ikinci el ürüne sıfırından pahalı fiyat koyan çakallarla çarpışan kahramanlardır.
bir keresinde pahalı bulduğum samsung s3 mini ilanına 50 verim 50 verim 50 verim diye paragraflarca yazmıştım. “başkasına ver o 50 yi gelsin ananı siksin.” diye yanıt verip engelledi eleman beni.
ios kullanışsızlığından ve “ ulan hafıza kartı takılamayan telefon mu olur?” serzenişleri sonrası kendinize yapacağınız en büyük iyiliktir. iphone 6 s den söz ediyorum.
edit: 16gb telefonun 10gb kadarı sistem dosyası. bir de utanmadan dış güçlerce bildirim geliyor ios güncellemesi diye. bir de güncellersem 25mb htc chacha gibi kullanacağım büyük olasılıkla.
ilgilenen varsa denk bir android telefonla takas olur. letgo da pay2win olmuş bari sözlüğü yeşertelim.
onu sevmediğinizi anladığınız, en azından içinizde kendi kendinize bunu iddia ettiğiniz zamanın üstünden yıllar geçse de hâlâ onu merak etme, sosyal medyadan vs. takip etme dürtüsü.
ve bu dürtünün, hayatınızın ondan nefret etme durumuna bile geldiğiniz döneminde de içinizde debelenmesi ilginç.
mutlak doğrunun evrimleşemez ve etkiye uğrayamaz bir olgu olup olmadığı sorusudur. bunu mutlak doğru var mıdır sorusu izleyebilir veya ilk soracağımız mutlak doğrunun varlığı da olabilir, farklı bakış açılarımız var sonuçta.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/2178138/+
hasan sabbah’ın günümüzdeki müritleri olan ve insanların özgür iradesini elinden alarak bir düzen sağlamayı amaçlayan templar (tapınakçılar) örgütüne karşı, dünya düzeninin özgür iradenin elden gitmesi karşılığında kurulmaması gerektiği görüşündeki sözlük yazarlarıdır.
bu arada günümüzde de hala bu örgüt gizli olarak sürdürülüyor mudur acaba iyi komplo teorisi çıkarılır bundan.
kaba tabirle kişinin “yaza yaza anlatılacak bir şey kalmadı.” diyerek sözel yeteneğinin hamlaması, körelmesi durumudur. birkaç yıl önce sürekli ama sürekli içimde mağlup edemediğim bir şiir yazma dürtüsü vardı. geliyor da geliyordu cümle cümle dizeler aklıma. o an alakasız bir zaman/yerde de olsam mutlaka bir yere not alır şiire çevirirdim onları. hayatta, sadece kendim okuyacak olsam bile (evet yalnızca kendim okurdum) bir şey başarabilmişliğin egosunu yaşar, gereksiz olduğum düşüncesini çürütürdüm içten içe. fakat şu anda zorlasam bile bir şeyler yazamıyorum. yaratıcılık ölmez, yalnızca şekil değiştirir diyordu şarkıcı alper ayyıldız. eğer ölmez şekil değiştirirse benim şu anki niteliksiz şiirselliğim bu şekil değiştirmenin yaratıcılığın azalması demek olduğunu da kapsıyor.
dün aklıma geldi içesine düşünemedim henüz. özgür irademiz, özgürlüğü kırılmış içgüdüsel kötülüklere sebep olur mu? hem iyiliğe hem de kötülüğe imkan sağlayan irade, rastlantısal olaylarda içgüdüsel olarak olumsuz faaliyetler gösterirse bunun sorumlusu ne kadar biz, ne kadar iradedir? kendimce cevabımı veremedim henüz, sözlükte düşüne düşüne yazarım.
bilen yüksek yazarlar yanlışım varsa uyarır, açıklarlarsa minnettar olurum.
kişiyi umursamaz hissettirebilir ve arada bırakır. fakat pozitif düşünce için gereklidir. çıkıp da ülkenin sorunlarını konuşmayın diyemeyiz kimseye, haklarıdır, hakkımızdır.
lafı farklı yerlerden anlayarak yazan bazı entrydaşlarımız için bir butonun fazlasıyla gerekli olması durumudur.
ulan var ya ben inanamıyorum bazıları öyle alakasız şeyler söylüyor ki, nickaltımda da gördüm üzülsem mi sevinsem mi. ben ne diyorum karşımdaki ne anlayıp cevap veriyor. siz ciddi misiniz ya ?
şurada kimseyle polemiğe girmeme kaygısı güderken tahrik ediyorlar resmen insanı. çirkeflik yaparak karşılarındakini da kendi seviyelerine çekme tuzağı kuruyorlar belli.
mahalle karısı üslubuyla özelden rahatsız etmeleri de cabası. söylüyorum bakın tek maksadınız it dalaşı seyretmek değil mi ? zeka sorunun olduğunu kabul etmiyorsan başka bir açıklaması yok abicim bunun. yine diyorum cidden aklı başında olan insan bir cümleyi alıp rulo yapıp fitil olarak almamalı hepimiz insanız nasıl bu kadar zeka farkı olabilir ? halbuki bazı şeylere gerçekten mantıklı da yaklaşabilen yazarlar bunlar. çok düşünmemek lazım neyse.