kuran ın bazi ortadoğu mitolojik hikayeleri ile süslenmiş bir hukuk kitabı olduğu gerçeğini göz önüne alınca, ilkokuldaki adam bunu yazamaz demek gereken önerme.ama ben diyorum ki antropoloji ve hukuk okumuş biri kesin daha iyisini yazar
kendilerini canlı dinleme şansına sahip olmuş biri olarak söylüyorum ki, çok eğlenceli ve çok kaliteli müzik yapmaktadırlar. klip falan da çekmişler şimdi.dinleyiniz, dinletiniz.
evlilik dışı kadınla bedava yatmamak onun rızkını vermek gerektiğini söyleyenlerin katılmadığı savunma türüymüş.olum rızkını vermek ne demek? kadın orospu mu yatınca para vereceğiz? iki tane yetişkin insan beraber olmak istemiş olmuş para vermek nerden çıktı? ama pardon tabi evlilik dışı ilişki yaşayan bütün kadınlar orospu değil mi?ayrıca bütün ateistler genelevde gezip kadın dövüyormuş, bu bilgi içinde sağol.inananların hepsi ahlaki açıdan mükemmel insanlar değil mi?
ulen cennette yer kapmak, oradaki şaraplardan içip, hurilere kaymak için müslümanlık yapıyorsunuz sonra bir de ateiste ahlak öğretiyorsunuz. bir siktirin gidin ya.
tüm zamanlar için geldiği ve son din olduğu iddia edilen bir dini, ortaçağ arap kabilelerinin yaşam tarzları ile savunmaktır. kuran da kadını dövün yazıyor diyoruz, o zamanın şartlarına göre şöyle, kadının şahitliği yarım deniyor, o zamanın şartlarına göre böyle, muhammed savaş esiri cariye almış deniyor , o zamanın şartlarına göre bilmem ne diye cevap veriliyor. arkadaş bu din tüm zamanlar için değil mi, allah hem o zamanın hem geleceğin şartlarına uygun şekilde yazamamış mı kitabı? yoksa yoksa, muhammed yazdığı için kitabınızı olmasın bu o zamanın şartlarına bağlılık?
arapça ve farsça kelime kullanmadan cümle kuramayan bir dil konuşan biz türklerin, beş tane kürtçe kelime bilmeden üzerine yorum yaptığı bir dildir kürtçe. ulen gerizekalılar sikindirik dergilerinizden getirdiğiniz yazıları burya koyup bir de bilimsel demiyor musunuz çok kızıyorum ya. ne bilimi amınakoyayım faşist bir dana zırvalamış işte. yok ulus olmadan dil olmazmış da, yok kürtçe nin içinde yabancı kelimeler varmış. bir bok bilmiyorsunuz. ulus denen kavram 250 senelik bir kavram, ondan önce dil yok muydu? türkçe nin içinde yabancı kelime yok mu? bir bok bilmiyorsunuz. cahilsiniz ve faşistsiniz.
başörtülü ile ilgili düşünceleri bir yana tutturduğu ağlak tonun çok rahatsız edici olduğu kişidir. kamusal alanda başörtüsü tartışması yapılabilir, kişiler bu tartışma da farklı pozisyonlar alabilir ama niye ferdi tayfur ekolu ile katılıyor bu tartışmaya anlamadım.
trabzonspor klubü ile ilgili en kötü şey.çoğunluğu faşist ve lümpen tiplerden oluşan bir güruh.ya şenol güneş gibi efendi bir adam da trabzonlu bu insan müsveddeleri de, nasıl mümkün oluyor acaba?
manisaspor macinda aldigi kisa sure gostermistir ki tabata yi bu takimdan kesmesi an meselesi olan futbolcudur. zaten kendisi eger bu gelisimini surdururse tabata degil guti ile kiyaslanmasi gereken bir futbolcu olur.tabata ya uzak guti ye yakin dur onur diyoruz
erman toroglu ve nice capsız insanı içince barındıran spor medyamızın, özelde türk futbluna genel olarak ise tüm türk sporuna kambur olmasıdır. futbolu bilmedikleri gibi insani kaliteleri de yerlerde sürünen bu insanlara konusma hakkı verildigi sürece sporumuzun bir yanı hep eksik kalacaktır.
çözüm bu insanları izlememek,okumamak.talep olmazsa giderler belki.
hem sportif anlamda, hem de karakter itibari ile eskisehirspor u geriye goturecek bir ismin, es es in basina getirilmesidir. hangi akla hizmet bu komisyoncu,fasist,futbol katili eskisehire geitilir anlamak mumkun degil.
kendine has uslubunu en guclu sekilde ortaya koymus, en begendigim turk romancisidir. en onemli eseri ise cok bence cok bilinen tutunamayanlar degil tehlikeli oyunlardir.
ankara üniversitesi siyasak bilgiler fakültesi anayasa hukuku hocalarından murat sevinç in anayasa değişikliği üzerine yazdığı bir yazı.
değişikliğin içeriği
oylanacak anayasa metnine ilişkin temel sorun şu: toplumun genelinde, yetersiz bile olsa değişikliklerin tümünün bugünkü anayasadan ileride olduğu kanısı hakim kılınmaya çalışılıyor. bu görüşün savunucularının yaptığı, iki metni yan yana koyup okumak. bunu yaparken, anayasa tarihini, yıllar içinde yaşanan sorunları, hukukun metinden ibaret olmadığını, yargı kararlarını, uluslararası sözleşmeleri, diğer ülke örneklerini vs. umursamıyorlar. değişiklikler bugünkünden ileri diyenlerden kaç tanesi zahmet edip 1961 metnindeki karşılıklarını okumuştur? tabii bir kurucu metnin tartışılması için sosyal bilimlere büyük gereksinim var. tarih, siyaset bilimi, iktisat, toplumbilimden yoksun, hatta güncel siyaseti dışlayarak bir anayasa hukuku okuması hakkıyla yapılamaz. ama biraz insaf; aynı olanaksızlık, hukuk ve anayasacılık tarihinden habersizlik durumunda da geçerli değil mi? bu satırların niyeti kimseyi kırmak değil. ancak ülkenin okuryazarının, bir kurucu metni ikisini yan yana koyduk, daha kötü değildi düzeyinde ele alıyor olmasında sorun yok mu?değişiklik yasasının bir bütün olarak daha ileri olduğu kanısı doğru mu? öncelikle ileri/iyi/kötü ifadeleri sorunlu. çünkü örneğin anayasaya özelleştirmenin eklenmesi bence bir felaketti ancak ilerici olduğunu savunanlar da eksik olmadı. bu nedenle ileri ifadesinden herhalde, yapılanların daha özgürlükçü ve yerinde (medeni ülke anayasalarıyla karşılaştırıp) bulunduğu sonucu çıkarılmalı. bu anlamda, mesela 2001deki 13. madde değişikliği ya da idam cezasının kaldırılması gerçek ilerlemelerdi.
daha ileri olan ne?eğer anayasa değişikliğinde uzlaşma önemliyse, 2010 değişikliği anayasacılık tarihimizin yüzkaralarından olmaya aday. bütün olarak oylanması, 175. madde karşısında sorunlu ve venedik kriterleriyle bağdaşmıyor. komisyon, halk oylamaların olumlu uygulamalar kılavuzunda (mart 2007), içerik birliğinin serbest oy iradesi açısından öneminin altını çiziyor. oylanacak maddelerin konularına göre ayrılması ve yurttaşa ayrı ayrı sorulması öneriliyor. ancak kapatma davası sırasında kriterlere sarılan akp, bu kez ciddiye almadı ve çok otoriter bir yöntem benimsedi. böylesi bir emrivaki nasıl daha özgürlükçü olabilir? değişikliklerin hararetli savunucuları bir daha hangi yüzle kriterlerden bahsedecekler?gelelim içeriğe: askeri yargıyı sivil yargı lehine daraltan bir iki madde dışında hangi değişiklik (geçici 15. mdyi de katalım) türkiyenin 12 eylül ile hesaplaşmasını sağlıyor? sırasıyla: eşitliğe ilişkin maddeye yapılan eklerin işlevi ne? anılan kişi ve gruplar hakkında ayrıcalık tanıyan yasalar çıkarıldı da iptal mi edildi? 10. maddeye 2004te eklenen, kadın-erkek eşitliğini sağlamak için kadına yönelik olumlu ayrımcılık yapılmasına olanak veren düzenlemenin ardından, neden tek bir adım atılmadı? bu denli makyaj güvencelerin getirilmesinin adı neden ilerleme? memura grev hakkı tanımaz ve hatta çaktırmadan kullanılmasını imkânsız hale getirirseniz (hakem kurulu marifetiyle), memur toplu sözleşmenin turşusunu mu kuracak? bu durumda toplu sözleşme hakkı verilmeseydi ne değişecekti? hiçbir şey. bir şeyin varlığıyla yokluğu aynı sonucu yaratıyorsa nasıl ilerletici olabilir? bazı grev yasakları kaldırılıyor. iyi de yine anayasaya göre işçiler yalnızca menfaat grevi yapabiliyorken, ne anlamı kalıyor? kişisel veriler zaten yasayla korunmuyor muydu? bilgi edinme yasası yok muydu? bu maddeler neden çok değerli, anlayabilen var mı? bireysel başvuru hakkı tanınması iyi hoş ama neden yalnızca aihs ile sınırlandı? sözleşmenin açıkça güvenceye almadığı bazı sosyal hakları dışarıda bırakmak için mi? işte, en olumlu görünen düzenlemelerde bile sorunlar var: çünkü tartışılamadı! ekonomik ve sosyal konsey anayasallaştırılıyor. işlevi yalnızca siyaset oluşturmak olan (denetim vs. yok) bu kurum göstermelik. özellikle iskandinav memleketlerinde yaygın olan kamu denetçiliği kurumu yaratılıyor. ayrıntılar yasaya bırakılmış, halihazırda tüzel kişiliği ve özerkliği yok. denetçiyi tbmm, nihai olarak basit çoğunlukla seçecek. yani hükümetin adamı olma olasılığı yüksek biri, hükümetin bürokratını denetleyecek. kdknin türkiyede işe yarama olasılığı, r.t. erdoğanın bir iskandinava benzeme olasılığı kadar. bu arada bm genel kurulu ve ak kararlarınca kurulması gereken insan hakları kurumu nerede?gelelim iki tartışmalı maddeye, diğerleri ideal ya! a. mahkemesi ve hsyk. aymnin 17 üyesi olacak. üç üye tbmm ve diğer üyeler dördü doğrudan olmak üzere cumhurbaşkanınca seçilecek. yaş 45e yükseltildi, görev süresi 12 yıl oldu (bu arada cumhurbaşkanı 40lı yaşların başında iki üye atadı bile ve şu anki üyeler 65e dek görev yapacak!). nasıl kötüleyeceklerini bilemedikleri 1961 anayasasında 15 asıl üyenin beşini tbmm, ikisini cumhurbaşkanı, kalanını yüksek yargı seçiyordu. 2010 önerisi bırakın 1961i, özbudun taslağının dahi gerisinde. nitelikleri belirlenmiş üyelerin bir kısmının (5-7) tbmm tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmesi, aranan meşruiyeti sağlamak açısından daha anlamlı olmaz mıydı? tbmm yetkilendirileceğine, siyasal sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanının gücü pekiştiriliyor. hsykde durum farklı mı? 22 asıl üyenin dördünü cumhurbaşkanı seçecek. bakan ve müsteşar duruyor. 1961de kurulda savcılar yoktu, yani olması gerektiği gibiydi. bakan başkan değildi ve oy hakkı da yoktu. 1971e dek yüksek hakimler kurulunun 18 asıl üyesinden altısı tbmm, altısı yargıtay, altısı birinci sınıfa ayrılmış hakimlerce seçiliyordu. bu iki örnekten hangisi daha demokratik? peki nasıl oluyor da 1961in gerisine düşen değişiklikler, 2010 yılında ilerleme olarak adlandırılabiliyor? askeri vesayetin sonu öyle mi? hadi oradan, yurttaşla dalga geçmeyin! sekiz yıldır onlarca faşizan yasanın, 1961in yarattığı mgknin kılına dokunmadılar.ezcümle; ortada bir anayasa değişikliği var ve bu coğrafyanın azımsanamaz anayasacılık birikimi, yapılanın ehvenişer dahi olamadığını anlatıyor bizlere. ciddi hiçbir sorunu çözmeyen, hatta yenilerini yaratan, kürtleri dışlayan, alevileri görmezden gelen, emekten yana tek adım atmayan değişikliklerin ve arınçın açıklıkla akpye güvenoyu olarak adlandırdığı halkoylamasının, yapımdan-oylamaya bir süreç olarak bende bıraktığı izlenimi karşılayan sözcük: sakillik. gündemi aylardır meşgul eden, vergi gelirinin boşa harcanmasına neden olan bu halkoylaması, yüzüne bakılmayı hak etmiyor. yaşasın boykotnot: eğer hâlâ değişikliklerin içeriğiyle ilgilenen varsa, prof. i̇brahim kaboğlunun geçen hafta çıkan, 1982 anayasası- halk neyi oylayacak adlı kitabı (i̇mge) önerilir.aü, sbf
özel sektörde örgütlenip, sendikaya girip iş koşulları için mücadele vereceğine kendi götünü kurtarma kaygısı ile sinik bir yaşam süren dingillerin, iş güvencesi ve sosyal hakları olan bir sektörü kıskanma söylemidir. bakın bakalım en çok sendikalı işçi,memur çalışan hangi sektörde var.
sizin düşmanını memurlar değil.sizin düşmanınz işverenleriniz.sizin hakkınızı onlar yiyor.
polisiye denen tür bu topraklarda ne şekil alır öğrenmek isteyen varsa okuması gereken kitaptır. elbette bu memlekette yazılan polisiye amerika yada ingiltere de yazılandan farklı olacaktı ve ahmet ümit bence olması gerekeni yapmış.
kitabın ağzından anlatıldığı polisin biraz gerçeküstü bir şekilde ahlaki referansları kuvvetli ve kültürel derinliği olan bir adam olmasını gözardı edersek on numara kitap.
3-5 tane dingil paok lunun yaptıkları yüzünden, paok ile olan dostluğunu aklamak için milliyetçilik ve şiddet yarışına girmemesi gereken taraftardır. evet, paok lu lar ayıp etmiş sağa sola saldırarak. milliyetçi hezeyanlar her yerde zararlı olduğunu göstermişler.buna zaten karşı olmak lazım. bunu eleştirirken en milliyetçi ve en kavgacı biziz yarışına girmek gereksiz.
evet, paok takımı ile beşiktaş dostluğunu onaylıyor, milliyetçi ve saldırgan yunan taraftarların yaptıklarına kızıyorum nasıl milliyetçi ve saldırgan türk taraftarların yaptıklarına kızıyorsam