mutsuzum. nedeni yok. halbuki gülüyorum, eğleniyorum, her şey yolunda. ama bunlar beni sadece kısa bir süre mutlu ediyor. sadece bir an. sonra o mutsuzluk hissi yine gelip eski yerine yerleşiyor...
bağımlılık yapan maroon5 şarkısı. şahsen ben ilk kez dinledikten sonra 1 hafta boyunca " she wiiiiiiiiil beeee loveeeeed! " diye dolaşmıştım ortalıkta.
şimdiki çocuklarda işe yaramayan, korkutma amaçlı söylenen cümle. bizim ailedekilerde yaramıyor en azından. zira kuzenimin o abilerden birine " sen ne karışıyorsun zibidi! " demişliği vardır.*
oluşturduğuyla kalacak öğrencidir. bu program maksimum 2 gün sürer. eve misafir geldi, elektrikler kesildi bahaneleriyle program yavaş yavaş bozulmaya başlar ve en sonunda program falan kalmaz.
" yok onu yaptım, şunu ettim, buraya gittim, yok şöyleydi, böyleydi... " gibi kişinin kendisini ilgilendirin şeyleri 140 karaktere sığdırıp milletle paylaşmayan insandır. ezikse de kendine ezik. niye sizi gerdi acaba? twitter kullanan insanlar kadar da normaldir ayrıca.
çok acıktım ama üşendiğimden iki adım yürüyüp mutfağa gitmiyorum. gidemiyorum. anneme de söyleyemiyorum. şimdi " kalk kendin al. eşşek kadar oldun hala benden yemek mi istiyorsun? " diyecek. bir süre daha aç kalacağım gibi görünüyor.
teomanla bülent ortaçgilin söylediği versiyonu müthiş olan şarkı. birden duygusal bir moda giriyorsun ister istemez. söyleyecek çok bir şey yok aslında. dinleyince anlarsınız. *
dün akşam büyük bir heyecanla izlediğim dizi. gerçekten başarılı. ama o, vay vay vay çantaya bak kıvanç olmamış oraya. olsun, hiç değilse güldürdü. en azından beni.
" silahlı saldırı olmuş haberim yok. " programı. bugün nedense izleyesim gelmişti. o kadar saçma sapan kısmını izledim de en heyecanlı bölümü kaçırdım ya. ona yanıyorum şimdi.
dün akşam basket maçını izlerken kendimi kaybederek bas bas bağırdığımdan sesim kısıldı sözlük. şu an viyak viyak bi sesle konuşmaya çalışıyorum. ama olsun. değdi sonuçta.
3 yaşındaki kuzenimi parka götürdüm sözlük. neyse güzel bir yer burası. o parkta oynarken, keşke şimdi ben de çocuk olsam diye geçirdim içimden. halbuki hiç adetim değildir. öyle mükemmel bir çocukluğum da yoktu hani. bütün gün evde oyuncaklarımla oynar, gece yarısına kadar magazin programı izlerdim ben. her neyse. şimdi konuya geri dönelim. bayramdan ötürü bir haller oldu herhalde bana, salıncakta sallanasım geldi. neyse oturdum sallanıyorum. *** geldi bizim velet yanıma. baktı böyle tip tip. sonra o cümleyi küçümser gibi bakarak söyledi. " ben de küçükken sallanıyordum salıncakta. " lök diye oturdu içime. öyle böyle değil. bir hızla attım kendimi salıncaktan. utandım valla sözlük.