beş yaşındaki zavallı bir çocuğu çarşaf-ı şerif ten mahrum bırakan pis sanatik zihniyettir. bunu yapan insanların insan demeye dilim varmıyor mürted olma ihtilmali çok yüksektir efendim.
recep tayyib erdoğan son derece iradeli bir insandır. hiçbir bağımlılığı bulunmamaktadır. sigara kullanmaz, aşırı yemek yemez kilolu değildir, alkol ve uyuşturucu da kullanmaz. o durduk yere mutludur, mutluluğunu maddelere emanet etmez. estetik hassasiyeti son derece yüksek bir insandır. atamıza gelince kendisi günde 10 paket sigara içerdi ve bununla beraber aşırı alkol tüketirdi. ömrünün sonlarına doğrduda bifteğe sardığı için kilo almıştı. zevk insanı basit insandır, hayatın özünü kavrayamadığı için o zevkten bu zevke o uyarılmadan bu uyarılmaya koşar durur. kendinin çeperinde yaşar, çocuk gibidir.
kitapta ciddi ciddi dünyanın dönüşlü olduğu yazıyor. kopernikus un 1473 te doğduğunu göz önünde bulundurursak, diğerlerini bilmem ama benim tanrıdan indiğine inanmam için yeterli bir sebeptir bu.
biliyorsunuz bugün bayramın ilk günü, ve ven bundan bir gün önce yani arefede çok ateşli bir gün yaşamıştım, biliyorsunuz mutluluk üretilemez başa gelir. kapılarını açık tutarsın ve o geleceği varsa gelir. işte benim başıma gelende buydu.
okula uğramaya karar vermiştim, güzelce giyinip arabama bindim ve güzide okuluma vardım. ah o okulum ah meslek lisem piç yuvam, çok seviyorum orayı neyse kısa bir yolculuktan sonra kampüsün önündeydim, bahçeden içreri girip arabayı park ettim okullar kapalı olduğu için çok sessizdi bir kaç koca götlü öğretmen çocuğu bahçede dolanıyordu bende müdürün odasına gireyim dedim ve merdivenlerden usul usul tıpkı sızıntı dergisine abone olan o nur bombası öğretmenler gibi çıktım. ve müdürün kapıyı açtım içeride iki kişilerdi biri bizim müdür diğeri rehberlikçi haman bey,
ogre: selamın aleyküm
müdür: ogre nördün ogre( arkadaşlar bana kısaca ogre der)
ogre: sağol abazaki sen nassın.
müdür: iyiyik gardaş hamd ossun.
diye konuştuktan sonra müdürün önündeki boş koltuğa haman ın karşısına oturdum.
ogre: ay çok sıkıldım evde, siz ne yapıyosunuz burda.
haman: elimizi sikiyoh khkhkıh!(gülme efekti)
müdür:khkhkıh
haman: nörüyon porno izliyon nu
ogre: ay ne pornosu aslanım ezik miyim ben.
haman: gardaş dün bi porno izlemişim...
müdür: he seni siktiydim onun pornosu lee khkhkıh
haman: siktir göt kıhkıhkıh
ogre: arkadaşlar lütfen...
sonra müdür haman a şöyle dedi.
-ciğara virele
haman: he ciğara sıçıyoh amınim
müdür: sıçmıyon nu yarrağam kıhkıh
ogre: arkadaşlar lütfen küfürlü konuşmayın yaa
müdür: sen ne diyon lan göt.
ogre: ay ben size daha fazla tahammül edemeyeceğim.
dedim ve müdürün odasından çıkıp öğretmenler odasına doğru yürüdüm ya bu meslek lisesi hocaları ne kadar piç ya ya bunlar ne pazarcı insanlar ya...
ingilizceci bahar hanım ve ev ekonomisici nurdan hanım...
boğaz boğaza vermiş öpüşüyorlar birirlerini somuruyorlar, doymuyorlar ve beni dahi görmediler ben hemen odadan geri çıkıp sırtımı duvara veriverdim kalbim küt küt atıyor, vücudum isyan edercesine ter boşaltıyordu. nefesimin sesini dinledim bir süre, ve sonra telefonumu çıkarıp video modunu açtım bir kayıt başlatmıştım, içeri kafamı sessizce uzattım ve lezbiyenlerin sevişmesini çekmeye başladım, ummah, mucccuk ve bunun benzeri tuhaf somurma sesleri yavaşça odaya yayılıyor sonra kayboluyordu. bu sevişmeyi yeterli bir süre kaydettim ve kaydı durdurdum. içeri atladım ve
-tataaa(diye bağırdım)
avratlar yerlerinden hopladılar sonra saçlarını düzelttiler ve bahar hanım:
-hocam
+hocam yaa... hocam yaa... lezbolar sizi hanginiz shemale lan söyleyin bakayım.
-yani sen?
+evet sizi seyrediyordum
-tanrım...
+ve sevişmenizi telefonuma kaydettim.
-bela arıyon anlaşılan o yüzden kaydettin bizi, it herif! sana ne lan özelimizden kocalarımıza söyleriz senin kafana kurşun doldururlar bak! şerefsiz öldürürüz lan seni!
+ah sanırım bunu ben sizi fen lisesi müdürüne bildirmezden önce yapmanız gerekecek, çünkü eğer bildirirsem...
-lan sen gerçekten bizi mi kaydettin lan?
telefonumu çkıardım ve videoyu oynatıp hocahanımlara bir süre izlettim. nurdan hanım ağlamaya başladı.
+sakin ol kedicik elbette sizi boşuna kaydetmedim, şartlarımı kabul ederseniz sizi yüce efendimize söylemem ki
-şartların?(dedi bahar)
+eğer her istediğimde benimle sevişmezseniz bu video fen lisesi müdürüne, sizde domuz bağı yapılmış bir şekilde öğretmenevinin bodurumunaaa...
diyerek son noktayı asilce koymuştum, evet zekice davramanmamın karşılığı varoluş bana iki sikemeç bahşetti.
araf 179: Yemin olsun ki biz, ins ve cinden birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. işte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. işte asıl gafiller onlardır.
benden selam olsun fen lisesi müdürü ne
çıkıp şu kamelyaya yaslanmalıdır
ok gıcırtısından kalkan sesinden
dağlar seda verip seslenmelidir
düşman geldi tabur tabur dizildi
alnımıza kara yazı yazıldı
sbs icad oldu mertlik bozuldu
eğri rotring kında paslanmalıdır
ogretmen düşer mi yine şanından
ayırır çoğunu öğretmenevinden
kırat köpüğünden düşman kanından
çevrep dolup şalvar ıslanmalıdır
evet efendim ...
biliyorsunuz ramazan bitmek üzere ve biz ramazan bitmek üzereyken ramakrsihna yı anmadan edemiyoruz, ne yapalım, işte dün meslek liseli hocalar olarak öğretmenevinde takılıyorduk, ve deep fear eşliğinde dans ederken ramakrişna yı düşünüyorduk, saat 4 ü biraz geçiyordu. ulan ramakrişna sen nasıl bir insansın amk diye geçirdim içimden, neyse biz biraz dans ettik ramakrişna yı andık falan derken light yagami yapılı genç bir oğlan yanıma geldi.
-hayırdır yiğidim. dedim.
+bana yardım etmelisin. dedi
-ulan ikidir bana yardım et diye geliyorsunuz ardından bir ibnelik çıkıyor. sen ne istiyon bi söyle ona göre
+ben fen lisesi öğrencisiyim, sizin meslek lisesinden bir kız sevdim, kız bana çok zengin olduğu maddi durumlarımızın uyduğunu söyledi. ama az önce bir telefon aldım. sevgilin şu anda lcw de dedi telefondaki kişi, şüpheye düştüm. bu kız beni kekliyor olabilir paramın peşinde olabilir.
-ben ne yapacamki
+benimle gel lcw ye gidelim kızı orada görürsek beraberce amına koyarız. sende stres atmış olursun yok görmezsek sorun yok zaten, sen meslek liseli olduğun için oradan giyinebilirsin.
-piçlik yapma genç, ben burberry den johny varvatos dan aşağı giyinmem.
+benimle geliyor musun sen?
-geleyim bari dedim.
arabama atladık ve kısa bir yolculuktan sonra ilimizdeki tek lcw şubesinin önüne vardık. içeri adımımı attığımda boğucu bir kalabalık ve kesif bir koyun kokusu beni çarpıverdi. cingen, aptal, meslek liseli, at hırsızı, it, kopuk aklınıza gelen gelmeyen nice fakir oradaydı. birbirimizi kaybetmemek için oğlanla el ele tutuşup kalabalığın içine girdik.
+cüzdanını ve telefonunu unut.
-hııı?
+cüzdanını ve telefonunu unuuut!
-ha onları arabada bırakmıştım zateeeen...
+iyi etmişsin buradakilerin yarısı yan kesiciiiiii...
-sende her şeyi biliyon ibneeeeeeeee...
biraz yürüdükten sonra boş bir puf bulup oturabildik, ve beklemeye başladık, az sonra iki aşiret birbirine girdi. görevliler ve diğerleri kavgayı ayırmaya kalkınca pogo çıktı. biz pogoyu seyrederken, bir görevli pas pas gibi sürünerek kalabalıktan çıktı ve ayağımızın altında durdu.
-ne diye kapışıyorsunuz aslanım.
*abi kabin kavgası, ibneler bir deneme kabini için birbirlerine girdiler. abi siz orta hallisiniz galiba buraya niye geldinizki.
-fotoğrafı ver.
dedim fen liseli gence, cüzdanından kızın vesikalığını çıkarıp bana uzattı. resmi aldım ve görevliye sordum.
-bu kızı hiç gördün mü?
+çıkardım vallaha az önce bana kemer sorduydu bu kız.
-yani şimdi burada mı diyorsun!
+en son kasanın orada gördüydüm abi.
dedi ve üçümüz birlikte kasalara doğru yürüdük. derken o da ne? kız pogodan istifade kasaları patlatıyor!
-vay babayın şarap çanağına... senin kız hırsız çıktı görüyon mu la, hele ben her zaman derim lcw den giyinene güvenmeyeceksin sülaleni şeyapar haberin olmaz. dedim.
kızın yanına gittik, fen liseli genç kızın saçından tutup kaldırdı ve.
+bu ne hal kız pisuvarını parçaladığım! hani sen zengindin ne yapıyon burada doğru söyle hadouken i yersin benden bak.
£ aşkım... aşkım bak yanlış anladın zenginim ben bak ahhhh! çekme saçımı!! bak böyle zengin olunuyor zaten yaaa.
dedi. kızın gözünden yaş gelmişti. ben hemen atladım.
-yalan söyleme kız kahpe tezgahtarlarla düşüp kalkıyormuşsun burada, niye kandırıyon lan çocuğu utanmaz. sikeriz bak seni şimdi burada!
£ ay sana noluyor be, biz aşiretiz bak pisuvarını parçalarız senin ona göre, girme aramıza hade!
görevli araya girdi ve
*abi arkadaşı ben aramıştım sevgilin lcw de geziyor diye, bu kız dolandırıcı abi kaç kişiyi söğüşledi böyle.
-buna ne diyecen kız haa hadi lan pisuvarını parçalayak şunun.
+haklısın abi.
dedi fen liseli genç ve kızı yumruklamaya başladı. hadouken! hadouken! shor shor sh shoryuu ken!
shoryuken! bende balyoz yumruklarımı kızın omuzlarına indirmeye başladım. u-zu-ma-ki narruto rendan! diye anırdım ve çenesine tekmeyi patlattım.
*abi çabuk olun bu kız gerçekten aşiretityle geldi buraya, onlar hali görürse buradan sağ çıkamazsınız vallaha
dedi görevli,
durup biraz soluklandıktan sonra fen liseli yiğidi dürttüm ve
-hadi lan yeter gidek artık bir an önce çıkak şuradan.
dedim. ve hızlı adımlarla mağazadan çıkıp arabama atladık...
alternatif metal grupları arasında gösterilen, yani linkin park la, deftones le, dorian la, limp bizkit le aynı kefeye koyulan fakat alternatif metalle bir alakası olmayan sikik brutal grubu.
tenya adlı çok tehlikeli bir bağırsak kurdunun domuzdan insana geçmesi mesela, tenyanın yaşam döngüsü domuz kakasında başlar insan bağırsağında son bulur, ancak bunun için kişinin domuz yemesi gerekir. domuz kendi kakasını yer insanda domuzu yer böylece tenya yuvasına girmiş olur. tenya bir kez insan bağırsağına yerleştiğinde orada 10 metreye kadar uzayabilir.
evet efendim... günlerden dündü, meslek lisesinden iki öğretmen arkadaşla birlikte öğretmenevinin bahçesinde takılıyorduk, bir yandan deep fear dinliyor, bir yandan oynaya oynaya volta atıyor parmaklarımızı şaklatarak raks ediyorduk, şaklatmaya devam ederken gençten bir oğlan yanımıza geldi ve beni kolumdan tuttu.
-hayırdır genç. dedim.
+bana yardım etmelisin. dedi
-ne yardımı aslanım michael scofield miyem ben?
+sen meslek lisesi hocalarından değil misin?
-öyleyim ne olmuş.
+bak ben fen lisesi öğrencisiyim, sizin okuldan bir kız sevdim, sevgili olduk çıkmaya başladık, ama ailem bu ilişkiyi öğrenince izin vermedi, beni evlatlıktan redd ile tehdit ediyorlar. bize gel ailemi ikna et.
dedi. çocuğun evini merak ettiğim için teklifi kabul ettim,
-tamam genç hallederiz. dedim
+öyleyse hemen gidelim. dedi
neyse bunla yola çıktık, kısa bir yolculuktan sonra mahallelerine vardık, klas bir mahalleydi binalarına girdik, çocuk zili çaldı ve anası kapıyı açtı.
''anne anne, bak bu bey aşkımın lisesinde öğretmenlik yapıyor sizinle konuşmaya geldi. lütfen onunla konuşun sizi ikna edecek'' dedi.
''efendiiiiiim, merhabalar efendim'' diyerek içeri daldım, fen liseli genç beni salona geçirdi babası oturuyordu
''baba baba, bak bu bey aşkımın lisesinde öğretmenlik yapıyor sizinle konuşmaya geldi. lütfen onunla konuşun sizi ikna edecek'' dedi.
''efendiiiiiiiiim nasılsınız efendim'' diyerek kanepeye çöktüm fen liseli gençde yanıma çöktü, adam suratını azdırarak bakışlarını bana çevirdi, anneside ''ben size çay yapayım'' dedi. ''sağol yengem oruçluyum zahmet etme'' dedim, ve konuya girdim.
''şimdi efendim biliyorsunuz sevenleri ayıran insanlar bütün kültürlerde lanetlenmiştir. aşk doğanın bir kanunudur sınıfmış ayrıcalıkmış elitlikmiş, meslek lisesiymiş cartmış curtmuş dinlemez, şimdi bu genç bana derdini anlattı, çok pis sevdalanmış, öyleki ilk konuşmamızda sevdası pis pis kokuyordu yani, burnumun direğini çatlatmıştı dedim sezsiz mi attı bu ne yaptı kıhkhkhkıh, ayrıca bu genç zavallı bir fakir kahpesini nikahına alıp onun hayat kalitesini arttırsa fena mı oluR? HÜLASA sevenleri ayırmayın derim ben bir öğretmen olarak''
adam dinlerken başını sallıyordu, lafzımı bitirdikten sonra salonu derin bir sessizlik aldı, bende bu sessizliğe dayanamayıp tam yeni bir lafza başlıyordum. ''efendiiiiiiim'' diye konuma giriyordumki adam ayağa kalktı ve hayvan gibi bağırarak:
''kes lan çeneni! berkcan! bu aşağılık pisuvarını parçaladığımı niye getirdin lan evimize it! bizi kimlerle muadaddab ettin lan piç! skitir çık lan evimden ecdadını sikerim lan daha!''
DEDi. VE ÜSTÜME YÜRÜDÜ. ''sakin ol abim ne dedik sanki tamam çıkıyoz tamam'' dedim ve korkunç evi terk ettim. benim için korkunç bir deneyim olmuştu, derin düşüncelere dalarak evimin yolunu tuttum...
ertesi gün bu iğrenç olayı unutum ve öğretmenevine gittim, gitmez olaydım çocuğun şerefsiz babası beni fen lisesi müdürüne şikayet etmiş, içeri girer girmez iki muhafız üstüme atlayıp beni bağladı ve fen lisesi müdürünün huzuruna götürdü, benden önce berkcan ve onun sevdiği kızıda tutuklayıp huzura getirmişler. evet müdür üçümüzü cezalandıracaktı, ilk önce berkcanı öne çıkardılar.
müdür sol elini kaldırdı ve kapalı parmakları kendisini gösterecek şekilde yumruk yaptı, yalnız baş parmağını ucu sağ tarafı gösterecek şekilde açtı. ve bir süre bekledikten sonra elini çevirip parmağını yukarı kaldırdı. bu ''bırakın yaşasın'' anlamına geliyordu, çocuğu saldılar sıra bana gelmişti. beni itekleyerek bir adım öne çıkardılar başım öndeydi, korkmamak elde değildi. fırtına öncesi sessizik, dayanılmaz saniyelerdi... derin bir bekleyişten sonra müdür baş parmağını yukarı çevirdi. derin bir nefes aldım ve müdürün ayaklarına kapandım, muhafızlardan biri ''bokunu çıkarma istersen'' dedi. ''haklısın'' dedim ve siktir olarak kalabalığın arasına karıştım.
son bir kişi kalmıştı, müdür elini aynen kaldırdı ve derin bir bekleyişten sonra baş parmağını aşağı çeviriverdi! aman ya rabbi! ''öldürün'' anlamına geliyordu bu, kalabalık uğuldamaya başladı. kız ne olduğunu anlayamadan dört muhafız zavallının üstüne atladı ve birinin elindeki boğma halatla suçsuz yavrucağa domuz bağı yapıp, kaldırdılar ve bir köşeye attılar. korkudan götüm terlemişti, ucuz kurtulmuştum.
bu bana iyi bir ders olmuştu, bir daha tanımadığım insanların evlerine ''mobilyaları nasıl lan acaba'' diyerek gitmeyecektim.
evet efendim... bugün sabah fen lisesi müdüründen aldığımız bir görev sebebiyle starbucks taydık ben ve meslek lisesinden iki arkadaş oruç yiyen öğretmen çocuklarını tespit edip fotolarını çekecek ve yüce efendimiz fen lisesi müdürüne ulaştıracaktık. bu kutsal görevi layıkıyla tamamlamaya and içimiştik. neyse işte oturuyorduk starbucks ta dizüstülerimizi açıp sözlüğe falan baktık bir ara derken, kapının önüne bir fakir çocuğu yerleşip orada beklemeye başladı. elinde bir karton kasa bir şeyler satıyorum ayağına millete dileniyordu.
neyse biraz vakit geçti biz bir kaç öğretmen çocuğu görüp gizlice fotolarını çektik falan filan derken, fen lisesi müdürünün küçük oğlu kız arkadaşıyla birlikte kapının önünde belirdi. bu mendilci oğlanla bir şey konuştular falan sonra birden yumruk yumruğa birbirlerine girivermesinler mi? müdürün oğlunu kurtarmak için üçümüzde ayaklanıp dışarı çıktık ve piç mendilcinin üstüne atladık, ama o da ne... bu bizim öğrencimizdi meslek lisesinde okuyordu. çok tuhaf bir durumdu. mendilci ani bir harektle bizi üstünden attı ve ayağa kalkıp bıçağını çekti.
''sizi sivilde sikeceğime yemin etmişitm ulan, beni bir yıl sınıfta koydunuz amınoğulları''
çocuğun gözündeki nefret beni çok korkutmuştu itiraf etmeliyim. çok öfkeliydi, burnundan buhar çıkıyordu. biz hemen fen lisesi müdürünün oğlunun etrafını sarıp ona canlı kalkan olduk.
mendilci psikopat içimizden tarihçi hilmi beyi bıçaklayıverdi herkesin arka çatılamaya başlamıştı. zavallı hilmi beyin kalın bağırsağı dışarı çıkmıştı. çaktırmadan elimi cebime attım o esnada katil, ani bir harektle çakıyı bilgisayarcı ekmel beyin midesine kökledi. müdürün oğlu ve onun kız arkadaşı bir çığlıktır basıverdi. katil bıçağı ekmel beyin gövdesinden çıkarmaya çalışırken, biber gazımı çektim ve şişeyi pis mendilci katilin yüzüne boşalttım. hilmi bey çoktan ölümştü. ekmel bey in üstüne eğilip başını ellerimin arasına aldım ve ağlamaya başladım ''ambulansı arıyorlar hocam, sakin olun'' dedim hıçkırarak,
yüzüme bir gülüş attı. ah o gülüş... ben gidiciym gülüşü... beni mahvetti arkadaşlar. ekmel beyin üstüne kapanıp haykırdım ''dayan yiğidim!'' diye bağırdım, boğuk bir sesle ''beni bırak, zaten ölücüyüm yüce efendimizin oğlunu kurtar'' dedi. ve son nefesiyle kelime-i şehaded getirerek şehid oldu.
işte bu fedaraklık bizi biz yapan şeydir çocuklar, öğretmeni öğretmen yapan şey bu fedakarlıktır. bu yüzden hocalarınızın değerini bilin. onları bıçaklamayın onları kucaklayın, sivilde görünce onlarla savaşmayın, adi bir köpek gibi üzerlerine atlamayın, sevişin.
evet efendim... günlerden dündü biz iftar vakti hızlı gelsin diye meslek lisesi öğretmenleri olarak öğretmenevinde oturuyorduk, fen lisesi müdürü oruç yiyyenleri tespit edip yaverlerine dayak attırıyordu. böyle uzun bir kuyruk, yaverler sırayla teker teker zındıkları alıp ağzını burnunu hoşaf edip bir köşeye atıyorlardı. neyse sıra butlu mu butlu güzel yüzlü tesettürlü bir öğretmen hanımına gelmişti. fırtına öncesi sessizlik yaşanıyordu. kadın yere bakıyordu. yaverler boğazına yapışmış bekliyorlardı.
fen lisesi müdürü 9 tane plastik sandalyenin üst üste geçirilmesiyle oluşturulmuş olan tahtından bir süre bizi seyretti ve yüksek sesle tüm öğretmenevi ahalisine sordu.
-kimin hanımı bu?
kalabalığın içinden bir ses yükseldi.
+benim hanımım yüce efendimiz.
endüstri meslek lisesinde müdür muavinliği yapan hayrullah beyden başkası değildi bu. hayrullah bey klasik bir anadolu adamıydı. güzel bir türkçe konuşur ama sesindeki kabalık hemen dikkati çekerdi. çoğu zaman eski model ekose takım elbise giyer. onun içine beyaz gömlek ve ve üstüne kıravat takardı. sigara keşi olduğu için obez değildi. hafif beyazlamış saçları mandamsı bir yüzü ve kalın sayılabilecek bir bıyığı vardı. müdür devam etti.
-neden oruç yiyor bu?
+hasta yüce efendimiz?
-at yalanı sikeyim inananı, derhal sikin bu kahpeyi acımayın. diye bağırdı.
yaverler kadının üstüne çullandılar. kocası hemen ''hayır!'' diye bağırıp koşmaya başladı ama iki yaverde onun üstüne kapaklanıverdi. bu ikisine bir temiz dayak çektiler baba, neticede yaverler kadının üstünden kalktılar ama bir sorun vardı. ağzı yüzü kana boyanmış olan kadın sara nöbeti geçiriyordu; titriyor, ağzı köpürüyor, dengesizce mimikler yapıyordu. boğuluyor gibi suratı şişmişti.
yaverler birazdan karı-kocayı sürükleyip üstüste yığacaklardı. ama bu olmadan önce gidip espiri yapmadan edemedim. kadının yanına koşup üzerine eğildim ve ''ne oluyor bacım murat yılmazyıldırım mı sikti seni'' dedim. ve ''zaaaaaa'' diye kahkaha attım.
evet efendim... dün meslek lisesi öğretmenleri olarak iftardan bir kaç saat sonra halı saha kiralayalım orada bir güzel maç yapalım, pis erkeklik hormonu salgılayalım diye kararlaştırmıştık, neyse dün saat 22:00 dı 14 öğretmen paraları birleştirip verdik ve ayrımlarımızı giydikten sonra içeri girip ısınmaya başladık bazı göbeklı öğretmenler şut çalışıyorlardı, bende bacakları kıllı bazı sigara keşi öğretmenlerle ısınma koşusu yapıyordum, millet açma germe hareketleri yapıyor falan son derece sportif bir ortam yani...
işte tam maça başlayacağız, fen lisesi takımı dış kapıdan içeri girmeye başladı, formaları falan kuşanmışlar atlıyorlar zıplıyorlar derken bizi hiç siklemeden sahanın içine akmaya başladılar. en arkadada fen lisesi müdürünün ibne oğlu içeri girdi ibne pitbull gezdiriyordu elinde zincir resmen ağzından salyalar akan bir pitbull soktu içeriye, ilk önce bozuntuya vermedik ama fen lisesi müdürü direk bizim müdürün üstüne yürüdü ve iki eliyle bir kez yittikten sonra şöyle dedi:
-siktir çık lan,
bizim müdür şaşkına dönmüştü.
+''ne oluyor kardeşim'' dedi.
-siktir çık lan
+deli midir nedir alın yahu şunu
-(fen lisesi müdürü dilini büküp göstererek) bak laan
-ağzıni siktiğime bağale lan.
dedi ve sırıtarak bizim müdürü yittirmeye başladı iki müdür arasında yitişmeler el kol indirmeleri yaşanıyordu. biz derhal araya girdik ve iki müdürü ayırdık. sonra fen lisesi müdürü ''bu amcık beni tanımıyo galiba'' dedi ben hamen onu sakinleştirmek için, ''affedin yüce efendimiz o sizi bilmiyor. daha önce hiç öğretmenevine gelmedi ve sizin muhteşem tahtınızı görmedi'' dedim. ''sende sus lan amcık'' dedi ve bağırarak tüm salona hitab etmeye başladı ''oğlum biz fen lisesiyig istediğimiz zaman istediğimizi yaparıg, amcıklar bizi görüyosunuz hala niye terk etmiyosunuz lan burayı'' dedi.
bizim müdür ''ama burayı 90 dakikalığına biz kiraladık'' dedi. içimden aha bu sefer boku yedik topluca falakaya yatıracaklar bizi derken çok tuhaf bir olay gerçekleşti. fen lisesi müdürü kibarlaştı ve ''ha tamam o zaman, siz oynayın saha nasılsa bizim biz sizden sonra oynarız keyfinize bakın'' dedi ve sesini yükselterek kendi takımına hitaben ''yürüyün çocuklar çıkıyoruz'' dedi.
fen lisesi takımı ağır ağır sahayı terk etti. bizim tam oyunumuza dönecekken bir dolapların döndüğünü fark ettim. fen lisesi müdürü oğluna bir göz işareti yaptı ve ardından oğlan birden pitbulu serbest bırakıp sahadan koşarak çıktı. ibne fen lisesi ÖĞRETMENLERi kapıyı üstümüze çekip tutmaya başladılar.
manzarayı bir düşünün sevgili yazarlar, bir halı sahanın içinde 14 tane et ve azgın bir pitbull, tahmin edeceğiniz gibi ortalık 56 olmuştu, ben hemen sahanın filelerine tırmanıp yukarı çıktım ve kendimi garantiye aldım. ama aşağıda durum çok kötüydü; çığlıklar, kaçışmalar, kaçışırken çarpışmalar, tam bir can pazarı... ve fen lisesi takımının şeytani kahkaları...
NEYSE millet canını kurtarmaya çalışırken o debelenme esnasında bir baktım bizim müdür altıma gelmiş taç çizgisinin dibine sinmiş, önünde pitbull bunun ayakkabısını kapmış çekiştiriyor, müdürün arka çatılamaya başlamış olmalıydı ki ağlıyordu, onu kurtarmalıydım
kendimi bir pankreas güreşçisi gibi boşluğa bıraktım ve koca vücudumla süzülerek köpeğin üstüne düştüm, ah o an... acı bir hayvan çenilemesi tüm sahayı aldı. bizim müdür fırsattan istifade edip kaçmayı başarmıştı bende hemen hayvanın üstünden sıçrayıp tekrar filelere asıldım, ama hayvan hareket edemiyor sadece acı acı inliyordu ''kaburgaları parçalanmış olmalı millet'' diye bağırdım, derin bir nefes almıştık. o esnada fen lisesi müdürü içeri girip bizim müdürü bir yumrukta indirdi ve üstüne oturup son sözü söyledi: