hiçbir kadın hiçbir erkeği ve hiçbir erkek hiçbir kadını
bu biçim bu biçim sevmedi
yokluğu ekmeğe katık edip sevgiyi açlığa eklemedi
gözyaşlarının hiçbir teki bu biçim düşmedi
böylesine dolu dolu dolu ağlamadı hiçbir kucakta hiçbir baş
ve hiçbir elveda bugüne dek bu biçim söylenmedi
hiçbir akşam o akşam gibi kanarcasına batmadı o güneş
ve hiçbir güneş onları bir daha bu biçim bu biçim bu biçim görmedi
hiçbir kadın dedim ya hiçbir erkeği ve hiçbir erkek
hiçbir kadını bu biçim bu biçim bu biçim sevmedi..
ilk görüşte, ilk bakışta aşık olmuş ve son 6 yıldır hala ilk görüşteki heyecanı yaşadığım aşktır. benim aşkımdır, istisnadır ama candır.
gözü olanın, daha güzel şeyleri görebilmesi için bildiğim tüm duaları etmektir.
büyüklerinden öyle görmüştür ve bu geleneği devam ettirendir. değişik versiyonları vardır;
-yazma
-havlu
-patik/çetik
-banyo lifi(el emeği, göz nuru olanından)
-çorap
bu tür hediyeler, her eve lazım ve gideri en fazla olan şeylerdir. esasında bu geleneğin, yeni doğan bebeğe getirilen, o dönemde bebeğin ve ailesinin en fazla ihtiyaç duyduğu şeyin atlet, zıbın gibi kıyafetler olmasından kaynaklandığı düşünülebir.
en nihayetinde bir insan bebek de olsa, koca adam da olsa giymesi zorunlu olan şey atlet ve külottur.
alım gücü belki ona yetmiştir, belki de hali hazırda bulunan, elin boş gitmesine mani olacak en baba, en kurtarıcı hediyedir.
sebepsiz(!) yere suskun oldukları andır
regl oldukları dönemdir
aldatıldığını, erkeğinin başka bir hatuna fiziksel olmasa bile, ruhuyla dokunduğunu sezdiği andır
gururunun kırıldığı andır
bir erkek için ağladığı andır ki, bu en tehlikelisi olabilir; akan her bir gözyaşının içinde intikam planları vardır
erkeğiyle birlikteyken; yanında ki, yöresinde ki herhangi bir hatunun, herhangi bir sebepten ötürü erkeği tarafından takdir edildiği andır
kalbi kırıldığı andır
gittiği alışverişte beğendiği hiç bir kıyafetin, bedenine uymadığı andır
takdir edilmediği andır
dünyanın kendi etrafında dönmediğini gördüğü andır
yalan söylemeye başladığı andır
bedeni olmasa bile, ruhu orospu olduğu andır
yazıp yönetmek istediği hayatında, cast ekibinin sette disiplinsiz davrandığı andır.
bunların yanı sıra, elif şafak imzalı bir yazı bu başlığa dair söylenebilecek bir dizi cümleye tercüman olmuştur,
"hiçbir lafını doğrudan doğruya söylemez, hep bir dolaylılık vardır üslubunda. açıklamalardan çok imalarla konuşur, soru sormaktan ziyade ağız aramaya alışkındır. kadının narsisti yatırımcıdır, uzun vadeli düşünür, spontanlıktan kaçınır ve risk almayı sevmez. tartmadığı işe girmez, kendi çıkarına uygun görmediği erkeğe pas vermez. kadının narsisti arşivcidir. muhakkak biriktirir. reçelcidir, turşucudur, kavanozcudur; meseleleri türlerine göre ayırıp, sirkeleşene kadar bekletir ruhunun kavanozlarında, hafızasının güneş görmemiş kuytularında. sonra, mesela bir hadisenin üzerinden iki sene ya da beş ay geçmiş olsun, o pat diye açar bir kavanozu, masaya getirir o eski meseleyi, meğer hiç unutmamış, meğer bunca zaman bu anı beklemiş, meğer pusuya yatmış bir av hayvanı gibiymiş, meğer daha nice nice kavanozları varmış kişiliğinin kilerinde, dizili öyle mutsuz mutsuz raflara."
binalarının resmiyetinin, insanlarının yüzüne yansıdığını düşündüğüm şehirdir.
aynı zamanda; yılmaz erdoğan'ın, 'ankara' şiirinin bu mısrasını benim ve benim gibi olanlar için yazdığını düşünmüşümdür.
ankara'yı sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanın neden ankara'yı sevdiğini anlamadan
ankara'da yaşamak..
acıya para basan devlettir.
bu topraklar üzerinde yaşayan her bir bireyin yaşama hakkını korumaya çalışan devlet olmalıdır, öldükten sonra altın suyuna batırsan ne fayda !
özür dilemesi gerektiğini savunanlar; o ailelerin ne iş yaptığı bellidir. kendi ağızlarıyla söylemişlerdir. alın teriyle kazandığımız paralarımızı çalıp, malum örgüte hibe ettikleri her bir kuruş için, o aileler bizden özür dilemelidir.
hangi vatandaşımız öldüğünde bir özür duydunuz ? asker demiyorum bile..
canice öldürülen, pusuya düşürülen, otobüse atılan bomba sonucu yanarak, yoğun bakımdayken de hepimizin yüreğini yakan o kızımız öldüğünde duydunuz mu bir özür ?
kimse özür beklemesin, ama kimse de artık ölmesin !
yıllar sonra hatırlandığında; -aslında unutmamak için her türlü hafıza oyunu oynanan- yüzde sadece bazen hüzün bazen sevinçle son bulan,
en temiz
en samimi
en çıkarsız
en naif
ruhun en temiz hali olan; çocukluk anıları..