evet nedeni şudur efendim: zaten türkçe olmayan ilaç isimlerinin ilk 3 bilemedin 4 harfini okunaklı yazdıktan sonra geriye kalanlarını harf, karalama, imza tarzında uydurmalarının sonucudur. bir çırpıda yazarak ya pratikliklerini gösterme çabasındadır çok saygıdeğer doktorlarımız, ya da ilaçın tüm ismini yazmaya üşenip nasıl olsa anlarlar diye geri kalanı yazmaya tenezzül etmediklerinden olabilir. zaten eczanede çalışmış ve doktorların reçetelerini okuyabiliyo olmama dayanarak söylüyorumki ilk bi kaç harfini okuyabildikten sonra hangi ilaç olduğunu hemen anlayabiliyosunuz.bu da zamanla ilaçlarla olan aşinalığınızdan kaynaklanmaktadır.
bunu söyleyen elit kesim acaba hiç o 3 kuruşa oylarını satanlarla gidip konuşmuşlar mı? hiç dertlerini dinlemişler mi? belki o kadar zor durumdalar ki 3 5 kuruşa oylarını veriyorlardır. sen o insanlara (aptal,beyinsiz,salak,gerizekalı) demekten başka ne yaptın? hiç gittin mi yanlarına zevk sefa içinde eğlenirken, yardım ettinmi akşam evlerine ekmek götürme derdine düşerlerken. sen eğlenirken onlar karnını doyurma derdindeydi. kışın ısınma derdindeydi. herkes önce kendine bakıcak öyle sosyal paylaşım sitelerinden anti-akplik taslamak yerine 3 5 fakirin derdini dinleyip yardım etseydin işte belki ülkenin kurtuluşuna katkıda bulunabilirdin. sen lafla yürütmeye çalışırken adamlar açları doyurdular, fakirin arkasını kolladılar. tabi ihtiyacı olmayan sadece acizlere hakaret etmeye ve aciz oluşlarından dolayı yargılamaktan başka bişey yapmadılar.kendi düşen ağlamaz önce bi tarafsız olarak bakabilmeyi öğrenecek herkes ve gerektiğinde savunucusu olduğu partinin karşısında durabilmeli. (bkz: #12077963)
biri face de fotoğraflarınızı sürekli beğenip yorum yapıyosa, ister istemez sizde sanki onunkilerden en az birini beğenmeniz gerektiğini düşünüyorsunuz.
- aklımda bi ara bende bununkileri beğenim. ( e hemen beğenmekte olmaz sanki sen beğendin o yüzden beğeniyorum izlenimi yaratmamak için.) çok salakça ama insan kendini borçlanmış hissediyor.
1. Unutma! Sen değerlisin.
Çalışsan da çalışmasan da... Ünlü olsan da olmasan da... O erkek seni istese de istemese de... Sen sen olduğun için bi'tanesin.
2. Kadın olmanın tadını çıkartmalısın.
Biraz şefkat, biraz anaçlık, biraz dişilik, biraz seksilik, bolca zeka ve altıncı his... Sen şahanesin!
MUTLULUK SENiN iÇiNDE
3. Göbeğin çıktı diye, 36 bedenden çok uzaksın diye, saçların o reklamlardaki kız gibi dalgalanmıyor diye eksik değilsin.
4. Kendine güvenin en büyük silahındır ve o en derinlerinden gelen ışıl ışıl gülümsemen tabii ki.
5. Biliyorum adettendir ama sonuca varamadığın, sadece bünyeni hırpaladığın o konuyu 50 kere konuşmana, tartışmana gerek yok.
Olmuyorsa, üstünü çizip devam etmelisin.
6. Yaptıklarından suçluluk duyarak vakit kaybetmemelisin.
Yapamadıklarını listeleyip isteklerini gözden geçirmek suretiyle adımlar atarsan daha mutlu olabilirsin.
7. Hiçbir evlilik, hiçbir olması gerek şov, sana öğretilmiş hiçbir mecburiyet alın yazın değildir.
Kocan tek çıkışın, hayat zaferin değildir.
8. Uzaklarda arama sakın; en büyük mutluluk sendedir.
9. Aşkından gebersen de sınırlarını bilmelisin. Sınır neresidir? Sana saygısızlık yaptığı yerdir. Buna asla izin verme.
10. Sen kendine ne değer biçersen, sen kendine nasıl davranırsan; herkes sana öyle davranır. Asla ama asla kendini küçümseme.
HERKESE 'SEVGiLiM' DEME
11. Evde oturup derdine yanma.
Kaderini birine, bir kuruma, bir konuma bağlama.
Kaderin senin ellerinde, bunu sakın atlama!
12. Eski sevgili adı üstünde 'eski'dir...
Senin yeni dünyanı bulandırmasına izin verme.
13. Yeniden seveceksin, çok da sevileceksin. Kimse son değil, bunu bileceksin.
14. Dünyanın kanunu bu; düşündüğünü çekersin. Allah rızası için kurup durma, senaryolar yazma!
15. Sevgilini çok sevmelisin. Öyle herkese 'sevgili' dememelisin.
Fakaaat çok sevmen demek, kendini ayaklar altına alman demek değildir. Bir kadın gerekirse, severken de gidebilir değil mi?
HER ŞEYiN ŞIK OLSUN
16. Her şeyin şık olsun. Ruhun, bedenin, kıyafetin, sevişin, terk edişin, dostluğun, sevgililiğin... Kadınlık şıklık demektir.
17. Başka kadınları kafana takmaktan vazgeç! Onlar sen olamaz, sen de onlar... Her kadın kendine özeldir, her kadın dibine kadar özeldir.
18. Kız arkadaşların önemlidir, en kıymetlilerindir ama onları seçmeyi bileceksin. Kadın kadının kurdudur, bir kenara not edeceksin.
Sadece kötü gününde değil, başarında, mutluluğunda da yanında olan, yüreğini ortaya koyan arkadaşlarından asla vazgeçmeyeceksin.
19. Erkekler çocuktur. Nokta!
Çocuğunu hem sevecek hem kızacak, icap ederse küsecek, cezasını vereceksin.
SEN ÖZELSiN BUNU UNUTMA!
20. Seni bırakıp gidebilenin arkasından gözyaşı dökmeyeceksin.
Aramazsa aramasın be!
21. Sevginin, aşkın ne demek olduğunu anlamayan bir adamın vizesini keseceksin.
22. Sen renklisin, sen beceriklisin, sen erkeğin mutlu olma sebebisin, sen başlangıçsın, sen sonsun...
Mecbursun, bunu fark edeceksin!
23. Her şey bir karar vermene bakar. Sabır bazen gerekli, bazen gereksizdir. Ayrımı yapabilmelisin.
24. Yapamayacağın şey yok.
Gidemeyeceğin yer yok. Sana kapalı olabilecek kapı yok! Şu an silkelenip kendine geleceksin!
25. Tekrar söylüyorum, kafana kazı istiyorum; SEN ÖZELSiN, SEN Bi'TANESiN, ÖNCE KENDi DEĞERiNi BiLECEKSiN!!!!
Mimarlık: iç mi dış mı? Üzgünüm, çıkamam, bunu yetiştirmem lazım.
Psikoloji: -deli doktoru mu olcan yavrum sen? moralim çok bozuk pskolojimi düzeltir misin?
Uluslar arası ilişkiler ve avrupa birliği:of yaa bir hafta içinde 2 tane kitap okuyup bitirmem lazım. boşuna okuma evladım nasıl olsa biz avrupa birliğine giremiycez, işsiz kalırsın.
hayata karşıda keşke objektiflere verdiğimiz pozlar kadar mutlu bi şekilde bakabilsek.. ve gülümsediğimiz anların ölümsüzleştiği o fotoğraflardaki gbi durağan olsa keşke hayat ve mutluluğumuz daim olsa. yok ama dostum hayata karşı bakış açımız hep önyargılı hep çekingen olduğu sürece mutluluğu yakalamamız imkansız. tıpkı fotoğraf çekilmek gibi hayata basit bakmak lazım, fazla umursamadan yani. yoksa mutluluk sadece fotoğraflarda eskiyip solacak..
çiçek bitkinin üreme organı olduğundan ve sevgilisine böyle bir hediye vermenin terbiyesizlik olduğunu düşünen erkektir. (bkz: bu kadar düşüncelilikte başa bela)
mimarlık, şehircilik ve iç mimari konularında yurtiçi ve yurtdışında proje ve danışmanlık hizmeti veren Tabanlıoğlu Mimarlık, 1990 yılında Dr. Hayati Tabanlıoğlu ve Murat Tabanlıoğlu tarafından kurulmuş olsa da; şirket profilinde, gelenek ve geleneğin devamı olarak 1956-1990 ve 1990dan günümüze uzanan bir tarihçe barındırıyor.
Türkiyenin önemli devlet yapıları, ilk büyük modern kapalı alışveriş merkezi, marina gibi yapıların yer aldığı ilk dönem ve gerek devlet gerekse özel sektör için projelendirilen çağdaş mimari örneklerinin oluşturduğu ikinci dönem olarak ayrılan ofisin tarihçesindeki bir diğer önemli adım ise 1995 yılında Melkan Gürsel Tabanlıoğlunun ofise dahil olması. Bu ortaklıkla birlikte, Türkiyenin ilk kurumsal tasarım ofisi olma yönünde ilerleyen Tabanlıoğlu Mimarlık, 1998 yılında ISO 9001 belgesi alarak kalite ve kurumsal organizasyonu şirketin ana politikaları olarak belirledi.
Bünyesindeki 55 mimar ve 15 idari personelle, BD World Architectureın 2005 yılının en iyi 200 listesinde 115. sırada yer alan Tabanlıoğlu Mimarlıkın kurucularından 1960 doğumlu Murat Tabanlıoğlu, mimarlık disiplinini devletin simgesi yapılarda yücelten ve bu yolla Büyük Projeler Mimarı ünvanını alan Dr. Hayati Tabanlıoğlunun oğlu olmasının avantajını mesleğinde tasarım yönetimi bilgisiyle kaynaştırabilmiş bir mimar.
Viyana Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu olan Tabanlıoğlu çok sayıda üniversitede davetli öğretim görevlisi olarak çalıştı. Şirketin dizayn yönetmeni olan Murat Tabanlıoğlu aynı zamanda istanbul Serbest Mimarlar Derneği, Uluslararası Alışveriş Merkezleri Birliği, Urban Land Institute ve Yapısal Çelik Derneği Üyesi.
Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, istanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunu. . Mimarlık mastırını Metropolitan Catalunya Politeknik Üniversitesinde yaptı. Büronun sosyal sorumluluk alanında söz sahibi olması adına önemli adımlar atan Melkan Tabanlıoğlu, istanbul Modernin de yönetim kurulu üyesi. Galataport, Doğan TV Center, istanbul Modern gibi projelerde imzası bulunan Melkan Gürsel Tabanlıoğlu, idari yönetmen olarak tüm şirket idaresi ve politikasından, iç mimari departmanından sorumlu olmasının yanısıra ofis içi diğer projelerin de danışmanlığını üstleniyor.
--spoiler--
Bir dedeye sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'
--spoiler--
-öncelikle 2 farklı dünya görüşüne sahipsinizdir.(gözlükten önce gözlükten sonra)
-gözlük taktığınız ve takmadığız zamanlar olarak 2 ye ayrılan 2 farklı imajınız vardır.
-gözlük kullanmadığınız çoğu zaman acaba tanıdıkmı diye mal mal bakıp sonra tanımadığınızı farkedersiniz. iyi yönüde selam vermek istemediklerinizi görmezden gelip 'aa senmiydin inanki tanıyamadım' diye sonradan kıvırabilirsiniz.
-birçok kişi gözünüze daha güzel gözükür, çünkü yüzünü net göremezsiniz, ayrıntılar yoktur pürüzsüzdür.
-derslerde hoca neden yazmıyorsun tahtadakileri diye bir soru yönelttiğinde ' göremiyorum' yanıtıyla yazmaktan da yırtabilirsiniz.
- uzağı görmek için gözlerinizi kıstığınızda, tuhaf bakışlara maruz kalabilirsiniz.
Söylenir ki, bir gün Cengiz Han, tüm hanlarını toplamış, sağ yanına da eşini oturtmuş;
Cengiz Han hanlarına:
Ben Hanlar Hanı Cengiz Han, hepinizin hanıyım, eşini göstererek:
Bu da benim HAN IM demiş.
işte erkeklerin eşim anlamına söyledikleri hanım kelimesi oradan geliyormuş; Ne kadar insanca değil mi? Kadının adı da var, yeri de, saygınlığı da, işte özlediğimiz Türk ailesi tablosu.
-Ademin de Havvanın da kaynanası olmadı.
-Adem de Havva da aldatılmaktan korkmadı.
-Havva hiçbir zaman kıyafetleri ile Adem'i çileden çıkarmadı.
-Havva kız arkadaşlarını toplayıp akşama kadar dedikodu yapmadı.
-Sevgililer gününü unutmaktan doğan kavgalar çıkmadı.
-Adem hiçbir zaman Havva'ya ''SEN DÜNYADA GÖRDÜĞÜM EN GÜZEL KADINSIN '' derken yalan söylemedi.
1999 yapımı Sam Raimi yönetmenliğinde dram, romantik, spor türünde çekilmiş bir film.
filmde geçen bir replik:
-Aşk bir mayın tarlası gibidir; bir adım atar ve parçalara dağılırsınız... Kendinizi toparlar sonra aptalca bir adım daha atarsınız... Sanırım bu insanın doğasında var; yalnız kalmaktansa parçalara dağılmayı tercih ediyoruz...
Sobanın borusunda bulunan çamaşır kurutma tellerine asılı olan okul önlüğünün kurumasını beklemişlerdir.
Kış sabahları bazen üşümekten yataktan çıkmayı istemeyen soba kokusunu seven üstünde kaynayan çaydanlığın sesini seven üstündeki kestanenin mandalina elma kabuklarının kokusunu tanıyan seven bahçede karda oynadıktan sonra üstüne ellerini tutup ısıtmayı seven sobalı odadan öteki odaların soğukluğu nedeniyle çıkmak istemeyen kömür kokusu odun kokusu çalı çırpı çıtırtısı ateş gürlemesi nedir bilen çocuklardır.
Yıllar sonra büyüdükten sonra kaloriferli veya kombili bir evde bilehalen "oturma odası"nın kapısını kapayan rahatsız bir insandır.
ilerleyen yıllarda kestaneye bayılan ama çocukluğundan hatırladığı tadı bulamayan bir büyük insan olacaktır.
Sobanın üzerine kolonya dökerek alev denemesi yapmış çocuktur.
Elbiselerinin bir köşesi kurutulurken yanmıştır.
her mevsim açık kapıları kapama hastalığına sahip olacak insanlardır.
Nohutun leblebiye dönüşünü soba üstünde görmüş çocuklardır.
Yün coraplarini sobaya dayayarak ayaklarini isitmistir bu cocuk.
Geceleyin atesin kırmızı ve sarı renklerinin dansını evin tavanında seyreden çocuktur.
Elinin kolunun bir kenarında muhtemelen nasıl olduğunu hatırlayamadığı yanık izleri olan çocuktur.
Sobanın kenarına pısıp dakikalarca ısınan sonra kosarak aynaya bakan ve kıpkırmızı yanakları görünce kendini begenen bundan zevk alan cocuktur.
Annesi evde yokken soba sönmesin diye sobaya tahta kömür taşımayı görev bilmiş çocuktur.
Gece lambasinin isigi yerine sobanin alevlerine bakarak uyuyan cocuktur.
Soba tütünce tırsmış çocuktur.
Sobanın üstüne mantar koyup tuzlayıp sonra afiyetle yiyen çocuktur.
Sobanin onunde mavi legen icinde banyo yapmis cocuktur.
bazen ask gider...
ve hayatta gider onun peşinden
terk edildiğin yerde öylece kalakalırsın
bir sabah uyanırsın ki gözünü açtığın ömür senin ömrün değildir
aynada tek parça görünen bedenin aslında lime limedir
nefes diye içine çektiğin ciğerlerinde parçalanmış aşkının cam
kırıklarıdır.
her sabah ölmeyip neden uyandığına lanet edersin
...bazen ask gider...
günler geçer ardindan ve aylar...
bazen de yilar...
bebekler büyür, insanlar yaslanir, insanlar ölür
esyalar eskir, evler yikilir, kurur agaçlar...
sokaklarin adi degisir...
acilar bellegin acimasizligina teslim olur...
sevilen unutur, seven yanar..
bazen ask gider...
ya da siz gittigini sanirsiniz...
