Ben herhangi bir tarikatın sözcüsü değilim. Yani ilan edilecek hazır bir formülüm yok. Derslerimde de, konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: Her düşünceye saygı
Anlayacak mı? Kim, neyi? Sen kendini anlıyor musun? Aç uzviyetin sesini yükseltmek istedikçe gırtlağına sarıldın. Kalbinin konuşacak hali mi var? Kopmaktan korkuyorsun; yapıştığı kayadan sökülmek istemeyen midyenin korkusu, mahallesinden uzaklaşınca kuyruğunu bacakları arasına alan köpeğin korkusu... Ama yaşamak kopmak demek, doğum bir kopuş, bir parçalanış...
Kıt'alar kapalı birbirine. Yalnız Kıtalar mı? Aynı mahalledeki insanlar birbirlerine yabancı. Her ev meçhule giden bir kompartıman. Kompartımandakiler tesadüfün bir araya topladığı üç beş yolcu.
Altınlarını cam karşılığı dağıtan Kızılderiliyi hiçbir zaman gülünç bulmadım. Cam, altından daha asil. israil peygamberlerinden beri lanetlenmiş bir maden, altın. Adı, tarihin bütün cinayetlerine karışmış. Pıhtılaşmış kan, insan kanı. Cam güzel, çünkü kirli bir mazisi yok. Cam güzel, çünkü kalbi var, kırılıverir.
Senin için atmayan kalbi,seni söylemeyen dili,
seni bilmeyen beni neyleyim.
Hiç kimseler bilmedi seni ne kadar çok sevdiğimi,
bırak kalbimizde sır kalsın..
Bu dünyada gülmedi bir türlü yüzümüz,
bari kavuşmalar mahşere kalsın..
insan sarrafı olamasa da ceset sarrafı, bu yüzden de biraz melankolik tabiatlı olmuş. müzik dinlemez, polis telsizi dinler. kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. içimizden biri sözü sanki ilk onun için söylenmiş. işte o kadar sıkıcı bir hayatı vardı.
Eğlence mekanlarında, yemeklerde ya da düğünlerde sürekli tuvalete gitmeleri. Yarım saatte bir sanki bir görevmiş gibi bunu tekrar etmeleri. Sevmiyorum lan.
izmir iktisat kongresi ile liberalizm'e ve batı sermayesine meyleden, 1929 büyük bunalımı ile birlikte pyaletka sahibi sscb veotarşi yi savunan faşist italya ile nazi almanyası na kendini çeviren, 1946'dan sonra marshall yardımı ile birlikte gözünü okyanuslar ötesi siyonizme çeviren, 1960 yılından sonra bağlantısızlara yamanmaya çalışan sonra 1980 yılından itibaren tekrar türk islam sentezi adı altında ve liberalizmi överek abd ye yaklaşan şimdilerde ise hakim sınıfının (bunlar devlet eliyle yaratılan zenginler oluyor.) akp şemsiyesi altında birleştiği tutarlılığı ve idealizmi ancak marşlarında kalan burjuva-asker diktatörlüğünün adı
mavi güzeldir..
denizdir, gökyüzüdür. izlerken dinlendiren, sakinleştiren büyük bir boşluk. istediğin şeyleri içine katabildiğin, mutlu olduğun, sonrasını düşünmediğin, bitirmek istemediğin hayallerle doldurduğun bir boşluk. bütün dertlerini, mutluluklarını dinleyen bir dosttur mavi. sesi çıkmaz ama içten içe cevap verir. içten içe mutlu olursun, orada olduğunu bildiğin için. ama korkarsın, çünkü gidecektir, ya yerini siyaha bırakacaktır ya da griye. o yüzden evine çekilirsin, döneceği zamana kadar pencereden bakarsın. dertlerini biriktirirsin, dibe vurursun. pencerede beklerken gözlerin kapanır, o kurduğun hayallerin yerini kabuslar alır. istemediklerinle dolu, mutsuz olduğun, bitiremediğin kabuslar seni boşluğuna alır. artık bu korkuyu kaldıramadığın bir an gelir. maviden, mütemadiyen ayrı kalmak zor gelmeye başlar. hayatına bir mavi gelsin istersin. sürekli derdini dinleyebilecek, hayallerini paylaştığın; ama bu sefer sussun istemezsin. o da anlatsın istersin, kendi hayallerini, dertlerini paylaşsın. ortak hayalleriniz olsun istersin. onun mutluluğunu dert etmek, dokunduğun zaman hissetmek, nefesini duymak istersin. mavi mutluluk olur o zaman..
ilk olarak 1284 yılında dönemin venedik dükü giovanni dandolo zamanında basılmaya başlanan altın para. venediklilerin akdeniz havzasında deli gibi ticaret yapmasından mütevellit döneminin amerikan doları da denebilir.
sadece internetten takip edebildigim gazete. traji hesaplanirken internetten okuyanlarindan sayilmasi gerekir. turkce haber sitesi konusunda buyuk bir boslugu tam olarak doldurmasa da doldurma yonunde guzel bir adim oldugunu dusunuyorum.
essek kadar ipad'lerden sonra bunu akil etmeleri iyi geldi, bir sene icinde kindle'a kaptirdigi %10 civarindaki pazari geri alma yolunda ilk adimi attilar.
5-10 sene icinde izlenme oraninin %50 azalacagini dusunuyorum. cok buyuk laf. evet.
yoneticiler bu futbolun yarasidir bu ulkede. biri borsada yatirimciya vurur, biri futbolcuya zulm eder, planlar yapar, yalanlar konusur, birinin zaten ne oldugu belli taraftari da bu sene anladi. herseyi gec, adam cl'de yari finali kil payi kaciran hocayi gonderdi o sene, ve o takimin mal taraftari bu seneye kadar mal gibi yanindaydi.
mal taraftar kitlesi, kulup baskanlarina tapan mal taraftar kitlesidir sorun. dusunun la liga, premiere league maclarinin izlenme orani son 10 yilda 2 kat artti deniyordu, insanlarin ilgisi kayiyor, sike olaylarindaki sacmaligin da buyuk etkisi var.
turkiye avrupa birligine girebilse mesela, insanlarin barca, real, milan maclarina gitme sansi olsa, insanlar turkiye'deki takimlarin kombinelerini alacagina onlarin senede 3-4 macina gidecek, avrupa turu yapmis olacak, messi, ronaldo izlemis olacak.
o gun yaklasiyor. kimse bu sacma sapan idare edilen turk futbolunu izlemeyecek, "kalite degeri"ymis.
5-10 sene icinde izlenme oraninin %50 azalacagini dusunuyorum. cok buyuk laf. evet.
yoneticiler bu futbolun yarasidir bu ulkede. biri borsada yatirimciya vurur, biri futbolcuya zulm eder, planlar yapar, yalanlar konusur, birinin zaten ne oldugu belli taraftari da bu sene anladi. herseyi gec, adam cl'de yari finali kil payi kaciran hocayi gonderdi o sene, ve o takimin mal taraftari bu seneye kadar mal gibi yanindaydi.
mal taraftar kitlesi, kulup baskanlarina tapan mal taraftar kitlesidir sorun. dusunun la liga, premiere league maclarinin izlenme orani son 10 yilda 2 kat artti deniyordu, insanlarin ilgisi kayiyor, sike olaylarindaki sacmaligin da buyuk etkisi var.
turkiye avrupa birligine girebilse mesela, insanlarin barca, real, milan maclarina gitme sansi olsa, insanlar turkiye'deki takimlarin kombinelerini alacagina onlarin senede 3-4 macina gidecek, avrupa turu yapmis olacak, messi, ronaldo izlemis olacak.
o gun yaklasiyor. kimse bu sacma sapan idare edilen turk futbolunu izlemeyecek, "kalite degeri"ymis.
kader meselesi... şeytanın en çok at oynattığı sahadır. ruh hakkında dahi cenab-ı halk, hazreti peygamberine " sana ruhtan sual ederlerse onlara de ki: ' ruh rabbimin bir iradesinin sonucudur. ve bu hususta size az bilgi verilmiştir." buyruluyor kuran'ı kerim'de (yes'elûneke ani'r-ruhi kuli'r -ruhi min emr-i rabbi ve ma utitüm min şey'in illa kalil). ama biz hala ruhların peşinde koşmaya, ruh bilgisini öğrenmeye çalışıyoruz.
Bir gün tanışacağız, arkadaşlığımızın arkadaşlık düzeyinde kalmayacağını bilerek arkadaş olacağız, sonra sevgili. Bir ay, altı ay, üç yıl. Sonra ben, bir akşam ya da sabah ya da gece yarısı, henüz sen beni terk etmemişsen tabii, herhangi bir neden belirtmeden çekip gideceğim. Çünkü veda konuşmalarını beceremem. Becerebilseydim altı sene önce evlenmiş olurdum. Nasıl ayrılacağımı tahayyül edemediğim için evlenemedim. Ama bu ayrı bir konu. (Ve sana bir cümleye ve ile başlamanın ona ilahi bir ton kattığını Jonathan Safran Foerden öğrenerek kullanmaya karar verdiğimi de belirtmek isterim erkek dünyasının tam kalbinden bir tavsiye, bu tarz dostane veda konuşmalarını becerebilen adamlardan uzak dur lütfen. Onlar bir gece uyanıp seni kıtır kıtır kesebilecek kadar kendine güveni yerinde adamlardır. Onlar en düşmanca hislerini bile dostane biçimde ifade edebilen gerçek erkeklerdir, onlar ergen değildir. Ece ...