\"aşamazsan çok acı çekersin, aşarsan daha büyük.\" uğraşanlar hep acı çekecekler yani. tamamlasalar da yarım da kalsa.
kimin doğrusunun doğru olduğu değil, kimin kendi doğrusunun peşinde olduğu meselesiydi anlatamadığı. yaşama bak! dalga geçenler, bir doğrusu olmayanlar, olup da peşinden gidemeyenler, yalancılar, hak yiyenler ve dahi hokkabazlardan böyle kaç tane insan katledildi? varsın siz o\'na inanmasaydınız, varsın yanlış şeylere inanıyor olsaydı ve siz tanrı kadar sabırlı davranıp bekleseydiniz, o\'na doğru şeylerden bahsetmiyorsunuz deseydiniz. bir kere suçlandığı şeyden ötürü \"yargılanırsam giderim, giderim durmam bu utançla\" dediği programlardan birini izleseydiniz. bir kere de suçlandığı şeyden utanan bir insanın utanç duygusundan utanmayı bilseydiniz. kızgınlığınız samimi bir içlenmenin içinde insanlığa dönüşseydi, bekleseydiniz o sizi, anlattıklarınızı mutlaka anlayacaktı. türk kiniyle zehirlenmiş olan ermenilere hatta bölücü kürtlere anlatacak şeyleri vardı belki. ben bir türküm ama bu o\'nu anlamama, askerdeki, mahkemedeki içlenmeleri ile içlenmeme engel olmadı. torunu gibi, kızı gibi, karısı gibi isyan etmeme, herhangi bir türk ve herhangi bir müslüman ve imanlı gibi, herhangi bir insan gibi duygulanmama engel olmadı.
tehditler ne kadar gerçek, ne kadar gerçek dışı? doğrusu bunu bilmem elbette mümkün değil.
benim için asıl tehdit ve asıl dayanılmaz olan, kendi kendime yaşadığım psikolojik işkence.
“bu insanlar şimdi benim hakkımda ne düşünüyor?” sorusu asıl beynimi kemiren.
ne yazık ki artık eskisinden daha fazla tanınıyorum ve insanların “a bak, bu o değil mi?” diye bakış fırlattığını daha fazla hissediyorum.
ve refleks olarak da başlıyorum kendi kendime işkenceye.
bu işkencenin bir yanı merak, bir yanı tedirginlik.
bir yanı dikkat, bir yanı ürkeklik.
tıpkı bir güvercin gibiyim...
onun kadar sağıma soluma, önüme arkama göz takmış durumdayım.
başım onunki kadar hareketli... ve anında dönecek denli de süratli.
Ben olsam hep dzeko gibi yaşlıları oynatırım. Sadece kanatlar ve beklerde osayi gibi 20lerin ortasındaki hızlı topçuları oynatırım belki bi de forvetlerden biri hızlı olur gerisi 30 üstü olsa bile iş görür bence.
babil sürgününe giden yahudiler dünya hakimiyetini alacağız derken,birden köle oldular. dünya cenneti olmayınca babilde zerdüştlük etkisiyle ahiret,hesapgünü gibi kavramları öğrenip hakimiyeti öbür dünyaya erteliyorlar. babil sürgünü öncesi yahudilik dünya hakimiyeti,cenneti diyen ama inananlarına dünya hakimiyeti veremeyen bir din. o zamana kadar bu dine o kadar da bağlanmayan yahudiler sürgünde cennetin öbür dünyaya taşınması ile (yahudilikte babil sürgünü öncesi cennet,cehennem,şeytan,hiçbirşey yok, dünyadan sonra hayat bile yok) biranda din fanatiği oluyorlar. insanoğlu böyle ya sana öbür dünyada cenneti vadeden 3,5 din adamı, ya bu dünyada cenneti vadaden 3,5 sosyalist diktatör peşinden gitmek istiyor. daha acıklısı öbür dünya cenneti vaat edenler daha popüler.
babil sürgününe giden yahudiler dünya hakimiyetini alacağız derken,birden köle oldular. dünya cenneti olmayınca babilde zerdüştlük etkisiyle ahiret,hesapgünü gibi kavramları öğrenip hakimiyeti öbür dünyaya erteliyorlar. babil sürgünü öncesi yahudilik dünya hakimiyeti,cenneti diyen ama inananlarına dünya hakimiyeti veremeyen bir din. o zamana kadar bu dine o kadar da bağlanmayan yahudiler sürgünde cennetin öbür dünyaya taşınması ile (yahudilikte babil sürgünü öncesi cennet,cehennem,şeytan,hiçbirşey yok, dünyadan sonra hayat bile yok) biranda millet din fanatiği oluyor. insanoğlu böyle ya sana öbür dünyada cenneti vadeden 3,5 din adamı, ya bu dünyada cenneti vadaden 3,5 sosyalist diktatör peşinden gitmek istiyor. daha acıklısı öbür dünya cenneti vaat edenler daha popüler.
raphael kaplumbağalar içinde en saldırgan olandır. bu yüzden splinter ona 2 adet sai vermiştir. sainin kenarları keskin değildir. sadece savunma için kullanılır.
sakinliği temsil eder.
michalengelo içlerinde en dağınık ve haylaz olandır. bu yüzden ona mınçıka vermiştir. mınçıkayı kullanabilmek için çok iyi odaklanmak gerekir. çünkü odaklanmak yerine kafana göre sallarsan kendine zarar verme ihtimalin daha fazladır.
odaklanmayı temsil eder.
donatello aralarında en zeki ve teknoloji ile arası en iyi olandır. bu yüzden ona sadeliği simgelemesi adına teknolojiden en uzak silah sopayı vermiştir.
sadeliği temsil eder.
leonardo grubun lideri, en erdemlileri ve merhametlisidir. en keskin ve birini öldürebilecek silahı ona vermiştir splinter. her ne kadar sakin ve merhametli olsa da gerektiğinde sevdikleri için karar alabilmesi ve liderlik etmesi için kılıç onun elindedir.
erdemi temsil eder.
kendisi de bir samuray olan splinter, temel felsefelerinden biri olan bushidonun öğretilerini öğrencilerinde ete kemiğe büründürmüştür.
dandik dizi. iki tane artısı var, biri rejisi iyi, ikincisi cumartesi reklam gelirleri az olduğu için karşısında rakip yok. gönül dağını yazan ekip cuma gününe karaağaç diye bir dizi yazdı, dizi çok iyi kadroya rağmen 1-2 reytinglerde süründü.
Sadece ilk bölümünü izlediğim gibide bir sahne vardı kokoreç işi kuracaklardı araç almak için gittiler muhabbet şöyle gelişti;
satıcı: bu araç sadece 5 takla attı.
ilkkan: (hemen atılır) yalnız abi, 5 takla da az değil şimdi.
satıcı: (kesin bir ses tonuyla) kardeşim, ilk seferden sonrası fark etmiyor ki zaten. bir takla attı desem razı mısın yani? tamam lan, bir takla attı oldu mu?
bütün yeryüzü küçücük bir nokta değil midir; yaşadığın yer bu noktanın ufacık bir köşesi değil midir ve burada kaç tane, hangi türden insan seni över ki?
Normal masaja gittiğin gibisin sen bedensel olarak masajı yapan da çıplak sıcak nefesle bütün vücudunu geziyor sonra vücutlar yağlı tamamen cinsel bölgeler göğüs ve vajina ile yapılan bir masaj.
oğlu haluk’un doğumundan itibaren onun ileride milleti bilgisiyle aydınlatacak bir kahraman gibi yetişmesini arzulayan tevfik fikret, 1909 yılında on dört yaşındaki haluk\'u elektrik mühendisliği eğitimi alması için iskoçya’nın glasgow kentine gönderdi. oğlunun vatan ve millet için faydalı bir birey olması arzusunu “haluk’un vedâı” ve “promete” adlı şiirlerinde dile getirdi. ne var ki haluk, yanına yerleştirildiği hristiyan ailenin etkisi ile din değiştirip hristiyanlığı seçti ve babasının düşlediğinden çok farklı bir yaşam sürdü. 1913 yılında amerika’ya gidip ailesine izini kaybettirdi; 1916’da michigan üniversitesi’nde makine mühendisliği’nden mezun oldu. tekrar ülkesine dönmeyen haluk fikret, 1943 yılından sonra kendisini dine verip rahip oldu ve 1965 yılında orlando, park lake presbyterian kilisesi rahibi iken hayatını kaybetti.
ilk CES, Haziran 1967\'de New York City\'de düzenlendi . O zamana kadar tüketici elektroniğinin sergilendiği ana etkinlik olarak hizmet veren Chicago Müzik Fuarı\'nın bir yan ürünüydü. Etkinliğe 17.500 katılımcı ve 100\'den fazla sergileyici katıldı; açılış konuşmacısı Motorola başkanı Bob Galvin\'di . 1978\'den 1994\'e kadar CES her yıl iki kez düzenlendi: Birincisi Ocak ayında Las Vegas\'ta Kış Tüketici Elektroniği Fuarı (WCES) olarak ve ikincisi Haziran ayında Chicago\'da Yaz Tüketici Elektroniği Fuarı (SCES) olarak düzenlendi .
Kış fuarı planlandığı gibi 1995 yılında Las Vegas\'ta düzenlendi. Ancak, Chicago\'daki yaz fuarları popülerliğini kaybetmeye başladığından, organizatörler fuarın 1995 yılında Pennsylvania Kongre Merkezi\'nde Philadelphia\'da planlanan bir fuarla başlayarak farklı şehirlere taşınmasıyla deneme yapmaya karar verdiler . Ancak, ilk E3 oyun fuarının Mayıs ayında Batı Yakası\'nda düzenlenmesi planlandı ve artan rekabetin bir kaynağı olduğu kanıtlandı ve Philadelphia Yaz CES fuarının iptal edilmesine neden oldu. 1996 Kış fuarı Ocak ayında yine Las Vegas\'ta düzenlendi, bunu bu sefer Orlando, Florida\'da bir Yaz fuarı izledi ; ancak , geleneksel katılımcıların yalnızca bir kısmı katıldı. Bir sonraki \"Yaz\" fuarının Atlanta\'daki Bahar COMDEX\'iyle birlikte düzenlenmesi planlandı ; ancak, yalnızca iki düzine kadar katılımcı kaydolduğundan, fuarın CES bölümü iptal edildi.
1998\'de gösteri yılda bir kez düzenlenecek bir formata geçti ve konum olarak Las Vegas kullanıldı. Las Vegas\'ta gösteri dünyanın en büyüklerinden biridir (diğeri CONEXPO-CON/AGG\'dir ). Bu sene 7-11 ocak tarihlerinde yapıldı.
Suç devlette falan değil bunlarda. Bok içinde yaşayım ama ekmek elden su gölden olsun kafasındalar. Bunlara kalsa ülke hindistan olurdu. Neyse ki herkes konuşur akp yapar.
itoğlu ittir haindir hapse tıkılması gerekir bu şerefsizler. Ulan puşt devlet hizmet sunmuş gururlanacağına konuşuyor. Her halt beleş mi olacak. Ben olsam bu hizmetlere laf edenleri asarım asar! Sanki petrol beleş araba bakımı beleş!