yalnızlık onun saç modelini hayal etmektir hala, 6 kış sonra dahi.
Ama bu heyhat.
Kötü...
Hissettiriyor kendini insana.
Kötü hissettiriyor kendini insana.
Kadın; postişli saçlarıyla beni anlayıp ifade edemeyen; ,
ingilizce anlayıp ama konuşamayan her Türk genci gibi.
Kadın; %60'lık final gecelerinde beni gitmemeye çalıştıran teksir kağıdı kokan vücudunda.
Kendince zeki ama mağdur üniversite genci ifadesi var yüzümde şimdi.
Hoca çalışmadığımız yerden sordu ey dili Türkçe dahil her dile değen..
Neylersin!
Aslında ben istedim ki...
Ben istedim ki...
Çay...
ŞEkersiz çay...
oysa ben 3 şekerli içerdim,
3 şekerli içerdim andımı:
"tanrı şahit, bir daha bu duruma düşmem." diye.
Bizim sandım, bizim andımız sandım
oysa tek başıma okudum boyası dökülmüş okulların önünde, yağmur altında.
söylediklerini tekrar ettiğimiz 5. sınıf öğrencisinin karizmasını yakalamaz belki ama söylemekten hicap duymam:
"varlığım; senin varlığına armağan olsun." amin.
Kısaca 0 ve 1 lerden oluşan zekaymış.
Sözelcilerde a, b, c, ç .... diye gidiyo.
Bazı seksi ve zeki anglo saksonlarda w q falan da varmış diyolar.
Çoğu sınavda cebiri fulle yakın yapmış olsam da babama göre bende yok bu zekadan.
Çünkü ben eşit ağırlık çıkışlıyım. 2 üniversite bitirdim, yüksek lisans yaptım.
Ama yetmedi, babam alışverişi hep abime yaptırıyo hala. Ticari bir iş veya bir hesap işi olunca
hemen abime danışıyo. Bozulmuyo değilim. Sanki biz toplama çıkarma bilmiyoruz veya sanki abim
türev integral hesaplıyo alışverişte, fatura yatırırken.
Geçen yeğenin bi limit sorusunu çözdüm, babam "aferin lan, iyi ezberlemişsin" dedi.
Doğru biz limit nedir bilemeyiz.
Bana limit ne desen mesela: "Limit x, sıfırdan sonsuza giderken aniden duraksadı, gittiği hakikaten sonsuzluk muydu?" derim.
7'nin karesini sor mesela: "7'nin karesi ve oğulları, yani karesioğulları çorum'u da topraklarına katarak iç anadolu'da egemen oldular" derim.
Yıllarca babam beni fatura yatırmaya göndersin diye bekledim. Olmadı...
devletlerin kamburu, milletlerin afyondur.
kasıt, temel girdilerin (kutsal kitap v. s) bıraktığı boşluğun içtihatla, ruhani ve afaki yorumla doldurulmasıdır.
-devletler, direk dinler hukuku ile yönetilse dahi dinin yönetim üzerindeki etkisi dolaylıdır. yani din yönetime görüldüğü şekliyle etki etmez ki sebebi yönetim hiyerarşisinde en yüksek kademede devlet çıkarının olmasıdır. mesela fatih'in şeyh-ül islamdan birader-ül vacib-ül el katl (kaynak: el organ-ül boşaltım) yani kardeş katlini vacip kılan fetvayı alması dinle badaştırılamaz. dinin yönetim üzerinde tek etkisi yöneticilerin o dinin yarattığı ahlaki-soyal ve kültürel alandan fırlamasıdır. fatih devlet bekasını sağlamak için şart olan şeyi yamış, ve bunu meşrulaştırmak için devletin din kurumunun rızasını almıştır. yani dinin etkisi bireyler üzerindedir ve birey lider olunca kendisini tanrı olarak görür.
-herneyse, bu dini aforizmaların en zararlıları islamiyette. şöyle bi bak everestten.1.5 milyar müslüman... 200 senedir sömürülen 1.5 milyar müslüman. 4'de bir nüfus teşkil etmesine rağmen dünya ortak mirasının (teknolojik-kültürel-bilimsel-edebi) %10'unu bile oluşturamamış dinin biat edicileri. tam 1.5 milyar müslüman. 1.5 milyar kara-kuru adam. Yani biz. Ben, sen, o..
Müslümanların aforizmaları ve izole edilmiş tabuları diğer dinlere nazaran daha etkilidir. çünkü metafizik temellidir. çin ve hindistan'da boşluk doldurucu din temelli söylemler var ama islamiyetteki tahribi yapmamıştır. niye; islamiyet boşluk doldurucuları doğa felsefesi yaparken, diğerleri insan felsefesi yapmıştır.
Bir kaç örnek:
1)-hayırlısı buymuş, hayırlısı böyleymiş tesellisi: tanrı size hep hayırları mı vaadetti? sizi hayırlarla ihya edeceğim mi dedi? bu kabullenme dürtüsü müslümanların tepki reaksiyonunu kırdı. insan çamurun içinde oluşunu kabullendi, direnmedi, savaşmadı. niye? hayırlısı buymuş ya, ondan...
2)-sır kapısı akımı-hızır, salih atraksiyonu: iyilik yap iyilik gör- kötülük yap belanı gör akımı da diyebiliriz. ben 5 milyon veriyorum ya dilenciye, tanrı bana 10 milyon gönderecek. bu bana kötülük yaptı, allah'ından bulacak. olmuyor arkadaş olmuyor. o 5 milyonu tanrı sana 10 milyon göndersin diye verirsen olmuyor. konsept bu değil arkadaş. zalimin zulmüne allah'ından bulsun diyerek direnmiyorsun ama bulmuyor. allah günah işleyeni, zulmedeni özel süpersonik uzay gemisine almıyor, öyle bir şey de vaadetmedi. her sokak arasında volta atıp kötü hali düzelten, büyük kargaşayı önleyen bir hızır yok. gücünün bittiği anda elinden tutacak bir salih yok. varsa da allah'ın salihi değil o. hüseyin amcanın oğlu salih. (tam şu an 1 paket sigara bırakıp kapıyı çalıp kaçmazsa bu inancım ölene kadar da sürecek) Adam öldürmeye giden mahmut'un arabasını bozan bir hızır yok. olsaydı abd'nin atom bombası taşıyan uçaklarının ateşleme tuşunu bozardı. milyon insan öldü. niye? hayırlısı buymuş... bu durum yanlışa direnişi kırıyor, ahlak normlarının temeline bile çıkarcılığı yerleştiriyor.
3)-çetrefilleştirilen kader inanışı ve teslimiyet: yazılan-çizilen olur. amenna. oluyor da.
sen elinden geleni yap gerisine karışma... e ben elimden gelenin de iyisini yapsam, sonuç değişecek mi? veya herşey yazılmış çizilmişse benim rolüm ne? tamam bu hususu anlatıp detaylandırıyorsun da işin ilmini öğrenen adam bile durup düşünüyor 2 saat. sen 1.5 milyar insanın nasıl bunu tamamıyla idrakını bekliyorsun. niye her olaydan sonra "kader kardeşim neylersin" tesellisi veriyorsun? insanın doğadaki silikliğini yüzüne yüzüne vurup sindiriyorsun onu. özgüvenini alıyorsun elinden ve şuursuz bir teslimiyete itiyorsun.
4)-Biz bu beyinle bunu idrak edemeyiz yaftası: biz bu beyinle hiç birşey idrak edemeyiz ya neyse. tanrı benim beynimin idrak edemeyeceği şeye körü körüne bağlanmamı nasıl bekler, niye bekler? bu da insanın sorgulamavasfını kırıyor, çalı dibine gömüyor insan beynini.
Daha çok var ama bitiriyorum, kapı çaldı. Salih değildir inşallah, 2 saate yazdım bu yazıyı. Emek var çöpe atamam.
sosyal devlet politikasının en büyük eserlerinden biridir, bilen bilir.
Ne spordur, ne klasik.
Gemlik'tir mesela; tepeyi aşınca denizi gördüğüne değil, gece vakti o güzel manzaranın sana 2 beden büyük; o pis denizin 2 beden küçük olmasına şaşırırsın.
Boldur aslında ceket ama sıkar kol bileklerini ve karnını.
Sanırım tok hissettirsin diye.
Malum işçi ceketidir bu,
Sosyal devlet diyince Türkiye'de anlaşılan.
Yaşı yeten bilir, büyük beden alıp hatayla, Sümerbank'a değişmeye götürdüğümüz ceketler hani.
Her kış dağıtılan, Dsi'de, köy hizmetlerinde, Şeker Fabrikalarında...
Hakiki baba olmadan almaya tenezzül etmeyin o ceketi.
15 çocuğun dahi olsa oturmaz üzerine,
o şeker fabrikasının kazan dairesinin dumanlarının eseri hışırtılı sesleri yaratamaz hiçbir filtreli sigara çünkü.
Bi hata ettim.
Gördüm Kığılı'da almaya yeltendim.
Büyük adam oldum çünkü baba.
baba büyük adam oldum.
en zor işleri bana yaptırıyorlar.
girip çıktığım yerlerin kaydını tutuyorlar.
her sözümü dinliyorlar baba telefonda sana söylediklerimi bile
kravat taktırıyorlar, boğazımı sıkıyorlar.
saçlarıma kızıyorlar, oyumu soruyorlar.
oruç tutuyorlar baba;
hani biz de tutardık ya ekstradan
ramazan olmasa da,
o gün vermeyince rızkı yaradan.
anlat baba.
yada dur, dur fabrikanın kışın verdiği montla
eskimiş deri ceketinle dur
hepimize sarıl karşılarında
ama konuşma baba.
konuşunca kızıyorlar.
en çok hiçbir şey yapmayınca seviyorlar baba
hiçbir işe karışmayınca.
susunca beni bile övüyorlar.
ağlama baba sus sen de
ve karanlıkta ağlayanı kimse görmez deme
görmüşler baba izlemişler hep.
geçmişimi raporlamışlar baba
ceketinin altında beni yağmurdan sakladığın günü bile yazmışlar.
ağladığıma gülüyorlar baba.
susunca övüyorlar ama.
hayatımı dökmüşler kağıtlara;
seni bile görüyorlar baba.
seni bile.
baba çok büyük adam oldum.
büyük adam oldum baba.
senin bir elin kadar anca.
Barış içinde bir arada yaşayabilme sanatı. Soğuk savaş sürecinde Kapitalist-Sosyalist kutuplar arasındaki ilişkilerin savaş yaratmadan barışçıl yollarla çözülebileceğini belirten, SScB doktrini falan filan. Sanırım bunun gibi bişi, annem öyle diyo.
Annem öyle diyo ama sorarım ona;
Peki soğuk savaş? Savaşın soğuğu olur mu?
Senin anlayacağın dilde;
Hiçbir ilde
Soğuk yanar mı anneler?
Soğuk aşk olur mu anne?
Gülmek ayıp mı anne Berlin duvarınının tepesinde sigara tüttürürken iki farklı ayağı iki farklı kutbun coğrafyasına salıverip?
Lain bebekler! 21. yy'da kadın göğsünden beslenilir mi? Milupa aptamil'le kandırabilir miyim onları anne?
Ya da yıksam şu duvarı tanrı yaparlar mı beni?
Bilemedim.. Sen de bilme anne.