içinde bir benim olmadığım yerdir. Bir kızın kaç tane çantası varsa, hepsinin içi doludur. Çünkü ilk çantaya bir şeyler doldurulur, ertesi gün ikinci çantaya geçildiğinde ilk çantanın içinden sadede o gün lazım olan malzemeler ikinci çantaya aktarılır, aynı şekilde üçüncüye geçildiğinde de aynı işlem ikinci ve üçüncü çantalar arasında yapılır; hatta bazı durumlarda birinci ve ikinci çantadaki eşyaların karışımından oluşan bir üçüncü çanta bile hazırlanabilir. işte böyle karışıktır kadınların çantaları.
eğer sınıf annesi sizin annenizse, sizin annenize "anne" diye seslenen gerizekalı sınıf arkadaşlarınıza "o benim annem, senin değil!" diye kafa göz dalabilmenize sebep olan müessesedir*.
Anneye -başka şehirlerde oturulduğundan kolayca iletişim kurabilelim diye- msne girmeyi bin defa göstermek, yetmedi unutmasın diye her bir stepi tek tek yazmak; ama çocuğun kendi oturduğu şehre döndükten sonra "anne hadi msni aç konuşalım" demesinin ardından, annenin bir türlü becerememesi üzerine 47 dk 23 sn telefonda tarif etmek, sonuç olarak ise msnde konuşamamaktır*.
9 yaşımdayken, Doğuş'un ilk popüler olduğu yıllardı*. izmit'te Doğuş apt.de oturuyorduk. Kıro komşu çocukları - valla yaşları benden büyüktü- toplanıp stadyumdaki Doğuş konserine gideceklerdi. Ben de tutturdum illa beni de götürün diye*.Bunlar da zorla annemden izin aldılar beni götürebilmek için.
Stadyuma gittik,sonra arkada arbede çıktı, kavgaya dönüştü, biri beni sırtımdan çekti, kendimi kavganın ortasında buldum! Sandalyeler yerlerinden söküldü, fırlatıldı vs. Akşam eve morluklar içinde döndüm..Evet şu an çok utanıyorum ama 9 yaşımdayken Doğuş konserine gidip, kavgaya karışmışlığım, dayak yemişliğim var. Doğuş apt.den Doğuş'a sevgilerle (!)
Bir an önce kullanmak istemenin heyecanıyla el frenini tam indirmeden arabayı çalıştırmaktır. Akabinde balataları yakmak, burnunuza gelen yanık kokusunu anlamamak, taa ki yolunuzu "arkadan dumanlar çıkıyor, durun!" diye biri kesene kadar seyahatinize devam etmektir.
Arabayı ilk aldığınız gün "iyi günlerde kullanın, yine bekleriz" diyen servis elemanlarını, sözlerini bu kadar kısa zamanda tuttup aracı ikinci gününde servise götürdüğünüz için bir dumur diyarından diğer dumur diyarına sürüklemektir.
Candır.. Bir insan evladının öğrenciliğini geçirebileceği en nefis yerdir. Küçücüktür bi kere.. Canınız mı sıkıldı? Yalnız mısınız? Çıkın bir adalara, muhakkak oturabileceğiniz 3-5 tanıdık masa bulursunuz. izmir Belediye Gazinosu'ndan bilmem kaçıncı seferdir bahseden Bomanti ismail'i ile, Sıcacık'taki gözlemesiyle, 6:45'teki, Del mundodaki eğlencesiyle özlenilendir.
Mezun olurken göz yaşlarıyla ayrılırsınız, ama bilirsiniz ki döneceksinizdir, onsuz yapamayacaksınızdır. Nitekim her boş anınızda da kaparsınız çantanızı, düşersiniz yollarına.. Ama bu sefer içinizde bir burukluk olur, zaman geçse de, her şey ne kadar yabancılaşmış gibi gelse de aslında bir o kadar sıcaktır hala, işte budur sizin de canınızı yakan..
Aşırı detaycı burçtur. Kimsenin aklına gelmeyecek bir şeyi bile ne yapıp edip, bulup buluşturur kafaya takar, sonra bi güzel aklından senaryo yazmaya başlar. Genelde pessimist eğilim içinde olduğundan kendi kendinin keyfini yerindeyse de kaçırır.
işkoliktir. Her şeyi mükemmel yapmak zorundadır. Sorumluluk sahibidir. Mantıkla hareket eder. Eğer mantıksızca saçmalıyorsa ya çok sarhoştur, ya da onun gibi bir hal içindedir. Öyle ki verdiği kararın ileride kendisini çok üzeceğini bilse de, o öyle olmalıdır ve öyle olur.
inatçıdır, dediğim dediktir. insanları evet eleştirir ama sanılanın aksine aslında en çok en acımasızca da kendini eleştirir. Örneğin biriyle arası bozuluyorsa ilk önce hatayı kendinde arar.
Arkadaşlığa dostluğa çok önem verir. insanlara değer verir. Aslında çok fedakardır, sevdikleri için elinden gelenin bile fazlasını yapmaya çalışır; ama iyi niyetinin suistimal edildiğini anlarsa bir kalemde de silebilir. Ama kinci değildir.
Kişisinden kişisine değişir ama aslında ilişkide çok da "cepte" denecek kişi değildir. Sevdiğine bağlıdır,sadıktır ama normal arkadaşlarına yaptığı gibi sevdiği insanın hatasını gördüğünde ne kadar sevse de onu da silebilir. ilgiye çok düşkündür. Sevdiği insanın ilgisinin azalması da köprüleri yakmasının büyük nedenidir.
Ailesine çok bağlıdır. Merhametlidir. Biraz dengesizdir. ilk bakışta mesafeli ve soğuk görünebilir ama ilerleyen zamanlarda sizi kafa dengi buluyorsa çok eğlenceli biri haline dönüşebilir. Fesat değildir, hile hurdaya pek aklı basmaz.
Garanticidir. işte de aşkta da hep garantide olsun ister. Belirsizlik en nefret ettiği şeydir. Sabırsızdır: Her şey hemen olmalıdır, hemen! Köklü değişikliklerden, düzeninin bozulmasından hoşlanmaz. Ne zaman ne yapacağını bilmelidir. O şekilde kendini güvende hisseder.
Sanılanın aksine hiç de cimri değildir. Paylaşımı sever. Süse çok düşkündür. Özellikle o konuda parayı har vurup harman savurabilir.
Özgüvenleri yerindedir, kendilerini severler. Başarısızlık ve yanlış anlaşılma en büyük korkularıdır.
karikatürlerinden etkilenilmesi tehlikeli insandır. Öyle ki iş başvuruma cevap vermeyen işverenleri "Beni neden aramadınız? Başınıza bir şey geldi diye çok endişelendim" diye aramayı zaman zaman gerçekten düşünüyorum.
Ortam sisli, karanlık ve tenha, gece vakti.
Bir telaş içinde birini arıyorum, ileride dikenli teller var, onun önünde de bir sokak köpeği*
Gidiyorum ve köpeğe Orhan Gencebay'ın evinin nerde olduğunu soruyorum*
Köpek de iki ayağının üzerinde kalkıp, ön patileriyle bana yol tarif etmeye başlıyor.
Kimse beni sevmiyor diye bunalıma giren ergen bir kızın, kendini tribe sokup bütün arkadaşlarına cep telefonundan çağrı atması;
çağrısına kimse cevap vermeyince de üzülüp intihar etmesi.
Olay yerine gelen polislerin yaptığı incelemede kızın telefon numarasının gizli numara olduğunun saptanması..
çocukluğuma inseler karşılarına çıkacak tek şey bu olabilir gerçekten!
annem, bazen dışarı çıkması gerektiğinde beni babaneme bırakırdı, babanem de hemen beni uykum olmasa da uyutmaya çalışırdı. uyumayınca da "çabuk uyu, karnı bez burnu peçe gelip seni yiyecek yoksa" derdi. ben de onun gelmesni beklerdim. yarım saate kadar uyumazsam içerden simsiyah irice bir şey "karnı bez burnu peçeee" diye korkunç bi şekilde uğulduyarak gelirdi, ben de korkudan iyice uyuyamazdım ama yine de gözümü kapatırdım.
Karnı bez burnu peçenin halam* olduğunu yıllar sonra öğrendiğimde ikisinden de nefret ettim!
evet böyle de psikopat babanem ve halam vardı, korkudan anneme söylemeyip, annemin her dışarı çıktığında beni onlara bırakması da cabasıydı!
* 2 buçuk milyon tirajı olan kataloğu, fiyat kartuşunun bin defa kontrol edilmesine rağmen yanlış baskıya göndermek, katalog basıldıktan sonra aslında 50 liralık çay makinesinin 500 lira olarak basıldığını görmek ve şirketi 500.000 lira zarara uğratmak