sol frame nin ntv muhabiri nin egemenliğinde olması sonucu, uludağ sözlük garibanları tarafından söylenen ağıt,yakarış,slogan her ne boksa.
son aldığımız verilere göre toplam entry sayısı 4111'e ulaşmıştır. toplam başlık sayısı ise 4647'ciktir. yani sadece 4647 tanecik başlık açmıştır. yetkililer, başlık sayısının artmasından korkuyorlar. (bkz: sözlük kapandı, hala başlık açıyor)
dostlukların her zamankinden çok akla geldiği, daha duygusal anların yaşandığı ve ne olursa olsun dostun hatırlandığı gecelerdir. böyle gecelerde dışarda gezmek insana müthiş bir haz verir. ayrıca çoğu hikayelerin de başı böyle başlar.
yağmur suları başımdan aşağı akarken, kaybettiğim gençliğim gözümün önünden bir film şeridi misali geçiyordu. ne güzeldi o günler! saf, temiz duygularımız vardı. el değmemiş, tertemiz... sonra ayağıma takılan taş dikkatimi dağıttı. hayallerden gerçeğe dönüş yaptım.
her gece oturduğum banka gidiyordum. gecelerim orda geçerdi. kader arkadaşlarım da beni bekliyor olmalıydı. hiçbir zaman bensiz kalmazlardı. 2-3 saat geciksem kapımda beni beklerlerdi.
artık varmak üzereydim. her gece oturduğum bank, evime 2 km uzaklıktaydı. oraya geldiğimde o bankı görebildim. engin denize, derin bakışlar atmaktaydı. fakat durun, bir saniye! o da kim? kim oturmuş benim evimin en güzel eşyasına?
yağan yağmurun sesi, sert adımlarımın öfkesiyle birleşiyordu. bense o yabancıya doğru yaklaştım. en sonunda yanına vardım. hiç sesimi çıkarmadan ona baktım. bu yabancı, bir bayandı. sarı saçları beline kadar uzanan, mavi gözleri etrafı aydınlatan, beni gördüğünde korkudan olsa gerek nefes alıp verişi hızlanan, dünya güzeli biriydi.
evet, korktuğum başıma gelmişti. arkadaşlarım bir yabancıyla dertleşiyordu artık. o beyaz tüyleri bile artık beni istemiyordu yanında. boncuk um diye sevdiğim o kedi, limon um dediğim o güvercin benden nefret edermişçesine bana bakıyordu ve o kadınla arkadaştılar.bu sahneye daha fazla dayanamadım, uzaklara doğru durmaksızın koşmaya başladım gözlerimdeki yaşlarla...
dostluk, yağmurlu sonbahar gecelerinde bir başkadır...
öncelikle entry i okumanıza gerek yok. direk ıyyyy, iğrenç butonuna basmanız yeterli.
entrym dikkatli okunursa hiç bir yerde n95 li kadın çarşaf giyemez diye bir şey söylemedim. bi düşünün bakalım, bi insan neden çarşaf giyer. düşündün mü, düşünemzsin çünkü şu an eksilemek için diğer entrylerimi arıyorsun.
bir insanın kaç yıl önce yasaklanmış çarşafı giymesindeki amaç ilgi çekmemek, erkeklerin ona bakışlarını engele çarptırmaktır, yoksa değil mi? hal böyleyken elinde son model telefonla daha fazla ilgi çektiğinin farkında değil midir o insan? madem allah a inanıyorsun, onun yasaklarına uyuyorsun; o zaman kendi devletinin yasalarına da uyacaksın. o halde kendini fazla dindar göstermek amacıyla giydiğin çarşafı çıkar, pardüse giy; ya da milyarlarca lira verdiğin telefon yerine bi düşük modelini al da 2 yetimin yüzünü güldür. ha amacın allah ın hoşnutluğunu kazanmak değilse telefondaki şarkının sesini biraz daha aç...
müslümansız dünyanın, dünyaya benzemeyeceğini anlayamayan islam düşmanlarının hayali. gerçekleşmesi ancak kıyametten önce olacaktır. o zaman kafirler hep beraber mutlu mesut kıyamet anını bekleyecekler. ya da kıyametten önce olacağını düşünsek, o zaman kim kime tecavüz eder, kim kimin kuyusunu kazar orası onlara kalmış. ayrıca unutmadan, bu tip şeyleri yapanları söyleyerek müslümanları kötülemek ne derece akıl kârıdır, düşünmek gerek... (bkz: hayallerde yaşıyor bazı kimseler)
kendisinin kolbastı oynadığını sanan halbuki alakası bile olmayan tiplerdir. bu insanlar her yerde bulunabilir. sadece zıplarlar ve kolbastı oynadık sanarlar.
hayır hayır bu ben değilim.
sagopa kajmer in en iyi parçalarından biri olan gölge haramileri nin etkileyici sözlerinden biri. şimdilerde siyasetçilere söylenebilecek en güzel söz.
liseye veya üniversiteye geçecek olan öğrencilerin katlandığı işkence çeşidi. çocukluklarını yeni bitirmiş genç insanlara böyle ağır bir sorumluluk verilir mi dedirtecek türdendir. yaşama böyle başlamak zor bir duygu gerçekten. bu kadar genç bir insanın tüm hayatını belirleyecek bir karar vermesi ne kadar mantıklı, orası milli eğitim e kalmış...
patates kızartamayan kadınlar, patatesi ya çok pişirir ya da az pişirir. insanın tüm yeme zevkini elinden alabilme potansiyeli vardır. hatta bu potansiyeli bazı anlarda kinetiğe çevirebilir. (bkz: patates yerken kusmak)
yaptığı tahminlerin doğru çıkması sonucunda kalp gözünün açıldığını sanan tiptir. bunlar genelde sahte alimlerin peşinden sürüklenirler. halbuki böyle insanlar doğru dürüst namaz bile kılmazlar. (bkz: cübbeli ahmet hoca)