son yılların en komik klibine sahip olan şarkı. çok efsane sahneler barındırıyor klip. bebek kahramanımızın parkta bir kız bebekle karşılıklı bakışırkenki tavırları bildiğin yarmaktadır.
link koyma özürlü oldum lan. youtube'a i was drunk yazınca görürsünüz klibi. üstten 2.falan olması gerek.
osman beyler varken bi bok yapamayız denilerek kurulmaktan vazgeçilen bir beylik. seslendirme, futbol ve tiyatro konusunda çok usta oldukları bilinen bir gerçektir.
federasyon tarafından son zamanlarda iyice saçma bir hal almaya başlamış zorunluluk.
evet efendim, eksi yağmuruna mı tutulurum bilmiyorum ama ben hayatımda adını ilk kez duyduğum birisi için 1 dakikalık sessizliğe ve kasvete bürünmek zorunda değilim. ben türkiye spor yazarları derneği eski başkanvekilinin babası gibi çok alakasız kişilerin ölümüne tabiki saygı duyarım ancak bunu maç öncesi stadyumda 1 dakika boyunca sap gibi durarak göstermek bana çok samimi gelmiyor.
şehitler için saygı duruşu yapılır, türk futboluna çok büyük emeği geçmiş bir insan için saygı duruşu yapılır, bir doğal afette yitirilen insanlar için saygı duruşu yapılır, alkolden en büyük kafayı yaşayan adam bile susar 1 dakika bekler. ancak alakasız bir insanın saygı duruşunda o adam sessiz durmazsa ben ona "ayıp ulan ayıp" diyemem.
keza biz her pazartesi ve cuma okulda istiklal marşı'nı okuya okuya bir süre sonra marş okunurken bile saygıdan ödün veren insanlar olarak her saygı duruşunda sessiz sedasız ayakta durmayı da beceremeyiz. bunu bile bile neredeyse her hafta saygı duruşu yapılmasıyla oluşan doğal gürültü de "ulan bi saygı duruşunu beceremiyoruz" etiketine sebep oluyor.
yapmayın abicim her ölen insana saygı duruşu. cidden samimi olmuyor. ve yıllar boyunca o saygı duruşunda bir kesim gürültü yapacak, bir kesim onları ıslıklayacak, başka bir kesim tezahurata başlayacak, ve 30 saniye sonra o saygı duruşu sona erecek. yemişim öyle saygı duruşunu.
ikea'da mavi kutusunda satılan zencefilli tarçınlı inanılmaz güzel bir isveç bisküvisi. insanın kahve eşliğinde yedikçe yiyesi gelir, kutu bittikçe ikea'ya koşma isteği uyandırır.
yer verdiğiniz kişiyi amansız bir vicdan azabına sürükleyecek yürüme eylemidir. zorla yer isteyen kişilere karşı yapılırsa daha da etkili olabilir bu eylem.
kişiyi dersten belki de okuldan soğutacak bir olaydır. diğer ballı herif "budur" yazıp 100 alınca her şey laylaylom, ama ben tüm yargıları değerlendirip neticesinde "risk" kelimesinin anlamını çıkartıyorum ama bana 0. neden? çünkü "budur" yazıp boş kağıt verecek kadar şekilci bir adam değilim. bırak hocam allasen.
futbolun ve voleybolun bir numaraları isimlerinin genlerini taşıyacak çocuktur. gerçi anne ve babası arasındaki 40 cm'lik boy farkına bakarsak enteresan bir şekli şemali olacaktır ama yetenek konusunda bir farklı olacağı gerçektir.
sözlükteki kısa zamanıma bağlı olarak yaptığım bir gözlem ürünüdür. efendim, malumunuz futbol ülkemizde sevilen bir spor dalıdır. bu sebeple futbol hakkında bilgi sahibi olan, fikir yürütmeyi seven, bundan çekinmeyen vatandaşlarımızın sayısı çok fazladır. ancak ne var ki internet olgusunun yaygınlaşmasıyla birlikte bilgi sahibi olmayan bireyler de bu konuda fikir yürütmeyi kendi egolarının bir emri olarak görmeye başladı. ne biliyim, yazıp yazıp etraflarına "aa bak lan takımını çok seviyor bu" dedirtmeyi mi istiyorlar nedir.
derbi maçlarından 1 hafta önce ve 1 hafta sonrasını kapsayan 2 haftalık süre; sözlükte futbol seviyesi maalesef yerlerdedir. fenerbahçeli gelir 6-0 koyduk der, galatasaraylı gelir 7-0'ı unutmayın ulan der, beşiktaşlı gelir nasıl koydu koray der, uzar gider bu. hele hele mesajların içine resim, video gibi alternatif ögeler de girerse eyvah. paylaşılan videolar, resimler bir anda insanı, zihinleri körelmiş üyelerin de mevcut olduğu* taraftar sitelerinin herhangi birisinde yer aldığını düşündürmeye başlar.
avrupa kupası maçlarının olmadığı haftaiçinde yer alan 5 günlük süre; eh işte dediğimiz bir süreçtir. pazartesi günleri genelde haftasonunda geride bıraktığımız lig maçlarının ışığında geçer. salı, çarşamba, perşembe günlerinde pek hareket olmaz. eğer ülke futboluna dair önemli bir haber varsa genelde ona yoğunlaşılır. ne bileyim, bir yöneticinin, futbolcunun açıklamaları bu günlere hareket katar. cuma günü gariptir. o gün lig maçı varsa genel olarak saat 7'den sonra maçla ilgili görüşler yazılmaya başlar. öğle saatlerinde haftasonunun gelişinin verdiği rehavetle birlikte ufak bir saçmalama seansı yaşanır.
avrupa kupası maçlarını kapsayan; salı, çarşamba, perşembe'den oluşan 3 günlük süre; fena değildir. bu 3 günlük süreçte bir türk takımının maçı yoksa daha bir güzeldir. anlamsız "0 puan çekmek", "tromso" tartışmalarına rastlanmaz. maçlar heyecanla takip edilir, akıllıca yorumlar birbirini kovalar. gece büyük bir huzurla tamamlanır, uykuya geçilir. tabi bu süreçte genel olarak messi'yi, xavi'yi falan överken ülkemizde forma giyen bazı oyuncular da hor görülür malum kesimce. genel olarak bu oyuncular; sabri, selçuk, guiza, ibrahim üzülmez, mustafa sarp falan olmaktadır. bu hor görme seansı da 1 saat falan sürdükten sonra sona erer. tanrıya teşekkür edilir.
cumartesi ve pazar sabahları; seviyenin zirvede olduğu, bilgilendirici, öğretici yorumların yer aldığı süpersonik bir zaman dilimidir. malum kesim uykuda olduğundan mıdır, üniversite hazırlıkları için dershanede olduğundan mıdır genel olarak sağlıklı yorumlara rastlanır. avrupa ligleri hakkında mantıklı görüşler, akşamki avrupa liginden maçlar için açılan başlıklarda yer alan etkili yorumlar bir anda sözlüğü futbol konusunda okunabilir bir platform yapar. öyle ki haftasonları kahvaltıdan sonra içilen keyif çayı genel olarak sözlük başında futbol temalı yazılar okunurken yapılır. en başta dediğim gibi sözlüğün fazla eskisi olmadığım için bu zaman dilimindeki yazarların tamamının adını net hatırlayamıyorum. ilk aklıma gelen "der meister" sadece. zamanla diğer yazarların da isimleri zihinlerde kalacaktır kuşkusuz.
cumartesi ve pazar akşamları; gerginlik üst düzeydedir. fenerbahçe, galatasaray, beşiktaş'tan en az 1 tanesinin ligde yenilmesiyle birlikte malum kesim uyanır, ayaklanır ve kusmaya başlar. sizler aklı selim yorumlar yazmanıza rağmen tuttuğunuz takımı sevmeyen yazarlar tarafından eksi yağmuruna tutulursunuz falan filan. zaten genelde mesajınızı dikkatle okumazlar, mesajın içeriğinde tuttuğunuz takımı belirttiğiniz o cümleyi ararlar.
bir gözlemin daha sonuna gelirken stuttgart'a bundesliga'da başarılar diler, rooney'e gol krallığı yarışında bol şans dilerim.
dünyanın en sağlam geçinen adamını dahi 5 saniyeliğine bile olsa gerginliğe mahkum bırakan, sesinin "al lan şunu al şunu" diyerek çatallaşmasına yol açan, hayattaki en gerginlik verici cümlelerinden birisidir. bu cümlenin akabinde şunlar da yer alırsa işte sıçtığınızın resmidir;
stuttgart'ın trasch ve marica'nın golleriyle deplasmanda 2-1 gömerttiği maçtır. bayern'in tek sayısı ise olic'ten geldi. bu sonuçla birlikte stuttgart, barcelona deplasmanındaki yenilgiden sonra kamuoyunun gözünde oluşan ezik takım yaftasını * bir anda ayaklar altına almıştır. hepinizin taşaklarını yiyim canlarım benim.
bir zamanların ünlü ismi popstar bayhan'ın şarkı söylerkenki malum hal ve hareketlerini gerek ayna karşısında, gerekse arkadaşların önünde bir kere de olsa taklit etme faaliyetinin her insanın yapmış olma durumudur. ancak hala neden bu taklit yapılmaya devam ediliyor anlamış değilim.
ulan güzelim seninle olmak var ya şarkısından neredeyse ülke olarak soğuduk farkında değiliz. geçen gün 4 kişilik bir arkadaş grubuyla evde otururken televizyonda bu şarkının klibi çıkageldi. "ulan güzel şarkı ya" dediğim anda bir baktım arkadaşlardan bir tanesi ayağa kalkmış. daha noluyor demeye kalmadan sağ kolunu vücuduna 90 derece dik olacak bir şekilde kaldırdı, baş ve işaret parmaklarını "para" anlamına gelecek şekilde birbirine sürtmeye başladı, gözlerini de kıstı hafif ve ölümcül vuruşu yaptı; "öyllee eraağda biii esme beeaşşıııım dönüyoooaaar.."
yahu komik falan değil. vallahi değil. orda da yalandan "eheh" dedim. "güzelim şarkının içine böyle böyle sıçtınız işte. komik mi atalay bu yaptığın hareket? artık sıkılmadınız mı? ulan kaç yıl geçti üstünden hala bayhan taklidi yapıyorsunuz, te yazıklar olsun size mınakym" demek istedim ama olmadı. cümleyi kuramadım o an içimden. "eheh"le geçiştirdim.
sevgili dostlar. hayatımızın bir döneminde hepimiz bu taklidi yaptık. itirazı olan var mı bilmiyorum. en azından merak edip tek başına ayna karşısında yapanlar da oldu. ama yeter. artık bırakalım bu sululukları. biraz ciddiyet ulan.
meraklısına; ben bayhan taklidini yaparken "oynama şıkıdım şıkıdım" şarkısını mırıldanmıştım. dur lan gene yapıcam.
şampiyonlar ligi 2.tur rövanş maçı. ilk maç almanya'da 1-1 bitti ve doğal olarak "barcelona tur için deplasmandan avantajlı bir skorla evine döndü" *
maç star'dan canlı yayınlanacak.
yazarın ilk maçla alakalı görüşü; (#7412534) *
rövanş için bir şeyler demek gerekirse favori allahın emri olarak barcelona tabi. özellikle valencia maçında izlediğimiz messi gerçekten tek başına bile oynasa turu alabilir gibi. schalke maçında gördüğümüz kadarıyla da stuttgartlıların aklı bu maçtaydı. özellikle yedikleri 2.golde yaptıkları hata gerçekten açıklanabilir bir durum değil. nou camp'da bu tarz cesaretli işlere pek girişmezler zaten. olabildiğince defansif oynayıp cacau ile falan kontra kovalarlar. az da olsa var olan tur şanslarını yaşatmak için maça pogrebnyak ile başlamamaları gerekiyor. umarım başlamazlar da maç sonunda evin içinde hayvanlar gibi sevinmek için gerekli olan çeyrek final vizesi elimizde olur.
gramophonedzienin über bir şarkısıdır. sözleri de şöyle oluyor;
you had plenty money, 1922
you let other women make a fool of you
why dont you do right, like some other men do?
get out of here and get me some money too
youre sittin there and wonderin what its all about
you aint got no money, they will put you out
why dont you do right, like some other men do?
get out of here and get me some money too
if you had prepared twenty years ago
you wouldnt be a-wanderin from door to door
why dont you do right, like some other men do?
get out of here and get me some money too
i fell for your jivin and i took you in
now all you got to offer mes a drink of gin
why dont you do right, like some other men do?
get out of here and get me some money too
why dont you do right, like some other men do?
like some other men do
schalke de bu maçı aldığı takdirde maç fazlasıyla birlikte liderliğe oturacak. ancak stuttgart'ın yakaladığı müthiş form da düşünülürse pek kolay bir maç olmayacak gibi schalke açısından.
gece vakti dinlendiğinde bünyeyi ters düz eden, en mutlu insanı bile yerine oturtup düşüncelere mahkum eden aşmış bir songs:ohia şarkısı.
sözleri şu şekilde olmakta;
out of the ruins
blood grown heavy from his past
his wings stripped by thunder
but those storms keep coming back
singing birds in sickness
sing the same blues songs
when they fell out of the emptiness
they must have brought along
space's loneliness
space's loneliness
gotten so good at hiding it
even he does not admit it
that glittering flash in his eyes
makes it look like he might be alright
if the blues are you hunter
then you will come face to face
with that darkness and desolation
and the endless depression
but you are not helpless
and you are not helpless
try to beat it
try to beat it
and live through space's loneliness
and live through space's loneliness
you are not helpless
you are not helpless
i'll help you to try to beat it
internette sağda solda gözümüze takılan "20 barfiks çektir ödülü kazan" temalı mini reklamlarda adamı 19'a getirince rahat bırakmak eylemidir. 20.barfikste ortaya çıkan yeni pencere de bu şekilde engellenmiş olur. kısa süreli bir zevk alınarak hayata devam edilir.
5 tane adam vurma amaçlı oyunlarda 4.adamı vurunca oyunu sonlandırmak da buna benzer bir durumdur.
takımın minimum üst üste 6 pas yapmasının ardından atılan golden sonra söylenmesinde bir sorun yoktur. hele paslaşmalardan 1 2 tanesi de ara pasından oluşuyorsa gümbür gümbür bağırarak söylenebilir. nerden mi biliyorum?
kadıköy'de bulunan şirin ötesi bir cafedir. kadıköy'deki mephisto'nun sokağından girince sağ tarafta kalmaktadır. yanında penguen kitabevi, tchibo falan da vardır. ancak mekanın kötü yanlarından bahsetmek gerekirse, girilen binanın en üst katındadır ve merdivenleriyle insanı yormaktadır. diğer özellik olarak ise ufak bir mekandır. ancak bunun tek olumsuz yanı, yer bulamama gibi durumlara yol açabilmesidir yoksa ortamı daha bir sıcak yapmaktadır kendisi.
balkon tarafında harika bir deniz manzarası izlenebilir. çalışanları sıcaktır. içtiğiniz içecek bitince direk "başka bir şey alır mısınız?" demezler. hatta hiçbir şey demezler. gayet rahat rahat takılabilirsiniz. menüsü ucuz değildir. ancak çok pahalı da değildir.
4 kat merdiven çıkmaya gayet değecek bir mekandır.
eskiden pro evolution soccer oyununda yüklenen yeni yamalar olmuş mu acaba diye heyecanlanan kişi sürekli enter'a basarak hemen herhangi bir maça gitmeyi ister. bu da genelde avusturya ve avusturya milli takımları arasında oynanan mücadeledir. maça başlanır, 3 dakika sonra yamanın nasıl olduğu görüldükten sonra oyundan çıkılır.
en azından 2005 oyununda falan böyleydi. sonra olay değişmiş olabilir. ayrıca bunun bir dönem fifa serisindeki karşılığı ise arsenal arsenal maçıdır.
dikkat çeken bir vukudur. tabi ki istisnaları olabilir ancak herhangi bir filmde oyuncu kişisi dişlerini fırçaladığı sırada (macunu da ekleyerek) ağzından hiç köpük çıkışı falan gözükmez. baya boş boş fırçalar ve tükürür. ağzı çalkalamak da pek rastlanmaz. nasıl iş lan bu?
içerisinde futbol izleyen insanlar barındıran bir diziyse kaçınılmaz bir durumdur. illaki dizideki topluluk maç izleyecekse o maç derbi maç olur. oturup bir kayserispor-bursaspor maçı izlemezler. fenerbahçe-galatasaray maçı olur o.
yalancı romantik dizisini ele alalım. ben bu diziye ne zaman baksam ahmet kişisi* bir derbi izleyip duruyor. ulan ne güzel bir ligdir o öyle sürekli fenerbahçe-galatasaray maçı oluyor.
he bir de dizilerde maç izleyen kitlenin maç izleme şekli vardır ki o da ayrı bir konudur. her pas iniestavari bir şekilde adrese teslim olsun, çekilen her şut ağları delsin isterler. ibneler.
facebook'ta birisinin paylaştığı videoda gördüğüm ilginç olay. saat tam 09:05'te tüm araçlar boğaz köprüsü üzerinde durmuş, şoförler araçlarından inip saygı duruşunda bulunuyorlar. o sırada ise çok kısa bir süreliğine de olsa kulaklara ogs'den kaçak geçişten sonra çalan "vikvikvik" sesi geliyor. duran trafikten yararlanıp son hızla ogs'den kaçak geçen bir vatandaşın işi midir bilinmez.
stad tıklım tıklımdır.taraftarlar ateşli bir şekilde santrayı bekler.hakemin düdüğü ile taraftarlar 3lü,omuz omuza gibi maç başındaki coşkuyu tercüme eden tezahuratlarla desteğe başlar.bu arada ev sahibi takım rakip yarı sahaya gelince gaza gelen bir futbolcu uzak yakın farketmeksizin rakip kaleyi yoklar. top 10 metre farkla auta da gitse,kaleci topu tutsa da taraftar bu güzel başlangıç için futbolcuyu alkışlar. işte futbolcu bunu bilir. "lan daha ilk saniyeden laf etmezler şut çekmeme" diye düşünür. bu şekilde gaza gelmiş taraftarını da bir nebze daha coşturur. zeki adamdır vesselam.
bunun aklımda kalmış en belirgin örneği,22 Mayıs 2005'te Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı 1-0 yendiği maçın başında açık tribünün tepesine doğru şut çekmesine rağmen alkış alan selçuk şahindir.