bu minik iç dökme, tüm beyaz yakalı kardeşlerime gelsin.
buyrun yoldaşlarım.
artık daha olgun daha durgunumdur (daha tükenmiş).
olumsuz söylemleri dillendirmek ve yaymak değil niyetim, yalnızca içimi dökmek.
gerçekten öyle çaresizdim ki tüm şartlara okey vermek zorunda kaldım.
şartları korkunç değil ama insan standardının altına düşünce baya kötü hissediyor.
kiminin kariyeri yükselen bir grafik izler, benimki baya dalgalı. bu yüzden diyorum artık daha olgun daha durgunum; yani yetişkinlerin dünyasına bir adım daha yaklaştım. yani daha tükenmiş vaziyetteyim, yani bi' çıtır onlar kazandı. fakat kendi dünyama geri döneceğim.
geçenlerde. iki kişinin sohbetine tanık oldum. ikisi de "beyaz yakalı" değildi. biri öğrenciydi, diğeri de kendi işinin başında biriydi. ve beyaz yakalıları eleştiriyorlardı. onlar gibi olmak istemediklerinden, beyaz yakalıların sisteme entegre olmuş "plaza dili", "starbucks" gibi ögelerden ibaret olduğunu düşünüyorlardı. ve her hallerinden belliydi; beyaz yakalıların bu circlea kendi istekleriyle girdiklerini zannediyorlardı.
konuya çok uzak oldukları öyle belliydi ki. gözüme çok züppe gözüktüler. kendime baktım onların gözünden. mezun olduktan sonra yer yer 9 6 yer yer 8 6, cumartesi mesai, düşük ücret, mobbing; şartlar iyi olsa bile her gün izlenmesi zor olan, robotlaştıran, yabancılaştıran o sisteme kendi isteğimle girmiş olabilir miydim?
bir de dönüp demesinler mi "bir kere uyanan insan tekrar o sisteme dönemiyor." diye.
o zaman içimde öyle bir öfke birikti ki! modern zaman körleri! züppeler! bir şeylerin altın tepsiyle sunulduğu elini ayağını koyuş şeklinden belli olan, başka bir yavşak dile ve homemade kahveciye kendisi hapsolmuş burjuva! ben senin içindeki çiğliğin kokusunu alırım hayatım. biz hiç uyanmadık bi' siz uyandınız amk. ama maç daha bitmedi. öptüm bye.
"Dekorların yıkıldığı olur. Yataktan kalkma, tramvay, dört saat çalışma, yemek, uyku ve aynı uyum içinde salı, çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi; çoğu kez kolaylıkla izlenir bu yol. Yalnız bir gün, Neden ? yükselir ve her şey bu şaşkınlık kokan bıkkınlık içinde başlar. Başlar işte, bu önemli. Bıkkınlık, makinemsi bir yaşamın edimlerinin sonundadır, ama aynı zamanda bilincin devinimini başlatır. Onu uyandırır, gerisine yol açar. Gerisi, bilinçsiz olarak yeniden zincire dönüş ya da kesin uyanıştır. Uyanışın ardından sonuç gelir zamanla; intihar ya da iyileşme." Albert Camus, Sisifos Söyleni.
o parasızlık o parasızlık değil yalnız. yani gerçek parasızlıkta öyle iyi yanından falan bakamıyorsun hiçbir şeyin. rica ediciğim bi tarafımızdan toksik pozitiflik fışkırtmayalım. gerçek parasızlık insana bi çakar bi de duvar çakar.
Dönemin başında iktisat hocası sınıfta girer ve film şöyle başlar:
iktisat; kıt kaynaklarla "sınırsız" ihtiyaçların karşılanmaya çalışılmasıdır. iNSAN iHTiYAÇLARI "SONSUZDUR".
Ve bu, geriye kalan hayatımız boyunca bilinçaltımıza mütemadiyen kazınmaya devam eder.
insan sanki doyumsuz bir canlıymış gibi, hep daha fazlasını istemek zorundaymış gibi aksi anormalmiş gibi aksettirilir. Yahut biz kelimelerin kökenini araştırmadığımız için bunu böyle algılarız.
Geçenlerde bir kitapta şöyle bir şey okudum.
"iktisattaki ihtiyaç kelimesi, günlük hayatta kullanılan ihtiyaç kelimesinin tam karşılığı olmayıp daha çok istek (want) kelimesinin tam karşılığıdır. isteklerin sınırsız olması, tekrarlanma ve yenilenme özelliklerinden kaynaklanmaktadır."
Ben okuduğumdan şunu anladım; insan doyumsuz bir canlı değildir, hep daha fazlasına aç değildir; yani insan sadece belirli aralıklarla yemek yeme, su içme, uyuma gibi ihtiyaçlarını yenilemek ister.
Kapitalizmin dikte ettiği bu söylemlerin sorgulanması önem arz ediyor. Zira bu cümleler bizi bize unutturuyor. Bizi bize yabancılaştırıyor.
Sonra çıkıp biri "yat" aldığı zaman ve toplumun büyük bir kesimi açlık sınırındayken şunu diyebiliyor, "Her gelir grubunun kendine göre ihtiyaçları vardır.".
Literatürde ne yazarsa yazsın böyle ihtiyaç olmaz!
Hülasa, ben doyumsuz bir canlı değilim ve adalet istiyorum.
Gelir dağılımı eşitliği istiyorum.
Doyumsuz, bencil ağızların konuştuğu kelimeleri sorguluyor ve yargılıyorum.