ramazan ayı olması hasebiyle kendisini sık sık ekranlarda gördüğümüz tasavvuf yolcusu.
konuşmasında kendine has özellikler kimisine çekici kimisine itici gelebilir.lakin benim sesindeki tonlamalarından ziyade rahatsız olduğum bazı fikri tonlamaları.özelliklede insanı ve ona yaklaşımını anlatırken ki hadsizlik hali.
Allah insana ruhundan üflemiştir evet, ve insanı yarattıktan sonra meleklerine secde edin demiştir evet, yeryüzünde insanı kendi halifesi de kılmışmıdır kesinlikle. anlaşılması gereken fakat ısrarla anlaşılamayan şudur ; bende O'ndan bir parça vardır ama ben O değilim.secdeye çağırılan insan değil onun içine lutfedilen Allah'ın ruhudur ki yaratılış sürecimiz ruhun üfürülmesi ile tamamlanmamış takva ile birlikte nefsi bozukluğuda insana ilham edilmiştir.
ve insan yalnızca sukut üzerine tahsis edilmiş bir varlık değildir, bütün dinler bireysel ve toplumsal devrimler meydana getirilmek üzere gönderilmiştir.insan yalnızca sevgi üzerine kurulu bir varlıkta değildir.merhamet sevgiden daha nitelikli daha baskın bir vagondur.Allah sevmediğine karşıda merhametlidir çünkü.buna rağmen treni bunun üzerinede hareket ettiremezsiniz ki , en büyük erdem adil olmaktır.zira O merhametini hak etmeyenlere karşı da adildir.bence anlaşılması gereken şu; insan ancak ve ancak bu idealin yolcusu olabilir , bu ideali gerçekleştiremez.çünkü insandaki nefsi bozukluklar tam anlamıyla tekamül edebilmesine engeldir.bu dünyada insan ancak yolunu seçer , oraya varıp varmadığına değil o yolu nasıl ve ne ile yürüdüğüne göre yargılanır ki bu nedenle dinde ameller niyetlere göredir.
O insana kendinden bir parça katmakla birlikte ilahlığını paylaşıma açmamıştır.nitekim ayaklarınız yere basmadıkça aşkla göklerde dolaşan başınız sizi kibirle şirke daldırabilir.üstelik kendimizi hidayet üzerinde görürken , iğreti arzumuzu ilah edinebileceğimiz konusunda bizi uyaran yine kutsal kitaptır.insanı o yaman aldatıcı en çok O'nunla aldatır.
unutulmamalıdır ki firavunda da , ebu cehilde de , ebu lehebde de O'ndan bir parça vardır ve bu insalar cehennem yolcusu olarak hayatlarını nihayetlendirmişlerdir.şimdi neticeye bakarak Allah kendinden olanı kendine rağmen kendiyle cezalandırıyor mu diyeceğiz.ne abes.
mesele derin ve birkaç cümle ile anlatılamayacak kadarda doğurgan.ama bir şeyin daha altını çizmekte fayda var, geçen gece başka bir programda hanfendi ayetlerin delilliğini, şekillendirmek istedikleri muhammet figürüne mualif bulanların uydurdukları lisan ile, lutfedip dediler ki "adem bile Allah değişini Muhammede borçludur"
yahu kuranda ısrarla "ben insanı bana kulluk etsinler diye yarattım" ayeti bağırırken hadisi kutsi diyerek dinin içine fırlatılan zarların bence en tehlikelisi olan "kainatı senin yüzü suyu hürmetine yarattım, sen olmasaydın kainatı yaratmazdım" yalanını kullanarak Allahın elçisi aracılığı ile Allah'a ve onun kitabına iftira atan güruha hangi aşkın coşkusu ile ortak olunuyor anlayabilmek zor.oysa ne diyor Kuran "bizim söylediklerimizi değiştirse veyahut gizlese muhammedi mutlaka yakalar ve onun şah damarını koparırdık.bize karşı kendisine bir yardımcıda bulunamazdı"
hz.isaya tanrının oğlu diyerek Allah'ın peygamberiyle nasıl O'nun dini yozlaştırdı ve şirk aracı yapıldı ise hz.muhammette kuran eliyle yapılamadığı için hadisi kutsi denen safsatalar ile Allah'ın kulu ve elçisi olmaktan çıkartılıp islam'ın yozlaştırılma aracı yapılmaya çalışılıyor.bilerek ya da bilmeyerek tasavvuf ehli denilen bu zatlarında ilave marifetleri ile.
bu soruyu sorabilecek seviyedeki süzme salakların mümkünse yüzme kabiliyetlerini kaybetmelerini , ayağına bir taş bağlayarak kendilerini suyun nazik kollarına bırakmalarını salık veriyorum.
yürüttüğü aktif dış politika ve sahip olduğu vizyon ile wikileks belgelerine tehlikeli neo osmanlıcı olarak girmiş dışişleri bakanı.lakin kürşat tüzmenin yüzdelikleri kadar tartışılmamış ve gündeme gelmemiştir türkiye cumhuriyeti dış işleri bakanının neden batı tarafından tehlikeli bulunduğu.entellektüel birikimi ,tarih bilinci, analitik düşünme kabiliyeti ve çabuk karar alma yeteneği ile türkiye cumhuriyeti tarihinde parlak bir yer alacağına inandığım davutoğlu , çek cumhuriyeti dış işleri bakanına verdiği tarihi ayar ve dün akşam trt haberde dile getirdiği 'israil ortadoğuda bir getto halini almıştır , uluslararası hukukun üzerinde değildir ve sıradan bir devlet olduğunu birilerinin onlara hatırlatması gerekir' derken takdirimi bir kez daha kazanmıştır. kendisinin selefi yine kendisi olmalıdır , aksi bir durumu düşünmek bile istemem arap bahari türk kabusuna dönüşebilir çünkü.
tevrattaki emir tek başına güçlü bir kelime olsada , tahrif edilmiş kutsal kitaplarına göre öldürmeyeceksin vurgusu sadece yahudilere karşı yapılmıştır.
tıpkı faizde olduğu gibi, bir yahudi bir yahudiyi öldürmemelidir. bu derece kibirli ve ırkçı bir kavmin , tarih boyunca uğradıkları saldırıları düşündükçe , kaderin manidar bir cilvesiyle karşılaştıklarını düşünmek pekte yanlış olmaz sanırım.
tarih tekerrürden ibarettir, mevzu bahis siyaset ve siyasette chp ise , yeksenak devam edecek baykal mehter marşı ile gittiği koltuğuna izmir marşı ile geri dönecektir.
bu göstermelik istifa beni hiç şaşırtmadı ki daha öncede olduğu gibi, baykalın koltuğu bırakması ile yetim kaldığını hissedecek olan chp, halk önünde önce mağdur edebiyatını yapacak, referandum sürecinde bu edebiyatın meyvelerini toplamayı umacak , bulduğunu kaçırmayacak sonra da izmir marşını olağanüstü kurultayında bir seneye kalmaz çaldırarak, kendisinde fobi olan iktidar koltuğu ile arasına biraz daha mesafa koyabilmek için baykal'ı koltuğuna davet edecektir.
şimdiki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere "chp baykala sahip çıkacaktır"
türk solu gereksiz yere ümitlenmektedir. türk halkının ise ümitleri suya düşecektir.
siyasi rant için belden aşşağı vurmaktan sakınmayan , günümüz tv dizilerinden aldığı manidar ilham ile seviyeyi her geçen biraz daha düşüren baykal'ın , ortaya çıkan görüntüleri iktidar komplosu olarak lanse etmesi ve kendi parti içi muhalefetine bu kadar güvenle sırtını dayamış gözükmeside abesle iştigal geliyor bana.
sandıkta defalarca hezimete uğratılan baykal'ın bunu hiç üzerine alınmadan siyasete devam ettiği gerçeğini unutupta, böyle bir meseleden dolayı başkanlıktan istifa etmesini "samimi" olarak değerlendirenlerin de aklına şaşarım.
başbakanın bir tv kanalına verdiği mülakatta yeniden ülke gündemine sokulan mevzu.
efendim elinde silahı olan ordu silah zoruyla ancak, belli milli kaideleri olan ve ilahi bir tesadüfle sıklıkla ceplerinde parası olmayan ailelerin çocuklarını askere alabiliyor. şimdi bu ülkenin, ceplerinde parası olanların sermayeleri ve ceplerinde parası olmayanların oyuyla iktidarı da ,silah zoruyla yapılamıyanı, para yoluyla yapılmayacak olana çevirme gayretinde.
yine fakirin çocuğu ölecek, yine fakirin çocuğu sürünecek, yine fakir fakru zaruret içinde harap ve bitap düşecek, buna mukabil teşvikiye de ünlülerin cenaze şovları dışında bir cenaze görmeyecek.bebeğin sahillerinde son model arabasıyla saatte ikiyüz kilometre hızla otobüs durağına dalacak bir züppe, temizlikçi kadınları arabasıyla o kadınların oğullarını da askerde parasıyla öldürecek. yine zengin yaşayacak, fakririn sırtında gezdirecek servetini, kanı beş para etmez adamlar , yirmilik kuzularının kanlarına paha biçecek maaş ödeyecek.
askerlik ya profosyenelliğe tamamıyle dönüştürülmelidir, ya da eğitim ve ekonomik açıdan bu ülkede doğmuş olmanın dez avantajını yaşayan çocuklara bir de askerde hizmetkarlık yaptırılmamalıdır.herkes paşa paşa askere alınmalıdır. alınmalıdır ki ülkenin istikbalinin yegane tayincisi görevini kendi kendilerine üstlenmiş olan otoritenin , üzerine vazife olmayan işleri bırakıp kendi işini yaptığını görelim. ordu evlerinde, kuaför salonlarında kendi işlerine koşturdukları fakir fukara çocuklarının vebalide dağlarda gerillanın karşına atılan kuzuların vebalinden daha önemsiz değildir.
aydın doğan tarafından kendisi nezdinde partisine destek verilmesi teklifini, elinin tersiyle ittiğini , "sizinle iş birliği vatana ihanettir" dediğini olayın tanıklarından dinlemiş biri olarak, yazıcıoğlu'nun medya tarafından görmediği rağbet ve ülkede bir çok içi kof siyasetçiye gösterilen "teveccühün" kendisine neden gösterilmediği üzerinde düşünmek gerektiğini düşünüyorum.
bügün chp'nin dinazorlarından kemal anadol gibi adamların shp döneminde dönemin hadep'i ile "anlaşılamadığı" gerekçesi ile istifa ettiğini bilmeyen, iktidar muhalefeti yapmak uğruna chp'nin ülkede kürtlüğü ideolojik olarak meclis çatısına sokan parti olduğunu görmezden gelen, bölgede yıllar önce siyasi incelemeler yapıp "kürt" kelimesinin yasak olduğu dönemelerde raporlar hazırlayanların rozetlerinden habersiz olmayı tercih eden, içki masalarında bugün bölücükle suçladığı zihniyetin dönem temsilcileriyle kutsadığı darbe anayasasını çengi niyetine oynatan baykalı , ve temsilcisi olduğu statükoyu mazur görmeyi yeğleyen zihniyeti de en az dağdaki militanlar , militanları dağda otlatanlar kadar tehlikeli buluyorum.
dünyevi suretlerinin hepsi yalan, gerçek olan bir tek o son nefes sancısı.
insan, cahil olmasına rağmen yükü yüklenen insan.
insan, övülmüş olmasına rağmen saygıdeğer emanetin onurunu taşıyamayan insan.
insan, hem bilen hem bildiğini bilmeyen insan.
her nefs ölümü tadacakken, her nefse misafir bir ölüm varken , yalnız kendininkini kutsayan yalnız kendinden konuşan insan.
ölümden değil kendinden korkması gereken , zamanla yaşamayı beceremediği için zamansız yaşamdan korktuğunu bilmeyen insan.
az bilen çok korkan , korktuğu içinde asla bilemeyecek olan insan.
kimi ölümünü düğünle karşılarken , kimi içini henüz vakti gelmemişken binlerce cenazenin soğukluğuyla dolduran...
ölüm her aklına geldiğinde
ah edip vah edip inleme
bu halinle tanrı'yı incitmiş olacaksın
ecel kapına geldiğinde
evi telaşa verme
o geldiğinde sen gitmiş olacaksın
"ben dünyaya doğru yürümekle meşburum
baharda sürgülenir içimde katranlarda
hem koşarak yarattığım sevgiler vardır
hem körlenmiş sevgilerin acısıyla koştururum"
dizelerinin sahibi, yığınlar tarafından anlaşılması mümkün olmayan , içindeki suları tersine akıtan , şahsına münhasır kişidir ismet özel, iyi şairdir.
dün akşam haber türk ekranlarında , ali balkız'ın ayarını bir güzel vermiş "ezan allah işitsin diye değil kul işitsin diye okunur" demiştir.
öncesinde de marksist yoldaşları için "şimdi hepsi sandalyeleri doldurdular " diyerek ayıplarını,ahlaksızlıklarını tokat gibi yüzlerine vurmuştur. cesur adamdır vesselam , kimseye şirin gözükme kaygısı yoktur."türk" bir kavmin adı değil bir karekterin adıdır diyerek bağırdığı zaman , karaktersiz nice türkten bin kat evla olduğunu kanıtlamıştır gözümde.
her fikrine katılmak mümkün olmasada ,ismet özel'in fikri mücadelesini "faşizm" başlığı altında tartışma cehaletini gösteren insanlara , bir şeye karşı çıkmak için önce onun muhtevası hakkında bilgi sahibi olmak gerekliliği hususunu hatırlatmakta fayda var. zira resmi ideoloji ezberinden yapılan tarih ve din tartışmaları ile olaya vakıf olunamayacağı gibi, güdük felsefe anlayışı ilede ismet özel gibi adamlara "hoşgörü" zokasının yutturulamayacağı açıktır.
dört kitaptan başlayalım istersen gel söze
orda öyle bir isim varki
senden öte benden ziyade
onu düşün ona sığın o senden öte benden ziyade
barış manço
aşk bu cana bedenden hak ise
can ne cami çeker ne kilise
ten sönmeden bitmez bu hadise
bir ömür böyle geçmez ah ile
ağlasanda gülsende nafile
sen dursanda yürür bu kafile
yüksek sadakat
seyreyle güzel kudret-i mevla neler eyler
Allaha sığın adl-i taala neler eyler
canana gönül vereli ben candan usandım
hem düşeliden derdime dermandan usandım
suları şikest meyleri kalp hazreti Haktan
bir ane değin ettiğim isyandan usandım
meyl eylemesem gayrisine tevbeler Olsun
hem yüzleri dost özleri düşmandan usandım
erkan oğur
ben senin çizdiğin gemileri sevdim
yeşil erik yiyişini
yağmurda ıslanmaktan keyif aldım
gün batımında sana güvenmeyi
hümeyra
şah desen kul desen beyhudedir beyhude
bu dünyanın işleri beyhudedir beyhude
eczacıların , hiç emek sarfetmeden her ay devlete ettikleri faturalar ile cillop gibi karlarının ellerinden uçacağı endişesiyle karşı çıktıkları olaydır. o tatlı karların, o 3-5 fazla reçete için atılan parandelerin , o kıçları üzerinde oturarak zenginleşen banka hesaplarının bedelini sektörün müdavimi halk yeterince ödemiştir. bu rantı sonsuza kadar eczacılara bırakmak niyetinde olmayan devlet şimdi de koca koca marketleri bundan nasiplendirme çabasındadır. sağlık "sektör " olarak kaldığı müddetçede insan bedeni akbaba sürülerinin katığı olacaktır.
onlarca işçi çalıştıran esnaflardan , daha az emek ve sıfır riskle yapılan ilaç ticareti, eczacıların işkembelerini yeterince şişirmiştir. yüzde yirmi, hatta kimi zaman yüze otuzbeşlere çıkan kar oranlarını kaybetmemek için onlar bağırıyorlar da, bu halka ne oluyor onu anlamıyorum. yahu giden sizin paranız be akılsızlar sürüsü. poşet poşet ilaçları aldığınız zamanda para sizin paranızdı, oysa siz yangından mal kaçırır gibi midenize ilaçları dolduruyordunuz. o devir bitti, ilaçlar bitmeden ilaç alınamıyor artık, ve avrupa ve amerikada ki gibi tek tek satılmaya başlanacak ilaçlar.
almanyada antibiyotik yazmak özel izne tabi, yahu anlamak mümkün değil avrupalı kendi halkına yapmadığını burada size dayatıyor, sizde ölüm nedenlerinin 3. sırasında gelen ve kişinin sürekli sektörün müşterisi olarak kalmasını sağlayan ilaçların yan etkileri eczacılara yeni rantlar olarak geri dönsün diye mi destek veriyorsunuz .
batı tıbbının insan sağlığının altını oymasıyla, düşünme kapasitesinde ki gerileme arasındaki doğru orantı oldukça düşündürücü.
devletin çeşitli kademelerde 275,000 atıl personelin olduğu bugün, birileri çıkıpta ben bu paraları size yedirmem diyor ise, bir milyon küsür niteliksiz ve verimsiz memurun , artık nitelik ve verim kriterleri kafalarını dosyaların arkasına gizlemekten ibaret olmayacağını kim ilan ediyor ise, destek çıkılmalıdır. taktir edilmelidir.
bu paralar benim paralarım , bu paralar tüyü bitmemiş yetimin paraları, bu paralar özel sektörde sadece kara odaklı çalışan şirketlerin , maalesef boyundurluğu altına girmiş gerçek emekçilerin , mesaisini çalışarak tüketen vatandaşların paraları.
isterseler kendilerini havuza değil denize atsınlar , bir vergi mükellefi olarak, bir çok icraatını desteklemediğim başbakanı sonuna kadar destekliyorum. hırsızlığın küçüğü büyüğü olmayacağı gibi, ahlak kavramıda siyasetçiye ve işçiye göre değişkenlik gösteremez. az bulan az çalıyor , çok bulan çok. sonuç olarak , bankamatik memurluğu ve işçiliği dönemi sona ermelidir. işçi sıfatını hak etmeyen adamlara işvereni olarak bu halk bakmak zorunda değildir. aldıkları her kuruş haramdır zıkkımdır.
efendim , benim inancım odur ki bu millet , vekalet edecek birilerini bulsa namazını da orucunu da birilerine mutlaka ihale eder , yalnız para etmedikleri için vekilliğe talip şu an için bulunamamaktadır. ama ileride bir zamanda necip türk aklı bu sorunununda üstesinden gelecektir inanıyorum. yeni yeni derneklerimiz , vakıflarımız türeyecektir.
kurbanı kesecek olan kişinin abdestine bile güvenemediğiniz bu devirde , sırf mükellefiyet hanenizden bir görevi sildirmek için bu kurumlarla yapılan sessiz anlaşma nihayet milletin elinde patlamıştır .
operasyonun güvercinlerin önünü açabilmek için şahinler tarafına yapıldığının , devlet eliyle planlı bir şekilde duyurulmasının ardından , güvercin adledilmeyi kendine yediremiyen baydemir'in, bağırsaklarını ağzıyla boşaltma hadisedir ki devlet amacına ulaşmıştır kanımca.
baydemir'in sözlerinde ki öfke gözlerindeki korkuyu gizlemeye yetmemiştir.
bana da geldi bu mail. ve kesinlikle doğru olduğuna inanıyorum ki bu tip maillerden onlarcası daha var.
çoğunlukla yahudi müşterileri olan mafyadır. yaşamaya, neye mal olursa olsun yaşamaya, ve bunun için tüm dünyayı ateşe vermekten , girdikleri toplumu deforme etmekten , yedikleri kaba pislemekten yüksünmeyen bu gurubun, yalnızca paranıza , toprağınıza değil daha fazla nefes için organınıza bile göz dikmesi halidir ki ,israil'e bu yolla gönderilen organları şimdi içlerinde taşıyanlar ne bu dünyada ne öbür dünyada huzurun yüzünü görmeyeceklerdir. ırak'ın da yalnızca huzurunu ve petrolünü çalmadı bunlar organlarınıda çaldılar. bazı afrika ülkelerinde insanların çaresizlikten böbreklerini sattığı ve rakamların azımsanamayacak kadar yüksek olduğu düzenlenen bazı raporlarda da görülmüştür.
kişiler arasındaki güvenin kaybolmasının toplumsal defermasyonunu ağır bir biçimde hissettiğimiz şu günlerde, yapılması gereken en akıllıca şey dikkatli olmaktır. aman dikkat.
kendi inanç dinamiklerini sorguladığı "itiraflarım" adlı kitabında, edebi marifetini oluşturan yaşamsal sancılarına tanıklık edebileceğiniz, bir adamdır tolstoy. rus edebiyatında kendime en çok yakın gördüğüm okumaktan büyük keyif aldığım , kendisinden çok şey öğrendiğim bir yazardır. başyapıtlarının gölgesinde kalmış , üzerinde çok fazla konuşulmamış, "insan ne ile yaşar" adlı küçük öykülerden büyük dersler veren kitabında da dönemin rusyasının ahlaki panaromasını çıkarmayı çok iyi başarmıştır. kendi iç hesaplaşmaşlarını felsefe tarihinin vagonlarından bir bir geçerek yaşamış, okuruna da itirafnamesi ile yaşattırmayı çok iyi becermiştir. hz.muhammed hadislerini her ne kadar bilgi eksikliğinden kaynaklı ayet olarak nitelendirse de , islam doktrininin özellikle kardeşinin ölümünden sonra içinde yaşattığı imani boşlukları kapattığı, sorulardan yaralanan ruhunu tedavi ettiği tahmin edilebilinir. tabi gerçek nedir bir tolstoy bilir bir de allah. amma ve lakin yazdıklarının okuru üzerinde ki etkisi tartışılmazdır.
açılım sürecini sanki kendisi başlatmış gibi, bittiğini ilan eden, yetmeyip üzerine neredeyse göbeğini kaşıyarak kahkahalar atacağını zannettiğim, dtp'nin kendi sevimsiz söylemleri fitneden başka bir şeye neden olmayan karakteri. bilmiyor bu kadın sülüetinde ki bıyıklı ki, son gülen iyi güler. siz bütünüyle kürt halkını asla temsil edemezsiniz, siz sine-i millete değil ancak sine-i pkk'ya dönebilirsiniz. umuyorum anayasa mahkemesi partiyi kapatmaz ve bu sırtlanların ekmeğine yağ sürmez.
açılım süreci baltalansın, dtp kapatılsın, kürtçü nüfusta yeni ayaklanmalar baş göstersin, halk galyana gelsin, dtp ve imralıya duyulan nefret körüklensin, körüklensin ki sokak çatışmaları alevlensin, ırakın dağlarından tasfiye edilmeye çalışılan pkk kendine şehir merkezlerinde yer açabilsin, ekonomik ve lojistik desteği yeniden sağlansın, dtp'nin varlık kaygısı giderilsin, diye yapılan provokatif eylemlerden yalnızca biridir. kendilerine en iyi cevabı ölen şehitimizin yakını vermiştir. isteselerde istemeselerde bu kan duracaktır. türk halkının sağduyusu galip gelecektir, bu meymenetsiz insanlar gurubuda tarihin yapraklarında eriyip gideceklerdir. şimdi değil belki ama yarın mutlaka emine ayna ve bu kadın gibi ruhlarının çirkinlikleri yüzlerine yansımış akbaba sürüleri bir gün illaki kendi leşlerinden başka bir katık bulamayacak ve kendi kendilerini yiyip bitireceklerdir.
bekleyin, şüphesiz bizde bekliyoruz.
dün akşam habertürk kanalında, canlı bağlantıda apo adlı terorist başının hücresi ile ilgili şırnakta koparılmaya çalışılan fırtınayı bir güzel adalet çizgisine oturtmuş, "efendim, bakanlığın gösterdiği resimler bir şey ifade etmez, ne olduğunu gerçekte bilmiyoruz" vari laflarla terör mağduru bu ülke vatandaşlarını bir güzel aşşağılamış, kapitalist medyanın büyük kaymaklı ekmeklerini midesine indirmekten yüksünmediği halde hala kimi üniversitelere gittiğinde 68 kuşağının propagandasını yapabilen yüzsüz adamdır kendisi. karşısında muhatap olmadığı zaman , gıyapta atıp tutan can ataklı ise dut yemiş bülbüle dönmüş "efendim bu adam terörist örgüt liderliğinden içeride, baklava çaldığı için değil , elbette şartları ağır olacak , pamuklara sarmayalacak değil ya devlet" diyememiş ancak ağzında lafı gevelemiştir.
yalnız şunu herkes bilmelidir ki fırtına eken kasırga biçer, oral çalışlar gibi adamlar da bu fırtınadan nasibini alır , savaşı illede devam ettirmek isteyen statükoda, o maşaları sokaklara salanlarda.
işin vitrinine de önem veriyorlar diye ntv'ye haksızlık yapıldığını düşünmekteyim. zira ülkedeki nice haber kanalından daha iyi bir haber kanalıdır. işlerini istisnai durumlar hariç iyi yaparlar.
zamanında öğretmenleri katletmekten çekinmeyen adamların , bu ülkenin geleceğine asalak gibi yapışan terörist zihniyetin kendini bir kez daha gösterdiği hadisedir. kesinlikle millette infial havası yaratmak için ortalığa atılmıştır bu maşalar, değişimden kim zarar görecekse onlar tarafından provakasyon amaçlı ipleri çözülmüştür.
nasılsa kürt nüfusu dur durak bilmeden artıyor, nasılsa arabaların önüne kan parası almak için atılan çocuklardan, dağa göndermek için de ellerinde bir sürü var. apo mağaradaki ininde göbeğini kaşırken, zevki sefa içinde yaşarkende bu adamlar dağda saçlarında ki bitleri ayıklıyor, kürt kızlarının ırzına geçiyor, kara parayla lag yiyorlardı. değişen pek bir şey olduğunu sanmam, şimdi biri konforlu hücresinde devlet eliyle yaşatılırken, diğerleri yoksulluğun ve yoksunluğun kol gezdiği şehirlerdeki inlerinden çıkıp kraldan fazla kralcılık yapıyorlar.
umuyorum düşmanın istediği olmaz, umuyorum süreç çözümden yana çalışırken, teröristin pis ekmeğine bu ülkenin temiz yağları bir kez daha sürülmez.
hamam böceklerinin dahi leş kokusuna dayanamayıp ziyaret etmediklerini düşündüğüm, bakanlığı sürekli kendini savunma durumunda bırakan , yapılan aleyhte propagandaların gazıylada daha da iyileştirilen hücre. e sen adamı, ipte sallandırmazsan, o kocaman devleti böyle elinde sallandırır. devletin aracılığı olmadan da, ölüm melekleri kendisine gelecek bir gün ve o zaman iki metre çukura mecbur talim edecek, necis bedenini toprak kabul edecekmi bilmem.
chp'nin seçim propagandası için yaptırdığı afişlerden birinde yanılmıyorsam "dinde bizim laiklikte çekil aradan" yazıyordu, sırıtan bir baykal resmi ile birlikte. ve yine yanılmıyorsam anayasa mahkemesi tarafından incelemeye alınmıştı. laikliğin kapısında bekçilik yapan başsavcılığın ise gıkı çıkmamıştı. o soruşturma yapıldımı, yapıldıysa ne aşamada , yapılmadıysa rafa niye kaldırıldı merak ediyorum doğrusu.
aleviler kendileri üzerinden yapılan siyasetten bugüne kadar ne fayda sağlamışlardır merak konusu. o çok övdükleri statükonun derinlerde olan ellerinin , birlik başkanlarından birine suikast hazırlığında olmaları da mı fikirlerini değiştirmemiştir hayret doğrusu. istanbul il başkanı olan adam ise baykal'dan daha antipatik , daha soğuk biri. hatta chp figüründen bile soğuk. şimdi alevi vatandaşlar eğer laikliği , layık olmadığı bir biçime sokup , gayri adil bir sistem haline getirmeye çalışanların , korkunun borazanlığını yapmak dışında siyasi bir vizyona sahip olmayanların, sırtlarına sürdükleri ellerinde ki kiri ceketlerinde taşımaya devam etmek istiyorlarsa kendi bilecekleri iştir. yalnız suların ters yöne , denenmiş ve yanılmış yöntemlerle , hele gürsel tekin'le asla akıtılamayacağını anlamış olmaları gerekirdi.
bir kere efendim bu ülkede kurulan partiler , adlarında demokrasiye ya da türevlerine
atıfta bulunmayı çok severler. bu tip isimlerle siyaset sahnesinde boy gösteren partilerin bir çoğunun ise genelde devletçi anlayışa sahip olmaları da ironiktir.
mevzu bahis parti ise demokrasiyi kim için istemektedir tartışmaya açıktır. eğer toplum içinse kendilerinden beklenilmesi gereken ilk şey ağalık sistemine karşı demokrasi talebi olması gerekirken , kimi zaman devlet işbirliğiyle , kimi zaman devlete rağmen oluşan feodal hegomonyaya karşı hiç bir refleks göstermemişlerdir.
aksine feodaliteden beslenen unsurları pek güzel içlerinde barındırmakta , dahası kendilerini insan kaynağı ve maddi kaynak olarak düzen tarafından finanse ettirmektedirler.
pkk'nın höt dediği yerde dut yemiş bülbüle dönmeleri de demokrasi anlayışları hakkında epey bir fikre sahip olmamızı sağlamıştır. terörün siyasal kanadını oluştururlar ki bugün mensuplarının bir kısmının eşleride aktif terörist olarak dağlarda demokratik bir terör sergilemektedirler. komünist manifestonun gölgesinde yapılanan pkk , bugün nasıl kabuk değiştirdiyse, aynı maharet parti mensupları tarafından da "ezilmiş halklarının" gözü önünde sergilenmektedir. kendilerini namerde muhtaç eden kürt halkı,
umarım bir gün savaşın kendi gelecekleri için verilmediğini, mutsuzluk kelimesini kürtçe telaffuz etsenizde mutsuz olma durumunun değişmediğini anlayabilirler.
tarihi çok eskilere dayanan, kuran'ı kerimde lut kavminin helak olma nedenlerinden biri olarak lanetlenen cinsel sapış , saygı değer bir olgu değildir. lakin nesfin kendini tatmin etme, kendi yönünü çizebilme, günah kavramını reddetme ya da kutsama hakkı olduğundan, insanların sapkın olma durumları bireysel özgürlük alanı içinde sayılabilir. ancak, insan fıtratına aykırı olan, inananlar için yaratıcısı tarafından lanetlenen, inanmayanlar için ise doğanın biçtiği rolün dışında sistemi tehlikeye sokan bu "hasta"lık durumu , maalesef medya ve internet eli ile normallaştirilmeye çalışılmakta ki bu toplum hafızasında bir kanıksama durumu oluşturmakta ve yeni jenerasyon için tehlike çanlarını daha hızlı çaldırmaktadır.
bu sapışı bir tercih meselesi olarak görmek, insanı toplumsal rollerinden soyutlayıp kendinden müteşekkil bir varlık haline çevirmek , yeni jenerasyonunda doğru, yanlış, ahlaki , gayri ahlaki yargı kaideleriyle yetişme hakkını elinden almaktır ki, bu insanlığa insan eliyle atılmış en büyük kazıklardan biridir bence.
ahlaki dejenerasyon, bugünün dünyasının yarınki sahiplerini bir yandan sperm bankalarında dondurup müstakbel annelerini bekler durumu getirirken , bir yandan da erkek sülüetinde kadın babalara, kadın sülüetinde erkek annelere mahkum etmiştir.
hiç bir özgürlük anlayışı , bir çocuğun normal kaidelerde bir aileye sahip olma hakkını elinden alamaz.
medya ironik olarak çocuklara yapılan cinsel istismarı lanetlerken, eşcinsel eğilimleri neredeyse övecek duruma gelmiş, "medeniyet" kavramını güdükleştirmiştir.
şimdi şunu sormak gerekir, kimi insanların hem cinsiyle dahi kendini tatmin edemediği, hayvanlara, hatta cansız nesnelere tecavüzlerin yaşandığı, kadın etinin bir meta gibi promosyon olarak sunulduğu, erkeğin kadına, kadının erkeğe benzetilmeye çalışıldığı günümüzde, "özgür" insan daha mutlu , daha huzurlumudur?! kesinlikle hayır.
ibb ile yaptıkları protokolle, yaralı , hasta olan sokak hayvanlarını gezici ambulanslar ile toplayıp gerekiyorsa hayvan hastanesine götüren, daha sonra da ya sahiplendirme yapan ya da hayvanı alındığı mahale geri bırakan derneğin gönüllüleri.
harkulade bir iş çıkartıyorlar, teslim ettiğiniz hayvanlar hakkında derneğin sizi yönlendirdiği gönüllüyle irtibata geçip bilgi alabiliyorsunuz. yaklaşık on beş gün önce teslim ettiğim , sokakta beslediğim ayağı kötü bir şekilde kırılmış olan kedinin öldüğünü haber verdi bana gönüllü beyfendi.üzgünüm hemde çok üzgünüm . lakin ölüme gelinceye değin insanın üzerine düşen vazifeyi yerine getirme zorunluluğundan yüksünmeyen insanların varlığı beni huzurlu kılıyor.
telefon numaraları :0216 449 90 52
sizde hasta ya da sakat sokak hayvanları için çare arıyorsanız öncelikle
0212 521 34 00 nolu telefondan hayvan hastanesine ihbarda bulunabilirsiniz. daha sonra da dernekle görüşüp bilgi alabilirsiniz. maddi katkıda da bulunabilirsiniz.
edit:kedim ölmemiş,bir karışıklık olmuş ve bana yanlış bilgi verilmiş. ayağı iyileşmiş bir şekilde bana teslim edildi.çok mutluyum.lütfen bu iyi insanlara destek olalım.gerçekten yaşamın saygınlığına layık işler çıkartıyorlar.
bölücü terör hareketlerinin amacı çoğunluğu bezdirerek "artık ayrılalım bitsin bu kavga" dedirtmektir. mevzu bahis bu istekte eğer çoğunluğa hakim olursa , terörle bir yere varılabilineceğinin en büyük kanıtı olacaktır.
izmir'de kürt olmak bu kadar sorun teşkil ediyorsa neden izmir kürtlerin kalabalık nüfusla yaşadığı şehirlerden biri?! bence tamami ile abartılı ve kasıtlı bir başlık olmuş bu. pkk mitingine verilen tepkiden sonra böyle bir başlık açılmasıda bunun kanıtı. tepkiyi abartılı bulabilirsiniz , bir parti mitinginin pkk propagandasına dönüşmeside aynı derecede abartılı ve tahrikkar bulunmalıdır.
ülkede istisnalar hariç olmak üzere tepkiler hiç bir zaman kürtlere karşı verilmemiştir. ben inanıyorum ki türk bayraklarını pencerelerinden asan vatandaşların içinde kürt kökenlilerde vardır. bu ülkenin insanlarının sorunu kürtler değil, pkk sempetizanlığını ve militanlığını yapan kürt kökenli vatandaşlardır.