beyaz şerit çizgilerini, kendi şeritleri sanıp buradan gitmeleri.
kör noktalardan yaklaşmaları ve buna rağmen fark edilmeyi beklemeleri.
arabaların motosikletleri güçsüz görmelerine (kaza anında daha çok zarar görecek tarafın motosiklet olmasından dolayı) ve onları umursamadan trafikte hareket edilmesine sinirlenip, grup halinde olunca yalnız araç şoförlerine sataşmakta sakınca görmemeleri.
motosiklet kullananlardan ricam; önce aynada kendinize bakın kısaca, istemediğiniz hareketleri siz de yapmayın.
ha göre göre sizin* canınıza kasteden hayvanlara istediğiniz gibi davranabilirsiniz.
bence saadet, mutluluk gibi hisler geçerli tek kriter, ihtiyaçtır. ihtiyacın karşılanması insanı mutlu eder.
şu an paraya ihtiyacın vardır. para seni çok mutlu eder. başkasının aşka ihtiyacı var, parası olmadan da mutlu olur. aşka ihtiyacı vardır, aşk yoktur, para mutlu etmez. hasta adamı sağlığa ulaşması mutlu eder. bunlar gibi örnekler çoğalır, gider.
velhasıl kimi için yalan, kimi için gerçek olan "yalan"dır. *
bi gün, sadece bi gün bi yazar erkeklerin boyları veya kızların amaçlarıyla ilgili başlık açmasa/horlatmasa* bi grup yazar da tuzluklarıyla bu başlıklara koşmasa şaşacağım sözlüktür.
biz de onlara sinir olurduk, memleketimizi bilmiyorlar diye.
derken malum olay oldu. yüzlerce canımız gitti, arkalarında ağlayan yürekler bıraktı.
ve herkes artık soma'yı çok iyi biliyor.
mesela soma'nın manisa'da olduğunu, nüfusunu, geçim kaynağını herkes çok iyi öğrendi, hatta hastanesinde yanık ünitesinin bulunmadığını bile biliyorlar. o kadar ki dünden sonra istese de kimse unutamaz.
çünkü soma dün o coğrafya kitabındaki yer olmaktan çıktı, herkesin kalbindeki yara oldu.
keşke sadece bizim memleketimiz, sizin de coğrafi bilginiz olarak kalmaya devam etseydi.
her gün ama istisnasız her gün içlerinden bi tanesi gazeteye/televizyon kanalına/internet sitesine röportaj veren yönetim kuruludur. tabi bunların başkan geliyor.
vay arkadaş ne bu röportaj verme isteği? biraz kenarda durun, susun da konuştuğunuzda bi ağırlığınız olsun. ama yok illa bi tanesi çıkıp o çok önemli(!) açıklamayı yapacak. farkında mısınız bilmiyorum ama artık kendi taraftarımız bile röportajları okumuyor/izlemiyor.
kısaca; yeter! yeterince konuşuldu, artık icraat zamanı!
tabi yıllardır çok şey değişmiştir. o zamanlar hep dutluktu di mi buralar?*
şimdi hoş geldin demek de garip olur, zaten adam birinci nesil. yani ev sahibine hoş geldin demek gibi.
Adamın sevimli bir maymunu varmış. Gündüzleri bu maymunu dükkana götürür, kendisi namaza falan giderken dükkanını kapamaz,maymunu bekçi olarak bırakırmış.
Bir gün maymun dükkanı beklerken açıkgöz bir hırsız dükkanı soymaya gelmiş.Maymunun karşısına geçip esneme ve uyuklama rolüne başlamış. Taklitçi maymun hırsızı taklit ederek esnerken uyuyakalmış.Hırsız çekmecedeki paraları,yükte hafif pahada ağır ne bulduysa çalıp kaçmış.
Maymun sahibi durumu öğrenince bir güzel maymunun canını yakmış.Bir kaç gün sonra hırsız tekrar gelmiş. yine esneme hareketleri ile maymunu uyutmaya çalışmış. Maymun elini gözünün altına götürüp aşağı çekerek pişşşşşt pişşşşşt yapmış.Durumu gören hırsız şaşkınlığından donakalmış ve kendi kendine maymun gözünü açtı,onu uyutamayacağım, bana arık burada ekmek yok diyerek çekip gitmiş...
peşin not; sıkı bir leyla ile mecnun fanı, "bu adamlar ne yapsa izlerim, abi" insanı değilimdir. diziyi ara sıra izlerdim o kadar.
sinemaya da çok büyük bi beklentiyle gitmedim. ama onur ünlü filmi olmasından dolayı bi merak da yok değildi.
nitekim filme girdim, cinayet gibi gergin bir konu üzerine kurgulanmış olmasına rağmen ince ve gerçekten komik diyaloglar sayesinde oldukça eğlenceli ve akıcı bir hale gelmiş bir film izledim. sıkılmayı bırak, ne ara araya girdik, ne ara film bitti anlamadım bile.
tanım: gitsem mi diye kararsız kalanlara hiç düşünmeden gitmelerini tavsiye ettiğim eğleneceli bir film. bu arada bilmeyenler olabilir; tarzı absürd komedi değil.
asansörde, arkadaş ortamında bulunan ve anlam verilemeyen şekilde parfümünüzün markasını söyleyen kişilerdir.
kısa süreli mala bağlamaya ve \"ne diyo bu değişik?\" diye düşünmenize neden olur. bi süre sonra \"hee, yok o değil\" deyip önünüze dönersiniz. çünkü ben henüz doğru tahmin edebileniyle karşılaşmadım.
şu ana kadar kendimde bulduğum en süper güç şu; trafikte geçtiğim şeridi kitleyebiliyorum.
trafikte sıkışıklık olduğu her zaman aynı döngüyü yaşıyorum.
mesela; bakıyorum yandaki şeritler normal şekilde ilerliyor, bizim şerit kilit. vitesi 2'ye bile atmaya fırsat kalmadan hop duruyoruz. diğer şeritler vız vız geçerken yanımızdan amaan nasıl olsa birazdan onlar da durur diye bekliyorum. bekliyorum ama biz gözle de yan tarafları kesitiğimde hiç duracak gibi görünmüyorlar.
zaten fırsat kollayan şeytan da "hadi geçsene, bak şu arabadan sonra bi boşluk var, hemen değerlendir! noldu? tırsıyo musun?hadi! hadi!" fısıldayıp duruyor. "hayır geçmeyeceğim! her seferinde aynı şey oluyor, geçersem bu şerit akacak biliyorum." diyorum fakat yandan geçen her araba ile içten içe inancımı yitiriyorum.
en sonunda dayanamayıp, bu sefer olmasın, hayır bu sefer olmayacak, diyerek* bir boşluk bulup hemen yan şeritlerden birine geçiyorum (tabi arkadaki korna sesiyle birlikte) fakat hop 10 m gitmeden o kitleniyor, eski şeridim akmaya başlıyor.*
bu kısır döngü, eve ulaşana kadar böyle devam edip gidiyor.
şarkı sözü yazarlığından şarkıcılığa geçenlerin çoğu itici oluyor.* hayır zaten adamın sesi güzel olsa popüler şarkılarını başkalarına vermek yerine vaktinde kendi söyler, şimdi istediğini o zamandan elde ederdi.
dur hemen ne alakası var tribine girme. bak sinan akçıl, adam sadece imaj'dan oluşuyor. resmen piyasada bi boşluk buldum ortalıkta onu doldurayım, oradan yürüyeyim demiş ve o bulduğu boşluğun imajına bürünmüş gibi. sesinin ahengi olayına zaten hiç girmiyorum.
hayır tek örnek o da değil. bak fettah can'da ses de var gibi duruyor ama olmuyor aga, sen git söz mü yazıyorsun beste mi yapıyorsun, onu yap. bırak şarkıyı da şarkıcı, türkücüler söylesin. sonradan olmuyor.
android ortamındaki en faydalı ingilizce - Türkçe, türkçe - ingilizce sözlük diyebilirim.
offline olarak çalışmasının yanı sıra nette gezinti halindeyken pencere kapat/aç yapmadan* bildirimde çeviriyi göstermesiyle diğerlerinden farklılaşıyor.
tabi bir de alt tarafı bir uygulama kullanacağım diye bi telefonunun faturasını vermediğimiz kalan uygulamalardan farklı olarak sadece gerekli olan bi kaç izni istemesi de güzel olmuş.
ihtiyacı olanlara tavsiye edilebileceğim bir uygulama.
hareketleri işaret dili kullanandan çok rap söyleyen şarkıcıya benzeyendir.
o değil nasıl oluyor da o kadar devlet adamının burnunun dibine giren birine bi kişi de çıkıp "aga dur bakalım! sen necisin? nerede senin kimliğin?" demiyor, pes.
türkler arasında oldukça popüler olduğunu youtube'daki yorumlardan ve etrafımdakilerden anladığım, "lan bi ben mi tanımıyordum?" dediğim şarkıcı hatun kişisidir. şarkılarını dinleyince türkler arasında neden popüler olduğunu anlaşılıyor, sanki bizden bi şeyler var diyorsun.
j'aime şarkısının bağımlılık yaptığı rivayeti bulunmaktadır. diğer şarkıları da oldukça güzel ve hoş tınılar içermektedir.**
ayrıca geçtiğimiz günlerde türkiye'de istanbul, bursa ve ankara'da konser vermiştir.
ama söylemeden geçemeyeceğim. herkesin "kız öyle güzel", "böyle şirin falan" diye dibi düşmüş, gözden kaçmış. tamam allah var güzel kız ama o dans nedir aga? resmen yıldız tilbe'den hallice. çirkin olsa ilk dikkatimizi çekecek unsur bu olurdu.