Her oynaıdığım kişinin beni kendi malı görmesidir. Her oynadığım kişinin ertesi gün benim masama oyun için gelmesidir. Ama anlayamadığım bir meseledir.
11 yaşındaki kızıma neden bu kadar çok siyah seviyorsun diye sordum verdiği yanıt ürkütücüydü. Anne ben satanistim dedi. Kızım satanist ne demek dedim, kedi kesmektir anne dedi. Düşündürücü..Hakkaten nedir satanizm? Neye hizmet eder? ben bile bilmiyorum 11 yaşındaki kızım nereden bilsin.
Muhtemelen "son" kocasından ayrıldığı için depresyona girmiş ve abd, fransa gibi ülkelerden sıkılıp s.arabistana gitmek istemiştir. Ayrıca arap erkeklerinide merak ediyor olabilir.Gelirken belki yanında bir tane getirir.Bizde milli damat olarak bağrımıza basarız.
Kimi insanların cevap için zaman kazanmaya çalışma hareketidir. Zamanla alışkanlık haline dönüşebiliyor ve her soruya hıı demeye başlayabiliyorlar. Zaman zaman bulaşıcı olduğunu düşündüğüm bi hareket ayrıca ..
Beynimizi çok zaman kontrol altıında tutabiliriz ama yüreğimize söz geçirmekte zorlanırız. Bir ilişkiyi kafamızda bitirdiğimiz halde iki çift tatlı söz ve iki damla gözyaşına yumuşarız hemen.Bu yüreğe söz geçirmenin bir reçetesi var mı sizde?
Hep gördüğüm ama dikkatimi bu kadar çekmeyen bir şeydi. Bu hafta baya taktım çünkü oyun oynadığım sitedeki kişilerin yada msn deki arkadaşlarımın resimlerinde hep güneş gözlüğü var.Neden acaba amaç gözleri saklamak mı? Yoksa gözlükle daha güzel yada yakışıklı olduklarını mı düşünüyorlar?
Başlıktaki cümleyi yıllar önce aylık bi dergide görmüştüm ve süper söz die ajandama kaydetmiştim hemen.Ne kadar doğru bi cümle idi..Yıllar öncesi çocukluğum , gençliğim aklıma gelivermişti bu cümle ile. Küçük bir ilde doğmustum ve halen o şehirde yaşıyorum.Hatırlıyorumda bi kitap almak öyle büyük bi lükstiki o dönemlerde...Kütüphaneye kaydımı yaptırmıştım böylelikle daha bol kitap okuyabilecektim. Okudumda..Bazen okuyacak bir şey bulamadığımda memur olan babım taksitle! aldığı ansiklopedileri okuduğumu bugün buruk bir tebessümle anımsıyorum. Hani hayat pahalılaşıyor deniyor ya ben buna inanmıyorum artık sanki herşey daha ucuz , kitaplar bile. Kitap okumanın ufku genişlettiğini, hayal gücünü geliştirdiğini, türkçemizi daha iyi konusmamızı sağladığını düşünüyorum. Bilirsiniz best seller olan kitaplar vardır , tutulur tutulmaz bi kaç ay sonra filme alınır(asla kitaptaki orjinalliğine sadık kalınmayarak üstelik) ve biz çabuk tüketen bi toplum olarak hemen o kitabı okumak yerine filmini izlemeyi tercih ederiz.E böylesi çok kolay tabi 500 sayfa oldu sana 1.5 saatlik görsellik. Evet filmede çekilsin elbette ama filmi izlersiniz biter oysa bi kitabı elinize aldığınızda kahramanlar özünüzde canlanır, konunun geçtiği mekanlara yolculuk yaparsınız, bi nevi hayalgücünüzün sınırlarını zorlarsınız ve bu tadı başka hiçbirşeyde bulamazsınız inanın bana.
Kitap okuma alışkanlığımın çocuklarımada geçmesini çok istedim, büyük oğlumda bunu başaramadım . Hatta sizinle bir anekdot paylaşayım..Oğlum ilkokul 3. sınıfa gidiyor; ah be oğlum bu yaşımda hala kitap okumaya çalısıyorum bendende utanmadın dedim. Kızım henüz 4 yasında o dönemler hemen eline bir kitap aldı ; bak anne ben utanıyorum dedi. ikisi içinde elimden geleni yaptığıma inanıyorum, ama başarılı olabildim mi? Hayır, sanırım bu içten sevmekle alakalı birazda .
Elimden geldiğince , bütçem elverdikçe kitap almaya devam ediyorum, bütçemin yetmediği durumlardada kiralama usulu çalışan bi sahafım var (şükürler olsunki..) oradan dilediğim kitabı sadece 10 tl ye kiralayıp, değiştirebiliyorum. Yani sadeec 10 tl ye yüzlerce kitap okuma şansım oluyor bu konuda kendimi şanslı hissediyorum.
Herkesin bir hayali vardır; ev, araba, kariyer vs.. benim hayalim ise bir gün çok zengin bir kişisel kütüphaneye sahip olmak, umarım bunu başarabilirim. Lütfen okuyalım ne kadar çok okursak o kadar iyi anlarız , o kadar iyi anlatırız , kendimizi ifade edebiliriz.
Kalabalık yaşıyorum ama yalnızım; Zaman zaman bu sözün esiri olurum. Yine bu sözü iliklerime kadar hissettiğim, içimin acıdığı anlardan birindeyim.Bağırmak, konuşmak, dertleşmek istiyorum.Yüzlerce arkadaşım var ama hiç dostum yok:( Belkide artık dostluklar anlamını yitirdiler, belkide insanlar artık dedikodu duygularını tatmin için DOSTLUK kavramını hiçe sayıyorlar. Bilemiyorum..anlayamıyorum...anlamayı kabullenemiyorum.
Kötü bir duygu..Bezen eşinizle, ailenizle, çocuklarınızla bile paylaşamıyacağınız, sizi esir alan duygular yaşarsınız. Bunu aileden olmayan biri ile paylaşmak daha kolaydır.Bir arkadaşınızla paylaşırsınız, bi kaç gün sonra bir başka arkadaşınızdan duyarsınız, midenize kramplar girer ve dostum dediğiniz kişiye gidip NEDEN? bile diyemez, hesap soramazsınız.
Neti seviyorum, bu noktada bana bir dost gibi geliyor çok zaman. Çevremde kimse ile paylaşamadığım, ama paylaşmazsam içimde büyüyüp, canımı acıtıcak sırlarımı netten birileri ile paylaşabiliyorum. Netteki arkadaşım birilerine anlatmıyor mu? Belki anlatıyor ama bu umurumda olmuyor, nasılsa kimse beni tanımıyorki.
Elbette reelde dost gibi dostum olsun isterdim.Kaçımızın varki? O halde sanal dostlarla idare edebilmeliyim, ediyorumda.
Bir gün DOSTLUĞUN anlamını herkesin çözdüğü günlere erişmek dileği ile sevgiyle, hoşluklarla kalın.
Hayat havaya atılan 5 topla oynanan bir oyundur demişti bir arkadaşım.Başta şaşkın gözlerle baktım bu cümleyi sarfeden arkadaşıma.Ve devam etti.. BU toplar işimiz, ailemiz, sağlığımız, dostluklarımız ve benliğimizdir dedi.iyice meraklanmıştım ve tüm dikkatimle dinliyordum. Bu 5 top içinde sadeec işimiz plastik bir toptur, diğer 4 top camdan yapılmıştır ve düşerse kırılır yerine konulamazlar dedi. Ve biz o lastik topu tutabilmek uğruna diğerlerini kırıp döküyoruz dedi.
Ne kadar haklıydı..Çoğumuz hep işini herşeyin önünde tutuyor diğer şeylerin kıymetini bilmiyoruz yada çoğumuz öyle bir maddi telaşa düşmüşki diğerlerinin kıymetini bilmeye vakti bile yok. Oysa bu sölenen 4 şey olmadan hayat öle anlamsızki. En çok deger verdiğimiz şeylerin onlar olması gerekir. Hiç birinin hakkaten yerine konma şansı yok.
O halde her gün şükretmeliyiz yaradana.. işimiz , aşımız, ailemiz, sağlığımız ve bunun gibi güzel şeyleri bize bahşettiği için ve şimdi kıymetini bilmeliyiz kaybedince değil.
sevgi ve bilgi bu iki sey dünyada ulaşılmaya değer en güzel şeylerdir.sevgiyide bilgiyide elde edebilmek için elbette çok çabalamak gerekir ama sevgide bilgide kazanıldığında çabalarımızın karşılığını en güzel şekilde veren unsurlardır.Sevebilmek, hele karşılık beklemeden sevebilmek ne büyük bir fazilettir. Melela bir çiçeği, bir böceği, bir insanı,yaradanın var ettiği herşeyi karşılık beklemeden sevebilmek..işte bu söylediğimde önce bilgi ile olacak bir şeydir. Bilirsek sevebiliriz ancak, anlarsak, idrak edebilirsek sevebiliriz.
Kaçımız annesine, babasına, kardeşine, arkadaşına vs. ortada hiç bir şey yokken seni seviyorum demiştir? Sanırım çok azımız. Bir istatiğe göre türkler cenazelerde en çok ağlayan milletmiş.Belkide bunun nedeni yakını ölmeden önce belki bir kez bile seni seviyorum diyememiş olmaktır. Belkide o yakınımız onu sevdiğimizi bilmeden ölüp gitmiştir. O halde sevdiklerimize heer fırsatta seni seviyorum iyiki varsın diyelim, sevgimizi söylemek utanılacak bir şey değildir.
Geleceğini arayan bir yolcuyum artık.Bir yanım senin gözlerinin peşinden gitmek istiyor, öbür yanım gerçekleri haykırıyor; yerin tamda burası diyor.Seninle kaybettiğim, boşa harcadığım günler hatta aylar vuruyor yüzüme.
Bir çok şey canımı yakacak, zorlanacağım ama bunu başaracağım. Güneşin ışığını görüyorum artık, karanlıkta kalan sevdamdan kurtuluyorum.Daha az üzülüyorum, daha çok güçlü hissediyorum kendimi artık. iyileşmeliyim.. iyileşeceğim.
Sevdiğimiz şarkıları dinliyorum, kaçmıyorum o şarkılardan kaçarsam arada duyunca daha çok üzüleceğimi biliyorum, dinliyorumki seni sildiğime kendimi inandırabileyim. Gözyaşlarımı gözlerimden bırakıyorum sana, birde nefretimi..
Seninle olduğum ama artıks enin olmadığın yerlerde ben olacağım artık.BUnca yıl sonra karşıma çıkıp bi kaç ay bile dayanamayan sana inat senle olduğum yerlerde sensizde mutlu olacağım.
Ben senin sevgisizliğinden kaçıyorum, bencilliğinden kaçıyorum. Aslında sende ben hiç yoktum, hep aldatıldım. Bir zamanlar senin için neleri göze aldığımı unut artık. Bana artık öyle uzaksınki bir daha asla yaklaşamayacaksın yanıma.
Ha ..Sana söz eğer ölmez isem bi 23 yıl daha ömrüm olursa o zaman gel e mi? işte o zaman affedebilirim seni.Bi daha asla söz verme e mi?Yolun açık olsun hep...
Geriye dönüp baktığımızda ne çok pişmanlıklar görürüz. Bazıları gibi yaptığım hiç bir şeyden pişman değilim yada pişman olacağım şeyi yapmam diyenlerden değilseniz. Hoş pişman olacağımızı bilemeyizki (bilsek zaten yapmayız) sonuçtan..
Tenimizdeki çizik olmadan nasıl anlamıyorsak canımızın acıyabildiğini, içimizden yükselen ahhh seslerini duymadan anlayamayız pişmanlığımızı.
Gariptir pişmanlıkları ne inkar edebiliriz, ne acısını dindirebilir nede biriyle paylaşabiliriz kolay kolay. Acıtır, kanar, sızlar, durmaksızın içimizde. Aynada kendimize her baktığımızda bizi utandırmaya devam eder.
Pişmanlıklar sayesinde aynı hataları yapmamayı öğreniriz. içimizi acıtsada bizi olgunlaştırır pişmanlık gelecekteki hayatımıza daha doğru bakmayı öğretir.
Sevgi ve saygıyı giderek kaybettiğimiz bu günlerde bunun nedenini düşünmye başladım. insanların hayata ve gelecege dair kaygıları mı, bencilleşmeleri mi, yoksa tamamen vurdumduymazlıkları mı bu hale gelmelerini sağlıyor? Yoksa benim aklıma gelmeyen ama herhangi birinizin bildiği bir sebep var mı? (varsa benle paylaşmanızı dilerim)
Cezmi Ersöz bir satırında şöyle diyor; (bu arada düşünmeye başladım acaba Cezmi Ersöz benim ruh ikizim falan mı ? die, kendimi bu kadar yaşadığım bir başka yazar yok gibi..) SEVMEK SEVDiĞiMiZ KiŞiNiN HERŞEYiNi SEVMEKTiR, SEVMEK SEVDiĞiMiZ KiŞiNiN BÜTÜN YARALI GEÇMiŞiNi BÜTÜN ACISINI, BÜTÜN HASTALIKLARINI ÜSTLENMEKTiR. Dikkat ettiniz mi iyi yönlerden değil kötü yönlerden bahsediyor. Doğru, iyi olanı herkes sever, herkes üstlenir, önemli olan olumsuzlukları üstlenebilmektir.Kaçımız yapabiliyoruz bunu yada kaçımız yapmaya çabalıyoruz?
Sevgi denildiğinde yıllar önce okuduğum bir kitap geliyor ilk aklıma..ERiCH FROMM _ SEVME SANATI. Sevmeninde sanatı olur mu demeyin, hakkaten var. O kitabın başında PARACELSUS'un bir sözü vardı; Hiç bir şey bilmeyen hiç birşeyi sevemez, hiç birşey yapmayan hiç bir şey anlamaz, hiç birşey anlamayan değersizdir, Oysa; anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür. Ne kadar doğru bir söz
Yine aynı kitapta sevmenin almak değil vermek olduğuna değiniliyor, gerçekten sevdiğimiz kişilere hep bişileri verme telaşında oluruz, karşılık beklemeden veririrz, severiz. Herşeyin daha güzel olması için emek harcarız ve emek harcadığımız için sevgimiz daha yoğunlaşır. Diyorki aynı kitabın bir başka paragrafında; sevgi ikiye ayrılır, OLGUNLAŞMIŞ SEVGi; sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum.OLGUNLAŞMAMIŞ SEVGi; seni seviyorum çinkü sana ihtiyacım var .Kaçımız olgunlaşmış bi sevgi içiçindeyiz? kaçımız bencilce olgunlaşmamış sevgilerin peşindeyiz?
Çocuklarımız, onları koşulsuz severiz ama yinede hep bişiler bekleriz onlardan, ve istediğimiz şeyleri yapmadıklarında o sevgi öfkeye döner adeta. Hiç şunu düşünmeyiz, O'nun sağlığı yerinde olsunda, yanıbaşımda olsunda gerisi boş.Hırsla onları diğer çocuklarla kıyaslarız, onlardan elinden gelenin fazlasını isteriz. Oysa, onların bize , bizim sevgimize ihtiyaçarı vardır onlara verebileceğimiz en büyk hazinemizdir sevgimiz.
iki yazarda ne güzel anlatmış sevgiyi.Peki sorarım size bu yazıyı okurken kendinizi tartınız mı? Hanginiz karşılıksız sevebilenlerden, hanginiz hala sevgi ve saygıyı barındırabilenlerdensiniz? Neden bu kadar sevmeyi unutan insanlar olduk? Hanginiz benim sevgim koşulsuz sevgidir diyebiliyırsunuz? Hanginiz sevdikleriniz için; ne yaparsa yapsın, ne derse desin , ne kadar incitirse incitsin ama sonra gelip kanattığı yerleri öpsün, yeterki neden olduğu acımı dindirsin(Cezmi Ersöz) diyebilenlerdensiniz?
Lütfen, sevmeyi unutmayalım sevgi bizi insan yapan en önemli duygudur. Koşulsuz sevelim sevdiklerimizi, güzellikleriyle, çirkinlikleriyle..
Yaş ilerledikçe eskiden çok sinirlendiğim, çok kırıldığım şeyleri tebessümle hatırlıyorum. Bi söz vardır yaşın ilerledikçe aklın artar die belkide bu söz çok doğru. Son bi kaç yıldır fevri davranmayı bıraktım, iyi de ettim galiba.
Artık olayları ve insanları tek yönüyle görmek yerine başka bakış açılarıyla incelemeye çalışıyorum. Ve empati yapmadan asla kararlar almıyorum. E tabi herkestende bunu bekliyorum doğal olarak. Sizede tavsiyem insanlarla diyaloglarınızda hep kendinizi onun yerine koyun, siz olsaydınız nasıl davranırdınız? nasıl konusurdunuz? Böylece onu daha iyi anlama fırsatını bulmus olursunuz. ve asla olaylara dar bi çerçeveden bakmayın lütfen, her yönünü görmeye çalışın. inanın bana böyle yaptığınızda gözünüze harika gelen bir şeyy berbatlaşabilirde kötü algıladığınız şey mükemmelleşebilirde.
Bi karar aldım; artık insanların her yaptığının mutlaka güzel bir nedeni olabilceğini düşüneceğim. Art niyetlerden uzak duracağım.Hiç kimse hakkında kötü birşey düşünmeyeceğim, herkesi her haliyle sevmeye çalışacağım. insanları iyi yönleride kötü yönleride olabilir ve kimse kimse için bişileri değiştirmek zorunda değil.insanları her haliyle sevmek gerekir.
Bakış açımı değiştirip, kendimi karşımdaki insanların yerine koymakla insanları daha iyi anlayabildiğime inanıyorum. Birazcık pollyannacılıktan bişi çıkmaz, deneyin görün ne kadar değişiyor hayatınız.
Hayatımızı zorlaştırmak yerine kolaylaştıralım, kendimizde dahil olmak üzere insanı YARADANdan ötürü sevelim..
Evet..bazen sesimizi duyurabilmek için susmamız gerekir. Ben bunu denedim pek çok kişi üstünde ve bu hakikaten faydalı oluyor. Bazı olaylar vardır üstüne gideriz , konuşuruz, konuşuruz karşımızdaki bıkmıştır artık nasılsa hep aynı şeyi konuşuyor diye dinlemez biile bizi. Bi oğlum var sürekli annem şöyle yapma , böyle yapma, şunu yap, bunu yap gibi cümlelerle hergün onu boğduğumu farkettim bir gün. Örneğin ona kızdığımda ona bağırıp çağırıyordum. E o da ergenlik döneminde haliyle sölediklerim hiç umurunda olmuyordu. Artık ona kızdığım zaman bağırmıyorum, sadece susuyorum.Ve o bana soruyor anne ne oldu bişimi yaptım bana mı kızdın gibi.. Farkettim ki bu çözüm işe yarıyor, demagoji yapıp onu bunaltmıyordum, sustuğum zaman o hatasını arıyordu.
Eşimdede denedim bunu, herkeste olduğu gibi bizdede benim onun sevmediğim yönleri, onunda bende sevmediği şeyler elbette var.Ben her sorun olduğunda vıdı vıdı başının etini yiyordum, bana hep tmm cnm olur cnm deyip geçiştiriyordu.Ama gene bildiğini okumaya devam ediyordu imam misali.. Artık onunla ilgili bişeye kızdığımda tepkimi susarak dile getiriyorum, ve bu durumdan o kadar rahatsız oluyorki anlatamam. Keşke... dediğini duyar gibiyim içinden . keşke vıdı vıdı yapsada susmasa..
Suskunluk kavgaya meyilli olan kişiyi çileden çıkaran bir durum. Konuşuyor konuşuyor ama karşısında bir duvar var gibi adeta ve bi yerde susmak zorunda kalıyor ve büyüyecek gibi olan sorunlar bi yerde tıkanıp kalıyor, ilerleyemiyor. Düşünsenize 2 tarafta kavga etse neler neler olabilir? Ama bi taraf susunca olay kendiliğinden çözülüyor, tartışma büyümüyor.
Gece midir insanı hüzünlendiren? Yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Ben hüzünlenmek için geceyi bekleyenim sanırım. Dün gece yine hüzünlendim, 21 yaşından beri kendim için yaşayamadığımı farkettim, ne acı, ne uzun bir süre diye hayıflandım üstelik.
Gece boyu düşündüm, öfkelendim hayata. 21 yaşında evlendim, alıştığım standartlardan tamamen vazgeçip eşim ve ailesi için yaşamaya başladım.Eşim için yaşamayı belki kabullenebilirdim ama neden ailesi için? Bana özel, kendime ait hiçbirşeyim kalmamıştı adeta. Zamanım bile.. Her şeye onlar karar vermeye başladı, ne giyeceğimden tutunda yemek saatime kadar. Hayatımın her noktasına müdahale ediliyordu fikrim sorulmaksızın. Bir süre sonra oğlum doğdu, ben'i unutup oğluma odaklandılar, şu gün yıka, şunu yedir, bunu giydirme.. 2. çocuğum yani kızım doğduğunda oğlumu unutup kızıma karışır oldular. Bi 6 yılda bunu çektim,ve artık peşimi bıraktılar. Şükürler olsun demek isterdim ama diyemedim çünkü 34 yaşına gelmiş 2 çocuk annesi idim . Gelecek için beklentilerim hayalkırıklığına dönüşmüştü, istediklerim ve düşlediklerim için ne zamanım nede hevesim kalmıştı.
Şimdi bir kıvılcım bekliyorum.. Beni hayata bağlayacak, benim geleceğe dair ümitlerimi yeşertecek. Sizce beklemeli miyim? Yoksa her şey için çok geç deyip vazmıgeçmeliyim?
Hüzünlenmek için geceyi bekleyen değil,ümitlerim için sabahı beklemek istiyorum. Hüzünsüz gecelerin sonundaki parlak güneşe erişmeniz dileğiyle..
Yaş ilerledikçe eskiden çok sinirlendiğim, çok kırıldığım şeyleri tebessümle hatırlıyorum. Bi söz vardır yaşın ilerledikçe aklın artar die belkide bu söz çok doğru. Son bi kaç yıldır fevri davranmayı bıraktım, iyi de ettim galiba.
Artık olayları ve insanları tek yönüyle görmek yerine başka bakış açılarıyla incelemeye çalışıyorum. Ve empati yapmadan asla kararlar almıyorum. E tabi herkestende bunu bekliyorum doğal olarak. Sizede tavsiyem insanlarla diyaloglarınızda hep kendinizi onun yerine koyun, siz olsaydınız nasıl davranırdınız? nasıl konusurdunuz? Böylece onu daha iyi anlama fırsatını bulmus olursunuz. ve asla olaylara dar bi çerçeveden bakmayın lütfen, her yönünü görmeye çalışın. inanın bana böyle yaptığınızda gözünüze harika gelen bir şeyy berbatlaşabilirde kötü algıladığınız şey mükemmelleşebilirde.
Bi karar aldım; artık insanların her yaptığının mutlaka güzel bir nedeni olabilceğini düşüneceğim. Art niyetlerden uzak duracağım.Hiç kimse hakkında kötü birşey düşünmeyeceğim, herkesi her haliyle sevmeye çalışacağım. insanları iyi yönleride kötü yönleride olabilir ve kimse kimse için bişileri değiştirmek zorunda değil.insanları her haliyle sevmek gerekir.
Bakış açımı değiştirip, kendimi karşımdaki insanların yerine koymakla insanları daha iyi anlayabildiğime inanıyorum. Birazcık pollyannacılıktan bişi çıkmaz, deneyin görün ne kadar değişiyor hayatınız.
Hayatımızı zorlaştırmak yerine kolaylaştıralım, kendimizde dahil olmak üzere insanı YARADANdan ötürü sevelim..
Hiç düşündünüz mü? Bu iki şey hayatımızdaki önemli olan herşey içindir. Bunları yapamadığımız zaman herşey önemsiz kalır, o halde gelin şükredelim bize hediye edilen her nefese. Her nefesimizde önce sağlık diyelim.
Herşeyin kıymetini kaybedince anlarız biz insanlar.Kaybedince hayıflanırız. hayıflanırız.. ama acımız biraz azalınca unuturuz gene kıymet bilmez oluruz. Bilirmisiniz? insan'ın keliem anlamı nedir? UNUTAN demektir insan. Hkkaten pek çok şeyi en çabuk insanlar unutur herhalde. iyiliği, kötülüğü, sevmeyi, nefret etmeyi vs.. Kötü şeyleride iyi şeyleride unutuverirriz çabucak.
Diliyorum kaybedince deil sahipken kıymetini bilelim herşeyin, aldıgımız her bir nefesin bile ne önemli oldugunu..hoşçakalın.
Haber bültenleri, gazeteler cinayet ve ölüm haberlerinden geçilmez hale gelmiş durumda.Sanki ülkeye bir çeşit gaz sıkılmış ve bu gaz insanlarımızı canavarlaştırmış adeta.Özellikle son bir yıldır kulaklarıma inanamadığım haberler görüyor ve işitiyorum. Garip kız annesine kızmış kesmiş,adamın biri bi kadına aşık olmuş kadın karşılık vermemiş bıçaklamış.Torun nenesinden harçlık istemiş kadıncağız yok dedi diye nene katledilmiş.Genç erkek sevgisini kıskanmş ı başını gövdesinden ayırmış.KOmşu borç para yada bileziklerini vermedi diye komşu katlediliyor, kendi çocuğu öldü diye komşunun çocuğu yakılır... ve daha nice benzer cinayetler.
Garip...hemde çok garip değilmi? Bi karıncayı bile yada herhangi bir hayvanı bile öldürmek ne zordur. insanız biz Allah bize bi akıl vermiş bu aklı kullanalım diye vermiş.O'nun verdiği cana kasdedelim diye değil.Paylaşamadığımız nedir? Öldürülen kişilerin günahı ne? Ha bide kaza kurşunu ile ölenler var.Nedir sadece yanlışzamanda yanlış yerde olmakmı o kişinin suçu? Organlarını çalmak için kaçırılan çocuklar; ya onların günahı ne? Ya tavuk öldürmüyosunuz beyler yada bayanlar, bir insan öldürdüğünüz.Hangi vicdana sığıyor bu? Geceleri rahat uyuyabiliyormusunuz? Nedir bu insanları birer canavar haline getiren? Maddi sıkıntılar mı? Her devirde vardı maddi sıkıntılar.Onun bunun hakkına el uzatmak değildir bunun çözümü.insanları katletmek hiç değildir.
Gittikçe canavarlaşan bir toplum olduk.Korkuyorum çocuklarımın geleceğinden, hatta bugününden.Sürekli bir tembih halindeyim.Yabancılarla konuşma, kapıyı kimseye açma vs...KIzım yeter anne panik oldun diyor, panik olmamak elde miki? Annemediyorumanne yalnızken komşuna bilekapıyı açma.Düşünün insanlar ne hale geldi korkudan.Yakında selam bile vermez hale geleceğiz , çevremizdeki iherkese korkuyla ve şüpheyle bakar hale geleceğiz.
insanlara sadece biraz vicdan diye seslenmek istiyorum.Kıymayalım insanlara Allah'ın verdiği canı Allah alır.Öfkelerimizi kontrol altında tutmayı öğrenelim. Bi anlık öfke ömür boyu vicdan azabına dönüşmesin nolur.
insanların birbirini sevdiği o güzel günlerin geri gelmesi dileğiyle sevgiyle