nipla
335 (çok gezmiş çok okumuş)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 20.30 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    berberde yan koltukta oturan tipler

    1.
  1. elinde posta gazetesi berber ciragindan zirt pirt cay isteyip, kac kisi var sirada yegenim diye soran amca.
    kan ter icinde kosa kosa gelip okul cantasini yanindan ayirmayan okul uniformali ogrenci.
    berber sahibinin kankasi ayaklarina yatip,berberi sik sik gazlayarak bedava kiloluk jolelere tamah eden yandan carkli.
    1 ...
  2. adın çıkmış google a inmez yahoo ya

    ?.
  3. gelişen teknolojiyle sanalda bir çok şeye hükmeden google'nin türk özdeyişlerini bile değiştirip, isyan ettiren teknolojik reklamik sözü.
    2 ...
  4. aptal muamelesi görmek

    1.
  5. sıradan bir yaşam tarzı sürmeye çalışırken kendini zeki sanan canlının başrolüyle size hissetirmek istediği anti-hazsal bir eylemdir;

    dört haftanın ardından tüm zorluklara rağmen 15 km yol yürüyüp sivil hayatı kucaklamanın hazzıyla çarşıya iniyorum. emanet ettiğim cep telefonumu emanetçiden alıyorum fakat ilk terslik soldan soldan bana doğru yaklaşıyor. bu kez aradığınız kişiye ulaşılamıyor sözü değilde nazik bir bayandan gayet hayal kırıklığına uğratıcı bol vurgulu '' hattınıza 90 gün boyunca kontör yüklemediğiniz için hattınız aramalara kapalıdır'' gibi bir cümleyle karşı karşıya kalıyorum ve telefonun kalbi bu söze dayanamayarak kapanıyor. ( şarjım bitiyor)

    bankamatikten para çekip kontör ve şarj aleti almaya doğru gidiyorum. kapıdan içeri girer girmez 0444 lü telefon numaralarındaki bayan sesine benzer bir ses ''hoşgeldiniz efendim'' diyor, tek fark '' alo ben .....'' diye ismini söylemiyor. bu bayan sanki hayatın tüm zevklerini tatmış, senelerce silikon vadisinde çalışmış ardından da microsoftta senelerini geçirmiş bilim insanı edasıyla bana sorularını yöneltiyor. 100 kontör ve şarj aleti almak istediğimi söylüyorum ama o hala fonksiyonunu yerine getirmekten ziyade tezgahtar gibi bana ürün satma girişiminde bulunmaya çalışıyor. telefonunuz eskimiş isterseniz size uygun yenisini verelim diye ilk atağına geçiyor.şu an için istemediğimi söylüyorum ama nazik defansıma aldırmadan hala üstüme geliyor o zaman tuşlarını değiştirelim diyor. hanfendi şuan askerdeyim ve yeni birşeylere ihtiyacım yok teşekkür ederim diyerek gereksiz yere asker olduğumu söyleme zahmetinde bulunuyorum. zar zor yakınlardan biryerden şarj aleti bulup telefonuma uyduruyor.

    bu kez telefonuma bilgisayardan 100 kontör yükletmem gerektiğini söylüyorum. bayan tekno bunun için sıra alıp isim yazdırmam gerektiğini söylüyor. sanırsam çalıştığı bir kaç metrekare sundurma yeri ciddi bir müessese gibi göstermeye çalışıyor. sessiz bir şekilde kalsın deyip 100 kontör kart alayım o zaman diyorum. bu kez zorluk çıkarmadan anında kartı vermesiyle 19.5+5 tl diyor. bayan tekno nedense sonucu söylemiyor x'i bana bırakıyor. yani 24.5 tl diyorum ve ardından 40 tl çıkarıp buyurun diyorum. esas olay burada başlıyor;

    40 tl yi alıyor ve siz bana 50 kuruş verin ben size tam vereyim diyor. iyi niyetle karşılayıp heralde elinde 50 kuruşu olmadığı için bana 15.5 tl veremiyor 50 kuruş alıp 16 tl verecek diyorum ama sandığım gibi olmayıp bu iyi niyetim içimde patlıyor. para üstü olarak bana 15 tl uzatıyor. para üstüne şaşırdığımı anlayınca bakın efendim 50 kuruş aldımya o yüzden tam verdim diye aklı sıra kendini defansa çekiyor. artık hücum yeleklerimi giyip atağa geçmek için sabırsızlanıyorum. hesap 25.5 tutsa dediğiniz doğruda 24.5 tuttu siz zaten bana 15.5 tl vereceksiniz birde 50 kuruşum var 16 tl vermeniz gerek derken arkadan kendini istanbul şivesine zorlayan ara sıra detone olan bir ses geliyor.'' siz hanfendiniz aklini kariştiriyorsiniz, hessabını yaptı ve sana para üstünü veardi işte'' diyor. arkama dönüp bakıyorum ve çok cepli kıyafet giyip, ışıl ışıl cep telefonu kullanıp, saçında bir kaç kg berber jölesi olan doğuştan bronz bir genç görüyorum. sen daha kaç para verdiğimi bilmiyorsun ki nasıl onu savunuyorsun derken bu kez yardıma bayan tekno geliyor.beyfendi alın bakın hesap makinesiyle hesaplayalım diyor hesap makinesini uzatıyor. tam hesaplayacakken önümden çekiyor ve apaçık hesap ortada diyor sizin galiba kafanız baya karışık deyip x'i elime vererek kendinin haklı olduğunu söylüyor. jöle kafa iki elini cebine atıp düşük bel olan kot pantolonunu iyice aşağıya doğru çekiştirip, sakızıyla beraber bana gösteri peygamberliği yapmaya devam ediyor.

    bayan tekno bu gerçek olayı filme benzetip o zaman baştan alalım deyip jet hızıyla filmi geriye doğru sarmayı öneriyor. siz bana şarj aletiyle kontörü verin alın bu da sizin paranız deyip şimdi en baştan yapalım diyor. sükunetimi koruyup kabul ediyorum ve tekrardan kontör ve şarj aleti alma eylemini gerçekleştiriyoruz. bu kez para üstü olarak 40 tl ye karşılık 15.5 veriyor.( bu saatten sonra versede almak istemezdim ama malum ) isterseniz sağlamasını yapalım.( 40-24.5=15.5) bakın beyfendi dediğim gibiymiş diye bir cevap alıyorum. ama ama diye titrek bir sesle zaten ben size böyle demiştim diye karşılık veriyorum ve ordan yaşlı ton ton bir amca çıkageliyor belliki sundurma bayiinin sahibi kendisi. kıza sabahtan beri haksız olduğunu söylüyor ve beni mağdur ettiği için özür diliyor. bayan tekno sabahtan beri çok yoğunuz ya o yüzden kafam karıştı diyerek özrünü dileyerek ardınada iyi günleri büyük bir hazla söylüyor. sundurma bayiye veda ederken jöle kafanın gözleri benim fakirliğimle alay ediyordu, önce kendi ışıl ışıl olan cep telefonuna bakıp ardından benim tuşları kopuk cep telefonuma bakıyordu ve yarım ağız bir gülüşle son noktayı koyuyordu.
    1 ...
  6. gunes gozlugunun arkasina saklanan cirkinlik

    ?.
  7. Sık sık hayatla saklambaç oynayan insanın ebelenmemek adına yapıp, her daim ebeliğe mahkum olduğu gizli dışavurumculuktur. Vitrindeki cansız mankenlerin üzerindeki kıyafet ve takıları bir çırpıda kopyala-yapıştır komutuyla hayata geçirip tutkulu bir yaşam tarzının yan ürünü rolünü başarıyla oynarlar.

    Şimdiki zamanda yüzü kaplayacak güneş gözlüğü moda olduğu için bu başlığı seçtim, yoksa vakti evvelinde de herhangi bir aksesuar ürünle çeşitli yerlerdeki sorunlarda kapatılmıştır.
    Bkz. Koca götlü kadınların, malüm yerlerine bir ceket dolayarak kendilerini fit gösterme çabası.
    Bkz. Abaza erkeklerin bol şort giyerek çadırı belirsiz hale getirme çabası.

    Hani bir zamanlar yerli malı arabalarımız vardı; ses var, görüntü yok rolünü çok iyi yaparlardı. Kapalı bir virajdan geldiği zamanlarda sadece sesi gelirdi ama sanırsınız ki v8 motora sahip bir araba geliyor, yaklaştıkça, ne olduğunu net bir şekilde algılarsınız. Zamanla yörsan peynir tenekesi üzerine boya atılmış, pastörize peynir kokuları gelen bir hurdaya bindiğinizi anlarsınız ta ki kaportacıya gidip arabanızı boyatma vakti geldiğinde. Günler günleri kovalar araba motoru da dağıtmış olur, artık besmelesiz marşa basmaz olur, kontağı çevirirken besmeleyle eşlik etmeniz motora ilk hareketi vermeyi sağlayacaktır. Ne kadar boyatırsan boyat, ne kakar bağırtırsan bağırt şahinden doğan olur mu? Olsa da doğandan ne kadar araba olur.

    Başlıktaki çirkinlik kelimesini soyut ele alacak olursak, çirkinlik ve işe yaramazlık arttıkça aynen araba örneğindeki gibi artık besmele de kurtuluş yolu olmaya başlayacaktır, yapılan her işe yaramaz hareket öncesi ağızdan çıkan oturaklı bir besmele ebemizin vazgeçilmez maskesi olacaktır .

    Tamam tamam bu insanlara incir yapraklı adem ve Havva gibi olun da demiyorum ama her şey sahibinde güzel cidden, inanın cansız mankene daha fazla yakışıyor. Ne dersiniz? Belki de güneş gözlüğünü yüz kızartıcı olayları ört bas etmek için kullanıyorlardır, olayın edepsizliğiyle güneş gözlüğünün alanı doğru orantılı olsa gerek.

    Sonuç olarak taşıma suyuyla değirmen nereye kadar deyip altın semer altına saklanmış eşeği zorlanmadan ebeleyerek topluma arz ediyorum.

    Bkz. Çimenler altındaki foseptik çukuru.
    2 ...
  8. marazi iliskiler

    ?.
  9. tüketim kültürü, şöhret açlığı, cinsel doyumsuzluk,cinsel sapkınlık, statü arsızlığı sonucunda ortaya çıkan özenilip de başarıya ulaşamayan ilişkiler bütününe yamadığım bir ilişki türü.

    Eminim ki ilkokul arkadaşlarınızı bulmaya, kafa insanlarla tanışmaya, etik değerlere saygı göstererek kaynaşıp hoş sohbete geldiniz.bir o kadar daha eminim ki gerçek hayatta nirvanaya ulaşmış, artık dünyevi şeylerden zevk almayan interneti yararlı amaçlar için kullananlardansınız.

    Bence yararlı olmayı basit bir araç olarak kullanıyorsunuz. Esas amaç '' yararlı, saygı, etik ve birkaç teknik'' terim kullanarak karşındakine kendini beğendirebilme. Burada bile insan kabul görmek istiyor, herhangi birisi artıladığında, olumlu bir etiket yapıştırdığında içiniz içinize sığmıyor değil mi? Yoksa yanılıyor muyum? Bir yerlerden aşağı herrisın paşa mı? Diyorsunuz ben sadece bloglarımı yazarım geçerim kendim için varım gibi sözler mi söylüyorsunuz. Evet kabul ediyorum bunu da söylüyorsunuz ama yine psikolojik bir etkileme taktiğinden ibaret. An an dibi görüyorsunuz, çıkmaz sokakların masum veledini oynamaya devam edin.

    En başına dönmek ister misiniz? istemeseniz de döneceğim çünkü benim yazım engel olamazsınız sizde gözlerinizi kaydırmadığınız sürece katlanmak zorundasınız ıvır zıvır saçmalıklarıma.

    Gerçek hayatta nirvanaya ulaşmış canlımız, kültürel faaliyetler için online bir arkadaşlık sitesine üye olur. Hemen dinlediği müzik gruplarını ( ismini bildiklerini), film afişlerinden ismini gördüğü filmleri yazmaya koyulur, birkaç ünlüden filozoftanda aforizmalar ekler en son olarak siyasi, dini kelimeler katarak tuzunu biberini oluşturur. ikinci basamakta ise bakalım burada online kimler varmış biraz gezinelim havasıyla dolanır ama kesinlikle ilk mesaj attığı kişiye karşı ilgisizdir öylesine bir cümlesi dikkatini çekmiştir ve iyiliğini hoşluğunu soracaktır. Bu kişimiz kızsa rahibe Teresa, erkekse de Mesih kadar sütten çıkmış ak kaşıktır. Ona ne şüphe dediğinizi duyar gibiyim.

    internette entelektüel olmak çok basit dimi yada marjinal olmak. Bakıyorum da internet çıktıktan sonra photoshop v.b programlar geliştikten sonra çirkin insan kalmadı. Genetik yarışamaz oldu bu programlarla. Ben bu tiplere avatar güzeli insanlar demekten çekinmiyorum. Şimdi online listelere bakacak olursanız birkaç tipten ibaret, yani anlamadığım bir şey var o avatara kendi fotoğrafımızı koymak adetten olmuş, açık hava müzesi gibi sanki kamuya açık birer kullanım alanıyım diye bağırıyorlar. Hiçbirinizin hak vermesini istemiyorum çünkü orada gördüğüm tüm karakterlerin gözüme batan özelliklerinden bahsedeceğim. Fazla gruplara ayırmaya gerek yok ;

    Bu popüler online internet sitelerinde başrolü çekenler;

    Ver koyu makyajı, yukarıdan objektife bak dudağını büz, anlamını bilmediğin gotizmden birkaç hal ve hareket sergile bas avatara. Cidden online listesine bakın şunu diyesiniz gelmiyor mu? Aşağıdaki tüm resimler arasındaki yedi farkı bulunuz; bunlar kız versiyonları

    Bir de erkek versiyonları var; elinde hançer, orak, arkadan gelen ışıkla yüzü karartma çabaları, Azrail kıyafetiyle can alıcı bakışlar hiç olmadı göze batacak büyüklükte t-shirtteki yazılar yada müzik grubu reklamları ve alkolik olduğunu ispatlayıcı pozlar.

    Bunların zıt versiyonları da var ve iki grup birbirini hiç sevmez bilezik küpeli kızlar ve masasından marlboro light sigarası, parlak çakmağı eksik olmayan erkekler. Bunlar hakkında pek fazla bir şey yazmayı düşünmüyorum, parmaklarımın yorulmaması gerek.

    Konudan konuya atladım ama buda umrumda değil çünkü bir çıkış yolu yarattım kendime; bir kompozisyon yazmıyorum giriş gelişme sonucu takmıyorum, yazılarım edebi bir değer taşımıyor.

    Neyse mesajlarla tanışılmaya başlanıyor.o kadar zekiyiz ki avatara bakıyoruz ve anında psikanaliz yapıyoruz ''hımmm kafa çocuk, hemen yazayım'' bir şeyler. Ulan Freud'un kemikleri sızlar bunu düşünüyorsan. Ama kafa değilse ya Abaza ya da kaşar yakıştırması yapılıyor. ilk başlarda ardı arkası kesilmez mesajlaşmalar oluyor ve durmadan sayfa yenileniyor mesaj geldi mi diye. Yine sorarım sizlere adrenalininiz bu kadar ucuz mu? Esas amaca gelelim. tabiî ki bir an önce msn adresini cebe indirmek. Bunun içinde basit yollar var ''işte buradan akıcı sohbet edilemiyor, ben böyle kesik mesajlaşmayı sevmem'' gibi ama bunu gayet etik yolla yapması gerek. msn versene derse krovari takılmış olur. O kişi yolunu yordamını bulur ve entelektüel bir kimliğe sığınarak söyleyebilir. Genelde işe yarıyor çünkü karşı tarafta bunu bekliyor ama kendini ucuza yedirmemek için böyle entelektüel bir teklif bekliyor. msn'de başlanıyor duraksamadan saatlerce konuşulmaya, senle zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım gibi cümleler yada bir müzik grubu hakkında saatlerce konuşmalar. (Film demiyorum çünkü filmler hakkında konuşmak daha zordur ve iyi gözlemler yapmak gerekir. ) kendi müziklerini dinlemeyen insanları aşağılama içgüdüsünde olup fakat kendi dinlediği bir müzik grubunu da bir başkasının bilmesini istemeyen ilginç kişiliklerimizde vardır.
    Hep toplumda ön planda olmak uğruna önerileri bu başrol oyuncumuz verir, başkalarının başarısızlıklarını kendi başarısıymış gibi gösterip bu sanal iletişim zımbırtısında bile statü piramidinde en uç noktaya oturmaya çalışır. ( piramidin ucu sivri dikkat edilmesi gerekir).

    msn de saatlerce muhabbetin ardından günler günleri kovalar, her günü jamaisvularla geçer fakat farkında olmaz bu samimi olan msn arkadaşları cicim aylarının etkisiyle her günü alternatiflik olarak adlandırırlar. Artık msn'e girdikleri zaman hep mesgulüm, yokum, yazmayın gibi sözleri yazmayı kural haline getirmişlerdir. En yakın arkadaşları dahi yazsa yüzlerine diyemezler ben şuan için senle yazışmak istemiyorum, başka zaman konuşalım diye. Sadece bir bahane uydururlar yada cevap vermeyip ''aa yoktum ki'' demeyi kurtuluş sanırlar. Artık bu iki kişi sanki birbirlerinin hayatlarından sorumlularmış gibi yemek dahi yemeksizin konuşmayı kutsal bir ibadet yahut vatan görevi başka bir alternatif olarak çalışılması gereken bir ders olarak görürler.
    Sonraki aşamada telefon numaralarını alıp vermeler başlar. Bak ne zaman canını sıkılsa derdini anlatmak istesen arayabilirsin mesaj atabilirsin gibi cümleler. Hep bunalım anların temsilciliğini yaparlar. Niye mutlu anlarında konuşalım demezler ki? Ne haber ? ne yapıyorsun? ile başlayan mesajlaşmalar gece yatarken iyi geceler tatlı rüyalar umarım rüyamda seni görürümle devam eder. Konuşmak biraz cesaret istediği için sonraki zamanlarda olması muhtemeldir.
    Uzatmak istemiyorum anlamayana davul zurna az misali, kısır döngüden ibaret bir yaşam, sosyalleştiğini sanıp asosyalliğin dibine vuran tükenen bir nesil. Bugünü ve yarını ayırt edilmeyen, hiç kimseye özenmeyen insanlara özenen canlıların oluşturduğu kurmaca bir yapıt. Hatta utanmadan söylüyorum kimi elin kimin neresinde belli değil marazi ilişkiler topluluğu.
    Bu modern insanlarımız, görücü usulüne gelenekçilik bağnazlık olarak bakarlar fakat sizce bu iletişim zımbırtıları görücü usulünün kılıfa uydurulup, modern düzene adapte edilmiş hali değil mi?
    Bunları boş verin yaşamaya devam edin! eğer sıkılmayıp baştan sona okuyabildiyseniz bir kılıf uydurun ve adını koyun. Biraz olsun düşündürebildim mi? Benim amacımsa sizleri kızdırıp bundan haz almaktı.
    O kadar zararlıysam eğer okuma bea birader! hadi egolarımızı mayalayalım biraz
    2 ...
  10. tehlikeli insanim imaji vermek

    ?.
  11. yeni bitmelikten ağır abiliğe geçiş dönemindeki ego kurbanı gencin toplumda yer edinmek, kendini bir şekilde kabul ettirebilmek adına sergiye açtığı hal ve hareketleridir.

    ortak özellikleri;

    yolda yürürken kolları asla kapanmaz, bir elinde tesbih olması muhtemeldir.
    asla kahkaha atmaz yandan pis pis sırıtır.
    yolda yürürken yanlışlıkla birisi çartığı zaman '' hey allahım yaa sabır ver '' gibi triplere girer.
    bire bir münakaşalarda kurtarıcı söz olarak '' bak aslanım benim kaybedecek ..... '' sözünü ihmal etmez.
    geç yaşlarda her yere her zaman takım elbise giymesi adettendir.
    mutlaka ülkenin isim yapmış olaylı yerlerinde yaşadığını sık sık dile getirir.
    laf aralarına '' bizim aşiret '' sözünü sık sık tepeler.
    ülke çapında popüleritesi yüksek bir mafya babasının ismini ağzından eksik etmez ve ona abi diye hitap eder çünkü ailece görüştükleri yakın akrabası olduğunu iddia eder.
    çevresi tafafından övülmeyi çok sever, kendisini lider sanıp harici aklıyla insanlara akıl depolamaya çalışır.
    0 ...
  12. kose basi halisi

    1.
  13. genelde salona serilmeye yüz tutmuş, salonu olduğu gibi kaplayan çıplak ayakla yüründüğü taktirde ayağınızı dığlayan, havaların ısınmasıyla cağnım ev hanımları tarafından rulo yapılıp iki ucundan eski don lastikleriyle bağlandıktan sonra, tavana bakan kısmına bim, şok, migros v.b poşetleri geçirilerek sımsıkı bağlanan, köşede duran tv ve sehpasıyla kanka olmaya yüz tutmuş ev hanımı vazgeçilmezidir.

    konsantre bozmaktan öteye gidemezler; televizyonun yanı başında olduğu için istem dışı gözünüz o halıya yada üzerine konan örümceğe falan takılır bir bakarsınız ki çok sevdiğiniz bir sahne kaçmıştır. o an halıyı canlı bir nesne gibi görüp bağırıp çağırmaya başlarsınız buna alınan köşe başı müdavimi artık eskisi kadar dik duramaz, orta yerinden kırılmış bir şekilde boyun eğer size. bazen üzerindeki poşete kafayı takarsınız. üzerindeki poşete göre evin sosyo-ekonomik durumunu anlayabilirsiniz ya da hangi poşetlerin halı başına layık görüldüğünü...

    hadi bir bakın bakalım sizin köşe başı halınızın başında ne var?
    0 ...
  14. utanmaktan utanmak

    1.
  15. ilk başta bakılınca imkansız gibi görünen, kendi içinde çelişkili bir eylem görünsede zaman zaman ego birikimleri sayesinde duyguların dışa vurulmamasıyla ortaya çıkan, yüz kızartıcılığa takılan beyaz bir maskedir.

    genelde bu eylemi toplumdan uzaklaşan kendini farklı görmeyi amaç edinmiş canlılar yapmaktadır. sanki utanma eylemi sıradan insanlara aittir ve kendisinin insan üstü olduğuna inandığı için kendi kendine '' hayır hayır ben utanmıyorumki, sadece söyleyesim yok, istesem yaparım'' gibi sözler söyler. bunu yapan kişi eğer sizi ağlarken görüyorsa '' oğlum erkek adam ağlar mı?'' sorusunu sormasıda muhtemeldir. bu eylemlerin insanı küçük düşürdüğüne inanan sosyal hayattan bir haber bu küçük insan, bilmez ki ne farklıdır, ne de güçlüdür sadece basit bir eylem içinde eylem doğurtan paradoks kemirgenidir.
    1 ...
  16. anne ben nihilist oldum

    1.
  17. nihilizme kendini kaptıran gencin şeyinde olmamasına rağmen boş bulunup söylemesidir.

    + anne ben nihilist oldum
    - senden bir şey olmaz demiştim
    + hiç de bile...
    3 ...
  18. aniden seri eksilenmek

    1.
  19. seri eksi oy veren ibnenin uykusundan uyanıp günlük çekilişinden sizi çekmesiyle başlayan,(ya git çekecek mutlaka başka şey vardır sen abdestini aldıktan sonra kime ne?) kendi halinizde enrty yazarken, hiç beklemediğiniz bir anda sağdan sağdan eksi darbelerinin inmesiyle sonuçlanan ibnesel bir aktivitedir.
    anlamadığım bir nokta var; bu seri eksi oyları veren şahıs işi gücü bırakıp tüm entrylerimi buluyor ve bir kerede hepsini sıradan geçiriyor. dört ayda aldığım toplam eksi oyu bir kerede alınca ilk başta insan afallıyor ama sonra diyor ki nasıl olsa bizden değildir, zaten ağzının tadı olsa g.tüne pastane açardın sen evladım diyorum burdan kendilerine. kalan sağlar da senin olsun tepe tepe artıla , vere vere bir yerlere gelerek ay.ak ları bush yaparsın, sonra bizim gibi olaylara objektif bakan kimseye eyvallahı olmayan insanlara düşünce suçlusu kafir sıfatını yakıştırırsın.
    3 ...
  20. mimarlik ogrencisinin proje teslim gunleri

    ?.
  21. dış çevreye silüet gibi bakmaya başlamış olan, çevresindeki insanları teknik resim gibi gören, damarlarında kan yerine kafein dolaşan, azda olsa uyuduğu zamanlarda bile elinle klavyenin tuşlarını arayan, t cetveliyle konuşmaya başlayan, yemek yediği zamanlarda t cetvelini karşısına alıp içini döken öğrencilikten eser kalmayan kendisinden bir haber bu insanın geçirdiği günlerdir...

    bu günlerde çöp toplayan çocuklarla kanka olma ihtimaliniz yüksektir, belediye evinize özel olarak bir çöp kamyonu tahsis etmiştir, kafanızda yeni bir habitat meydana gelmiştir kepekler kafanıza isyan edip yerini bitlere bırakmıştır, pimi çekilmiş bir bomba gibisinizdir, insanlardan kaçmaya başlarsınız kendi kendinize konuşup durursunuz... hatta mirror, ofset, enter gibi kelimeleri melodik bir şekilde söylersiniz, el çizimi yapıyorsanız vaziyet planında ki çimleri yaparken kalem vuruşlarınızıda melodik bir şekilde yapmaya başlarsınız, maket yapmaya başladığınızda içiniz gayet rahattır peligomun yaydığı koku sinir uçlarınıza kadar işler ve kafanızda onyüzbinmilyon baloncuk olur, tamamen programlanmış gibisinizdir uykunuz gelir fakat yumurta son haddine geldiği için uykuyla inatlaşırsınız, biraz daha kafein alırsınız fakat nafile, beyin fonksiyonlarınız durduğu için sadece gözleriniz açıktır bir bakarsınız ki bir yeri yanlış yapmışsınız o an beyninizden kaynar sular cidden dökülür ve aniden soğumaya başlar gözünüze kestirdiğiniz bir maket bıçağını alıp o paftanın yada maketin üzerinde sürrealist bir çalışma yaparsınız... işte böyle bir andaysanız mimarlık öğrencisinin proje teslim günlerini yaşıyorsunuz demektir.
    1 ...
  22. hiç kimseye özenmeyen insana özenen insan

    1.
  23. ağzından alternatiflik, entelektüellik gibi kavramları düşürmeyen, çevresinde ki insanları durmadan uyaran, kendisini bulunmaz hint kumaşı sanıp, milleti sallamıyorum ben kendi rotamı kendim çizerim havalarında olan, aslında havalı olmayı bile beceremeyen, alışmatık g.tde don durmaz misali, özendiği her insanın karakterinin bir beden büyük gelmesi üzerine eskitemeden yenilerini gözüne kestiren karakter kapkaççısıdır.

    büyük ihtimalle bu insanın böyle olmasının nedeni çevresindeki hem cinslerinin kendisinden daha güzel, yakışıklı yada zeki olmasıdır. kendini ön plana çıkarma isteği vardır. en yakın arkadaşının bir ortamda rezil olmasını içten içe geçirir, onun başarısızlıklarıyla ön plana çıkmaya çalışır. fakat karakterleri çaldığı insanlardan işi de biraz öğrenmiştir, kendi halindeymiş havası verebilir. yalanı yaşıyorsun bea dostum... bırak senin yerine biz güzeliz ve zekiyiz yeter ki için dışın bir olsun. (bkz: ego sum qui sum)
    0 ...
  24. judgement tadinda ask yasadim

    1.
  25. anathema sever gencin, aşkı son bulunca juggement'in ilerleyişine benzetip söylediği sözdür.

    bir ninni gibi başlayıp, ritimler kendinizden geçirir ardından farkına varmadan kendinizi bir alevde bulursunuz, sololar kalbinize işler ve hiç beklemediğiniz bir anda ''tıp'' diye müzik kesilir, ne olup bittiğini anlamadan, bu şarkı bu kadar kısa olamaz devamı yok mu? dersiniz... bekleyiş boşunadır eğer play listiniz de shuffle açık değilse '' dont look too far'' çalmaya başlar ve arayışlara başlarsınız.

    pesimistlik peşimizi bırakmaz belki de; hayatım da hiç bir zaman yıldız tilbeden sonra anathema çalmadı, her daim anathemadan sonra yıldız tilbe çaldı. kısa süren bir haz ve ardından kulaklarını törpüleyen bir ses. aslında anathema hüzünlü yazar, yıldız tilbe oynak şeyler yazar. verdiği haz bakımından tersi olması gerek değil mi?
    0 ...
  26. ilkokuldaki fakir çocuk

    1.
  27. Zengin çocuğu gibi sadece beslenme anlarında değil de, her eylem gerçekleştirildiğinde istem dışı kendini belli eden, zengin çocuğu kadar popüleritesi olmayan fakat onun kadar dikkatli gözleri kendine çeken ilkokul öğrencisidir.

    küçük yerleşim yerlerinde genelde fazla ilkokul olmadığından zengin çocuğu da aynı yerde fakiri de aynı yerde okumaktadır. ilkokul birinci sınıfta bu çocukları silgilerinden ayırt edebilirsiniz. Herkeste kokulu, renkli silgiler varken bu çocuğun öyle bir lüksü yoktur, bildiğimiz klasik yeşil silgi ve boylamasına kesitinden beyaz bir şerit geçmektedir. Ebeveyninin ne zorluklarla okuttuğunu bildiği için o sırada silgiye bile gözü gibi bakar, ortasını kalemle deler ve beyaz bir iple boynuna asar. Silme ihtiyacı olduğunda boynundan çıkarıp sildiği gibi önlüğünün cebine koyar. Parası gibi korur sözünü kullanamayacağım çünkü cebine pek para girmediği için onu sahiplenmek nedir bilemez fakat sanırsınız ki o silgi 3. gözü. Yine sınıf arkadaşları ders sonunda ödevlerini kokulu barbieli, action-man'li not defterlerine yazarken bu başrol oyuncumuz verilen ödevleri ders defterinin arka kısmına not alırdı. Defter büyük ihtimalle kullanılmış bir defter olurdu abisinin bir sene öncesinden kalan defteri, bir gazeteyle kaplanmış ve son yazdığı yer kapın içinde kalmıştır. ilk başta sıfır defterden farksızdır. Defterini elinize alınca bu sınıfın en fakirlerinden diyebilirsiniz, herkesin defterinde ataç varken baş rolde ataç yoktur, kıvır kıvır olmuştur yaprak uçları. Zengin çocuklarının aksine mal kıymetini iyi bilir teneffüslerde sırasının üzerinde herhangi bir şey bırakmaz. çantasını ayarlı bir şekilde koyup, her şeyini içine koyar. Teneffüs aralarında arkadaşları kendi çapında futbol oynamaya çalıştıkları halde fakir, kendisi gibi arkadaşlarıyla boş bir kola kutusu bulup ( sınıfın zengin çocuğunun içtiği kola kutusu) biranda sihirli güçleriyle onu mikasa futbol topuna çevirerek sesten öteye gitmeyen bir tekmeleme oyununu oynarlar, eve gittiklerinde azar yeme kıvamına gelirler, çünkü onların spor, kundura, convers gibi ayakkabıları yoktur. Her yere giymek için tek ayakkabıları vardır. Teneke kutuya vurdukça burnunu siz düşünün artık.

    Yeni hevesle çoğunluğa ailesi Johann faber kalem alırken, bu başrolümüz de sarı-siyah çizgili fatih 5 mercanlı tepesinde adi pembe silgisi olan kalem mevcuttur. Ucu kütleştiğinde atacaksın o kalemi açmaya gelmez, dikkatli bakarsanız yarısı sağlam ağaçtandır yarısı koyu renkli çürük ağaçtandır. Ama bu çocuk o kalemi bile öyle özenle açar ki hiçbir yerini boşa götürmez. Hatta abartıp kalemi çöp kutusuna değil de kendi poşetine bile açabilir.( akşam evde talaş niyetine kullanmak için). ileriki sınıflara geldiğinde artık çıtçıtlı kalem zamanıdır, arkadaşları rotring ve türevleri kalemlerle açılışı yaparken bu elemanımız atlas tek kullanımlık çıtçıtlı kalemle açılışı yapar. Yeşil, kırmızı, mavi renklere sahip olan bu kalemlerin üst kısmı ısırılmaya mahkumdur, yeşil silgiler atlas kalemlerin tepesinde de karşımıza çıkar, tükürükle beraber erimeye yüz tutar o yeşil silgiler. Şahsen denedim ilk aldığımda hiç silmiyordu, kurşun kalemi yaymaktan öteye gitmiyordu.

    Genelde kafaları 3 ayda bir 3 numara kestirilir ya da evdeki büyüklerden birisi keser evdeki büyükler keserse ne ala o zaman tarz değildi fakat şimdi kırpık kırpık kestirmek ( ara makas) modaymış. Sınıfın fırlamaları her daim bu çocuğun o dığlak saçıyla oynayıp şaplak vururlar. Dikkatli bakmadan da kafasındaki yarık izleri görülebilir. Büyük ihtimalle yaşıtları bilye oynarken, bu kendi arkadaş çevresiyle çam ağaçlarındaki andızlarla kimi kimi vuracak gibi oyunlar oynuyorlardı. Kombinasyonal bir biçimde herkes birbirinin kafasını yarmıştır. Yaşıtları okula oyuncak araba koleksiyonlarını getirirken, bu çocuklar en fazla bitmiş bir parfüm şişesi bulup onu duvarların üzerinde vııın vııın yapmaktan öteye gidemez( kendimden biliyorum).

    Lakin öyle gururludur ki başrolümüz, o malum teneffüs arasında herkesin gözü zengin çocuğunun hamburgerindeyken, kafasını kaldırıp bakmaz bile. Belki o yaşta zenginin malı züğürdün çenesini yorar sözünü bilmez ama ailesinden öyle gördüğü için ağzını açıp bir kelime bile etmez.
    12 ...
  28. uc numara biyikli ne var da eksi oy veriyorsun

    1.
  29. gerçeklerin iç acıtmasıyla başlayıp, bu şahsiyetlerin içlerindeki egolarının kabarması üzerine, ''doğru söylüyor bizde dokuz köyde barındırmayız'' deyip, seri eksi oy vermesiyle sonuçlanan hadisenin soruyla siteme bürünmüş halidir.
    tamamen kendi atlarını koşturmaya çalışmaktadırlar, umarım bir gün o atlar şahlanıp, tepe taklak getirecektir bu sözleri yönelttiğim insanları, belkide ben tepe taklak gelirim, atı alan üsküdarı geçer, o zamanda inşallah üsküdara giderken bir yağmur alır başlarını, sel olup toprağa karışırlar.
    0 ...
  30. ilkokuldaki zengin çocuk

    1.
  31. Beslenme arasında başrolü kapan mini mini görünümlü, yeşil çamın Oktay karakterindeki öğrencisiydi.

    Beslenme arasına kadar ''hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye, dağlar oy oy, yollar oy oy'' eşliğinde şarkılar söyleyip, ali babanın çiftliğindeki hayvanları sahiplenmeksizin hepimiz sevebiliyorduk. Ayrıca orada ki bilinmeyen dağı ve evi de kardeş kardeş ortaklaşa kullanabiliyorduk. Gerçi küçük Oktay kokulu silgisiyle, tronsformersvari kalem kutusuyla ve Johann faber hb kalemiyle biz olağanlara 1/100 ölçekte bakabiliyordu.
    Biz 1/100 ölçekliler olarak beslenme arasının yaklaştığını midemizden gelen gurultulardan anlardık. Küçük oktaysa hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye şarkısındaki sesini yavaş yavaş düşürüp ''bandıra bandıra ye beni'' sözleriyle midesine sinyalleri göndermeye başlardı. Bizim midemiz guruldarken onun midesi Beethoven'in şu teneffüs başlangıçlarının habercisi olan senfoniyle eş melodi de giderdi.
    Senfoni başlıyo... yavaş yavaş biz küçük ölçekliler çantalarımızı açıp annelerimizin yapmış olduğu ekmek aralarını çıkarırdık. Kuponları kesilmiş, okumaktan buruş buruş olan gazete, içerisinden parça parça dökülen beyaz peynirler ve kabuğu soyulmayan domatesin birbirine eşsiz uyumu falan... zaten ekmek bayatlamaya yüz tutmuştur, o ekmek büyük ihtimalle tost yapılacaktır ama üşenen anne tüm ekmeği ortadan ikiye bölüp içini dahi almadan içine ne bulduysa tepelemiştir.

    Bizim ölçeğimiz işte bu kadardı. Menü kelimesini ilk defa oktaydan duyuyorduk. Teneffüs arası 15 dakika civarıydı biz 5 dakikada bitirip 10 dakika boş kola kutusuyla futbol maçı yaparken, Oktay hızlı yediği zamanlarda 20 dakika da bitirirdi. Neyse işte bir anda gözler birisine dikilirdi, işte o birisin de gazeteye sarılı ekmek arası mevcut değildi. Çantasından çıkardığı an gözlerimizi alırdı ışıl ışıl bir kağıt parçası, utana çekine aramızdan bir ölçek çıkıp ne olduğunu sormuştu. ismi ''alüminyum folyo'' oluyormuş. Söylemesi bile havalı sanki alüminyum sözünü söylediğimiz zamanlarda kendimizi de 1/1 ölçekli olacakmış gibi hissederdik. Tabi o zaman kimyadan falan haberimiz yok... hazır dilimlenmiş dil peyniri sandivicin içerisinde sıra sıra çapraz dizilmiş bize karşı adı üstünde dil çıkarır vaziyette dururdu, mayonez ve ketçabı da üzerine gülen yüzü olurdu. Ekmeği ortadan bölünmüş bayat ekmek değil de o zamanlarda türkiyeye yeni gelmiş olan el değmemiş uno ekmeklerinden. Büyük ihtimalle annesi bile hazırlamadı evdeki hizmetçileri küçük oktayın beslenme çantasını özene bözene hazırlayıp, Ninja kablumbağalı matarasını da boynuna asmayı ihmal etmedi. işte benim zamanımda böyle şeylere sahipsen ilkokuldaki zengin çocuk ünvanına sahip oluyordun...

    Şimdiye gelelim; beslenme araları var mı bilmiyorum ama varsa da her halde çoğunluk alüminyum folyoya sarılı sandiviçler getiriyordur, Oktay'ın çocuğu ise burger king'ten bilmem ne menüyü özel kutusundan çıkarıp, oyuncağını cebine indirdikten sonra afiyetle yiyiyordur, üstüne de dişlerini afiyetle karıştırıp, hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye şarkısına geçisini başarıyla yapıyordur.

    Oktay beni geçenlerde facebooktan ekledi, napan gardaşşım iyimin hoşmun diye halimi hatrımı sordu. Artık yeşilçamı bırakmış, üstü açık chevrolet'ini satmış, kankası çoşşhunla da araları açılmış. Bir zamanlar zenginliğini sürdüğü ilkokulun önünde simit-ayran satıp hafta sonları da beethoven'in teneffüs zili melodisiyle hurda-bakır diye bağrıpdururmuş... ve son olarak artık şişeyle chivas regal viskilerini rüyasında bile göremez olmuş. Evin ''evin'' tatlı ''evin'' deyip huriler yerinede elim elim tatlı elim sloganıyla yaşamını sürdürüyor.
    54 ...
  32. soloda kendinden gecen bassci ve gitarist

    ?.
  33. gaz parçalarda sık sık gördümüz basçı ve gitaristdir. özellikle canlı performanslarda izleyici çoştuğu zamanlarda bu iki müzik insanıda şu halleri alır; iki müzisyen göz göze gelir, sanki önceden planlanmışçasına işte tam sırası deyip, birbirlerine yaklaşırlar, yüz yüze bakmaktadırlar, ikiside aynı anda gözlerini kapar ve dişleriyle alt dudaklarını ısırır pozisyonda aşağı yukarı, sağa sola sallanmaya başlarlar, gitarları adeta konuşuyor gibidir. ne zaman solo biter sanki az önce hareketleri yapanlar onlar değilmiş gibi vurdum duymaz tavırlar içinde ayrılıverirler, bassçı akşam eve kaç ekmek götürsem acaba? bakışlarıyla ''bım bım bım'' çalmaya devam ederken, gitaristde vokalse eğer mikrofonun yolunu tutar.
    0 ...
  34. meydan dugunu orgcusu

    ?.
  35. tek başına dolby digital ses sistemine taş çıkartan, ağzıyla ''şappi, deheyyyy, lorkeee, çıkiçık'' gibi sesler çıkararak düğüne gelen insanları çoşturmaya çalışan, yorulunca orguna disket takıp hala büyük bir iştahla çalıyormuş havası veren, ortalıkta dolaşan çocuklara sık sık laf atan, mikrofonla öpüşmeyi seven, ağzı sık sık köpüren, düğünün yönetmenliğini üstlenen müzisyendir.
    1 ...
  36. mim muh fuck

    ?.
  37. bir rivayete göre mimarlık ve mühendislik fakültesinin isimlerinin, aslen ne anlama geldiğini ortaya koyan kısa kanıttır.
    evvel zaman içinde, t cetveli daha t şeklini almamışken, cad programları yazılmamışken iki üniversite öğrencisinin bu ismi kanıtlayan diyalogları.

    müh:hocam nasıl gidiyor, mezun olabilcekmisin?
    mim: valla ne kadar çizersem çizeyim, bir kez mim-lenmişiz geçirmiyorlar, ya sen?
    müh: valla bende nekadar hesaplarsam hesaplayım bir kez müh-ürlenmişiz...
    mim ve müh: ee o zaman mimlendik mühlendik fuckuldık.
    0 ...
  38. kaliteli gicik insan

    1.
  39. istem dışı doğal iticiliğiyle kendini sevdirebilen insandır.
    1 ...
  40. sahile cadir kuran amele

    ?.
  41. pazar günleri halk plajlarında görülmesi gayet olağan bir tiptir. bu şahıslar göçebe kültürüyle yaşarlar, çadırları heran yanlarında olup, bayanları görünce çadırının taşıyıcı sistemi kontrolden çıkar .
    3 ...
  42. tyler durden turkiye de yasasaydi olabilecekler

    2.
  43. yeni bir düzenin düzensizlikle geleceğine inanan tyler, tamamen doğaçlama bir şekilde aceleyle kıyamet projesini gerçekleştirirdi, başımızdakilerde okuyup, üfleyerek '' allahallah bu belirtiler küçük alametlerden mi? yoksa büyük alametlerden mi? diyerek öbür dünyaya vip yolculuğa hazırlanırlardı. yani esas işi gereği ortalığı bir güzel köpürtürdü.
    0 ...
  44. laiklik vs turban

    ?.
  45. hala meclis gündeminde olan görüş ayrılıkları yüzünden iktidar ve muhalefet arasında atışmalara neden olan çıkar çatışmasını ele alan zıtlıktır. iktidar tarafı diyorki nasıl bir insan başı açık kamuya özel alanlarda çalışması serbestse özgürce başını kapatarak böyle yerlerde çalışabilir, muhalafetde bunu atatürk ilke ve inkılaplarına ters düştüğü için anayasada da yeri olduğu için şiddetle olmaz diye savunuyor. kendi görüşlerimi belirtecek olursam öncelikle bilinmelidirki ülke krize gidiyor fakat başımızdakiler ortaya böyle sorunlar atarak gündemi meşgul ediyorlar esas üzerinde durulması gereken olayları haftalarca kısır döngü şeklinde önümüze sunuyorlar bu olaylar bana çocukluğumu hatırlatıyor bir jeton alırsınız push butonuna basarsınız ve yönetmek istediğiniz elemanı seçip, makinada otomatik olarak size karşı oyuncu belirler, oyun başlayacağı sırada laiklik vs türban gibi bir yazı çıkar. burda olay sağ yada sol görüşlü olmak değildir, ahlaki değerler ve kurulu düzen önemlidir, kuralları ilk yıkış zordur birkez çiğnendikten sonra gerisi çorap söküğü gibi gelecektir, sökülen çoraplar başımıza yeniden farklı örgü biçimleriyle örülecektir.
    0 ...
  46. arka sırada oturan filozof öğrenci

    1.
  47. bu öğrenciler sınıftaki öğrencilerle muhattap olmazlar dersleride iyi değildir sanki ben bu dünyadan değilim der gibi bakış atarlar arada bir, çoğu şeye muhalefet olmaya eğilimleri vardır, bilinmedik ilginç felsefik kelimelerin kendini entelektüel yapacağını sanır. bir gelişmiş vakası ise hoca söz hakkı verdiğinde sınıfa senato diye seslenir.
    11 ...
  48. psikolojik mazosist

    1.
  49. fiziksel acıların verdiği acıların yetersiz ve dünyevi olduğunu görebilen haz verici yeni duygular keşfetmeye çalışan, kendini psikanalizlere adayıp bunların sonucunda sapgın düşüncelere kapılan ve bu acıları nirvana gibi kabul eden sorunludur.
    0 ...
  50. aliskanliklarin yol actigi sorunlar

    ?.
  51. zaman zaman yaptığımız hal ve hareketlerin yada sözlü eylemlerin başımıza getirdiği sorunlardır.
    - nassın asker?
    + çok saaaooluunnnnn... (bkz: kaan tangöze)
    0 ...
  52. pogodan sonra gobek atmak

    ?.
  53. başkasından duysam şehir efsanesi derdim fakat bizzat şahit oldum. olayın gerçekleştiği yer adana yerin ismini vermiyorum kötü reklam olmasın diye. grup üyeleri, müşterileri delice çoşturur herkes kafa sallayıp, pogo yapar belli bir zaman sonra mola zamanı gelir ve banttan bir müzik... o anda bir anlık rockerlar asena kesilir.
    0 ...
  54. tshirt rockcisi

    1.
  55. tshirtinde sevdiği rock grubuna dair resimler, amblemler ve sözler bulunan şahıslar olup iki grupta incelenirler; birinci grup cidden grup sever üstünde grup üyelerinin resimlerini tercih etmez amblemi yada albüm kapağını tercih eder dikkat çekip çekmemesi umrunda değildir. ikinci grup ise o an itibariyle çevresindeki kızlar hangi rock grubundan hoşlanıyor, muhabbet hangi rock grubundan ibaret yada belki bu üstümdeyken yeni kızlarla tanışırım ümidiyle gidip bir hışımla en büyük yazılı, resimli tshirti alan şahıstır.
    1 ...
  56. muavin vazgeçilmezleri

    1.
  57. dinlenme tesislerinde yarım saatlik molanın 28 dakikası geçmiştir. muavin otobüse doğru gelir biran kendini mercedes 0403 ün sahibi sanarak sağa sola bakınır ve kaptan koltuğuna oturur, marşa basar aynalara falan bakar iki kez ııııın ııınn die ses çıkartır otobüsten, o an aklı başına gelir ve muavin olduğunu hatırlar, buyrun kaptan diyerek aşağıda yolcu kalmasın triplerine girer.
    1 ...
  58. bu ev akp tarafindan isitilmaktadir

    ?.
  59. iki ay önce uykusuz adlı mizah dergisinden bir karikatürdür.kanımca reklam panolarında yer kalmaması üzerine, akp'nin seçim öncesinde yardım ettiği evlerin duvarlarını bu amaçla kullanıp, kömür verilen evlere ''bakın bizi unutmayın, gelecek seçim içinde varız, eviniz heran soğuyabilir'' mesajını kulaklarına küpe etmeleri için evlerin duvarlarına mıhlamış oldukları yazılar diye düşünüyorum.
    yakında meclis duvarlarında da ''bu hükümet a.be.de'' tarafından yönetilmektedir diye yazı görürsek şaşırmayalım arkadaşlar.
    3 ...
  60. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük