cangol:
dinledin mi müzii
ibni Tahir:
ahngi?
cangol: lion in the winter ya da öle bişe
ibni Tahir:
geçen yolladıın mı
ibni Tahir:
dur dinliim
ibni Tahir:
olm
ibni Tahir:
tarkan müzii la bu
cangol:
öyle mi
ibni Tahir:
la baksana
ibni Tahir:
tarkan'da kullanmak için çalmışlar mı bunu başka filmden?
cangol:
battal gazi diye indirim
cangol:
ya da malkoç
ibni Tahir:
tarkan benim bildiim de
ibni Tahir:
süpermiş lan
ibni Tahir:
tamamını dinlememiştim ben hiç
cangol:
bide bu toprağın sesi'nin müziini bulsam bu dünyadaki görevim sona erecek
ibni Tahir:
:D
ibni Tahir:
o nasıldı lan?
cangol:
dındırındı dıı dındırındıı dııı
ibni Tahir:
ha
ibni Tahir:
hatırladım
hakkında girilen ''hehehe şarj yazmayı bile bilmiyor daha.'' şeklindeki entryleri şaka olarak algılamak isteyen yazar. zaten kullanıcı adı da türkçenin yanlış kullanılmasına karşı bir protesto niteliğinde. ayrıca şarj yazmasını da biliyor.
assassinlerinizin canlı hedefleri***** rahatlıkla infaz edebilmesini sağlamak için onları canlı hedeflerin üzerine salmadan önce düşman şehirlerinin binalarına sabotaj yapması için yollamanız gereken oyun. zira binaları sabote etmek -kilise yakmak mesela- canlı hedefleri infaz etmekten çok daha kolay. assasininiz birkaç binayı sabote ettikten sonra azılı bir katile dönüşüveriyor ve artık elinden kimse kurtulamıyor. ama siz assassininizi üretir üretmez düşman komutanı infaz etmeye yollarsanız büyük ihtimalle sıçıyor.
not: prensesler de kolay hedefler. assassinlere tecrübe kazandırmak için onlar da ideal.
kesinlikle hoş bir davranış değildir fakat o ''vermek'' kelimesi de öyle kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. öyle ''ıyyy çok iğrenç'', ''ben özgürüm lan'' demesi çok kolay geliyor. bu durumda ama biraz düşndüğüm zaman ülkemizdeki bayanların da ilk hareketi hep erkeklerden bekledikleri gerçeği geliyor aklıma. en ilkel anlamda erkek tarafının da kız tarafının da ilişkiyi istedikleri -bu ilişki salt seks de olabilir aşk da olabilir, her ikisi de olabilir- durumlarda hanım kızlarımız hep erkeğin, peşinden koşmasını, en zeki ifadelerle kendisini baştan çıkarmasını bekliyor. hoşlanılmak veya arzulanmak, hoşlanmaya veya arzulamaya baskın geliyor. yani erkek aşkına veya arzusuna karşılık alabilmek için hep çaba harcamak zorunda. kız ise penceresinden etrafına gülücükler saçarak mavi boncuğu -mavi bocuktan vermekten kastım sadece erkekle yatağa girmek değildir- kime vereceğini düşünmekte.
bu durum biraz geleneklerimizle de ilgili. siz hiç kız tarafının erkeği babasından istediğini ya da bir babanın erkek çocuğunu kıza verdiğini gördünüz mü? ulan bırak evliliği şu güne kadar hiçbir kız bana gelip de ''seni seviyorum nokia'' demedi. ama bu hiçbir kızın benden hoşlanmamış olduğu anlamına gelmiyor. ama yanıp tutuşan kızlarımız nokia'nın cesaretini toplayıp karşısına ıkına sıkıla çıkacağı o doğmaz ayın son çarşambasını beklemeye de razı.
doğru olabilecek iddiadır. fakat buranın sanal bir ortam olduğu unutuluyor. yani buradan pkk'ye destek vermişsin veya vermemişsin. bu neyi etkiler? senin burada yazdıklarını okuyanın dağa çıkmasını beklemiyorsun sanırım. zaten yasalara aykırı birşeyler yazdığın zaman yazdıkların silinmiyor mu?
biji apo, türk'ün türk'ten başka dostu yoktur, yaşasın halkların kardeşliği, ya sev ya terket, bir türk dünyaya bedel...
burada yazılan bu tür sloganlar incir çekirdeğini bile doldurmuyor çünkü klavye başından ne ülke bölünüyor ne de kurtarılıyor. hoş zaten sözlükte vatan millet adına yazılan yazılar veya pkk'ya sempati duyulduğunu gösteren yazılar da çoğu sloganlardan öteye gidemeyen içi boş cümleler halinde. o sloganları sokaktaki çocuk da atıyor.
türban takmayanları orospulukla itham edip laleli'de gördüğü taş gibi rus hatunlarını ballandıra ballandıra anlatanlardan çok daha şerefli bir amaca hizmet eden insanlardır.
istanbul üzerine söylenmiş biirbirine benzeyen birçok sözden birisidir. ipini koparan aforizma yumurtluyor istanbul hakkında.
ben de bugün sıkışık boğaziçi köprüsü'nde klimasız bir otobüste seyrederken anladım ki ''istanbul'da yaşamak üç bacaklı bir zenciyle sevişmeye benziyor''.
kuranda kesin bir ifadeyle takılması emredilmemiş -yoruma açık- olduğu halde erkeklerin kadınları -eş, dost, akraba- bir şekilde toplumdan soyutlamak için o kadınları türban takmaları için zorlaması ve türban takmaya zorlanan kadınların bu işe hiç karşı çıkmaması nedeniyle duyulan antipatidir. ben bilmem beyim bilir zihniyetine duyulan tiksintidir. ''herkesin inancı kendine ama benim karım, kızım, bacım başını örtecek!'' saçmalığına duyulan iğrentidir*. sekiz, dokuz yaşındaki sübyanların bile kaçak kuran kurslarında başlarının bağlanmasına duyulan düşmanlıktır.
evet itiraf ediyorrum ki nerede türbanlı bir kadın görsem suratımı ekşitiyorum. sinirleniyorum. çünkü benim düşünceme göre hiçbir kadın türban takmak zorunda değil. hele o kadın bir de kocası, babası, eniştesi tarafından türban takmaya zorlanıyorsa ve bunu kuzu kuzu kabul ediyorsa daha çok sinirleniyorum. üstüne bir de türban takmış bir hanımefendinin elini sıkmak için davrandığım zaman o hanımefendi elini çekiyorsa delleniyorum, fıttırıyorum.
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
şunu bir defa okuyup bu milletten adam olup olmayacağını çok daha iyi anlayabilirsiniz sanırım. ben atam'a katılamıyorum ne yazık ki:(
çünkü türk halkı'nın amerika karşıtı olması o bizim amerika ile özdeşleştirdiğimiz emperyalizm'e karşı olmasından kaynaklanmamaktadır. ''ama hocam amerika afganistan'a, irak'a girdikten sonra oluşmadı mı bu amerikan karşıtlığı? bu emperyalizm değil de nedir?'' diye düşüncekler de olabilir. aslında haklıdırlar da ama şunu da düşünmek lazım, amerika'nın son zamanlarda işgal ettiği ülkelerin tamamı müslüman ülkeler. unutmadan söylemeliyim ki amerika'nın pkk'ya verdiği gizli destek veya kamuoyunda bu yönde yaratılan haberler de türk halkı'nın ameriyan karşıtı olmasına neden olmaktadır.
bunun yanında amerika'nın israil'in ortadoğu'da yaptığı pisliklere sürekli destek çıkması -ki israil'in son olarak lübnan'ı bombalaması ve bu konuda amerikanın hiçbir şey yapmaması bunun en güncel örneğidir-, sırpların yine müslüman olan boşnakları kesmesine amerika'nın seyirci kalması ve ülkemizde medyanın da büyük desteğiyle, komplo teorileriyle -dünyayı sittin tane yahudi yönetiyor zırvaları- halka aşılanmış olan yahudi düşmanlığı da düşünüldüğü zaman ülkemizin yüzde doksanının amerika karşıtı olması gayet normaldir.
fakat yazdıklarımdan da ne demek istediğimi anlayacaksınızdır ki halk emperyalist amerika'ya değil kendi ümmetine zulüm çektiren şeytan amerika'ya, şeytan israil'e karşıttır. buna ek olarak hatırlatmak isterim ki bu ümmetçi toplum yapısı sivas'ta, kahramanmaraş'ta, çorum'da kendi kardeşlerini kesmiştir.
ayrıca amerika daha önce de bir sürü ülkeye girmiş bir sürü insanı katletmiştir. hani nerede emperyalizm düşmanlığı? halkların kardeşliği?
ama o zamanlar halkın yüzde doksanı falan amerika karşıtı olmamıştır. bunun tersine deniz gezmiş gibi insanlar sırf amerikan emperyalizmine karşı oldukları için asılmışlardır. ve inanıyorum ki yarın amerika nikaragua'yı işgal etse, küba'ya -dinzis gomunstlere- atom bombası atsa bizim amerikan karşıtı yüce türk milleti'nin afedersiniz s..kinde bile olmayacaktır.
sebebi sadece chp, dsp gibi sadece adı sol olan partilerin halka inememesi, elitleşmesi, ''rejim elden gidiyor'' paranoyaklığı yapması değildir.
unutulmamalıdır ki bu ülkede sol düşünce her zaman ezilmeye, yok edilmeye çalışılmıştır. sol görüşlü gösterilere, mitinglere, özgürlük, eşitlik diye bağıranlara -bir avuç insandan bahsediyorum aslında öyle miting falan değil- polis jopuyla karşılık verilirken türban takma özgürlüğü için bağıranların sırtları sıvazlanmıştır. sözde, türk'e hakaret etti diye pırıl pırıl aydınları vuran ama türkçe'nin t'sinden anlamayan sübyanlarla hatıra fotografları çektirilmiştir. sosyalistler her zaman taşak konusu edilmiş ve son moda olarak da sosyalizm ve sosyalist düşünceli insanlar bölücülükle, teröristlikle itham edilmiştir.
bunun yanında medya kuruluşları bıkmadan usanmadan sağ'ın şakşakçılığını yapmıştır. bir ülkede bir görüş sürekli kollanırken karşıt görüş fırsat bulundukça her açıdan köstekleniyorsa o karşıt görüşün seçimlerde başarılı olmasını da beklemeyin. şimdi diyeceksiniz ki ''recep tayyip erdoğan'ın hapis atmış olması, mağdur olması kendisini halk tarafında yüceltti de solcuların mağduriyeti neden bir işe yaramadı?'' işe yaramadı çünkü sol'un -burada sol derken chp kastedilmemektedir- kendi mağduriyetini halk üzerinde lehine çevirecek ne medya desteği ne de ekonomik desteği vardır. ortalık yeşil sermaye diye bağıranlardan geçilmemekteyken kimse bir kızıl sermayeden bahsedemez. bir de halkın zihnindeki ''solcuysa dinsizdir'' efsanesi de bu basiretsizliğin tuzu, biberidir. çünkü unutulmamalıdır ki din bu ülkede hala halk üzerindeki en önemli belirleyicilerden biridir.
sol'un hezimetini bir tek adama* bağlamadan önce bunları da düşünmek lazım.