tek kusuru çok temiz olmayan kızdır. muhtemelen sadece pazar günleri duş alıyordur.
pazartesi: yeaa daha dün duş aldım.
salı : duş alalı daha iki gün oldu.
çarşamba : daha üç yaneii...
perşembe : koltuk altımı kokuyo ne? ıslak mendille bi silsem yeter.
cuma : bu gün de temiz bir don giyeyim bari.
cumartesi: daha dün donu değiştirdik.
pazar : pufff saçlar da amma yağlanmış. bari saçları yıkarken bide duş mu alsam.
bu gün sözlükte yaptığım ufak bir araştırmanın sonucunda çoğunluğunun 11. nesil yazarlar olmasıyla orantılı bir şekilde herkesin asıl niyetinin bu olduğu ama filozof, siyasetçi, film eleştirmeni, spor analiztcisi, milliyetci, tarihçi, sofist vs gibi şekillere bürünen zavallılarla dolduğunu gördüm. iki satır okumayan ki ona razıyım daha iki satır bile yazamayan bu zavallı insanların iç seslerindeki hayat anlamı. (bkz: her şey boş vur mala çoş)
adamı zora sokan bir durumdur. bir tarafta hoşlandığın kadının en yakın arkadaşının karısı, bir taraftan da en yakın arkadaşınızla;
-ulan rıza bir kadın var çok hoşlanıyom bee...
+kim lan bu karı?
-boş ver o imansızı, tanımazsın.
+o zaman o imansıza ve suzana içelim. şerefe!
-....
gibi diyaloglara sebebiyet verecek durumdur.
mantıklı bir sebebi olan duygusal insandır.
yıllarca dış görünüşünden ezilen,
sevdiği erkeğe yada kıza açılamayan,
siyasi görüşünü saklamak zorunda kalan yada renk vermeyen fakat bunları dile getirmek isteyen,
hem cinsinden hoşlanıp ayıplanırım diye bunu saklayan,
fakirliğinden belli ki utanan fakat hayal ettiği dünyayı yaşıyormuş gibi gösteren,
toplumun tabuları arasında sıkışmış olup bundan rahatsız olan,
rahat rahat konuşmak istediği ya da merak ettiği cinsel konuları öğrenmek isteyen insandır.
disco ışıkları, dj medcezir eşliğinde saat 22:00 dan 04:00 a kadar boğazın ortasında adam başı 50 tl ye sınırsız eğlence, dans ve içkinin (isteyenler elma suyu da içebilir) olacağı, kız sayısının erkek sayısından %20 fazla olduğu zirvedir. katılmak isteyenler adını yazabilir.
bir torba kömüre oyunu verenlerin, bedava kömür diye dağıtılan o kömürün bedelinin ne kadar ağır olduğu gerçeğidir. allah buna sebep olanların o ellerini kırsın inşallah...
çalıştığı iş yerine ve ya okuduğu okula ve hatta sözlükte yazar olup imkanı varsa sözlükte zat-ı şahsına çiçek yollayan kızdır. bunların amacı yalnız olmadığını göstermek değil, asıl amaç dost düşman çatlatmaktır. zaten en can alıcı nokta çiçekteki isimsiz nottur. o notun aile bireylerinden birinden mi, yeni ve ya eski sevgiliden mi, bir arkadaştan mı geldiği hiç anlaşılmaz. öyle bir nottur ki herkes olabilir. siz anlamazsınız fakat o başta;
- ne çiçek mi? kimden?
bir soruyla sizi daha da meraklandırır. sonra,
-ayyy canım yaaa çiçek yollamış bana.
deyip hemen kimden geldiğini anlayacak kadar da sosyal çevresi geniş(!) olduğunu göstermeye çalışır.
hiç şüphesiz anlayamayacağımız karşılaştırmadır. acaba onlar, hangisi çıkınca daha çok mutlu oluyorlardı? hangisini daha çok seviyorlardı? doymak için olmadığı kessin ama hangisi daha iyi ayakta tutuyordu.
(bkz: nur içinde yatsınlar) https://galeri.uludagsozluk.com/r/604017/+
allah'a şirk koşan, allah'ın insanlara yolladığı bir mucizeyi inkar eden edepsiz, terbiyesiz kızdır. 32 yaşında ve iki çocuk doğurmasına rağmen hala bu allah mucizesine rağmen kendini güzel zanneden sefil, ezik tiptir.
herhangi bir yerde her hangi bir anda ve herhangi bir sebepsizlikle dolayı bir bayanın memelerini tutma eylemidir. genellikle tek elle tek meme tutulacağı gibi düşme durumu olduğu zaman iki elle iki meme de tutulabilir.
-abla valla ayağım kaydı yanlışlıkla tuttum...
-piçün evladü, madem yanlışlıkla oldu bıraksana artük.....
bir an gözlerimi kapadım ve hayal ettim. ay sonunu getirememiş cepte para pul yok. bakkaldan borçla selpak ve su alıp deftere yazdırıyorum. bunları satarak bir miktar para kazanmak istiyorum. çıkıyorum mahmutbey gişelerine selpaklarımı ve suyumu satmaya hazırlanıyorum. iyi de satmaya başlıyorum. sevgilim de benim gibi züğürt arabası yok tabi. ama kız arkadaşları ile 97m ye binip cevahire gezmeye gidiyorlar. otobüste orospu bir arkadaşı hemen;
-aaa bu fuat değil mi?
diğerleri de eksik kalır mı hiç!
-evet evet bu fuat, ne yapıyor ki orada?
-elindekiler de ne öyle?
-ayy melike bu fuat kafayı yemiş.
-ya kendini düşünmüyorsa bari seni düşünsün kız, bu ne hal öyle.
-valla kızım sana diyeyim benim sevgilim olsa hemen terk ederdim.
-...
tabi bu konuşmalardan habersiz ben otobüsteki bu grubun gözlerin üzerime dikilmesiyle dikkatimi çekiyor, ben de otobüsün içine bakıyorum. a kimi göreyim, camda bana bakan canım sevgilim melike. el sallıyayım derken elimdeki selpakları düşürüyorum. ama şapsal ve mutlu bi şekilde el sallıyorum. tabi üzerime gelen arabadan haberim yok. bana çarpıyor. otobüsten inip yardımıma koşmasını beklediğim melike;
-bi daha üstünden geç, ez öldür, gebert... diyor.
yaptığım part time işimden dolayı melike benden tiksinmiş, oracıkta benden nefret etmişti. kendisini utandırtmıştım. haklıydı ve haklıydı. oysaki beni arkadaşlarına fuat çok iyi bir matematik öğretmeni olarak tanıtmıştı. hem devlette çalışıyor hem de özel derslerle parayı kırdığını söylemişti. bu ayıbı melikeye nasıl yapabilirdim!
çok üzülmüştüm. bir yandan melikeyi arkadaşlarına küçük düşürtmüş bir taraftan da selpakların ve suların üzerinden arabalar geçmiş elimdeki sermayeden olmuştum...
izmiri izmir yapan sadece kızlarının olmasıdır. ki her izmirli kızın da güzel olmamasıdır. bundandır ki izmir ve izmirliler karı kız üzerinden prim yaparak kadınları aşağılayan bir meta haline getirmiştir.
(bkz: bunu neden yazdım inan bilmiyorum)
şişe çevirme doğruluk ve cesaret mantığı ile oynanması gereken oyundur.
ancak bu oyunda tayyip varsa milli hassasiyetlerimiz gereği bu şişe büyük ihtimalle ayran şişesi ile oynanacaktır. yoksa tayyip mızıkcılık yapıp oynamaz ve oynatmaz.
oyunu sırrı kardeşimiz şişeden molotof yapmak istemezse çevirerek başlatır.
şişe dönerken bahçeli dönüş yönünü ve hızını hesaplayarak 40 tur sonra kendisine geleceğini tahmin eder ve öyle olur.
tüm gözler bahçelideyken gür bir sesle cesaret der. ordan tayip bahçelinin önüne bir ip atıp "hadi git apo'yu as" der. ne mümkün bahçeli nasıl gitsin assın? burda bahçeli oyuna yenik düşmüş olur.
dönen şişe bu sefer kılıçtaroğlu'nu gösterir. oda kendinden emin bir şekilde cesaret der. yine bizim tayyip zıplayıp "git dersim için özür dile" der demez kılıçtaroğlu da bahçeli kardeşimiz gibi buna cesaret edemez.
şişeyi çeviren kılçtaroğlunun hedefinde sırrı vardır. şişe bi iki dakika dönünce tayyibin ufak bir şişeye üfleme hamlesi ile sıra sırrı'dadır. gel gör ki sırrı doğruluk der. gezideki cesur sırrı, karadeniz, aksaray ve fethiye mitinglerinedeki sırrı oyuna şok etkisi yapmıştır. herkes cesaret beklerken sırrı doğruluk demiştir. bu sefer kılıçtaroğlu "ulan sırrı sen idris'i seviyor musun sevmiyor musun" diye sorunca sırrı da hasiktir ifadeli bir bakışla ikisi de der. tabi bu cevap kimseyi tatmin eden bir cevap olmaz.
artık şişenin namlusunun ucunda tayyip vardır. herkes tayyip'in ne diyeceğini düşünür. doğruluk dese ses kayıtları, yolsuzluk, atamalar sorulacak, cesaret dese kalk burdan bi siktir ol git, ülke rahat nefes alsın diyecekler. ama tayyip akıllı, kurnaz. ödevine iyi hazırlanmış çalışkan çocuk, köşeye sıkışmış kedi değil. doğruluk der...
ama gel gör ki bizim bahçeli, sırrı, kılıçtaroğlu aynı bir ağızdan "laa tayyip sen ilk kez, kaç yaşında milli oldun?"...
yokluğun gözü çıksın demek yerine çok güzelsin diyen zavallı, ezik, biçare erkeğin yalan söylediği andır. arkadaş çevresinden duyduğu "olum güzel bir sevgilin olması için önce çirkinlerden başla..." lafıyla rüzgara kapılan, ne hikmetse bir türlü level atlayamayan bu erkeğin ( erkek demeye dilim varmıyor ama) içine düştüğü durumdur. hele kızımızın 39 kilo fazlası varken bile " canım senin fiziğin 10 numara beş yıldız, ben seni bu şekil çoook beğeniyorum..." demesi yok mu, işte bunların yüzünden allah'ın ruslara seçerek bize de sıçarak verme nedenini oluşturmuş oluyor.