Ramiz dayının gençliğini oynayan çocuk,güzel insan Ufuk Bayraktar'ın her sahnesi beni benden alıyor resmen.Bu ne oyunculuk,bu ne karizmatik kişiliktir.Bu çocuğu keşfeden Zeki Demirkubuz'a sevgilerimi sunuyorum.
uzun zaman sonra bugün birkaç saatliğine iş için gittiğim,mutluluk sarhoşu olduğum şehir.insan bu şehirde yaşadığında kendini ölümsüz hissediyor adeta,bir gün mutlaka tekrar döneceğim..
sık sık kapınızı çalıp sizi saatlerce kapı da muhabbete zorlayan,içeri girsene tekliflerinizi reddetip aynı zamanda
da gitmeden muhabbeti sürdüren tiplerdir.
tarrega'nın alhambra sarayına yaptığı bir bestedir,adam bir saraya bu besteyi yapmış ya.
tremola ları aşmıştır,insanın ruhuna kurşun gibi saplanır.
parçayı en iyi yorumlayan jim greeninger'dir.
uzun yıllar önce okuduğum fransız yazar stendhal ın parma manastırı ile birlikte en etkiliyeci romanı.romanın kahramanı julien,iç dünyasında ihtiraslarla dolu ve yükselmek isteyen,aslında stendhal ın tasvir ettiği gibi zeki olmaktan çok,hırsları ve bazı konulara düşkünlüğü ile önce çıkan hayalperest bir gençtir.
fakir bir aileden gelen julien bir nevi içinden çıktığı kabuğu beğenmeyen ,kendisi gibi insanları da küçük gören bir yapıya sahiptir.sıkı bir napoleon hayranı olmasına karşın şartlar gereği bunu dillendirmekten kaçınır.
oturdukları yerdeki belediye başkanın çocuklarına din dersi vermeye başladıktan sonra belediye başkanının kendisinden on yaş büyük eşi bayan de renel la aralarında tutku dolu bir aşk yeşermeye başlar.
fakat bu aşkı stendhal o kadar güzel anlatmıştır ki , kahramanlar birbirlerine salya sümük aşk yaşamazlar.kendi içlerinde konuştururlar sürekli aşklarını bu uzunca bir süre romanda bu şekilde devam eder işte beni en çok etkileyen kısım budur romanda.
kitabın kapağını açıp ilk sayfayı okumaya başladığınız andan itibaren o aşkın kokusu burnunuza yemyeşil çimen kokusu gibi yerleşir.
bundan gayrısı fransanın napoleon sonrası röntgeni gibidir.
ve hala kafamda julien i zayıf bebek yüzlü siyah bir paltonun içinde soğuktan titremiş bir şekilde tasvir ederim.