Kendisini "zalim istanbul" adlı dizideki doktorlara yönelik kelimelerle tarif edilemeyecek ahlaksızlık ve karaktersizlik dolu skeci rahatlıkla oynadığını gördüğüm ana kadar severdim. Malesef karakter duruş efendilik falan artık sadece beyni tuvalet kiri kadar olan senaryo yazarının bile satın alabileceği birşey olarak tatihte kaldı memlekette... yazıklar olsun sana ucuz mahlukat.
satış temsilcilerinin yalanla dolanla kart sattığı banka. karta ait olmayan özellikler kartınmış gibi anlatılıyor, sonra kartla rezil olunuyor.
konuyla ilgili şikayet açıldığında da hiçbirşey değişmiyor. yani 15 yıllık müşterisinin memnuniyeti umrunda değil. dolayısıyla gönül rahatlığıyla terk edeceğim bankadır.
Ülkemin şu saman tadında tekdüze tek sesli zamanlarında en çok özlediğim insanların başında gelir. Bu renksiz toplumun yani sizlerin tahammül edemediği, bir dinle yahu diye ikna ettiğim akrabalarımın en sıkıcı üyelerinin bile birşeyler öğrendiği övgü sıfatı yerine sadece var olduğu için takdir edilesi insandı Türkiye için. O benim abimdi ulan, hiç tanışmadık ama, o kadar şey öğrendim ki ondan. Şiiri, soru sormayı, mantıksal sorgulamayı, farklı olmayı, dobra ve dürüst olmayı... bir üniversite hocamdan daha çok şey öğretti yeri geldi. Bugünlerde o kadar özlüyorum ki, konuşacak kimse yok, olsa da cesareti yok, seni hayallere götüren yok... bir gün inşallah geri dönersin.
212 avm şubesine asık suratlı türbanlı ablaları doldurmuş, eskiden sevdiğim, kaybettiği kalitesi ve duruşuyla bir daha pek uğramayacağım giyim markası. Markette bile hoşgeldiniz iyi günler derler. Yazık
ykm grubuyla birlikte aynı satış politikasına sahip firma. bunların mağazalarına resmen girmek istemiyorum bu politika yüzünden. o da şu: satışın belirli bir yüzdesi tezgahtara gidiyor. dolayısıyla tezgahtar da ürün etiketinin üzerine kendi kod numarasını yazmaya çalışıp duruyor.
ilk başta 'aman canııım çocuklar da kazansın' mantığıyla bana da iyi gelmiş ancak sonradan işin bokunun çıktığını gördükçe bu mağazalardan alışveriş bir strese dönüşüyor.
tabi süper akıllı türk tezgahtarlar da işin en kolayını bulmadan etmemiş. sizi izliyorlar iki saat orada model bul dene çıkar git tekrar al götür getir kan ter içinde kal en son beğenmeye yakın yanınızda bitip 'bu nasıl oldu abi beğendin mi?' gibisinden satışı sahiplenme heveslerinin anlaşılmadığını düşünmeleri de cabası. ya da herşeyi yine kendiniz yapıp kasaya doğru giderken 'abi verin siz onları ben kasaya bırakayım' diyip yolda etikete kodunu yazmak falan gerçekten aciziyet. modern zamanların aleni yalancılığı işte. yüzüme bakarak abi kodumu yazabilir miyim? dese yemin ediyorum samimiyetinden yaz koçum dersin. ama bu kuntizlik bu sahtekarlık ayıp be.gerçekten haksız kazanç kardeşim bu yapmaya çalıştığınız. beni de mağazalarınızdan iğrendiriyor artık, girmek istemiyorum. haberiniz ola...
çevrelerinde değişen şey sadece saat olduğundan olsa gerek, her bikaç anonstan birinde :
- günün ikinci yarısının ilk saatinden herkese merhaba!
- ayın son cumasının bu muhteşem öğleden sonrası ne şukela değil mi ?
- sabah yayınımızın ikinci yarısının son 15 dakikasına girmiş bulunuyoruz
- yağmurlu bir çarşamba öğleden sonrasının* akşama bağlanan üçüncü çeyreğinden...
tarzında sonsuza uzanan gereksiz ve beyin yoran tespitler yapıp durmalarıdır. gerçekten beyin yorar. sanki sen o zaman dilimini en ince ayrıntısına kadar tanımladın da n'oldu? başın göğe mi erdi? dedirtir
Dışı güzel içi pek bir kof ama konsept siteler yapan şirket. Bir kaç gün önce haliç nef sitesine taşındım. Şu an içerisindeki ankastrenin dandikliğine mi şaşırayım derken oda lamba düğmesi elimde kalıyordu. evdeki sorunlar için çağırdığınız kendi teknik servisleri bile kullanılan malzemenin kalitesizliğinden yakınıyor. Her dairede başka bir sorun var, kimisinin sıcak suyu yok. Pay ölçer sistemiyle yaktığını ödeyeceksin dediler ortak ücret çıktı.ha güzel yanları yok mu var : anlaştıkları taşıma şirketi on numara. Buradan kendilerine teşekkürü borç bilirim. Lakin ytong ve kartonpiyer duvar, ayarı bozuk pencereler, elektrik sorunları, ha son olarak şu an internet yok sitede, ve ne zaman geleceği belli değilmiş... Taşınmayı düşünenlere bir spoiler olsun. Teşekkürler nef.
hakkında pek az* entry görünce şaşkınlıkla karşılaştığım belki de senenin en iyi konserlerinden birisidir. maçka küçükçiftlik parkta olacaktır ancak bu durumda sözlük temsilcisi falan gibi bir durumda kalacağım sanki.
haber kaynağı hürriyettir. çarpıcı olansa videonun yaklaşık 1. dakikasında olay yerini sanki hiçbirşey yokmuş gibi terkeden montofondur efendim. bakın videoya şaşırın kalın. memleket bu halde.
cam çerçeve kampanyası yaptığını beyan edip gitmeme neden olmuş, ancak bir başka esnaf kurnazlığı yapmaya çalıştığı 1. dk da anlaşılıveren, ekstra olarak cerrahpaşada bulunan şubesindeki saygısızlık seviyesizlik ve ukalalık diz boyu olan optik mağazalar zinciri.
sen ben diye konuşmayı meziyet sanan ve kibarlığı 10 sn süren insanlar zincirinin işletmelerinin bir başkası. kampanyaysa zaten fiyasko. SGK nın reçetelerinde geçersiz, kendi koydukları saçma sapan fiyatlarda geçerli. sıradan cam sıradan çerçevede geçersiz vs vs.. vakit kaybı sinir kaybı, gidin görün sizde bolsa.
öyle anlatıldığı kadar da matah olamamış güzide okul, fakülte. her bölümde farklı bir hoca ordusuyla karşılanırsınız, her stajda önce onlara alışırsınız. lakin huyuna suyuna gitmekten benliğinizi kaybedersiniz, durduk yere gün sonunda sigara yaktırırlar insana.. zaten bu ego savaşlarıdır şu anki hükümetimizin doktorlara kastının temellerini atan.
içtenlikle söyleyebilirim, bu düzeni bu saçma politikaları hak etmişler zamanında. üstelik hala bu anlayışta devam ediliyor ya orası da çok anlamsız. yazdıklarımdan tüm hocalara salladığım anlaşılmasın. bilakis bizlere öğretenler ve işlerini en iyi yapanlar yine onlardır haklarını ödemek zordur, lakin madalyonun diğer tarafını da artık görmüş olmalarını bekliyorsunuz, ama hala birçoğunda bu içgörü yok malesef...
istanbul tıp fakültesi* da bulunan, kaplıca vb paramedikal işlerle uğraşan, aslında uğraş alanı zevkli olan bölüm. lakin bu fakültedeki asistanların bölümü biraz yanlış anlamış olacak ki, genelde pek de insancıl olmadığı görülmektedir. yazık.
şırnak ili, idil ilçesi kaymakamı. yüzsüzlüğün son göstergesi. artık kimin ne baskısına görevini ve haysiyetini sattıysa, üç tane vasıfsız yurt görevlisinin işten çıkarılması sorununu çözemeyip koca okulun kapanmasına ve 150 kızcağızın köylerine geri dönmesine göz yummuş şahsiyettir. vebali boynuna...
"eğer evrimsel geçmişinizle alakalı bir renkse onu çoğumuz aynı, ancak kişisel deneyimlerimiz (sevinçli, üzgün olduğumuz anlarda seçtiğimiz ve kullandığımız renkler gibi) ile ilgili bir renk ise onu farklı algılıyoruz. burası kesin."
yıllardır kafamdaki bu soruyu birinin yanıtlamasına çok sevindim, ancak yine bir ingiliz dölünün yanıtlaması beni üzdü ...
türkiye'nin yüz karası öğretmenevlerinden birisidir. şöyle ki,
güzelim şehrimiz bursa'da bir gece kalmam gerekti ve yılların aile geleneği öğretmenevinde kalayım dedim. hay o fikrime tüküreyim.
bahsettiğim sene 1998 falan değil sözlük, iki hafta öncesi. asansör her katta kalıyor, resepsiyonda görevine yanlışlıkla gelmiş telefonda ve yüzyüze bile sizinle kavga edecekmiş gibi konuşan bayanlar* ve en önemlisi elbette odalar. tarifi pek mümkün değil, gidip görün diyeceğim ancak ne gidin ne de görün. şehrin göbeğinde hala 30 yıl öncesinin servis ve hizmet anlayışı.
sonuç : bursada sokakta yatın ancak burada kalmayın. müdür de istifa etsin, limon falan satsın. lütfen.
son olarak adalet bakanlığı sınavında yine işini eline yüzüne bulaştırıp hala hatayı başkalarının üzerine atan, bir özür dilemeyi bile beceremeyen terbiyesiz ve vicdansız kurum.
o yaptığınızı işten dolayı kazandığınız paralar size nasıl helal, nasıl çoluğunuza çocuğunuza yedirebiliyorsunuz anlayabilmek güç.. iş-görev ahlakını, meslek onurunu geçtim salt insan olduğunuzdan ötürü bir onurunuzun olması gerekmez mi acaba sayın ösym.
yine bilimsel olarak dogru olmayan sorulari iptal etmeyerek tipta uzmanlik egitimi giris sinavi* nda kalitesini ispat etmis artik tez elden dagitilmasi gereken guvenilemez kurum.
mertlik sizde varsa buyrun, sorulari kimlerin hazirladigini soyleyin, onu da gectim kaynak gosterin kaynak !! boru degil tebabettir bu ot kafalilar sizi...
insan aciziyet danslarının son noktalarından en yoğun yaşananı. şöyle ki, bilimsel anlamda insan; tüm duygu, heyecan, ve yaşamsal içgüdülerin kontrol edildiği hipokampus ve onu sürekli baskılamakla görevli frontal korteks in dengesi süresince normal yaşamaktadır. başka bir deyişle id sizin hipokampusunuzdur. ego nuz aradaki bir takım oluşumlar, süper ego da frontal korteks, namı diğer beyninizin kabuğu.
frontal korteksi en düşük dozlarda baskılayıp doza bağımlı devre dışı bırakan dünyada kullanımı en yaygın madde alkoldür. bu yüzden alkol içmek, o tüm hayatınızı baskılayıp size çeki düzen vermek göreviyle kodlanmış ön beyninizi devre dışı bıraktıkça siz rahatlar, konuşur, konuşur, konuşursunuz. hal ve hareketleriniz sosyal kodlardan ayıplardan sıyrılır. zamanla süper egonuz devre dışı kalır.
böylece hal ve hareketlerinizde, görevi üremek, yemek, içmek, hayati tehlikelerden kaçmak la sınırlı id niz artık daha baskındır, yani onu baskılayıp duran bişeyler artık yoktur. bu sayede içtikçe daha rahat üreme davranışları sergilersiniz.
içip sıçmak terimi de burdan gelir. çünkü hangi dozda kimin ön beynini ne kadar ve hangi yönlerde baskıladığı alkol adına, malesef bilinmemektedir. tek porsiyon alkolle önüne gelene veren hatun da olabilirken, j&b nin sonlarına doğru yeni yeni dertleşmeye başlayan hatun da olabilir.
aciziyet mevzusuna gelince;
tespit 1 : insanoğlu alkol içmesi sonucu başına neler gelebileceğini bilir. bilmesine kimi zaman rağmen, kimi zamnansa şükrederek bazı hal ve hareketlerde bulunur. sonrasındaysa bunlardan pişmanlık duyar. bu bir aciziyettir.
tespit 2 : insanoğlu her ne kadar en gelişmiş canlı olsa da teoriye göre zilyon yıl boyunca besleyip büyüttüğü* ve onu diğer tüm ama tüm canlılardan ayıran o güzel frontal korteksi sağ salimken eğlenmeyi çoğu zaman beceremez. becerebileceğini bilir, ancak yapmak istemez. sonra alkole bağlı onlarca sorun kapısını çalar. bu sözlük tanımıyla bir aciziyettir.
tespit 3 : frontal korteks, o tüm donanımınız, üstüne ansiklopediler kütüphaneler giydirebileceğiniz herşeyinizi geliştirmek sizin elinizdedir. ancak ondan kurtulmanın yolunu onu geliştirirken bulamıyoruz. bu yüzden frontal korteksi amiyane tabirle boş insanlar hayatta daha mutlu olmasına rağmen biz bunu doldurmak için tüm servetimizi ve vaktimizi döküyoruz. sonra yine bir bar akşamı ondan kurtulmanın yolunu arıyoruz.
tespit 4 : işte sizin özünüz, çekirdeğiniz, hayvani tarafınız olan id niz sizi üreme eyleminin sonuna yaklaştırırken eylemin ortasında uyanan ve kendine gelen ön beyniniz bir anda içinize bir sıkıntı sokuveriyor, ve eylem oracıkta sonlanıyor.
siz de ön beyniniz ve id niz arasında tam tabirle beyniniz skilmiş olarak kalıveriyorsunuz. ve tüm bunların farkında olup da elinizden bir şey gelmemesi ise aciziyetin dibini sıyıran tanımı olmuş oluyor.
ve bir sonraki alkol ikilemlerinin ne zaman kapınızı çalacağını merak ederek bu entry yi giriyorsunuz.
bazen saatler sürse zevkinden hiçbir şey kaybetmeyecek eylem olsa da, aradaki iletişimin derinliğine bağlı olarak hüsranla da sonuçlanabilir. hüsran erkek açısından ilginç bir şekilde belli bi noktadan sonra boşalamamakla eşdeğer oluverir. başlangıcın duygusallık derecesinden bağımsız olarak.
kadınlar için hüsranın ne olduğu konusunda ise hala tam bir fikrim yok. yatakta bile bin türlü şey düşünüp denklem kuruyor olsalar anca bu kadar ne olduğu anlaşılmaz. insanı bi anda abaza yahut ayı modunda bırakıverirler ister istemez..
hali hazırda birkaç saat önce ceremesi biten, ankara turizmine katkısı tartışılmaz uzmanlık eğitimi giriş sınavıdır. güzel ankara nın çeşitli okul ve fakültelerinde gerçekleşen bu sınava bu kez sondayla* girdim sözlük . yaptım bunu. lakin yine işeyemedim, darısı bidahikine..
sorulara gelince : öZym yine 2008 ve öncesi yıllardaki kalitesiz sorularına yeni kalitesizlerini eklemiş bulunmaktadır. çoğunluğu kolay ve ölçücü olmayan, kalanlarsa saçma ve abidik-gubidik diye nitelendirilebilecek cinsten sorulardı efenim.
samimiyet mi derinlerdeki erotizm hayranlığı mı yoksa üstünlük çabası mı halen çözemediğim sosyal davranış biçimidir. daha sıklıkla erkeklerde görülür. e tabi onların göbeği barizdir orası ayrı ama siz hiç iki dakka hemcinsiyle muhabbet edince karşıdakinin göbeğine dokunan, bazense tabiri caizse okşayan kadın gördünüz mü ?
bazen bu esneme sonrası göbeğini ifşa eden, pofuduk göbekli arkadaşlara ben bile elliyorum efenim. gel bana dokun diyor çünkü. bazen "oha çok kilo almışsın!" efekti için yapılıyor, lakin burdaki ellemekten çok karpuz seçmek eylemi sırasında yaptığımız hareketle aynı, yani tanıma uymuyor.
ve genelde eş düzey yahut alt sosyal sınıftan birilerine yaptığınız için üstünlük çabası değerlendirmesi burdan geliyor. yani tutup da hocanızın göbeğine dokunmazsınız konuşurken.
kimisi de dokunur, elini çekmez efenim. asıl korkuncu odur. o bölgede bir de ısı artışı başlar, yani fizik kuralları gereği, sonra siz kıllanırsınız, hadi çek de diyemezsiniz, karşıt hamle yapsanız feci olur, konuşma yalan olur ooof of..
en iyisi herkes bi şaplatıp çeksin, ha ? olma mı ?