Döndüm çevremde baktım her dönüşte değişen suretlere...
Hiç biri bana benzemiyordu...
Hani 360 derece dönünce aynı noktaya gelinir ya ben dönüyorum ama aynı suretler karşılamıyor beni...
Bir yerlere ya çok geç kalıyorum ya da çok erken gidiyorum hep...
Zamanlama sorunu sanırım hayatım baştan başa...
Önümde kapalı bir fincan var şimdi...
Tabağına ters kapatılıp içinden eciş bücüş şekillerden medet umulan..
Biraz eğlence biraz heyecan belki biraz da hayaller umutlar...
Kaybedilenlerin bulunması ya da olmayanların gerçekleşmesi...
Bak burda bir yol var uzun:) uzun yol yapacaksın sen...
işte şurda da ayakkabı çıkmış yüksek hedeflerin var:)
Aaaa orda da uzun boylu (misal) biri mi ne var arkası dönük tanışmamışsın ama daha zamanı var:)
Biri var kızgın sana böyle açık tenli (nasıl görülüyorsa)
Dur sana yurtdışı var: uçak çıkmış (ee Türkiye içi yok ya uçakla seyahat:)
Aşık olup evleneceksin sen:) (laf işte)
Dur şimdi yumruğunu sık bakayım...
Senin bir kızın olacak kesin, sonra oğlun:)
Bir kahveye bak nelere kadir ve bir el:)
Bir cam arkasında...
Yalnız yaklaşımsız...
Kirlilik...
Kir nerden geliyor benim tarafımdan mı yoksa camın diğer yanından mı?
Kirli olan dışardakiler mi? Yoksa yoksa benim camım mı?
Camsa eğer kim kirletti onu: DIŞARDAKiLER!!!
Ne zamana kadar beklemeli gelip seni kirletmelerini?
Bir cesaret evet hadi çık kendin kirlen...
iste ve yap...
Peki ben kötüyüm çok kötüü en kötü...
En az buna karar veren kadar....
Bu kadar...
BiTTi!!!!
Zıplaaaa en yükseğeee hadi durma sende yapp bak ben yapıyorumm zıplaaaa çok bişey değil kiii ayaklarından güç al ve zıplaaaa hadi amaa evet başardın bu ilk denemen tamam ilki için yeterince iyi gerçekten...
Bir dahakine daha iyi olacak ama bak zıplarken kapama gözlerini açık tut ki seni bıraktığımda çıktığın yer ile düşeceğin yeri iyi gör...
Hadi bir kez daha var mısın...
Ne kadar kaldı cesaretin...
Ama dur sen zıplarken bana tutunamazsın...
Kendi başınasın her zaman olduğu gibi....
Var mısın bir kez daha zıplamaya? Tamam çıkarken kapatmana izin var gözlerini...
Ama düşerken açık tutmalısın...
Düşmeli... Çarpmalı yara almalısın...
Ve yeterince düşünce heh şimdi oldu işte biz buna yaşmak diyoruz.... Hey büyüdün bak biraz daha...
Ve şimdi tekrar var mısın yükseğe....
Bakmak istediğim mi yoksa sadece görmek mi
hangisi
hayaller ne kadar yükseltir ya da düşürür...
olman olmam olmamız neyi ifade eder ki
ben varsam o yoksa ya da o varsa ben yoksam ne kadar biz olur ki
sen+ben=biz mi
hayır
biz diye hiç olmadı olmayacakta
biz diye bi kavram yok sadece bir maske o
yalnızlığın maskesi
hepimizin uydurduğu bi yalandan ya da masaldan ibaret
tıpkı benim belkilerim masallarım ve olmayan kahramanlarım gibi ...
Sıkıldım saklanmaktan...
Köşe bucak saklanacak sığınacak kuytu köşe aramaktan...
Sobelenmekten...
Hep bir kapı arkasından ya da aralığından hayata bakmaktan...
Artık saklanmak değil saklanılmasını istiyorum...
Bulunmak değil bulmak istiyorum...
Sobelenmek değil sobelemek istiyorum...
Artık figüran değil en azından yardımcı rol istiyorum...
Ve şimdi...
Önüm arkam sobeeeee
Saklanmayan ebeeee (değil)
Yüksek çok yüksekte....
Hani elini uzatsan bulutlara dokunabileceksin kadar...
Dümdüz dar bir yol sağda solda insanlar....
Soldakiler tanınmış çehreler...
Sağdakiler tanınmamışlar hiç aşina olunmamışlar...
Yürüyorum...
Beni takip ediyorlar...
Birden durup onlara bakıyorum....
Şimdiye kadar kaybettiğim en değerli kişi geliyor tanıdık çehrelerden...
''Durma geriye de bakma'' diyor
Gülümsüyor ve ''devam et'' diyor...
Sözünü dinliyorum hep olduğu gibi...
Birden yolun sonu geliyor...
Sağımda çok az kişi kalmış...
Soluma geçmişler...
Ve aşinalık kazanmış hepsi....
iyi gibi başlayan bir gün de kötü noktalıyorum geceyi...
Bazen unutuyorum başkalrının hayatlarına müdahale etmemem gerektiğini...
Kabuğumda kendi yaşantımı sürüp sessiz sedasız içerden dışarıyı izlemem gerektiğini...
Özür dilerim karışamaya hakkım yok...
ihtiyaçlar sizin...
Islak üstüne rağmen koştu su birikintsii ile dolu sokaklarda...
Düşen her yağmur damlası Yüzüden ve saçlarından akarken sanki ruhundaki kiri atıyordu...
Koşarak ıslanarak kaybettiklerini kazanabilme düşüncesi bile içindeki kıpırtılara yetiyordu...
Kaybetiği en büyük şeyi masumiyetini kazanmak...
Yaşanmışlıkların ağır pis kokusunu üzerinden atabilmek...
Tıpkı bir fahişenin hamam macerası gibi...
Saf bir sabaha gözlerini açabilmek...
imkansızdı...
imkansıza imkan sağlayabilmek...
Ya da en iyisi biraz da olsa kendini kandırabilmek...
Yeter miydi ıslak bir vücut ve binlerce damlayla arınabilmek...
Her zaman daha fazlası gerekti ve bu kez de öyleydi...
ihtiyacım vardı boşluğumu doldurmaya...
Doldururken boşluğumu mutluluğu yakalayabilecek birçok kişi varken çevremde ben acıyı seçtim...
Acıya varmış ihtiyacım...
Kararlar benimdi ben vermiştim...
Acı sendin seni isteyen ben...
Kim karışırdı ki?
Sonuna kadar yaşanacak bir acı olamadın belki...
Birazda olsun büyüdüm senle...
Ve her şeye rağmen yine de teşekkür ediyorum acıttığın için boşluğumu doldurduğun için...
iyi ki oldun
Bakma öyle durma hadi söyle
Bana duymak istemediklerimi söyle
Duymak istediklerimi söyleyen çok oldu 21 senelik boş yaşantımda
Söyle hadi söyle
Bana duymak istemediklerimi duymayı istemeyeceklerimi söyle
Büyüt beni masallar yerine süslü yalanlar ve acıtan gerçeklerle...
Hayatı öğret bana insanları öğret...
Açıksözlülüğü, kırılmayı, saldırgan olmayı öğret...
Ürkekliğimden sıyrılmama yardımcı ol...
Acımasız olmayı acıtmayı öğret bana hadi...
Duymak istediklerimi söyleme bana duymak istemeyip kulaklarımı kapattıklarımı görmek istemeyip gözlerimi yumduklarımı göster bana...
Bekliyorum bir kez olsun bana beni sade dürüst kelimeler ile anlat