Aslında genel bir bakışla bunu reddedebiliriz, egzistansiyalistleri/varoluşçuluk felsefesini bu konuda inceleyebiliriz.
Tanrıya inanan varoluşçuları okuduğumuzda (kierkegaard, jaspers, manuel...) hayatı sorgulayıp cevabı tanrıda bulmamız gerektiğini; hayatı ve hayatın zorluklarını Tanrı ile aşabileceğimizi söylerler. Geleceğe umut ile yaklaşırlar.
inançsız egsiztansiyalistleri incelediğimizde (nietzsche, sartre, heidegger, kant...) ise yaşamın anlamsızlığını, bunalımı, bulantıyı, kaygıyı ve bilinmezliği görürüz.
Türk yazarlardan oğuz atay in korkuyu beklerken adlı öyküsünde bunların hepsini fark edebiliriz, hatta gözümüze sokar.
Belki insanın inanmaya ihtiyacı vardır, belki de gerçekler acıtıyordur kimbilir.
Vallahi insanların işi gücü yok elalemin birbirine hitabıyla uğraşıyor. Kadının hitabından eşi rahatsız değilse size ne kardeşim. Belki eşinin ismini seviyor, belki yapmacik yapmacık seslenmek istemiyor. Salın bi insanları ya
Düğün dediğin en kötüsü 50 bin lira. Dünyayı gezmese bile güzel bir planlama ile avrupanın birçok kentini gezer de eğlenir de. Elalemi doyurup eğlendireceğine eşiyle kendisi eğlensin. Mantıklı kızdır.
3 ocakta yeni sezonu ve finaliyle gelmiş dizi. Son bölümlere kadar çözülmeyen basit olaylar bir yerden sonra can sıksa da yeniden izlemeye değer, bir süre sonra kendini özlettirecek olan güzel dizi.
Ara ara aklıma gelmiyor değil, mentollüler kalktı, bi paket en az 15 lira, tütün desen aynı bokun laciverti. Bir yandan da nasılsa bırakırım şimdi zamanı değil hissi.
Bırakınca burayı editleyeceğim
Çoğunun aptal, düşük seviyeli olmaktan ziyade içindeki boşluğu ve sapıklığı ya da psikolojik olarak eksik olduğu tarafları doldurmak için böyle davrandıklarını düşünüyorum. Hatta umuyorum. Yok gerçekten safi mallarsa üzüleceğim.
Adana eski bir tarihi olan, ülkenin de en bereketli topraklarına sahip şehirdır. Cono ve diğer saçma göçler öncesinde şu andaki halinden çok daha yaşanılabilir bir yermiş zamanında.
Geçen ağustos başında gittiğimde de herkesin çok rahat ve nazik olduklarına şahit oldum (belki kötü semtlerde çok durmadığımdandır) kadınlar gayet rahat giyinebiliyordu ve dönüp bakanına dahi denk gelmedim. diyarbakırda kot tişört gezen kıza bile bön bön bakıldığı da hesaba katılırsa Adananın Diyarbakır i her şekilde yendiği versustur.
Birini tamamen tanımanın imkansız olduğunu düşünüyorum ama yapılabilecek en iyisi beraber yaşamak, kavga hallerini görmek, varsa günlüğünü okumaktır (ki etik olmamakla birlikte cidden birini gereğinden fazla tanımak istiyor muyum diye düşünülmeli.)