ölmüş eşşek gibi sesi olmasına ragmen buldugu her camiye giren müezzin bozuntuları oldugu sürece rahatsız olunabilir. bi aralar mahallede gönüllü olan herkes ezan'ı sırayla okuyabiliyordu. böyle bir ortamda ezan çok itici gelecektir.
bu insanlar yuzunden bazen ezanı sevmiyorum. bazen de uyku tutmadıgı zamanlar olur. açık gözler hocanın sesiyle irkilir ve o anda gelen ezan sesi bazen insanı aglatabilir. mikrofana hömkürmek hiç hoş degil.
galatasaray - fenerbahçe maçından sonra kanallarda zamping yaparken görüp üzerinde 10-15 dakika düşündüğüm söz. 4-5 dakika sonra yerini kahkaya bırakmıştır.
yetiştirilme tarzından, hayata bakış açısına kadar geniş spektrumlu nedenleri olan zihniyet-ersizlik.
kendini zeki sanan bazı andavallar "yasak" diye nitelendirirek akılları sıra türkiye'yi yasakçı devlet konuma düşürüyorlar. ardı sırada "biz ezileniz, hor görüleniz" imajı yaratıp nemalanmaya çalışıyorlar.
anlamayacaklarını, idrak etmeyeceklerini, dini kullanarak bir yerlere ulaşmaya çalışan o kalın kafalı yobaz beyinlerine kelime işlemeyeceğini bile bile türban'ın aslında neden yasak olduğuna bir kez daha bakalım.
öncelikle türban yasağına karşı olan güruhun aile yapısına bakmak lazım. benim gördüğüm kadarıyla ve türk örf adetlerinin de yansımasıyla büyük bir kısmının ailesinin başı kapalı. yani olay aslında bir galatasaray - fenerbahçe çekişmesi kılığına girmiş durumda. mesala ailesinde kapalı olan bir genç büyük ihtimalle türban yasağına karşı. ailesi açık olan diğer bir güruh ise türbanın kesinlikle yasak olması gerektiğini düşünüyor.
dinine bağlı ve islami her alanda yaşamak isteyen bir güruh var türkiyede. bunlar geçmişteki çoğu savaşın dinin devlet işine alet edilmesinden çıktığını bilmeyen insanlar. sanki allah arapmış gibi, sanki arapçadan başka bir dil bilmiyormuş gibi kuran okumak için arapça öğrenen bu insanlara dünya hayatındaki huzurun sağlanması gerektiğini anlatmak çok zor. kafa bir kere "dine" programlanmış.
bir ülkenin nasıl bölüneceğini bilmeyen, eğer din devletin içine girerse direk yukardan emir aldıklarını düşünen insanlara "insan hakları" nı anlatmanın ne kadar zor olacağını tahmin edemeyen büyük bir kesim türban yasağını hayvanca, saygısızca buluyor. işin komik yanı "türban yasak olmalı" diyenlere de şerefsiz, adi, din düşmanı, grup seks yapmayı seven, kızlar türban takınca seks hayatı sekteye uğrayacağını düşündüğü için başı açık kızların olmasını isteyen insanlar olarak görüyorlar. ayrıca olaya bir kural olarak değilde, yasak olarak bakıp kurnazlık yapıyorlar. ulu önderleri tayyip efendi hayatı boyunca yasaklarla bir yere geldiği için onu örnek aldıklarını düşünmekteyim. küçük emrah modunun siyasetle metaforlanmış hali.
zeka seviyesinde gerilik var demeyeceğim çünkü bu insanlar işlerine geldikleri zaman çok iyi dini kullanabiliyorlar.
hadi diyelim türban bugün serbest. yarın bir gün bir adam çıksa, "bizim 'sikientotolomosidutiyan' diye bir dinimiz var, bu din gereği herkes götünü açıp gezmek zorunda diye o adamı yasaklayacak mısın ? yasaklarsan bu sefer de sen yasakçı olmuyor musun ? hadi onu da geçtim. islami kurallara göre 4 parmak sakal bırakılmak zorunda ve cübbe giyilmek zorunda. en azından kendini "kallavi müslümanlar" olarak nitelendiren sofu kesim böyle söyler. hatta hocalar "giymezsen cübbe olursun züppe" diye geziyorlar piyasada. bu insanlar yarın bir gün biz şalvarla, sakalla okula geleceğiz derse onlara ne diyeceksin ? onlarda islam inancına göre bir gereklilik. bunun arkasını almak mümkün mü ? sonra sakal, cübbe, başörtüsünü kullananlar sadece temiz müslümanlar değil. hizbullah, el-kaide hatta son zamanlarda pkk gibi terör örgütleri bile bunları kullanıyor. bu simgelerle eğitim, öğretim ve insanların geleceğinin şekillendiği yerlerde gezmek bir ülkenin dibine dinamit koymaktan başka bir şey değildir. olayı buralara getirseniz işin içinden çıkmak da mümkün değildir. bir ülkede ya her şey serbest olur, ya her şey yasak olur. bakın iran'da alkol yasaktır, buna bağlantılı olarak kolanya yasaktır, buna bağlantılı olarak her ameliyatta kafana göre alkol kullanman yasaktır. zina yasaktır, buna bağlı olarak kadınların araba kullanmaları yasaktır, başı açık gezmeleri yasaktır, yalnız başına nikah düşen bir erkekle aynı evde bulunması yasaktır. yasaktır oğlu yasaktır. yani gerçek hukuk budur. adamlar da her şey açık ve net. eğer bu kapı türban ile aralanırsa kapıyı kapatan şeriat olur ve tekrar açması çok zor olur, çok kan akar.
ankara'nın, istanbul'un gecekondularında ya da şehir de yaşayıp adam gibi ibadetini yapan insanlara hala dinin aslında bir devletin üniter yapısı için ne kadar tehlikeli olduğu anlatılmıyor. zaten bunu anlatan insanlarda din düşmanı damgası yiyor. olaya sadece sinirinden kendini s.kecek deniz baykal gibi bakıldığını düşünen ve "siz türbana düşmansınız ibneler, topunuz cehennemliksiniz" diyen insanlar olduğu sürece bu ülkenin ömrü çok fazla olmaz.
türbanlı gencecik, pırıl pırıl bir kızın yüzüne bakıp "yazık değil mi bu yavrulara" demek son derece aptalca ve devlet hukukuna aykırıdır. devletler kolay kurulmaz ama bölünüp parçalanmaları son derece kolaydır. devlet idaresinde duygusuyla davlanan her milletin sonu aynı olmuştur.
tüm bu yazdıklarımı kürdanla dişini karıştırıp bir yandan osuran mutasavvıf kişinin osuruğunun hafifliğinde fezaya yollanmıştır. o osuruk dünyayı ne kadar etkilerse, bu yazıda dünyayı o kadar etkiler.
rte amcanın demokrasi anlayışını bize tüm çıplaklığıyla ispatlayan orta parmak. seçmen mürekkebini sürdüğü parmağa bakılırsa çok derin anlamlar çıkarılabilir.
cüneyt arkın'ın falanca bir filmdeki yaran replik. tabi sadece şu an yarıyor. o zamanlar kızlar, karılar, beyler, abiler bakıp "vay ne karizmatik adam" diyordur büyük ihtimal.
fırtına gibi esmek derken neyi kastettiler anlayamadım dogrusu. benim bildigim bi evinde inter'i yendi bir de moskova ile berabere kaldı. küçümsemek haddime degil ama takım tutmayan bir futbol sever olarak komik gözüktüğünü belirtmem lazım. demek ki bi çeyrek final falan oynasalar "bütün esnaflar kepenk indirin" gibi yorumlar yapacaklar. kupa kaldırdıklarını hayal bile edemiyorum, turkiye'nin ismini değiştirmek için federasyona dava açarlar. "hayal" dedim de aklıma geldi. hayallerin bittiği yerde bir$eyler başlıyordu galiba.
"ben bu yüzden hiç kimseden gidemem, gitmem" diyen gençlerin istemeden edindikleri kültür. cogu romantiktir bunların. otobuse bindikten sonra assagıya bakıp el sallarken dudaklar büzülür, az daha ilerleyince aglar insan. tabi bazıları için ucuz romantizmdir bu.
bu dayatmalı kültüre sahip genclerin bir cogunu cocuklugundan beri bi o sehir bi bu sehir gezmis otogar cocukları oluşturur. soguk kış günlerinde havası buz gibi olan bolu'da ki dinlenme tesislerine, sungurlu da ki şenlikli tesislere ısınmak için kendilerini atan bir yığın insan grubu. yolculuk yazın ise daha hayat dolu, kışın ise daha bi hüzün doludur.
eger seyahat ettiginiz şirket güncel filmler koyarsa daha bi tatlı olur.
apdullah amcamızın çankaya irc server'ında konu$urken kullandığı rumuzu.
öyle endamlı, öyle beyfendi adamki yıllarca milli görüşle yıkanmış ve "anti atatürk" modeliyle istiflenmiş beyni hiç bozuntu vermeden yemin ettiriyor. hele o yemin ederken ki gülmekle gülmemek arasındaki surat ifadesi yok mu. ke$ke hiç olmasaydı.
muhtemelen ya lig tv'nin ya da ibo show'un kameramanıdır.
her$eyden önce seyirciye hakarettir. hayır, sen ne amaçla o kıza zoom yapıyorsun ki. ben arkadan senin g.tüne zoom yapsam ho$una gider mi.
"bakın bizi böyle (kendi kafasına göre) güzel hatunlar bile izliyor. allah'ım ne kadar güzel bir kız" mesajını vermek ve biraz da ortamı ne$elendirmek için yaptığını düşündüğüm gereksiz hareket. kına gecelerinde kaset çeviren veletlerin şenlik olsun diye sağa sola ko$masıylada açıklanabilir.
heleki o kızın, stüdyodaki ya da statdaki tv ye bakıp çekildiğini anladığı andaki surat ifadesi yok mu.. "ayyy bizi çekiyor lan. bizde magazinlerde a.ını gösteren kızlar gibi meşhur olduk" ifadesi daha da sinir ediyor adamı.
canı sıkıldıkça f5'e basan internet lameri gibi ülkenin kalibrasyonuyla oynayan "akepe" nin son trendi.
ulan tutturmuşlar "efenim ingiltere de, almanyada hiç böylemi (buraya saçmalama efekti aradım ama komik bişey bulamadım en iyisi bıdı bıdı diyeyim) bıdı bıdı"
"efenim bizim yök eğitimi engelliyor blalbalblalbal"
ingiltere de öss sınavı diye bir$ey olamaz. çünkü adamlarda "okursan adam olursun" mantığı yok. sınava giren 200 bin tane adam var. onlarda hemen hemen istedikleri yerde eğitimlerini sürdürebiliyor.
e be evlat,
sen, geometrik bir $ekilde çiftleştikten sonra çoğalıp, bununla öğünen hatta ve hatta "genç nufusumuz s.ker atar" nidalarıyla dunya arenasında boy gösteren bir ülkede yaşıyorsun. neredeyse herkesin 5 tane çocuğu var. işin içine kürtleri katarsan onlar zaten 10 çocuktan aşşağısına "iktidarsız erkek" olarak bakıyorlar.
i$te böyle bir ülkede herkesin istediği üniversiteye girmesi mümkün mü ?
hala beyinleri almıyor bu gerizekalıların. burası türkiyedir. bir almanya bir ingiltere ya da bir fransa asla değildir olamaz. 10 tane türk'ü yan yana koyarsan milli gelir olarak bir fransız, bir ingiliz yapıyor. ekonomik oranlar böyleyken nufus böyleyken hala don değiştirir gibi ne diye bu sistemi değiştirirler anlamak mümkün değil.
"isveç" derseniz norveç, finlandiya denir
"italya" derseniz ispanya, fransa, denir
"almanya" derseniz avusturya, hırvatistan denir
"ırak" derseniz arabistan, suriye, filistin denir
"amerika" derseniz kanada, brezilya, rusya denir
"kazakistan" derseniz kırgızistan , türkmenistan denir
..........
ama "türkiye" derseniz ba$ka bir örnek daha veremez kimse. jeopolitik ve sosyoekonomik olarak ba$ka türkiye gibi bir ülke yoktur. bunu anlayamadan hala türkiye'yi başkalarıyla kıyaslamak en hafif tabiriyle "s.ke sürecek aklı olmamak" tır.
sözlükleri en kallavisinden "rasyonel bilgi yuvası" olarak gören bireylerin dü$tüğü büyük hata. anlatım bozukluğundan pay çıkarıp "ayar" verme atraksiyonlarında bulunacaklar için birşeyi hatırlatayım ; google bilgi vermez, oradan sadece ararsınız.
öyle tipler görüyorum ki gözlerime inanmakta güçlük çekiyorum. takımdan ayrı düz ko$ulara başlayan asosyal topçu gibi garip garip yapılan yorumlara bakıyorum.
farz-ı misal başlık dinlerle alakalı,
bir tanesi çıkmış hristiyanlıkla alakalı öyle $eyler söylemişki söylediklerinin bahsettiği dinle uzaktan yakından alakası yok. bu dediğime inanmanız için bir önerim var. çok çok iyi bildiğiniz toplumsal konularla alakalı yazılanlara bakın. gidip türev ya da integral'in tanımına değil. aslında türev ve integral başlığı altındada "türev integral'in tersidir" gibi cahilce yorumlarda varya neyse es geçelim. ek$i dahil sözlük yazarlarının aslında ne kadar saçmalama katsayılarının fazla olduğunu ve boş boğazlık yaptıklarını göreceksiniz. tabiki buradan "sözlük yazarları boş adamlardır" mantığı çıkmaz. sorun şu ki yazarların birçoğu olması gerektiği gibi ; sözlükleri bir eğlence ve zaman geçirme aparatı olarak görüyor. bundan mütevellit buradan alınacak bilgilere güvenmek pek mantıklı değil.
sözlük formatını sorgulama kilişesinin içine girmeden sözlüklerden bilgi donanımı yapanları ilk ve son kez uyarıyorum. bakın muhteremler hayat müşterektir. yarın birgün ödüllü yarışma programlarına girer ezilir gelirsiniz. gidin bilimsel kaynaklı sitelerden öğrenin.
heidi'nin dedesinin olgunluğunda ya da gözlüklü şirin'in saflığında düşünüyorum yine de bi tanım yapmak zor geliyor.
akp'nin ekonomik ve halka yakla$ımı derinden sorgulanıyor, eleştiriliyor. haklı yanları var haksız yanları var orası kişiye göre değişir.
diyelim ki akp ülkeye şeriat getirmeye çalışıyor..
diyelim ki ekonomi çok kötü..
yani olabilecek en kötü senaryoyu akp ile özdeşleştirelim.
bu kadar olay çıkarıldı, bu kadar isyan edildi. emre kongarlar, emin çölleriaşanlar, "tehlikenin farkında mısınız" diyenler, cumhuriyet mitingleri sel oldu aktı..
bi allah'ın kuluda çıkıp pkk'nın $ehirdeki versiyonu olan "dtp" lilerle ilgili "tehlikenin farkında mısınız" diye bir tek kelime etmedi.
bu kadar büyük bir ironi olabilir mi ? diye sorası geliyor insanın..
terör mü daha büyük tehlike irtica mı ?
teröristlerin mi meclisde olması daha büyük tehlike imamların ya da şeriatçıların mı ?
"türk halkının %60'ı aptaldır" demek istemiyorum çünkü türk halkının %60'ı "türk halkı aptaldır" diyor. ulan yoksa biz kendimizi daha iyi tanımaya mı başladık ?
lakin aile yaptığı zaman insan bir yabancılık ve yapmacıklık sezmez. bu yuzden " gülersem ayıp olur mu olmaz mı" korkusu yaşanmaz.
saçlarım uzun iken teyze oğlu gelir. "hem espiri yapayım, hem düşündürteyim, hemde laf geçireyim" hesabı bir takım laf sokma atraksiyonlarına girişir.
- bak yeğen sen saçı uzattın da bizim sülale böyle şeyler sevmez ehihiehie
+ ehihiheihieih (ayıp olmasın vol-1 )
- yani diyomki kestirsen daha iyi olur ehheihei
+ evet ehehehehe bakıcaz işte eheh (ayıp olmasın vol-2)
- niye annene benziyorsunki saçı kısa olan babana benze.
+ bi siktir git ?!?!
- tamam tamam kızm...
+ sen hala burda mısın lan!!!!!
geometrik olarak çoğalan sözlüklüklerin hazinimsi sonu. bu hızla giderlerse 2030'a kadar bile kalmaz. tahminlerime göre 2015 gibi nasıl ki herkesin bir msn adresi varsa, herkesin bir sözlüğü olacaktır.
- kank1 benim sözlüğü heklemi$ler ya
+ h1mm napc4z ?
- dur ben bitane daha sözlük açayım 2 dakka
+ ok3 k3nk ben sözlüğü kapattım aw4y'ım
bugun tv'de izleyip beni derin düşüncelere iten (etkileyici bir sözlük terimi bulmalıyım, heh gark eden diyeyim bari) ali şen iddiası. nedense bana kenan evren'in "eyaletler" demecini hatırlattı. yoksa ? lan ? fenerbahçe cumhuri... ?
cümlede en çok takıldığım yer ise cümlenin fiili. insan vurguladıkça ayrı bir hâz alıyor.
şimdi bu 4 kelimelik müthiş dizilere şarkı yapıyoruz.
yuvadır kuşlaraaa
örtüdür toprağaaa
can verir doğaya
fenerbahçe yurdumda
lay lay lay lay hobareyyyy
ali şen kusmadan
almadık kupa bırakmadan
her insan bir kupa
almalı yurdumdaaaa
küçükken başıma gelen müstesna olay. dü$ündükçe ağlayasım geliyor.
"velet" denilen çağda, fatih'in "lan istanbul'u fethetsem ne olur acaba" diye düşündüğü yaşlardaydım. 11 yaşındaydım, belgesel izleyip tahrik olduktan sonra hayvanat bahçesinde canlı kanlı görüp zevk almak istiyordum. bu düşüncelerle bismillah diyip girdim hayvanat bahçesinden içeri.
atatürk orman çiftliğinin her köşesinde olan tabelalar yardımıyla ve "şu aslanları bi göreyimde gerisini siktir et" mantığıyla aslan amcaların olduğu lokasyona doğru ilerlemeye başladım. neyse geldim aslanların olduğu yere. demir korumalıkların olduğu yere kadar dayandım. başladım hayvanı izlemeye. o sırada da bakıcısı geldi. yemini, etini, suyunu vermeye gelmiş herhalde. adam küçük bölmeden eti verdi aslanın önüne ama aslan hiç oralı değil. sanırsınızki onu afrika dan kafese koyup buraya getiren adam benim. bana öyle bir bakıyor, öyle hareketler yapıyor ki tırsmamak namümkün. önüne et koymuşlar hayvan öküzün trene baktığı gibi bana bakıyor, triplere giriyor. hayvanda bir huzursuzluk var ama ne diye düşünüp duruyordum.
tam ben korkudan altıma işeyecekken aslan arkasını döndü, (dişiydi galiba malı görmedim) yaklaşık 2 metre mesafeden fıskiye gibi öyle tazzikli bir sidik (sadır mı dersiniz artık neyse) geldiki ne olduğunu anlayamadım. hani bazen aptal rüyalar vardır, kişiler, olaylar falan hepsi birbirine girer. örneğin halanızın kızı, babanız rolüne girer falan. kendimi o rüyalardaymı$ gibi hissettim. noluyoruz lan ?
o esnada suratıma ağzıma yüzüme gelen sidiği, belediyenin çiminde oynarken ıslanan çocuğun saflığıyla silmeye başladım. düştükten sonra çevresine "bakan var mı acaba" diye bakıp 2 saniye sonra ağlayan çocuk gibi başladım ağlamaya. ağlamama vokal yaparcasına millette başladı gülmeye. ulan aile eşrafı bile gülmüştü be.
haberleri açarsın mehmet ali birand'ın kıvırmaları, konuşma çabaları.
bu adama uyuz oldum dur başka haber kanalı açayım dersin, objektif olmalarına imkan yok amerika ya "işgal gücü" demeye götleri yemeyenler.. barış akarsu'nun hastalığında bile sırf önceden haber verdiğini göstermek için götünden "öldü" diyenler.. 1970 deki nostalji, amatör trt haberlerini özledim allah belamı versin ki.
bunlarında allah belasını versin başka kanal açayım dersin onlarda filistinde, ırak ta ölen çocukları kullanıp saadet partisinin ya da ak parti nin bu zülme son vereceğinden dem vururlar.
canın dizi ya da bilumum eğlenceli birşeyler izlemek ister..
dizileri açarsın babayı köpek yerine koyan "sihir" takıntılı boş beleş işler. kanal değiştirirsin metre kareye 2 ölü insan ve 5 tane mermi nin düştüğü, dakikada bir "sıkmak" terimini duyacağın diziler gelir karşına.
bu ne lan deyip başka kanala geçersin bir bakarsın saçlarını sarıya boyamış bir gerizekalı vajinasını göstermeye çalışıyor. bide programa kendini ismini vermiş. "seray severle baş başa"
"siz nasıl bir modelsiniz lan" deyip başka kanallara geçersin..
karı kız programları gelir karşına. "hasan benim kızımı becerdi, üstelik anal dan yapmış ayşegül hanım" tipli anneler, bilmemneler ıvır zıvırlar.
o anda en sempatik gelen tek şey yemek programlarını izlemektir.
neyse dur bir belgesele bakayım dersin..
discovery channel gelir karşına. oda ne ? bu eski discovery değil lan diye içini geçirirsin. 10 dakikada bir "bunu biz yaptık" , "biz bunu yaptık" diye aptal kapitalist bir reklamı dikerler.
en sonunda ne yapacam ben ya deyip son bir çare düğün tv yi açarsın..
tam istem dışı olaya dalmışken aşiret reisinin bir tanesi çıkartır dolarları saçmaya başlar. ya herkesin parası kendisinede bu nasıl bir zeka be ? popülist tavır bile ağlar lan yanınızda. "millet aç" derken bile utanmıyorum artık.
canın sıkılır artık kumandanın çalışmayan teletext ve bilumum renkli zımbırtılı tuşlarına basarsın. uyuz olur kalkarsın televizyonun başından.
gazete mi ?
onları hiç söylemeyin diken diken olan tüylerim sanki bana giriyor.
sayın profesor doktor haydar bas bey beyefendileri'nin dişi versiyonu. haydar ba$ beyefendiyle bir küme oluştursalar çok fazla ortak yönlerini çıkartacak mustakbel milletvekili adayımızın layık olduğu sıfat. bundan sonraki programlarda bir pankarta bunu yazıp çıkmasını diliyoruz.
uyuz olduğumuz tayyip erdoğan'a tayyip diyebiliyorsak bu kadınada sonuna kadar özlem deriz. evli olması türkiye cumhuriyeti'nin evlilik idaresini ve kocasını alakadar eden bir konudur. her evli kadına soyadıyla hitap edecek olursak olay tiki tiki tempo reserempo olayına döner.
3 tane katıldığı programı izledim bu kadının, "özlem"'in.
3'ün de de aynı stil, aynı tarz, aynı tiplemeler.
birisi konuşmaya başlıyor ; suratına yarım kilo fondoten sürmüş al yanaklı, akp dergahlarında diksiyon dersi aldığı sesinin inceliğinden belli olan kadın lafa giriyor.
kaymakamlık yapmışsın, milletvekili adayısın, 2 tane kulağın 1 tane ağzın var. önce bir dinlemeyi öğren ondan sonra konuş. zinciri atmış bisiklet gibi boşa efor sarfediyorsun. hani bizim meşhur, salt kültürümüz nasreddin hocamız vardır. onun turşuyla alakalı bir hikayesi vardır. "sen mi satacaksın ben mi" diye. ortada ki turşuyuda halk olarak gören bu zihniyetler siyasette olduğu sürece herşey daha kötü olacak.