yazarsın, kızarkadaşın, kardeşin nikin ne diye sorar. veremezsin sıçarsın. bunca yıllık efendi hayattan sonra, tüm samimiyetinle yazı yazdığım yerdeki nikini vererek hayatını yıkamazsın ki. ha bi girsin baksın, ne yrak kürek konuşuyorum, aldatmaya nasıl bakıyorum, bazen nasıl abazan olabiliyorum anlasın diyosan o başka tabi...
bunca yıllık dünya hayatından öğrendiğim kadarıyla insanlar ikiye ayrılıyor; ilk görüşte aşık olanlar, tanıdıkça aşık olanlar. örneğin ben 2. gruptayım ve bugune kadarki tüm exlerime tanıdıktan 1 yıl sonra falan aşık oldum.
erkek takım arkadaşım: hemcinslerimizde kalkmadığı zaman kullanılır
nobodyslistening: ne kalkmadığı zaman
e: hemcinslerimizde ( n kelimeyi ısrarla karşıcinslerde olark anlamaktadır)
n: rimel
e: sktir lan ne alaka
n: üle kaşları kalkmayınca kullanmıyo mu bunlar....
e: zübeee....
Tanrı dagları yaratmıs, şöyle bır bakıp "Mükemmel oldu" demış.
Ağacı yaratmış, bakmış ve : "Çok güzel oldu" demıs.
Hayvanları yaratmıs :"Of, süper oldu elıme saglık" demıs.
Erkegı yaratmıs :"Heyt be, budur ıste" demıs.
Kadını yaratmıs; bıraz durmus; sağına bakmıs;soluna bakmıs :"Neyse bu da makyaj yapar artık naapalım" demıs. **
insanın içine sürekli bir kitabı bırakayım dürtüsü veren kitaplardır.
okumak faydalı olsa da bunlardan kaçmak daha faydalı olabilir. vakti zamanında kardinaller meclisi diye bir kitap almıştım, bitmek bilmiyordu; neticede de bitmedi zaten.
trevanian'ın şibumi'sini çoğu beğense de benim için bitmek bilmedi. buradan da anlaşılabileceği gibi, kişiye göre de değişen bir yorumlamadır.
sürekli bir sonraki sayfayı okumak için insanı tetikleyen kitaplardır. dan brownjean christophe grange gibi kurgu yazarlarının kitapları ve içeriksel anlamda takdir etmesem de akıcılığıyla olasılıksız bu tarza uygun örneklerdir.
bi de az sayfa olduğu için 1 solukta okunan kitaplar var ki az sayfa olması onların kötü kitap olmadığını ifade etmez. buna da zweig'ın satranç'ı örnek olarak verilebilir. diğerleri kadar akıcı değildir ama bu şahane kitap 83 sayfa olduğu için bir solukta okunur.
bir de oku oku bitmeyen ya da insanı bayıp, elden bıraltırmaya çalışan kitaplar vardır ki şimdi girmeyeyim onlar başka bir başlığın konusu...
normaldir denebilecek hadisedir. bir şeyin sakıncalı olduğunu belirtmek kanımca ona bir alternatif bulmayı zorunlu kılmaz. öyle bir çabam yok ki.
şimdi diyelim ki çocuk sıcak sobaya elini değdirecek, ben bunu beğenmem. derim ki yapma. alternatifi nedir? bence sobaya değmemek. illa alternatif aksiyon mu önermek lazım.
evet evet tanıdık bir histir bu, en içten .mına koyiyimdir.
başka noktalarda da yaşarız bu hissiyatı, mesela ahmet çakar zürafa ile ilegili soruyu bilemeyince bize kaydığında, ya da arabanın biri kocaman bir su güruhunu üzerimize sıçrattığında, ya da sevgiliden mesaj beklerken turkcell'in (avea,vodafone) mesajını aldığımızda...
ama şunu unutmamalı, her .mına koyimden sonra hayat devam ediyor...