ön not: evet bu entrymi chp başlığına da yazabilirdim fakat bunu yapmıyorum çünkü bu şekilde daha çok insana ulaşacağımı düşünüyorum.
laikliğin sadece ''dinin devlet işlerinden ayrılması ve devletin tüm dinlere eşit mesafede olması'' tanımının eksik yorumlanmasından doğan düşüncedir.
şöyle; laiklik dinin devlet işlerinden ayrılması ve devletin tüm dinlere eşit mesafede bulunmasıdır. evet bu tanımlama doğrudur fakat kapsamı çok daha fazla genişletilebilir.
insanların en zayıf noktalarından birisi de dini duygularıdır. bu duyguları istismar ederek insanları yönlendirebilmek de günümüz koşullarında çok da zor değildir. türkiye'de bazı siyasi partilerin zaman zaman insanların bu zaaflarını kullanarak nasıl da yükselebildiklerine hepimiz şahit olmuşuzdur. fakat türkiye'de istismar edilen duygular sadece dini duygular değildir.
kimileri insanların milli duyguları üzerinden siyaset yaparken, kimileri fukara edebiyatına sığınmakta, kimileri de belki de ülkemizdeki insanların üzerine din kadar titredikleri bir konuda, atatürk konusunda sömürü yapmaktadırlar.
bunu yapan da şimdilerde chp'nin ta kendisidir. chp atatürk'ün ülkemizde daha ilkokuldan itibaren insanların beyinlerine neredeyse bir tanrı sembolü şeklinde kazınmış olmasını çok iyi kullanmaktadır. hatta mhp'nin de bunu biraz daha fanatikçe uyguladığı söylenebilir.
şimdi düşününce chp'nin -ve mhp'nin- aslında ne laik ne de atatürkçü oldukları sonucunu çıkarıyorum ben. çünkü dine karşı atatürk'ü kullanıyorlar ve din karşısında yenildikleri zaman da kendi itibarlarını yerlere sermelerinin dışında atatürk'ün de türk insanı üzerindeki itibarını düşürüyorlar çünkü onların ortaya koydukları yeni fikirler yok. çünkü herşeyi atatürk diyor. kaçınılmaz olarak da bazılarının ekmeğine yağ sürülüyor.
az önce kanal 1 anahaber bülteni'nde verilen haberdir.
biliyorum. bu tür şeyler çok yazıldı çizildi. aptallığımızdan, koyunluğumuzdan veya bunun gibi şeylerden bahsetmeyeceğim. ama haberde ilgimi çeken şuydu;
ekranın üst kısmında turuncu puntolarla ''bodrum alev alev'' gibi bir şeyler yazıyordu ve bodrum'dan yangın görüntüleri veriliyorken ekranın alt kısmında da aynı tip puntolarla ''seda sayan bikinyle yakalandı'' yazıyordu.
meali: ormanlarımız yanadursun, biz seda sayan'ın pörsümüş, selülitli kart, vücuduna odaklanalım. haydi hoooop...
sözlük ortamlarında metal müzik, tikky, ülkücü, faşist, milliyetçi, marjinal, anarşist, tip, kılık ve şu an hatırlayamadığığım başka anahtar sözcüklerle beraber,rastladığım başlıklarda en fazla kilit taşı görevi üstlenmiş kelimlerdir.
(başlıkta dört anahtar kelime var ama ben sekiz dedim. yirmi altı da olabilirdi)
şimdi entrynin gidişatından da anlayacağınız gibi (okuyacaklar için söylüyorum) açılan bu tür başlıklar ve başlıkların sahipleri için ''emeğine sağlık kardeş + rep'' demeyeceğim.
aslında demek istediğim şudur ki; allah mustehakınızı versin.
şu sözlük ortamlarına yıllarını vermiş biri olarak söyleyebilirim ki bu konudaki zihniyet hala değişmedi ve değişecekmiş gibi de görünmüyor. insanlar hala içinde bulundukları toplumlarda görünüşleriyle veya davranışlarıyla bir şekilde sivrilmiş, o toplumdan ayrı düşmüş insanları sadece dış görünüşlerine bakarak saçma sapan şeylerle itham etmekten vazgeçmediler.
şimdi buraya kavramların hayatımızda nasıl içiçe geçmiş olduğundan, aklı başında insanların salt görünüş veya imajla biryere varılamayacağını ve kafalarının içindeki, insanların eşitliği, yaşasın şeriat, türkiye laiktir laik kalacak, türk'ün türk'ten başka dostu yoktur veya allah belanı versin, allah sieni kahretsin gibi düşüncelerin bir bez parçası veya plastiğe indirgenemeyeceğini artık keşfetmiş olduklarından uzun uzun bahsetmeye ne gerek var?
üçüncü sınıf popçuların hiç değişmeyen ritmlerden oluşan yaz şarkıları gibisiniz. cidden!
21 yaşındaki meksikalı sol kanat oyuncusu. az sonra başlayacak olan(başladı) brezilya-mexica maçında ilk onbirde sahaya çıkacaktır(çıkmıştır). fm 2007'nin en iyi sol kanat oyuncusudur (vicente'den bile iyi). izleyelim görelim)
siyasi partiler ile ilgili başlık açmayınız!
açmış bulundum!
meydanlarında devlet bahçeli'nin gözlerinden ateşler çıkara çıkara kurduğu bol savaşlı, kanlı, şehitli, kandil dağı'lı, bayraklı, hainli cümleleri dinledikçe ve o meydanları bir ellerinde üç hilalli bayraklar diğer ellerinde ise bir kurt figürü ile doldurup devlet bahçeli'nin o şiddet saçan cümlelerini delicesine alkışlayan insanları gördükçe gelecekten daha fazla kaygı duymama neden olan mitinglerdir.
hayır devlet bahçeli'nin o karanlık vaatlerini gerçekleştirebileceğinden veya gerçekleştirmeye kalkacağından değil kaygım. çünkü ne devlet bahçeli'nin ne de onun gibilerin amerikaya karşı gelebileceğini düşünmüyorum. benim asıl kaygım bu ülkeyi yönetmeye talip olanların ''daha fazla kan ve ölüm'' getirmek için bu ülkenin insanlardan oy istemesi ve bu ülkenin insanlarının da binlercesinin veya milyonlarcasının o oyu vermeye can atması.
şimdi diyeceksiniz ki şehit kanları, içimiz yanıyor bik bik... sadece sizin içiniz yanmıyor efendiler. inanın ki benim ve benim gibi düşünenlerin de enaz sizin kadar içi yanıyor. ama hiçbir lider de çıkıp terör sorununa ''asacağım keseceğim'' dışında çözümler vaadetmiyor. hiçbiri çıkıp da ''batı ile doğu arasındaki gelişmişlik farkını azaltmaya çalışacağım', ''toprak reformu yapacağım'', ''kendi toprağını süren babanın oğlu dağa çıkmaz'' demiyor. demiyor çünkü maalesef bunlar çoğumuzun umrunda değil. kana kan istiyoruz çünkü.
edit: düzeltiyorum. ben kan istemiyorum. siz istiyorsunuz.
mcdonalds' adlı yiycek firmasının türkiye'deki reklam sloganıdır. belki başka ülkelerde de hatta amerika'da bile aynı sloganı kullanıyorlardır. bilmiyorum. neyse zaten konumuz bu değil.
televizyon izleyenler kesinlikle karşılaşmışlardır. şimdilerde yeni bir reklam filmi var bu kuruluşun. filmde de türk usulü hamburger tanıtılıyor. ''ateşi biz* bulmuş olsaydık ilk olarak mangal yapardık'', ''aya ilk biz çıkmış olsaydık halay çekerdik.'' gibi güzel tezler var reklamda. iyi düşünülmüş açıkçası. bir de türk usulü hamburgerin de ağızları sulandıracak görüntüleri var. bu da güzel. ve feklam filminin sonunda da klasik olarak''mcdonalds' gibisi yok'' sloganı... ama biraz acayip. yani kalın sesli bir amca bu sloganı türkü söyler gibi söylüyor.
şimdi burada durup benim de tam olarak bilmediğim kadar geriye gidelim.
90ların başıydı sanırım.
mcdonlads'ın türkiye'de ilk şubelerinin açıldğı zamanlardı... o zamanlar bir reklam filmleri vardı. eminim hatırlarsınız. olay bir esnaf lokantasında ya da geleneksel türk yemekleri yapan bir lokantada geçiyordu. hani şu sürekli müşterileri olan ve bu müşterilerin de birbirlerini tanıdıkları lokantalardan.
lokantanın sahibi kasada durmuş hesapları tahsil ediyor ve o da müşterilerin çoğunu tanıdığı için her müşteriyle kısa bir sohbet edip hal hatır soruyordu. sonra öğle paydosu olunca da gizlice biryerlere sıvışıyordu. bilim bakalım nereye?
işin aslı şuydu; bizim lokantanın sahibi öğle yemeklerini kendi lokantasında değil de mcdonalds'ta yiyordu. işyerinin itibarı zedelenmesin diye de bunu gizlice yapıyordu. fakat bir gün yine bir öğle arasında mcdonalds'ta bigmekini yerken yine kendi lokantasında çalışan bir garsonla karşılaşıyordu orada. çok uzatmayayım. birbirlerini görmezlikten geliyorlardı falan filan...
nereden nereye. bu adamlar zamanında bize ''bakın adam mcdonlads'ı kendi lokantasına tercih ediyor'' derlerken ve sloganlarını destiny's childs tarzında seslendirirlerken şimdi o, zamanında taşak geçtikleri türk işi'ne sarıldılar. türk usulü hamburger çıkarıp bir de bizi bize anlatan bir reklam filmi çektiler. sloganları da destiny's childs tarzından çökertmeye kaydı.
okuyanlar yanlış anlamasın! ben hiç kapitalizm demedimki.
murat yılmazyıldırım'ın 1999 yılında düş sokağı sakinleri'nden ayrı çıkardığı solo albümüdür.
albümdeki parçalar da şunlardır.
1.Acıları Bana Bırak
2.Muraska
3.Gece ve Düşler
4.Ağaçlardaki Düş Sevdalarım
5.Aşıkların Şehri
6.Yelkenin ilk Gözyaşları
7.Son Şarkı 1
8.Al Götür Günahlarımı
9.Dehşetinle Gel
10.Alma Beni Ölüm Meleği
11.Masallarım Biter
12.Ağlama Gülen Yelken
13.Yelkenin Son Gözyaşları
14.Son Şarkı II
deneysel bir çalışma olmakla beraber neyin denendiğini bir türlü anlayamamışımdır. ama her zamanki gibi depresiftir, karanlıktır. acıları bana bırak, muraşka, ***aşıkların şehri***, masallarım biter bana göre albümün üçünde en iyilerdir.
sağlığında galileo galilei'nin de aklından geçmiş olması muhtemel düşüncedir. eğerki gelmişse de sonuna kadar haklıdır. çünkü dünya dönüyor demiştir bu yüzden de idam edilmiştir.