karinin alt bolgesindeki alanin nefes ile dolu olmayan relax hali. herhangi bir atak veya blok mesela oi tsuki vururken vucudun relax hali ile birlikte hareketin bittigi andaki sure arasindaki karnin bos olma hali (bkz: irimi)
abant izzet baysal üniversitesi fotoğrafçılık bölümü okuyan ve çektigi nü fotoğrafları ile intihar adlı bir sergi hazırlayarak bolu'da sergilemek isteyip belediye başkanı ve yardakçıları tarafından sakıncalı olduğu gerekçisi ile çeşitli abuk sabuk gerekçeler gösterilerek sergisinin sonlandırılmaya çalışıldığı bayan fotoğrafçı.
kendisinin bu saldırılar karşısında yılmak yerine direnç göstererek fotoğrafları bolu'nun en kalabalık sokagında sergilemeye çalışmasını diyliyorum
atasehir'de bulunan kucuk, sirin bir restoran. 20ye yakin corba cesidi bulunur, calisanlari samimi, sicak insanlardir. ozellikle kisin cok samimi bir atmosfere sahip bir yerdir.
kiz puanlamada kullanilan ek puanlardan biridir. bu puan turunun puan yukseltme ozelligi yoktur. yani guzel isim ek puan getirmez ama kotu bir isim puan goturur.
"paris komünü'nde üç yurtsever türk" altbaşlığını taşıyan "mehmet, reşat ve nuri beyler" kitabının yazarının serol teber olup 1986 yılında de yayınevince basılmıştır. paris komünü ve ludwig büchner'in osmanlı entelektüel hayatına etkileri üzerinedir.
işi şahsileştirmeme kızmazsanız başlığa konu olan reşat bey ve nuri bey'in anne ve baba tarafımdan büyükbüyükbabam olduğunu mağrur bir eda ile söylemek isterim. reşat nuri altuzer olarak atalarımın izini en azından ismimde taşımaya devam ediyorum. ülküm, yükselmek ileri gitmek, ceddimi ve haddimi aşmaktır.
bir av kopegi turu
irlanda seteri kizil uzun tuylu, uzun burunlu, uzun kuyruklu, incecik bi hayvandir
gordon seter, irlanda seterine oranla biraz daha irice, siyahli beyazli olur
ingiliz seteri ise gordon setere cok benzer ama vucudundaki siyahlar beyaza gore daha fazladir
gereksiz olmakla birlikte, toplumsal bir çibandir. sürekli değişen sağlik modasi çerçevesinde öne çikar. zevzeklik bu, dikenli tel kabul etmez. car car car konuşur, parlak gülümsemeler atar eder...
konu sıkıntısı çeken medyamızın her dini bayram yaklaştığında yer verdiği bir haber. söz konusu ünlülerin anıları ise yeni aldıkları ayakkabı ile yatmak ve yediği yemekten zehirlenmekten öteye geçecek cinsten değildir.
amerikanın bugüne kadar yaptığı soykırımlar, haksız savaşlar, atom bombaları gibi (bu örnekler çoğaltılabilir) faaliyetlerden yola çıkarılarak varılabilecek kulağa son derece hoş (ve mantıklı) gelen cümle.
kulturu 4000 yillik haliyle kabul etmeye cali$inca gunumuz ko$ullarina ve modern kulturlere kar$i koyamayip yokolup gitmesidir..
karagoz hacivat gibi muhte$em potansiyelli tiplemelere 1000 yil boyunca mum onunde "ne dedin haci cav cav", "yine yanli$ anladin karagozum" esprisi yaptirinca insanlarin aslinda aralarinda fark olmayan southpark'a yonelmesine onu cok daha fazla sahiplenmelerine sebep olan durum..
bugun samuray/ninja ozentiliginden evine katana alan yurdum insani, tek tokatta* adami yere deviren yenicerileri zip zip ziplayan bir cuneyt arkin'la, atindan inmeden $ehir fetheden akincilari beceriksizce yapilmi$ islik efektli oklarla, hezarfen ahmet celebi'yi okan bayulgen'le tanirsa "arkada$im kulturun bu, bu sandik kenarda dursun elleme" zihniyetini benimsemesi gayet dogaldir..
yazarını hatırlayamadığım roman. romanın konusu ise battal gazinin oğlu esir düşümüş kürek mahkümü olarak kaçacağı zamanı planlamaktadır. battal gazinin torunu ise dedesinden babasından habersiz olarak büyümektedir. battal gazinin oğlu kaçar ve olaylar gelişir...
devlet istatistik enstitüsü verilerine göre, bu sene sonunda %30 - %40 arası olması beklenen sevgili bulamama sendromu. bunların arasında evlenmek isteyenlerin oranı ise %96,8. bu durum, evliliğe bir insanla paylaşılan hayat olarak değil, kendi hayatını "garanti"ye alıp belli ihtiyaçlarını daha kolay karşılamak için yapılması gereken bir etkinlik olarak bakıldığını gözler önüne seriyor sayın seyirciler. çoğu insanın önce evlenmeye karar verip, daha sonra bu isteği doğrultusunda hamleler yaptığını ortaya koyan anketler, boşanmaların da buna bağlanabileceğini ortaya koyuyor. evlilik fikrinin verdiği heyecanla, çeşitli hamleler sergileyen gençler, kısa sürede anlaşmazlığa düşerek boşanıyorlar. tek eşliliğin yavaş yavaş çökmekte olan bir mit olduğu gerçeğini, die başkanı mustafa hazımsız, muhabirimizin yüzüne tokat gibi çarptı. elinin tersiyle anket sonuçlarını hızla savuran başkan, "nerde o eski ramazanlar" dedi ve sözlerine şöyle devam etti:
"en çok yazın gördüğümüz düğün arabalarına bakarak yaz mevsimi evlenme mevsimi diye düşünürüz. yıl içinde günlük ortalama evlilik sayısının birbirine çok yakın olduğunu biliyor muydunuz? tek fark, belirli günlerdedir. örneğin, 3 mart 2003 gibi tarihlerde evlenenler, bir önceki ve bir sonraki günden 5-6 kat daha fazla. çünkü simetrik oluyor. 03.03.03, 04.04.04... bu tarihlerde evlenenlerin bir kısmı simetri hastası olmakla birlikte, bir kısmının da ruh hastası olduğu belirlendi. 06.06.2006'da evleneceklere, şimdiden gün almalarını tavsiye ediyorum. ortalama evlilik sayısının yıl içinde biraz dalgalanması sözkonusu. bu da, her yıl 10 gün kadar geriye giden bir çizgi. bu araştırmayı yapan isviçreli bilimadamları durumu açıklayamadan evlerine döndüler. ancak son derece azimli ve araştırmacı kayserili bilim adamları, bu kaymanın nedenini kavrayarak bize bildirdiler: iki bayram arasında evlenilmez."
küçükken hiçbir anlam veremediğim laf. "heeebe pabucu yarım, çık dışarııyaa oynayalııığm" müzikli tekerlemesinin en can alıcı kısmıdır. çocuğun pabucu niye yarımdır? çağırılan çocuk gariban mıdır? çağıran çocuk şımarık mıdır, kendi pabucu tam mıdır? yoksa mevsim yaz mıdır? hala anlamamışımdır. (bkz: ukteye katılmak) (bkz: biri bu başlığı biraz daha doldursun)
