Gün yapmanın amacı bariz bellidir. Fakat bizim fatma teyzelerimiz bunu eş dost hatrı yapmak olarak tanımlarlar. Bilinir ki asıl amaç dır dır dedikodu yapmaktır. Ve kilo almaktan başka birşey değildir. Çünkü o güzelim pasta börekleri hop diye mideye indiriverirler. Altın günü, paralı gün diye de çeşitleri vardır. Hanım teyzelerimiz ellerine geçen toptan parayla bir güzel alışveriş yaparlar. Bir de buu kurabiyenin şekeri fazla olmuş, bu poğaça fazla tuzlu diyerek birbirlerini dürterler. Fakat midelerine götürmekten de hiç çekinmezler. Benim Ali'm şöyle aslandır, benim Ayşe'm böyle hanımdır lafları biribirini kovalar. Aslına bakarsanız tatlı ve komiktir bu teyzeciklerimiz.
Baş belası minik yaratıklardır. Boyutunun küçük olduğuna bakmayın işlevi büyüktür. Çok ses çıkarır, çok sinir bozucudur. Bir kere de beni değil evdeki diğer üyeleri ye be sivrisinek. Tamam çok tatlı etim vardır falan ama insaf be. Bir de o kulağımın dibinde vızıldaman yok mu? Seni öldürmemem için hiç bir sebeb yok.
Her iki taraf için de zor bir durumdur. Özellikle çevredekilerin bakışlarına maruz kaldıklarında psikolojilerinin bozulmaması için sebeb yoktur. Kız ya erkeğin maddiyatına bakarak çıkıyordur, ya da gerçekten gönül vermiştir. Boyunu posunu değil huyunu sevmiştir. Böyle kızlar şu zamanda ne kadar var orası tartışılır ama eğer gerçekten öyle kızlar varsa alnı öpülesidir. Bu durumun olumsuz yönlerini kabul etmek kaçınılmazdır. Örneğin insanların alaycı bakışları ,kızın bu uzunluğun üzerine istediği zaman topuklu giyememesi, sevgilisine yukarıdan bakmak zorunda kalması, erkeğinin kollarının altına girip omzuna yatamaması. Bunlara rağmen kız kısa boylu sevgilisini istiyorsa takdiri hak eder.
Birşeylerin kafasına dank ettiği zamandır. Anne babaya hak vermeye başladığı zamandır. Çevresindeki çocukların konuşmalarını çok saçma ve komik bulduğu zamandır. En önemlisi de kendi parasını kendi kazanmak zorunda olduğunu hissetmesidir. Ama bu sandığı kadar kolay değildir. Artık onun arkasını toplayan anne babası yoktur yanında. Tek başına, ayaklarının üzerinde durmak zorundadır. Para kazanmanın , çocuk büyütmenin ne denli zor olduğunu anladığı andır. Ah benim akılsız başım dediği andır.
Hayatım boyunca ne yazık ki dilimden düşmeyen kelimedir. Keşke demeden yaşamak zordur. Hüsranların, derin pişmanlıkların kelimesidir keşke. Çok üzer insanı. Üzerine yazılmış şarkılar bile vardır. Hepimizin keşkeleri olmuştur şüphesiz. Önemli olan onları iyi ki kelimesiyle kapatmaktır. Bir anlamda avutmaktır kendini. Çok büyük keşkelerim vardır hayatta. Çok büyük pişmanlıklarım. Çok geç demek için artık çok geç .
Bu kadar yükün altında ezildiğimiz anlarda aklımıza gelen, keşke hep küçük kalsaydık dıyerek yana yakıla özlediğimiz anılardır. Çocuk olmak belki de hayattaki en güzel şeylerden biridir. Herşeye toz pembe bakan, en büyük derdimizin oyun oynamak olduğu, dünyadan bir haber minik bir beden. Öylesine saf, öylesine içten. Dünyanın en masum yaratıkları çocuklar. Gece karanlığında saklambaç oynamak, bütün mahallenin çocuklarını çağırıp bir büskivi bir kolayla piknik yapmak, zillere basıp basıp kaçmak, bayramlarda grup olup şeker toplamak, topu herseferinde ayşe teyzenin o güzelim bahçesine düşürmek. Bunlar çok özlem çektiriyor insana. Bugün yaşadığım acılardan kopup, o günlere koşmak ne iyi olurdu.
Herkesin ağzına sakız olmuş, söylendikçe anlamı kirlenen cümledir. Çünkü içi sahtelikle dolu insanların bile hiç utanıp sıkılmadan laf olsun diye söyleyebileceği cümledir. Söylemek yetmez. Basit olur, kolay olur, zor olan sevgini göstermek. Uygulamaya geçtiğinde hayat bulur bu iki kelime. Öyle herkesin ağzına da yakışmaz. Gerçekten yüreğinden gelerek, inanarak tüm saflığıyla söyleyen belki de çok az insan var. Oysa anlamı ne kadar da derin, ne kadar da huzur vericidir. Ama bu manası eşşiz cümleyi her ağızdan , her gün her dakika, öylesine duyduğumuz için kalbimizdeki tüm heves tüm inanç sona ermiştir. iyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
Olmaktan çok mutluluk duyduğum burçtur. Aşırı alıngan ve fazla sulugöz olma gibi olumsuz yönleri olsa da çok sevecenlerdir. Bir kere samimidirler. Kin tutmazlar. yufka yürekli, yardımsever, barışçıl, dost insanlardır. Kendi burcum diye söylemiyorum ama çok sadakat sahibi insanlarızdır. Kendimiz gibi ince ruhlu insanlardan hoşlanırız. Düşüncesizliğe, kabalığa pek gelemeyiz. Eleştirilmekten nefret eder ama başkalarını çok da güzel eleştiririz. Birisi bizi üzdüğünde kabuğumuza çekiliriz. Susarak çileden çıkartabiliriz karşımızdakini. iyi yuva kurucuyuzdur. Korumacı özelliğimiz ile hem çok iyi eş hem de çok iyi anne baba olma potonsiyeline sahibizdir
Olmasından pişmanlık duyduğumuz, olacağına yerin dibine girseydim dediğimiz şeylerdir. Örnekleri çoktur. Günlük yaşamdan siyasete kadar birçok ''keşke''lerden bahsedebiliriz. Keşke ona güvenmeseydim, onu bukadar çok sevmeseydim, bu kıyafeti değil de diğerini alsaydım. Keşke fermuarımın açık olduğunu bu kadar geç farketmeseydim, keşke doktor yerine mühendis olsaydım bunlardan bazılarıdır. Bir de keşke olmasaydı dediğimiz adamlar vardır. Kimine göre Recep Tayyip Erdoğan ,kimine göre Kemal kılıçdaroğlu ,Kimine göre Atatürk, kimi çocuk için babası, kimi çocuk için annesi. Bu böyle uzayıp gider. Benim için ise keşke ben var olmasaydım.