hollanda da bir ev, bahçesi yemyeşil, asık suratlı kırışık bir bulldog, çamaşır ipinde asılı bir avuç büyüklüğündeki çoraplar, başınızı kaldırdığınızda gökyüzünü hissedebilceğiniz bir çatı katı, yastıklardan oluşan bir yatak ve o güzel kokulu adamın boynu.
iç güdüsel olarak bir kaç harfe basılarak girilen şifrede elinizin başka harflere kayması sonucu zaten ne yaptığınızı bilmezken beyniniz iyice süngerleşmesidir. genellikle ''ay ben tek harfi yanlış yazdım dur 1 tanesini siliyim.'' gibi bir düşünce aklınızdan geçmez o anki korku ve panikle ''ahh siillinn artıkk seni lanet olası şifree'' gibi bir tepki vererek amerikan dizilerindeki zencilere benzer bir üslup takınırsınız.
bir yandan işemeye çalışmak bir yandan da kapıyı tutmak sizi ilginç şekillere sokar. veledin tekinin gelip kapıyı tekmeleyip kaçması gibi bin bir olasılık aklınızdan geçer. terlemeye başlarsınız. ve tam o anda çişiniz kaçar.
eminim ki uzay boşluğu yalnızca bizim için değildir. böyle düşünmek kesinlikle bencilliktir. ancak uzaylılar ne yeşillerdir ne de antenli. bize yıllarca selena izletip 'aha bu uzaylı' diyerek kandırmışlardır.
karanlık koridordan koşarak geçmeme neden olan dürtüdür. arkamdaki kişiyi yakalayacağımı sanarak kafamı bir anda çevirmem elbetteki fazla film izlememden kaynaklanmaktadır. bu hissin en acı verici yanı da tuvalete girememektir. bu nedenle yapılacak tek şey bir an önce uyuyup çişinizin daha fazla gelmesi önlemektir. ancak o zamanda yataktan aşağı elinizin sarkmasıyla birinin elinizi aşağıdan tutup çekeceği korkusu başlar.
tanrı her şeyi görür duyar ve bilir. elbetteki bu insanlarında ateist olacaklarını önceden biliyordur. buradaki en büyük ironi tanrının her şeyi bilerek onları yaratması ve ardından onları cezalandırmasıdır. ki bu cezalandırma işlemi de öldükten sonra başlayacaktır. öyleyse kimsenin kimseyi öldürmeye hakkı yoktur. asıl sorunsal tanrı madem onları cehenneme gönderecekti neden yarattı? ve asıl cezalandırılması gerekenler insan canına kıymayı düşünenler mi yoksa yalnızca aklını kullanıp gerçeği sorgulayanlar mı?
kızların futbolla ilgili hiçbir terimi bilmeyeceği düşünülerek yıllardır muhabbeti dönen konudur. elbette bilmeyenleri de vardır ancak bilenlerine denk gelmek yüz renginizin değişimine hafif bir kızarmaya ya da morarmaya neden olur. bence bu konu üzerinde tartışmak anlamsızdır kızlar erkeklere hiçbir zaman ''saça nasıl perma yapılır bize anlatsana'' şeklinde absürt sorular sormaz. erkeklerden de aynı başarıyı bekliyoruz.
tırnağın yanında azıcık kalkmış olan diğer derilere baş kaldıran anarşist ruhlu deridir. insanların size bakmadığı bir anda dişinizle deriniz arasındaki mücadele başlar. ve elbette bu girişimler hüsranla sonuçlanır. en son sinir krizi geçirecek duruma geldiğinizde ağdayı çekercesine deriyi kopartır ardından kanamayı durdurmak için iç güdüsel olarak emmeye başlarsınız.
diğer cipslere oranla daha az hava daha çok cips vardır içerisinde ancak siz düz mantığınızla hareket edip ''oha buna mı 5 lira vercem lan onun yerine 2 cips alırım ben.''diyerek farkınızı bir kez daha ortaya koyarsınız.
kırmızı başlıklı kız masalında kızın kendi büyük annesini tanımaması.
uyuyan güzel masalında prens uyuyan güzeli derin bir uykuda bulduğu halde onu yalnızca öpmesi. eğer bu prensi bir türk erkeği canlandıracak olsaydı eminim durum tamamen farklı olurdu.
yüksek ihtimalle erkek kadını aldatmıştır. kadın da onu öldürmek için bahane aramaktadır. böylece gece o uyurken ''ben aşkımı tıraşta ederim.'' diyerek işleyeceği cinayete kaza süsü verebilecektir.
ismini duyunca yanakların kızarır birilerinin karnında sigara söndürdüğünü hissedersin. serdar ortaç şarkılarında bile bir anlam aramaya çalışır tabelalarda onun ismini gördüğünde sırıtırsın. onu görünce çaktırmadan yüzünü incelersin böyle hani olur ya bi sarılsa tüm sorunlar bitecek sanki. ve boynu öyle güzel kokar ki... sakalları yanağına batınca kaşınır kızarır ama mutlu olursun. o da seninle konuşurken heyecanlanır zaten. kelimeleri bulamaz utanır sıkılır öyle sevimlidir ki o an. şebeklikler yapıp seni mutlu etmek ister. annelerdeki iç güdüyü o da barındırır başına bir şey gelecek paranoyaklığını yaşar bu nedenle saat başı telefonun çalar. ama kıyamazsın çünkü bilirsin ki kontörü yoktur şaşkının. sürekli didişip kavga edersin ama o mutlu sonla bitirmeyi bilir. hah işte o ilginç yaratık sevgilidir.
tuvalet kapısının önündeki uzun kuyruktakilere ''bu ne işiyor böyle'' izlenimi vermemek için iki büklüm olmaktır. hangi açıyla işemem gerektiğini hesaplamak için kasıldığım hatta terlediğim zamanlar bile oldu. bu noktayı ararken ki geometri bilgimi fark edince tuvalet köşelerinde harcandığım izlenimine kapıldım. artık darısı sınavların başına.
özellikle ergenlikte şiddetlenen aynaya bakma dürtüsünü yenmesi gereken insan topluluğudur. sonunda merakına yenilerek aynada gördüğü yansımasının kendisi olduğunu idrak etmesi birkaç dakikasını alır. tipsiz olduğu yetmezmiş gibi çevresindeki herkes güzeldir ve bu çoğu zaman içler acısı bir durumdur. zamanla ''ben kendimle barışığım heheh'' diye avutmalar başlar ve kendi kusurlarıyla dalga geçme evresine girer. özellikle kızlarda bu sorun daha da karmaşıklaşır. bütün güzel hatunların arkasından ''aman ne de koca götü var'' diye dedikodular yaymaya başlanır. ancak ergenliğin bitmesiyle bu dönem tamamlanır. abazan erkekler artık iç güzellik kavramıyla tanışır. böylece her malın bir alıcısı vardır sözü söylenmiş olur.
kadın erkek ayrımının bariz görüldüğü vakadır. kuran her zaman gerekçe olarak gösterilir. orada yazan her şey kesinlikle doğru olmak zorundadır. ve madem bir kocanın 4 karısı olabilir neden en başta bir erkek ve bir kadın yaratıldığına inanılıyor. bu çelişkili bir durumdur eğer böyle bir şey gerçekten emredilmiş ise en başından kusurludur.
vahşi arap ülkelerinde kadınların kocalarını aldatmamaları için kadınlara da sünnet edilmesi gibi birçok katliamın bahanesidir. insanların sorgulamadan kabul ettiği çelişkiler bütünüdür. Nikola Tesla nın da dediği gibi ''kutsal kitapları okuyup anlamayanlar dindar, okuyup anlayanlar ise ateist olur.''