genelde faturalı hat kullanıcılarının fatura yüksek gelmesin diye yapmış olduğu eylem. faturasızlarda sıkça yapar bunu TL kaybı yaşamamak için. şahsım olarak bende kapattım. 3g çalışmıyor sanırım ama iyi mi oldu kötü mü bilemedim.
+ ay bi dakka ercan durdur bi dakka..
- ehehe.. hoşuna mı gitti yavrum.. yalnız durdurunca zevki kaçar söyliim ben.
+ ya yok.. şu kızın ojesi.. ben hayatımda böyle güzel kırmızı görmedim.
- hayatım..
+ tonu ne olabilir acaba bunun ya.. bi saniye.. tuba yı arıcam..
- ...
+ nar çiçeği olabilir mi?
- petrol kırmızısı olmasın?
+ ay petrol kırmızısı diye bi renk mi var ercan allasen ya?
- hanımeli? hani hanımın elinde ya o bakımd..
+ alo? tuba? bişey sorucam sana çok önemli. laptopu açsana.
2013 yılının sonlarına doğru piyasaya sürülecektir. tam adı assasin's creed: black flag dır. bu oyunda kahramanımız bir korsan ve oyunun geçtiği mekan büyük olasılıkla karayipler olacak. sevenleri ve bağımlıları tarafından dört gözle bekleniyor.
2012 - 2013 sezon sonu gerçekleşmesi muhtemel transfer. ama gerçekleşmeyebilirde. burak yılmaz araya girip onur u galatasaray a gelmekte ikna edebilir. hatta olası bir galatasaray şampiyonluğunda -ki şu anda büyük ölçüde olacağı gözüküyo- transferin gerçekleşme imkanı baya fazla.
birçok erkeğin ve kadının akıllarını kurcalayan mükemmel sorudur. hergün düşünürsün: işte, evde, özellikle tuvalette (malum türkün aklı bi kaçarken bi sıçarken çalışır)*.
not: bende bu soruyu soruyorum kendime nasıl açılsam ?
+ ben gidiciyim heralde feride.az zamanım kaldı hissediyorum
- amaan, ne biçim konuşuyosun menkıbe teyze.saçmalıyosun yani. geri zekalımısın sen?aptalca laflar ediyosun.ne kadar da salaksın.öküzsün, ahmaksın.götün kocaman. ayakların da kokuyor.
+ lan öleni sksinler
- ha şöyle..
her kızın görüp "bak bu çocuk çok yakışıklı" demediği ama yüzüne bakılmayacak tarzda da olmayan erkeklerin genelde yaptığı şeydir. bu hamleyle biraz daha sempatik, özgüveni olan ve kendisiyle barışık olurlar. allah beni böyle yaratmış yapacak birşeyim yok deyip işin içinden sıyrılırlar. tipleriyle dalga geçen kız olunca bunu dikkate almayıp gülüp geçerler. genelde kız kankaları çok olur bu erkeklerin. yaptıkları şey de çok doğrudur kanımca. çünkü şahsım da aynı durumdadır.
not: evet kızlar tipsizim ama ben bunu kabul ediyorum. ya tipsiz olduğu halde kendini afrodit sanan kızları napıcaz onu düşünelim...
eve neşeli de gelse yorgun da gelse bir genci sevindirmeyecek, ooffflatacak durumdur. salona girip, ona dönen tüm gözlerin bakışları altında hoşgeldiniz merasimi, sevgi gösterileri falan. yazıya daha fazla devam edemeyeceğim.
biraz hayalgücüyle, biraz yetinmeyi bilmekle alakalı, keyif veren daha çok çocuksu bir uğraştır.
halının çok fazla kalın olmaması ve oyuncak arabaya bir nevi arazi şartları sunmaması, yine halının simetrik desenlere sahip olması ve arabanında kendi içinde bir hareket dinamiği olması alınacak keyfin olmazsa olmazlarındandır.
* her yağmur damlası bir yeşil yaratmak içindir. sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük. bir başka bahar için sadece yaprak döktük.
* beni bir ben bilirim bir de yaradan bana bir ben lazımım birde anlayan.
* anladım ki gönül çuvalımda ki, kelimeler sana yetmez, oysa gönlüm güzel olmazsa bahçemde bir ''gül'' dahi bitmez.. ey sevgili, senin " aşk'ın" daim olsun, benim yaram olsa da fark etmez!
* mecnun değilim dost, lakin çağırsan çöllere gelirim. yalan halde gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim. kapıyı çaldığımda kim o dersen, ben olmam kapında sen olur gelirim. sen gel de yeter ki,yola yük olmam,yol olur gelirim.
* hiçbir ayna, tekrar demir olmadı. hiç bir ekmek, varıp harman da buğday olmadı. hiç bir üzüm artık koruk olmadı. hiç bir olmuş meyve, yeniden turfanda hâle gelmedi. piş, olgunlaş da bozulmaktan kurtul!
* edep nedir diye arar, sorarsan eğer; bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tehammül gösterebilmektir.
* ben dostlarımı ne kalbimle ne de aklımla severim.olur ya kalp durur, akıl unutur. ben dostlarımı ruhumla severim.o ne durur,ne de unutur.
çiğ köfteciyle telefonda yaşanılan ilginç muhabbetin kilit cümlesidir kendileri.
-başkan bize 2 tane dürüm gönderiyosun biri acılı olsun. bolca nar ekşiside koy.
-adresi alayım abi.
-bilmemne sokak bilmemne apartmanı şu numara.
-eyvallah abi hemen gönderiyorum.
-sağolasın.
-alooo abi dur ya. hangisine acı koymayayım.
-nasıl lan?
-hangisine diyorum acı koymayayım.
-sağdakine koyma ???
-tamam abi gönderiyorum.
kız çocuk: anneeee! şu oğluna bir şey söyle yaa çıkmıo odamdan!
anne: oğluuuum, rahat bıraksana kardeşiniii!
erkek çocuk: babaaaa, yaa iki kadın üzerime yükleniyorlar. destek çıksanaaaa oğlunaaa!
baba: gooooooooolllll!
anlatayım hemen. şu an son teknoloji ürünü, dokunmatik ekranlı, televizyonlu, çin malı bir cep telefonuna sahibim. -dur bi lan, atraksiyon burada değil-
diğer çin malı olmayan telefonumun tuş takımı çok sert olduğundan ve mesaj yazarken sıkıntı yarattığından, bi süredir bu telefonu kullanıyorum. yalnız bu telefon cinli -çinli değil, bildiğin üç harfli- midir nedir, garip garip şeyler yapıyor arkadaş. tırsıyorum muntazaman valla.
yani anladım, dandik maddeden üretilmiş bir telefon bu, çin malı biliyorum! ama bir telefon yere düşünce titreşimi kapanır mı lan? ya da yere bir daha düşürdüğünde titreşimi açılır mı? olmaz olmaz deme kelebeğim, oluyor işte. gariplikler bununla sınırlı kalsa yine iyi. telefonun titreşimi düştüğü için kapandı diyelim, titreşimi eski haline getirmeye çalıştığında normal yollardan titreşimi açamıyorsun! resmen titreşimine tekrar kavuşabilmek için telefonu belli bi yükseklikten yere atman gerekiyor lan. allah belamı versin ki günde en az 2 kere telefonu bilinçli olarak yere atıyorum. -hala bi yerinde çizik olmaması da beni ayrıca korkutuyor ya, neyse-
sonra bi de dokunmatik ekran olayı var. tamam dokunmatik ekranlı bir telefonsun, adın üstünde zaten, anladım. ama ben telefonda konuşurken, kulağımla birine nasıl mesaj yazabilirim arkadaşım? menüye girip, 3 tuş hareketiyle yapılabilecek beklemeye alma olayını kulağımla nasıl yapabilirim? yine kulağımla rehbere girip qw diye birini nasıl kaydedebilirim, hem de telefonla konuşurken!!! hepsini yaptım bunların. pardon kulağım yaptı!
velhasıl zor bu alet, çok zor. yoruyor insanı, tüketiyor. ilk defa çin malı bir cihaz kullanayım dedim bin pişman oldum lan. özelliklerine ve cazip fiyatına filan kanıp da böyle sikko şeyleri başınıza bela etmeyin bak, benden tavsiye.
tipik annedir. sizi azarlamakta olan babaya kah kafasını sallayarak, kah eliyle sus işareti yaparak yeri geldiğinde parmağını sallayarak veya suratını türlü şekillere sokarak destek veren annedir.
işitme engelliler için haber bülteni gibi bişeydir. babanın sözlerindeki vurguyu mimikleriyle pekiştirir. yeri gelir sizi yatıştırır. sus sen azarlasın sonra kaçarsın der. bazen tutamaz kendini güler ama sizin gülmemeniz için sus işareti yapar. babanın tüm ciddiyetini alır götürür. bunu fark eden baba sıklıkla hah işte bunları hep sen şımartıyorsun diye anneye çıkışır. işte o an odadan kaçma anıdır. anne yine anneliğini yapmış kendini hedef konumuna getirmiştir.
bir de sizi hem babaya şikayet eden, ardından da siz azarı yerken sizi sessizce teselli eden modelleri vardır bu annelerin. bazen destek sadece mimik ve jestlerle sınırlı kalmaz bu durumda onaylayan anne devreye girer babanın her cümlesinin ardından yaa, haklı baban, doğru söylüyor gibi ifadeler sarf eden anne ortaya çıkar.
netice itibariyle her anne aracıdır hem babayı idare eder hem evlada destek sağlar ister ki herkes gerekeni yapsın ama kimse kırılmasın. anne işte evlerimizin ara bulucuları. mimikbazlar. (mimikbaz ne olm?)
-babadan oğula dergi geleneğini sürdürmen gözlerimi yaşarttı
-ee şey
-sus oğlum, ağlatma beni
-baba!
-yaşıtların youporn, xvideos'tan çıkmıyor
-ben ama ben
-yazılı basın sizin gibi gençlerle ayakta durucak
-oyş
-dergiyi alıyorum, anneye söylemiyosun.
içinde hep boş tabak olur. bulaşığı çıkaran ibne yıkamamak için dolaba kor onu. ev halkından biri yeter lan sıçarım böyle işin içine deyip çıkarmadığı sürece de orada durur.
2-3 kasede zeytin, 2-3 kasede reçel vb... olur. çünkü yine aynı ibne dünkü kahvaltıdan kalan zeytinle reçeli getirmez de yeni kaselere konmuş zeytinle reçeli getirir.
bu duruma alışıldıktan sonra başkasına tahammül edememe durumu ortaya çıkar.
eve girer girmez evde ses olsun diye televizyonu açarsınız.
kapıdan girer girmez laptop'ın açma tuşuna basarsınız müzik için.
yemek yaparsınız; ama hep küçük tencerede.
temizlik yaparsınız 2 hafta kirlenmez ev.
salonu toplarsınız taa ki bir arkadaşınız gelip dağıtıncaya kadar düzenli tertipli durur.
evde bir de sizden başka yaşayan tek canlı akvaryumda ki balığınızdır, gün geçtikçe onunla dertleşmeye başlarsınız.
e pek bulaşık/çamaşır çıkmaz tek kişi olunca, rahattır.
"bulunmaz hint kumaşı mı sanıyosun sen kendini" dedi şimdiye kadar 3 kişi bana. kaldım, hiçbir şey söyleyemedim? kendimi nası bulunmaz hint kumaşı zannedebilirim ki: bulunmuş olsaydı neye benzediğini görür kendimi de öyle sanıp sanmadığım konusunda fikir yürütebilirdim ama bilmiyorum ki,
en hint olan kumaş henüz bulunmamış olan mı yoksa?
kumaş olanı bulundu mu bulunmadı mı bilmiyorum ama ben daha haritada hindistan'ın yerini bulamamışım? kumaş konusunda bi fikrim yok (
peki literatüre geçen bu ifadenin yerini o kumaş bir gün bulunursa ne alacak& ben ne olucam, bana "kendin bulunmaz hint kumaşı mı sanıyosun" diyen bu 3 kişi ne dicek bana ' neden böyle riskli işlere girmişler zamanında/
bulunmuş hint kumaşı mı daha çok küfür bulunmaz hint kumaşı mı *
piçin biri de %kumaşını bozarlar senin% demişti kendisini terk eden sevgilisine- demek ki sevgilisi bulunmaz hint kumaşı değilmiş? söz konusu mevcut bi kumaş olduğuna göre hint değildir=
o zaman bulunmaz hint kumaşı bulunana kadar biz slumdog millionaire filmindeki kıza bulunmaz hint kumaşı diyelim) yabancıya gitmesin?
*sevgili günlük- kendini özel hisset diye bugün noktalamama çok dikkat ettim.
bazı türbanlı bayanların dolmuştaki ikili koltuğun koridor tarafına oturup yanlarını boş bırakarak içlerinde yaşlıların da olduğu birçok kişiyi ayakta bırakmasıdır. hayır 10 dakikalık mesafede yanına otursa ne olacak ki. yaşlı başlı adamları ayakta bırakmakla sevap kazandıklarını mı sanıyorlar. hadi onu ayakta bıraktın diyelim e ablacım öğrenciyiz be dolmuş parası ayrı bi dert oluyorken birde ayakta gitmek zorunda kalıyoruz. hiç işimiz gücümüz kalmadı da sana mı bakıcaz yani.
