Xerox tarafından yapılmıştır.
Xerox’un ünlü AR-GE laboratuvarı Xerox PARC, baskı cihazlarında kullanılan mürekkepler gibi sıvı formda olan ve basıldığında katılaşarak elektronik bir devre işlevi görecek çipler üreten bir baskı cihazı geliştirdi.
MIT’nin aylık bilim teknoloji dergisi MIT Technology Review’un teknoloji portalında yayınlanan “Süper Güneş Panelleri için bir Xerox makinesi” (A Xerox Machine for Super Solar Panels) başlıklı makalede, Xerox PARC’ın üç yıl içinde tamamlanması beklenen projesi ile daha az malzeme ve güneş paneli kullanılarak aynı oranda veya daha yüksek miktarda enerji elde edilebileceği vurgulanıyor. Xerox’un çip basan baskı cihazı, yalnızca güneş panellerinde değil; önümüzdeki yıllarda her türlü teknolojik cihazın üretiminde de kullanılabilecek deniliyor.
MIT Technology Review, günümüzde güneş paneli üretiminde geleneksel silikon sistemler kullanıldığını ve bu yöntemin oldukça masraflı olduğunu söylüyor. Teknoloji portalına göre bu uygulama şekli kablo döşeme ve tesisat kurulum işlemlerinden dolayı önemli ölçüde gider yaratıyor ve güneş panellerinin yaygınlaşmasını önlüyor. Xerox PARC’ın teknolojisinin ise daha büyük ölçekte enerjiyi daha az malzeme, daha uygun maliyet ve daha verimli bir şekilde üretebildiğini söylüyor.
Basılı elektronikler (printed electronics) konusu üzerinde uzun yıllardır çalışan Xerox PARC’ın sıvı bir alaşımdan elektronik devre basabilen baskı cihazları, kağıdın üzerine mürekkep basma teknolojisine benzer bir modelle çalışacak. Bu yazıcıda kullanılacak sıvı mürekkep, elektronik devreleri oluşturacak sıvı formdaki çipler olacak. içinde kum tanesi büyüklüğünde milyonlarca çip bulunan bu sıvı alaşım, hafif ve katlanabilir yüzeylerin üzerine kusursuz bir şekilde basılarak, güneş enerjisi üretecek milyonlarca minik solar hücrelere dönüşecek. Sıvı alaşım yazıcıları ile basılacak elektronik devrelerin kullanılacağı güneş enerjisi panelleri ile çok daha fazla miktarda enerji daha ucuz, daha uzun ömürlü ve kolayca üretilebilecek.
son derece duygulandıran ve gurur veren bir şey.
zamanın kuytularında kalmış, unutulmuş bir emeğin yazar tarafından önsözde teşekkürle anılmış olması kadar yıllar sonra tesadüfen bir google aramasında karşıma çıkmış olması da tatlı bir sürpriz etkisi kattı.
bir - iki kitapta ve pek çok dergide adım geçiyordu ama tıp fakültelerinde okutulan temel kitaplardan biri olması da ayrıca hoşuma gitti.
Güvenlik yazılımları şirketi eset'in tespit ettiği zararlı uygulama.
eset'in bülteninden alıntıdır:
Twitter üzerinden kontrol edilen ilk Android botneti.
ESET, tweet’lerle kontrol edilen ilk Android botnetini tespit etti.
ESET araştırmacıları, tweet'lerle kontrol edilen ve Android cihazlarda bir arka kapı açarak, başkaları tarafından kontrol edilmesini sağlayan bir truva atını keşfettiler. ESET tarafından “Android/Twitoor“ olarak tanımlanan bu kötü amaçlı yazılım, botnet oluşturmak için geleneksel bir komuta ve kontrol (C&C) sunucusu yerine Twitter'ı kullanan ilk Android odaklı uygulama oldu.
“Android/Twitoor“, yüklendikten sonra sistemde gizleniyor ve komutlar almak için düzenli aralıklarla tanımlanan Twitter hesabını denetliyor. Alınan komutlara dayalı olarak, kötü amaçlı uygulamaları indirme ya da Twitter hesabını bir başka hesapla değiştirebilme kabiliyetine sahip.
Windows’da kullanılmıştı, Android’te ilk.
“Twitter, Windows üzerinden kontrol edilen bir botnet için ilk kez 2009 yılında kullanılmıştı“ diyen ESET Güvenlik Arastırmacısı Lukas Stefanko, “Ancak bir botneti kontrol etmek için Twitter'ı kullanmak, Android platformu için yenilikçi bir adım” açıklamasını yaptı.
Stefanko, “Bununla birlikte, gelecekte kötü adamların botnet oluşturmak için Facebook’tan yararlanmaya ya da Linkedin ve diğer sosyal ağları kullanmaya çalışmalarını bekleyebiliriz” tahmininde bulundu.
Tespitlere göre “Android/Twitoor“ Temmuz 2016’den bu yana aktif ancak herhangi bir resmi Android uygulama mağazasında yer almıyor.
Nasıl yayılıyor?
Lukas Stefanko'ya göre, büyük olasılıkla SMS ya da kötü amaçlı URL'ler aracılığıyla yayılıyor. Bir porno oynatıcı uygulaması ya da MMS uygulamasını taklit ediyor ama uygulamanın işlevini yerine getirmiyor. Bunun yerine, kötü amaçlı mobil bankacılık yazılımlarının çeşitli sürümlerini indiriyor. Bununla birlikte, Stefanko'ya göre botnet operatörleri, fidye yazılımları da dahil olmak üzere, istedikleri zaman diğer kötü amaçlı yazılımları da dağıtmaya başlayabilirler.
Sürekli yeni yöntemleri deniyorlar
Lukas Stefanko; “Android/Twitoor, yöntemlerinde yenilikler yapan siber suçlulara dair bir başka örnek olarak öne çıkıyor. internet kullanıcıları hem bilgisayarlar hem de mobil cihazlarda, iyi güvenlik çözümleriyle etkinliklerinin güvenliğini sağlamaya devam etmelidir” uyarısında bulundu.
her yurttaş için bir onurdur.
bir farkla ki, yasaları meclisten geçirmeden keyfi olarak belirleyen saltanat heveslilerine destek olanlar bu konuda ikiyüzlüdür.
darbeye karşı olmak, demokrasiyi özümsemekle mümkündür.
demokrasi, kuvvetler ayrılığı, milli hakimiyet, laiklik gibi sacayakları olan bir rejimdir.
milletvekili adaylarının tepeden belirlendiği bir rejim, çakma demokrasidir.
sacayaklarından bazılarını iptal etmişseniz, işlevini yerine getiremez hale getirmişseniz, demokrasiden söz edemezsiniz.
darbe karşıtlığınız da iki dikta arasında tercih yapmaktan ibaret kalır.
kendinizi kandırabilirsiniz ama beni kandıramazsınız.
kimisi darbe, kimisi muhtıra, kimisi darbe girişimi, 7 askeri müdahale gördüm ve darbe nedir, demokrasi nedir biliyorum.
benim adam sınıfında kabul ettiğim insanların vasıflarıdır.
• kimseye yaslanmadan tek başına ayakta kalabilmek,
• kendinden zayıflara ve güçsüzlere yardımcı olabilmek,
• ona güvenenleri satmamak,
• daha iyi imkanlar için onurundan, duruşundan taviz vermemek,
• her zaman zayıf olanın yanında olmak.
er geç maaş gecikmesi olarak tarafıma geri dönecek olan keyifli bir boş vermişlik hali.
çevrilecek birkaç yazı, aranacak insanlar var ama ben buralarda sürtüyorum.
çünkü buraya girdiğimde sersem bir gülümseme hali yüzüme yerleşiyor ve başka hiçbir şey yapmak içimden gelmiyor.
bir psikologla görüşsem iyi olacak.
google'ın sitenizdeki güncellenmiş bilgilere erişimini hızlandırmak için, googleping.com ve benzeri ping servisleri üzerinden sitenizle ilgili bağlantı bilgilerinin gönderilmesi işlemi.
ping başlığı altında doyurucu bilgi bulunamadığından açılmış başlıktır.
istihbarat da haklı.
3 milyon suriyelinin hangi birini takip edecekler?
hangilerinin evlerini gözetleyecekler?
zaten şu anda hepsi fetöcü avında.
mazeretleri var.
haliyle suriyeliler bizimkilerden kiraladıkları, satın aldıkları evlerde bizim düğünlerimizde patlatacakları bombaları rahat rahat hazırlıyorlar.
arada kazaen ellerinde patlarsa önceden haberimiz oluyor.
orta doğu batağına kim soktuysa bu ülkeyi, tüm bu cinayetlerin vebali onun omuzlarında.
yazarınızın fındık tüketimini arttırarak toplum sağlığına katkıda bulunma çabalarının ilk sonucu olan besleyici, dolayısıyla sağlıklı, gürbüz bir nesil vadeden tatlı.
semizotunu sevmeyen çocuklara yedirmek için birebir.
üstelik yapılması sadece iki dakika sürüyor:
yarım çorba kasesi semizotu yaprağı ve uç kısımlarından dalları üzerine kasede bir - iki parmak boşluk kalıncaya kadar ev yapımı yoğurt dökülür.
üzerine - marka vermeyeyim, siz tercihinize göre alın - fındıklı kakao ezmesi (hani ekmeğe sürülenlerden) dökülür ve iyice karıştırılır.
ben bir kase bitirdim bile...
afiyet olsun!
90'lar sonrası türkiye'nin kifayetsiz politikacılarının hayallerinden biri...
1991'de musul'u alma hayaliyle abd'nin körfez savaşına destek vermemiz, dağılan sscb'den ab benzeri bir türk birliği diriltme hayallerimiz, islam coğrafyasını türkiye çatısı altında birleştirerek hilafeti diriltme hayallerimiz, bunlardan bazıları... en sonuncusu sünni islam birliği olarak tasarlandığından ve doğrudan abd ve ingiltere'nin ceza sahasında kurgulandığından, en büyük fiyaskoyla sonuçlanan hayalimiz oldu.
tüm bu hayallerimiz, referanslarını son yüzyılı es geçerek, uzak geçmişten alan 'projeler' olduğundan, güncel gerçeklerin sert duvarlarına çarparak tuzla buz oldu. akademisyenlerin sevdiği sözcükle, 'paradigma'nın, bunu okuyan diğer sözlüklerin yazarlarının anlayacakları bir dille 'oyunun kuralları'nın 1980 sonrasında tamamen baştan yazıldığını, aklı evvel stratejistlerimiz doğal olarak göremediler.
sonuç: burnumuzu kanlı bir bok çukuruna kaptırdık; çıkaramıyoruz.
edit: burada türk cumhuriyetleri ya da orta doğu'yu emperyalistlerden daha iyi yönetemeyeceğimiz gibi bir aşağılık kompleksine sahip olmadığımı vurgulamam gerekiyor.
çünkü herkesin algı kapasitesi farklı ve yanlış çıkarımlar yapılabilir.
ama buralarda söz sahibi olabilmek için, adil olmalısınız. ilgi ve cazibe merkezi olmalısınız. herkes sınırlarınızda kuyrukta beklemeli. tek güvendikleri siz olmalısınız. ülke içinde huzur olmalı, kaos ve ohal değil.
emperyal hayallerle, petrol ve doğal gaz aşkıyla değil, gerçekten sömürüsüz ve adil bir dünya çağrısıyla onların kalplerini kazanabilirdik. eşit, adil ve sömürüsüz bir türkiye hayali kurmamız gerekiyor önce.
her biri birer cadı kazanı olan o ülkeler sizi doğal lider olarak benimseyebilirler bu durumda.
türk cumhuriyetlerini kalitesiz, dolandırıcı karakterli tüccar ve iş adamlarımızın aç gözlülüklerinin de yardımıyla kaybettik.
mezhep ve feodal kümelenmelerin girdabında orta doğu'da söz sahibi olmamız zaten düşünülemezdi.
birimiz diğerine sırf ateist, kemalist ya da dindar olduğu için küfrettiğinde çekildi.
küresel emperyalist güçlerin stratejik oyunlarında bu küfürler nefret tohumlarını besleyen gübre olarak kullanılıyor.
herkes önce aynaya baksın ve oyundaki rolünü, sonra destek verdiği adamların rollerini düşünsün.
ben düşündüm ve hiç şaşırmadım.
türkiye olarak orta doğu'daki bu kanlı oyunda üstlendiğimiz misyonun; malzeme sağladığımız, üs verdiğimiz oyunun doğasında var bu vahşet.
niye şaşırıyoruz ki?
oryantal dansöz olarak kodlanmışken, yanlışlıkla servis sektörüne takılıp kalmış şahsiyettir.
ulan sekiz saattir ağaç oldum, üç kere söz verip gelmez mi insan?
sen nasıl bir yaratıksın?
yakın bir gelecekte 'sollama' kavgalarını tarihe gömebilecek inovasyon.
milliyet'in aa mahreçli haberine göre mobil uygulamsıyla özel araçların taksi olarak kullanılabilmesini sağlayan uber, sürücüsüz kamyon geliştirmek için çalışan otto adlı bir kamyon üreticisini satın almış.
üzerinde çerez kırıntıları, bir bira şişesi, bir - iki kirli tabak...
görünüm ilk bakışta hoş değil.. oysa o masadan harika zaman geçmiştir. eş - dost toplanmış, kahkahalar birbirine karışmıştır. masada kalanlar sadece çerez değil, keyif kırıntılarıdır aynı zamanda. masadaki dağınıklık, pasaklılık değil, hoş bir günden kalan rehavettir.
masa er geç toplanacak, silinecek ve dün akşam hatırlanarak gülümsenecektir.
hayat, güzeldir.
sanıyorum, yalnız olduğumdan; yan binanın bahçe katında gördüğüm masa beni çok etkiledi.
marmara ve atatürk üniversitelerini kazananlara hayati notumdur:
bu üniversitelerde yeğenlerim okuyor; uzak durun.
adlarını söyleyemem, en iyisi siz kızların hepsinden uzak durun.
imza: tekinsiz amca
özellikle 2007 sonrasında bolca örneğini gördüğümüz gazetecilik icraatı.
buradaki ilke, haber yazma formülü olan 5N1K ile ilgili değil.
bu kural ya da formül, haberin olmazsa olmaz unsurlarını ifade eder.
bahsettiğim ilkeler, haberin gerçekliği ve tarafsızlığı ile ilgili.
en son aa'nın demokrasi mitinginde servis ettiği 5 milyon kişilik katılım açıklaması. cumhuriyet yazdı; miting alanı belli, metre kare başına en çok düşecek insan sayısı belli, ikiyle çarpsan bile aa'nın verdiği rakamın yanından geçmiyor.
öte yandan, bakıyorsunuz basının parlattığı iktidarın en yetkin isimleri, geçmişte yaptıkları hatalar için defalarca halktan özür diliyorlar; ama yağcı basın bu süreçte yaptığı haberlerin hiçbirisi için özür dilemiyor. çünkü iktidar tüm muhalif seslere karşın o hatalarda ısrar ederken, yandaş basın da onların şakşakçılığını yapmaya devam ediyordu. haliyle özür dilemesi gereken başkaları da var demektir bu.
En azından onlar iktidara bir 'dost uyarısı' yapmayı, şakşakçılığa tercih etmiş olsalardı, bugün her şey başka bir boyutta gelişebilirdi ve kim bilir biz müzmin muhalifler de önlerinde saygıyla eğilmek durumunda kalırdık.
gazetecinin görevi, sorumluluğu sadece gerçekle sınırlıdır.
iktidar ya da muhalefet mensuplarının ya da belirli iş ya da çıkar çevrelerinin menfaatleriyle değil.
dil bilgisi cehaletimizi gösteren imla hatalarından biri.
üstelik bunu yapan arkadaş, üniversitenin ilgili (iletişim, halkla ilişkiler vs.) bölümlerinden mezun olmuş; profesyonel olarak iletişim kanalları için içerik hazırlıyor.
şöyle bir cümle kurabiliyor:
"o yoldan mı gideceğiz, bu yoldan mı? sorusunun...."
bu kadarı yeter.
beni bunu yazmaya zorlayan özgün cümlenin benzerlerini birçok kaynakta bulabilirsiniz.
soru işareti, bir noktalama işaretidir. onu koyduktan sonra cümleye devam edemezsiniz.
ama o bir soru cümlesi.
evet, kabul. ama cümle içindeki 'sorusunun' sözcüğü oraya soru işareti koyma diye cümlede var. yani bunun bir soru cümlesi olduğunu 'sorusunun' lafından anlıyoruz zaten. bir de soru işareti koyup imlanın içine etme diye orada o sözcük.
öff...
Edit: Soru cümlesi olarak tarif ettiğim, cümlenin soru işareti konulan yere kadar olan kısmıdır; aslında cümlenin tamamı soru cümlesi değildir. bir yanılsamadır, hepsi bu.
kısacık ömrü boyunca iki darbe, üç darbe niyetine ve neticeleri itibarıyla darbe hükmünde muhtıra, üç darbe girişimi görmüş biri olarak; şahsi deneyimlerin ışığında halkımıza aktarmak istediğim deneyimler:
- darbe girişimlerinin başarısızlığında, faillerin karılarının rolü büyük. adam güvenerek karısına söylerse, karısı 'en yakın' kankasına, o da kendi 'en yakın' kankasına söylüyor ve böylelikle darbe deşifre oluyor.
- darbelere karşı çıkarken demokrasiyi tüm kurumlarıyla değil; sadece işinize gelen yönleriyle savunursanız, meşruiyet tabanınız defolu oluyor ve sonraki nesil darbecilerin hedefi olmaktan kaçamıyorsunuz. 28 şubat, böyle bir eksik demokrasi algısının sonucudur. (Bundan 28 şubat'ın faillerinin demokrat oldukları sonucunu çıkaran aptaldır).
- darbeye karşı direnmek insanlık gereğidir. çünkü uygar dünya, insanın ve daha büyük ölçekte ulusların kendi kaderini tayin hakkını tanımıştır. bu hak hiçbir gerekçeyle kısıtlanamaz, engellenemez. kimse, bu hakların üstünde, bunları gölgeleyen kutsal değerler varsayarak, bunları geçersiz kılamaz.
- darbeye karşı çıkarken idamı savunmak, bir başka aptallıktır.
bir kere zaten hukuken darbecileri idamla yargılama şansınız yok.
ikincisi, geleceğin darbecileri ve terör için bunu düşünüyorsanız, yarın beklenmedik bir iktidar değişikliğinde (anap'ı hatırlayan var mı aranızda) ipin sizin boynunuza geçme olasılığını da düşünün. binali yıldırım'ın yenikapı konuşması ibret verici bir örnektir: meydanda şiirlerinden alıntılar yaptığı nazım hikmet, kaçmasaydı idam edilmiş ya da öldürülmüş olabilirdi (gerçi memleket hasretiyle uzakta ölmesi de idam hükmündedir.)
- ülkeye en özgür anayasayı getiren 1960 darbesi (ki bu onu meşru kılmaz) dahil, tüm darbeler abd desteklidir ve bilfiil icraatın içindedirler. 1980 darbesi öncesinde devrimci - ülkücü çatışmasının okullardan mahallelere yayılması sonrasında bu çatışmaları alevi - sünni ayrımıyla körüklemek için cia ajanları çorum, yozgat, tokat, sivas, elazığ, malatya, maraş hattında fink atmışlardır. bu da herhangi bir darbeden siyasi çıkar bekleyen herhangi bir siyasi odak veya oluşumu, iş birlikçi ve vatan haini yapmaya yeter.
- darbeciler, kurumlara yerleşirken onlara 'ne istedilerse veren' yetkililerin de suç ortaklıkları söz konusudur.
özür dilemek, aldatıldığını söylemek yetiyorsa, hapishanelerde bunu söyleyen hiçbir sanığı tutma hakkınız yok demektir. adalet, ya vardır ya yoktur. birisi adalet karşısında 'daha eşit' konumdaysa, o çakma bir adalettir. ülkede de darbe değilse de, bir 'ben yaptım oldu' rejiminin hakim olduğunu gösterir. hukuki meşruiyeti yoktur.
- darbeleri hükümsüz kılacak tek çözüm; yasama, yargı ve yürütmenin bağımsızlığı (kuvvetler ayrılığı), din ve devlet işlerinin ayrılması (laiklik), sayıca azınlıkta olan etnik ve sosyal grupların da yönetimde temsil edilebilmelerini sağlayacak; ayrımcılık gözetmeyen kamu yönetimi, kadın - erkek eşitliği ve bilimi esas alan bir eğitim sistemidir.
- akp ve taraftarları, bu saydıklarımın çoğuna katılmayabilir; ben yine de ırak'ın işgali teskeresine oy vermeyen vatansever akp milletvekilleri olduğunu unutmadım. bu yüzden, demokrasimiz sadece oy vermekten ibaret olsa da, vatandaşların yarısından çoğu diğer hak ve yükümlülüklerinin yeterince farkında olmasalar da, eksik ve sakat da olsa, parlamenter sistem demokrasi mücadelesinde darbe rejimlerine karşı korunması gereken bir mevzidir.
hayatı bir şifreler ve kodlar bütünü olarak algılama kolaycılığının bireyden bireye sirayet etmesi ya da medya ve muhtelif eğitim - şartlandırma organizasyonları yoluyla aktarılması sonucu vuku bulan sosyal realite.
sonuçlarını günlük hayatta ve sosyal medyada ezbere dayalı koşullanmışlıklar olarak görebiliriz.
bunlar belirli davranışlar ve tutumları belirli kategorilerde toplayıp sınıflandırarak, onlara belirli yakıştırmalar yaparlar.
belirli bir sosyal - siyasal ya da etnik grubun, belirli bir yöredeki erkek ya da kadınların sık sık bu yakıştırmalarla tarif edildiğine tanık olursanız, o ortamda bu bulaşma bir salgına dönüşmüş demektir.
bunun tıpta bilinen bir çaresi yok.
ölene kadar bundan kurtulma şansları çok azdır. microsoft'un sosyal medya için geliştirdiği yapay zeka chatbot'u tay, bu bulaşmanın ne kadar kolay ve etkili olduğunu göstermiş bulunuyor. ister az gelişmiş bir beyin, ister yapay zeka programı olsun, çok tekrarlanan ve kolay ezberlenen söz kalıplarını kullanmaya yatkındır.
bu da geleceğin toplumunu daha kaotik bir manzaranın beklediği anlamına geliyor. bir yandan komut dizileriyle hareket eden ve öğrenen robotlar, diğer yanda şablonlarla, kalıplarla düşünen ve tıpkı robotlar gibi kolaylıkla yönlendirilip, belirli hedeflere sevk edilebilen cahil kitleler...
türkiye'de kan dökülmesi yeni bir şey olmadığından anlamsız tespit.
osmanlı dahil, biz türkler siyaseti kan dökerek icra ediyoruz.
öte yandan bizde hayal satmak gerçeği tekrarlamaktan daha çok iş yapıyor.
chp'yi ve kılıçdaroğlu'nu kurtarır bilemiyorum; çünkü gerçekçi bir tabanı var.
benim sloganım ise 68 kuşağından miras: 'gerçekçi ol, imkânsızı iste!'
chp'nin halihazırdaki günü kurtarma politikaları ne yazık ki bana hitap etmiyor.
oksitosin.
arzu, şefkat, merhamet, birine anlatma, onun derdini paylaşma vb. duyguların üretimini arttırdığı, sosyal ilişki hormonu.
dokunma, sarılma gibi hem şefkat hem de cinsel dürtü kaynaklı yakın ilişki de oksitosini arttırıyor.
bu özelliklerinin oksitosinin vücudumuzu onarmasına ve daha sağlıklı yaşamamıza katkısı olduğu son yıllarda yapılan araştırmalarla ortaya konmuş.
yaş otuzu geçtikten sonra sık karşılaşılan insan.
bir grup arkadaş, kızılay'da bir kafeye girmek üzereyiz. birisi önüme çıktı. önce o başlattı ve diyalog şöyle gelişti:
- merhaba, nasılsın?
(çıkaramadım ama mahçup olmak da istemiyorum; bu arada zihnimi de altüst ediyorum, belki bir ip uçu yakalarım)
- iyiyim, ya sen? çocuklar da iyidir umarım (çocukları bilerek katıyorum, belki birinin adını söyler, ip ucu olur)
- onlar da iyiler, okuyorlar, küçük de seneye gidecek.
- iyi, selam söyle.
bu minvalde, asıl sorunun etrafında dönen bir iki laftan sonra, hoşcakal diye ayrılıyoruz.
O gittikten sonra yetiştiğim arkadaşlar soruyor.
-kimdi o?
- tanımıyorumo
- tanımadığın adamla ne konuştun ki?
- memleket meselelerini konuştuk, ortak konularımızı...
sinirsel bağlantıları oluşturan madde.
araştırmalar göstermiş ki, ergenlik çağında zirveye ulaşıyor; sonra düşüyor.
nedeni bu dönemdeki olağanüstü beyin aktiviteleri.
kızlarda iki yıl erken başlıyor bu zirve yapma aktivitesi, oğlanlar daha geç ergenlik çağına giriyorlar, bu fark ondanmış.
ergenlik sonrasında gri maddenin azalması, beyindeki 'gereksiz' sinir bağlantılarının budanmasına bağlanıyor.
kaynak: ted.com
bağlantısız, kopuk, salıverilmiş, zincirsiz akıl yürütmeler...
bakalım nasıl görünüyorlar?
akıl yürütmenin itici motoru sorulardır.
bir soru sorarsın, zihnindeki ip uçlarının peşinden arama motorlarını koşturursun:
niye burada yazıyorum?
dna şeyime damgalanmış sürü psikolojisi yüzünden...
burada kaç kişi var, bakmak için değil.
pek kalabalıktan hoşlanmam.
bana kimler benziyor, merak ettiğimden.
onlar interaktif sözlüklerde geçer akçe zeki, fırlama, deli bozuk bir makyaj altında son derece dürüst, yalansız bir hazine saklıyorlar mı diye kurcalamak, ayarlarıyla oynamak için.
kafa dengi bulursam, biraz vakit değerlendirmek.
ben niye böyle oldum?
kestirme yanıt, eğitim zayiatı sayılırım.
türk eğitim sisteminden ne kadar erken yırtarsanız, iyi yaşama şansınız o kadar artıyor.
ortaokulda ya da lisede sistemden yırtan ilkokul arkadaşlarımdan biri milyonluk adetlerde üretimi ve ihracatı olan bir tekstilci, bir diğeri inşaatların birini teslim ediyor, diğerine başlıyor. çoğu apartman sahibi. sonuncusu, belki en beceriksizi, keresteci.
özetle hepsi benden daha iyi durumda.
ben sistemde 15 yıldan fazla takılı kaldım.
serbest stil üniversite kısmını saymazsak, matrix filminde insansıları beyinlerinden sisteme bağlayan hortumların sanal olanı (işlevi gerçekti ne yazık ki) benim ve belki birçoğumuzun ensesindeydi.
Kereste ticareti bile yaptığım işten daha cazip göründü bir an.
oysa fena bir iş yapmıyorum.
sadece maaş günü belli değil.
en heyecanlı kısmı bu.
ayın sonunu borçlanmadan getirmenin adrenalini her şeye bedel.
burada sürüden, kimisi ergenlik sayıklamalarına ve gevezeliklerinde takılı kalmış, kimi ezberletilmiş siyasal sloganları tekrarlayıp duran pek çok 'mevcut' arasında, gerçekten gizli hazineleri olanlar var. Yazdıkları her şeyi okumak küçük ve heyecanlı bir serüven.
Bir - ikisi eski dostum.
Pencerenin önüne, çiçek saksıları arasındaki boşluklara biraz fındık koymuştum. bekledim ki, kuşlar gelir ve biraz yakından kuş cıvıltısı dinlerim. uzun süre fındıklar orada kaldı. belki altı ay, belki sekiz.. sonra geçen gün bir karga hazineyi keşfetti. fındıkları birer birer pençeleri arasına sıkıştırdı ve sonra tık tık, gagasıyla açtığı delikten içini çıkarıp afiyetle yedi.
Yarım kiloya yakın fındık bir günde suyunu çekti!
Aslında öğrenmemiz gereken tek şey bu. Fındık rezervine ulaşmak ve kabuklarını kırabilmek.
Üniversite sınavı için tercih stresi yaşayanların bunu unutmaması iyi olur.
Sistem kendine uyan zihinler şekillendiriyor; oysa yarın başka bir dünyada yaşayacaksınız.
Bugünün ihtiyaçlarına göre formatlanmış beyniniz, artık üretilmeyen bir otomobil kaportasının bir kenara atılmış kalıbı gibi işlevsiz kalabilir.
düşünce kalıplarını kırın.
öğrenirken anlatılanlara değil, sorulara odaklanın. soru sorun.
bugünlük bu kadar.
okuduysanız, unutun.
bunlar hap değil.
mary roach tarafından bilimsel çalışmalardan ve deneylerden derlenmiş faydalı bilgiler.
örneğin, çiftleşme esnasında farelerin önüne serpiştirilen peynire dişi ilgi gösterirken, erkeğin pozisyonunu bozmaması gibi..
filistin kökenli, abd vatandaşı; serebral palsili stand-up komedyeni.
ironik, zeki bir uslup ile internet müdavimleri başta olmak üzere, özürlülere yaklaşımı ve başka sakatlıklarımızı işlediği konuşmalarından birini linkte bulabilirsiniz.
dileyenler için altta sağda altyazı seçenekleri de var. http://www.ted.com/talks/...roblems_palsy_is_just_one