Sokağa çıkma yasağı ile sayın bakana kurulan tezgahtır.
O gece oyun kuruldu. Sayın bakan kendisi söyledi talimatı sayın cumhurbaşkanı’ndan aldık diye.
Muhtelemen virüs meselesi çığrından çıktı ve yakar top suan Süleyman soylu’nun elinde kaldı.
Vaka istatiskleri artıkça “ sokağa çıkma yasağı” gecesi akla gelecek, getirilecek. Ve doğal olarak akla Süleyman soylu gelecek ve tek suçlu soylu olacak. Kimse başka suçlu aramayacak.
Saat 22.00 den itibaren başlamıştır. Vatana millete hayırlı olsun.
Evet gelen bilgiler üzerine edit: halkimiz bizi yine utandırmadı. Kutlamalar her ilde coşkuyla karşılandı. Birlik ve beraberliği ihtiyaç duyduğumuz su günlerde festivale katılan tüm vatandaşlara buradan teşekkürlerimi sunuyorum.
instagramda anlık olarak haber paylaşan bir oluşum. haber kaynakları hakkında birkaç tahminim var ama dünyada ve türkiye'de olan biten gelişmeleri en hızlı şekilde paylaşıyorlar.
paylaşımlardan az çok dünya görüşleri belli zaten.
Yaşlı bir amcanın etrafını 4 tane zabıta aracıyla çevirmişler.
Amca bir takım sebze filan satıyor. O kadar yaşlı ki kacma ihtimali yok zaten. Bu neyin egosu da adamı dört aracla cevirdiniz. Kimi yakaladınız bu kadar, amca uluslarasi kacakci mi? Beyaz isine mi girmiş?
Buz gibi havada kat kat giyinmiş üç bes kuruş kazanmaya çalışıyor.
Öyle mahcup duruyor ki amca, ne yaptım ben acaba bu kadar diyen bakışları var.
yasal olmayan bir is yapıyor belki vergisi algisini ödemiyor ama bu kadar kodomanin vergi kaçırdığı, rüşvetle is yaptığı sistemi dayıyı köşeye sıkıştırarak mi çözeceksiniz?
Hadi büyük bir et zincirine baskina gidin böyle. Yapamazsiniz iste. Dayi gibi mahcup değildir onlar. Gücü, parası yuksek sesten konusur.
Amk yerinde kanunsuz onlarca is yapalilir ama gözler garibana takilir.
Amcanin sanmıyorum ki haberi olsun kanunsuz bir is yaptığından.
Amcanin haberi yok mu var mi bilmem ama o zabitlara baya sovdum.
bu örgüt açıkça dogu medeniyetinin tüm tarihi, mirasını, kültürünü yok etmekte. yakmadıkları kütüphane, yıkmadıkları müze, havaya ucurmadıkları türbe kalmadı. sadece orta dogu veya dogu kültürünü değil dünya mirası denebilcek eseleri dahi yok ediyolar. böyle giderse 5 yıl sonra ne medeiyetten ne tarihten bahsedebileceğiz.
bundan yaklaşık 70 yıl önce yani ikinci dünya savaşı sırasında hitler avrupanın büyük bir kısmını ele gecirdiği yıllarda avrupa da ne kadar sanat eseri varsa naziler tarafından toplanmaya başlandı. bilidiği gibi adolf tam bir sanat tutkunu. kendi yaptıgı yaglı boya tabloları dahi var. ama eserleri toplamasının nedeni sanat hayranlıgı, veya savaş sırasında eselerler zarar görmesini engellemek değil. sadece kendi ari ırkını için oluşturacağı kültür. kuracagı medeniyette sadece büyük alman imparatorlugu tarihi ve medeniyeti olmalıydı. ve bunun için de 1000 yılık avrupa medeniyetinin varlığını simgeleyen yani avrupa medeneyetini kanıtı olan eserlere yer yoktu. bunun için de avrupa kıtasında ne kadar tarihi eser var hepsini toplatmaya başladı. en büyük hayali dogdugu yer olan linz kasabasını müze kent yapmak adına sağ kolu reichsmarschall hermann göring sanat eserlerinin toplanmasıyla görevlendirdi. yani hitleri resmen 1000 yıllık avrupa medeniyetine son vermek istiyordu(!)
peki amerika ne yaptı. bize ne avrupadan, medeniyetten demedi. müze yöneticileri, mimarlar ve sanat tarihçileri gibi alanlardan gelmiş askerlikle hiç alakası olmayan yedi tane adamı bu eserleri korumak için savaşın ortasına gönderdi. hatta bu olay george clooney yönetmenliğinde filme bile cevrildi . (bkz: the monuments men) bu sayede 6 milyon eser kurtarılmıştır. ve hiçbir eseri amerikaya kaçırmamışlardır. mesela ruslar da aynı şeyi yaptı ama felsefesi dünya mirasını kurtarmka filan değildi. topladıgı eserleri savaş sırasında kaybettiği maddiyatın diyeti olarak almaktı. ganimet yani.
bakın tarihi eseler her daim korunmalı.
korunmalı ki gelecek nesillere bak bizim atalarımız buradan geldi. biz bunları yaptık diyebilelim. bizim kökenlerimiz budur diyebilelim. büyük bir medeniyet oldugunu nasıl anlatırsın başka. 2 yıl öncesine ait bir fişi bile görünce bir yaşanmışlık hissi oluyor insanda. sen yaşanmışlığını koruyamazsan medeniyetten söz edemezsin.
üç gün önce musul kütüphanesini yaktılar . 1000 e yakın el yazması yandı. asurlulara ait heykeller yıkıldı. bak asurlular bu. kaç bin yıllık mediniyet. üç beş tane terörist gelmiş senin ata yadigarı eserlerini, türbelerini, kiliselerini, müzelerini,kütüpahenlerini yakıp yıkıyor. bizde ne yazık ki ava aval izliyoruz .70 yıl önce 7 tane adam cehenneme dönmüş avrupa da ölüm makinası kocaman alman ordusuna karşısında 6 milyon eseri kurtarmayı başarmışken, biz yanı başımızda ki ata yadigarlarını üç beş ite çakala karşı korumaktan aciziz. adamların kemikleri titriyor resmen. yazıklar olsun bize
mesela bakkaldan 90 kurusa birşey aldiniz ve 1 lira para verdiniz.
mahallemizin esnafı, gururu bakkal amca da size 10 kurus verecek. ama kasada 10 kurus yok.
herkesin de bildiği gibi bir adet sakiz verecektir.
iste mantik hatasi burada basliyor.
bakkal bize 10 kurus niyetine sakizi veriyor ama o sakizin bakkala maliyeti 5 kurus filan. bakkal amca toptancı dan maliyeti 5 kurusa aldigi sakizi direk bize veriyor.
yani siz 90 kuruşluk bir urun alip 1 lira verdiginizde bakkal size 95 kurus vermis oluyor. yani bakkal size para üstü verirken de kar ediyor.
sakizi satıyor kisacasi.
bu durumda bakkaldan iki sakiz isteme hakimiz doğuyor.
biz bakkala 10 kuruş para gerektiğinde bir sakiz versek nasil bir durum olur acaba.
tipki bize verilen sakiz gibi olur.
bakkal kabul etmez ama 5 kurus maliyeti sakizi 10 kurusa almis olacak.
sakiz bize verilirken maliyeti 10 kurus.
ama bakkala gelirken 5 kurus.
pratikte bize giren cikan yok ama garip bir iste.
öğrenci kafası ne yapalım.
Avustralyalı yazar hannah kent in ilk romanı yapı kredi yayınları'ndan yayınlanmış, güzel bir hikayesi var gibi.
Hikaye gerçekmiş. Yakinda filmi çekiliyormuş.
(bkz: agnes magnusdottir)
1828 mart'ında, izlanda nin kuzeyinde bir çiftlikte iki erkek vahşice öldürülür. Cinayetlerden suçlu bulunan ve idama mahkum edilen agnes, infaz gününe kadar tutulacağı çiftliğin sahiplerinin gözünde bir şeytandır... Ölümüne dek ona rehberlik etmekle görevlendirilen rahip toti, bu yapayanliz kadının öyküsünü dinlerken, olaylara farklı bakisimizin gerçekliği nasil kökünden değiştirebileceğini görecektir. izlanda da idam edilen son kisi olan agnes magnusdottir in yirmi dilde okunan gerçek hikayesi.
erikli, hayat, nestle gibi markaları görünce acaba ne icecez diye sordurtan rapordur.
şöyle bi iyi niyet olabilir bu incelemler yanlış değilse satış noktalarından rapor edilmiştir. Yani her satış noktası aynı kalite de sularını koruyamayabilrir.
Ki zaten aynı marka bir su, bir ilde kiri iken diğer ilde temiz oluyor.
o değilde Allahın suyunu bile rahatça içimiyoruz.