olum bir senedir mıçmıyorum patlayacağım' veya mıçarken girenler için;
'olum bir senedir sıçıyorum amma toplamışım hee'
cünüp girenler için;
'bir senedir cenabet giriyorsun oğlum bir absest al artık' vs vs daha fazla soğutmayayım böyle uzar gider.