liderinin şizofren kişilik beyanlarına, tutarsız davranış ve konuşmalarına algılarını tıkamış,
gönüllü olarak körlüğü ve sağırlığı seçmiş olmalarına rağmen, haklı sebeplerle akp yi eleştiren muhalif görüşlülere
karşı savunma yapma cüretini kendilerinde bulunabilen, akp'nin set olarak ön saflarda kullandığı ve sömürdüğü,
cahillikleri kaderleri değil tercihleri olan topluluktur.
muhtemelen aşağıda listelenen tutarsızlıkları ya hiç okumayacak olan, yada bir şekilde vicdanlarını yatıştıracak bir şeyler bulup, putperestliğe devam edecek olan topluluktur.
1993 model recep erdoğan'dan, 2015 model tayyip erdoğan'a sert muhalefet;
konuşmasının başında şu bilgileri veriyor.
1993
asgari ücret net; 910 bin lira,
çay 1000 lira,
simit 1500 lira
çay + simit = 2500 lira
5 kişilik(*3 çocuklu) bir aile günde 3 öğün sadece simit+çay ile karnını doyursa maliyet; 37500 lira
bu aile 30 gün sadece bu şekilde karnını doyursa maliyet; 1125000 lira
bu tutar 1993 teki asgari ücretin 215000 lira üzerinde.
bu bilgileri verdikten sonra şöyle devam ediyor;
"bu zalim yönetim bu aziz millete, 1 bardak çayla 1 simiti bile layık görmüyor, bunların peşinden nasıl gideceksiniz.
Evin kirasını kim ödeyecek, elektrik parasını kim ödeyecek, su parasını kim ödeyecek, çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak, soruyorum sizlere? işte ekonomik durum bu."
asgari ücret net; 949 lira
simit: 2013 'te gelen zam ile şuanda istanbul da simitin resmi fiyatı 1.40 lira, fakat 2015'te 1 liraya satan da var 1.50 liraya satanda. iyimser yaklaşıp en düşük fiyatı baz alalım, yani 1 lira diyelim.
çay: (çay içinde iyimser olup 1 lirayı baz alalım.) 1 lira.
çay + simit = 2 lira
5 kişilik(*3 çocuklu) bir aile günde 3 öğün sadece simit+çay ile karnını doyursa maliyet; 30 lira
bu aile 30 gün sadece bu şekilde karnını doyursa maliyet; 900 lira (iyimser olarak yaklaştığımız halde)
iyimser yaklaşımımızdan elde edilen 49 lira var elimizde. artık bu para ile gönül rahatlığıyla, kira, elektrik, su, kömür veya doğalgaz, okul masraflarını ödeyebilir, en az 3 çocuk telkinine kulak asmış bir aile gül gibi geçinebilir.
bunun üzerine akp putperestlerine hatırlatıyorum;
"bu zalim yönetim bu aziz millete, 1 bardak çayla 1 simiti bile layık görmüyor, bunların peşinden nasıl gideceksiniz.
Evin kirasını kim ödeyecek, elektrik parasını kim ödeyecek, su parasını kim ödeyecek, çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak, soruyorum sizlere? işte ekonomik durum bu."
akp ile kol kola iken cemaat'in silahlı kuvvetlere düzenlediği, adına "ergenekon" dediği operasyon sürecinde, recep tayyip erdoğan "ben bu davanın savcısıyım" diyordu. ergenekon savcısı zekeriya öz'e şimdi paralel deniyor, ya erdoğan?
"bir gün zengin olursam bilin ki haram yemişimdir." 1999 recep tayyip erdoğan
bakara 268
"şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder...."
Bülent arınç; 'BiZ GiDERSEK, EKONOMi ÇÖKER, MAAŞ ÖDEYEMEZLER'
AK Parti Hükümeti'nin gitmesi halinde ekonominin çökeceğini söyleyen Arınç konuşmasına şu sözlerle devam etti:"Biz gidersek, Necdet Sezer'in elindeki Anayasa kitapçığını fırlatmasında bir hükümetin düştüğü gibi, ekonominin tepe taklak olduğu gibi, Doların 600'den bir milyon 600'e çıktığı günlere döneriz. Ekonomi çöker, maaş ödeyemezler. Çiftçiye destek veremezler. Yüksek hızlı trenden vazgeçerler. Yapamazlar. Biz yapıyoruz bunları. Bu insanlar mı senede 11 katrilyon çiftçi kesimine destek verecek? Bu insanlar mı Türkiye'nin başını dik tutacak? Sosyal Güvenlik Kurumu'nda herkesin tedavi olması için hepinizin istediğiniz hastanede muayeneden geçmeniz için 70 katrilyon veriyoruz, hazineden. Bunlar mı verecek? 70 kuruş veremezler. Her şey tersine döner. Bu kadar açık söylüyorum. Para, üretim, ihracat, hamle, yatırım olmaz. Kalkınma olmaz. insanlar birbirlerine düşerler. Ben buluyorum, buluşturuyorum, her ay milyarları veriyorum. Allah'ın bereketi var. Otoyol, otoban yapıyorum, hastane yapıyorum, katrilyon para harcıyorum, daha ne istiyorsunuz? Biz yoksak bunlardan hiçbir şey beklemeyin."
farklı zamanlarda farklı yerlerde bop'un eşbaşkanı olduğunu defalarca tekrarlamış ve sonrada bunu reddetmiştir rte.
ben böyle bir şey söylemedim demiştir. aşağıdaki linkler aksini gösteriyor.
(abd ırak'a girdiğinde bölgede masum insanlara yapılanları hatırlayın, bugün gazze'de israil'in yaptıklarından bir farkı yoktu, ama rte şimdi israil'e sataştığı gibi abd ye sataşmadı o dönem, camiler bombalanırken, kadınlara tecavüz edilirken ağzını açmadı, neden çünkü eşbaşkandı!)
amacı, QEEG ölçümü ile saptanan beyin çalışma anormalliklerini düzeltmektir.
QEEGde amaç, bir bilgisayar programı aracılığıyla alınan ölçümleri (EEG çekim sonuçlarını) analiz etmektir. Analizin en önemli özelliği, çekimi yapılan kişinin verileriyle aynı yaşta olan normal kişilerin verilerinin karşılaştırılmasıdır. Sonuç olarak normalden ne kadar sapma olduğu anlaşılır.
Nöroteapi seanslar halinde uygulanır. Her seans 30 dk.sürer. QEEG sonucuna göre, örneğin kafanın tepe noktasına seans uygulanacak diye düşünelim. Tam o noktaya yapıştırıcı bir madde sürülerek elektrot adı verilen küçük bir metal alıcı yerleştirilir. (cilde yapıştırılır) Bu elektrot sürekli olarak beynin o bölgesinin çalışma özelliklerini ölçer. Bu ölçümler, bir monitör aracılığıyla seans alan kişiye gösterilir.
Beyin sürekli olarak aynı biçimde çalışmaz. Beynin ürettiği dalgalar azalıp artan özelliklere sahiptir. Bu azalma ve artma sırasında normale en yakın çalışma durumunda aletten bir ses çıkar. Bu ses beyni, doğru çalışma yöntemini gösterir biçimde telkin eder.
Aynı bölgeye uygulanacak seans tekrarlarıyla beynin ilgili bölgesine doğru çalışma yöntemi öğretilir.
NEDEN NÖROTERAPi ?
Beyin çalışması; hücreler içinde elektriksel, hücreler arası kimyasal yollarla gerçekleşir. ilaçlar kimyasal yollara etkilidir. Nöroterapi ise beynin elektriksel çalışma yöntemi üzerinde etkilidir. Nöroterapi, beyin çalışma özelliklerine rehberlik ederek, beyine doğru çalışma yöntemini gösterir. Bu olay esnasında kontrol tamamen beyindedir. Oysa ilaç alımlarında beyin kontrolü yoktur. ilaçlar kan aracılığıyla beyine ulaşarak etkilerini doğrudan gösterir. ilaçların etki süreleri geçince tekrar başa dönülür. Oysa nöroterapi yönteminde beyin, her seansta yeni bir kazanım elde eder. Bu kazanımların birikimi sonucu, beyin normal çalışma yöntemine kavuşur. ilaçların bunu sağlaması olanaksızdır.
ilaca bağlı tedavi yöntemleri, nedene değil sonuca yöneliktir. Örneğin şeker hastalığında kullanılan ilaçlar kan şekerini normal sınırlar içinde tutmaya çalışır. Şeker hastalığının nedenini ortadan kaldırmaz. Hipertansiyon, migren, depresyon, epilepsi gibi pek çok kronik hastalıkta durum aynıdır. Migren atağında ilaçlar baş ağrısını kesebilir ancak hastalığı ortadan kaldıramaz.
Beyin, vücudu yönetir. Bu yönetimde ortaya çıkan bozukluklar, uzun süreli olan hastalıkların esas nedenidir. Neden ortadan kaldırılamadan hastalıklar düzeltilemez. Nöroterapi, doğrudan nedene yönelik bir tedavi yöntemi olması nedeniyle geleceğin tıbbi anlayışının öncüsü durumundadır.
Güncel tedavilerin ilaçları ön plana alan anlayışı sonucu yeni gelişen yöntemlere uyum sağlamada zorluk yaşadığı gözlenmektedir. Bu nedenle, yurt dışında 40 yılı aşkın bir süredir uygulanan nöroterapi, ülkemizde halen yeterince yaygınlaşmamıştır. Hekimlerde önemli zihniyet değişikliğine yol açmasına neden olan bu yöntemin ülkemizde henüz tanınmaması hem hastalar hem de hekimler açısından bir kayıptır.
TEDAVi ALANLARI
Teorik olarak, beyin çalışma bozukluğu sonucu gelişen tüm hastalıklarda uygulanabileceği söylenebilir. Olayı beyin hastalıkları olarak değerlendirdiğimizde, yapılan çalışmalar sonucu; migren, depresyon, anksiyete, epilepsi, demans, kronik tinnitus (kulak çınlaması), kronik vertigo (baş dönmesi), dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, öğrenme güçlüğü, unutkanlık, zeka geriliği gibi hastalık ve yakınmalarda başarılı sonuçların alındığı görülmektedir.
KiMLERE NÖROTERAPi ÖNERiLiR?
Uzun süreli yakınmaları olan, ilaçlarla derdine çare bulamamış kişiler nöroterapiden fayda görürler. Kısa süreli ve geçici yakınmalar için nöroterapi önermek doğru olmayacaktır.
edit: NEUROFEEDBACK (NÖROTERAPi) NEDiR?
Milyarlarca hücreden oluşan beynimiz, bioelektrik enerji (titreşimler) üretmekte olup, bunu dalga enerjisine çeviren ve daha sonra dataları ruhumuza yükleyen ve yayan bir güce sahiptir.
Beyin dalgalarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Çevresel faktörler, maruz kaldığımız elektromanyetik dalgalar (Bilgisayar, TV, cep telefonu, küçük ev aletleri vb.),
Çalıştığımız ve yaşadığımız yerin koşulları, başa alınan darbe, travma, kullanılan sentetik ürünler, beslenme, stres, kalıtım ve daha pek çok şeyin beyin dalgalarımız üzerinde etkisi vardır.
Esas olarak, 4 tür beyin dalgası vardır: Alfa, delta, teta ve beta.
Alfa dalgaları, genellikle insanın rahat olduğu veya çok fazla efor sarf etmediği durumlarda görülür.
Delta dalgaları, uykunun derin evrelerinde ortaya çıkar ve en yavaş titreşen dalgalardır.
Teta dalgaları, uykuya geçerken ya da uykunun ilk evrelerinde görülürler.
Beta, fazlasıyla meşgul olduğumuz hallerde devreye girer. Hızlı, seri ve inişli çıkışlı dalgalardır.
1950 yılında, New York Mt. Sinai Tıp Merkezinde çalışan Dr. Gerald Oster meditasyon ve beyin dalgaları üzerine araştırmalara başladı. Elde ettiği neticeleri Ekim 1973 te Scientific Americanda yayınladı. Buna göre, ses dalgaları beyin dalgaları üzerinde etkiliydi. Ses dalgaları kullanılarak, beynin istenilen dalgayı yaratması, meditasyon sırasında ulaşılabilen derin deneyimleri yakalaması mümkündü.
Beyninizi kontrol edin !
Neurofeedback, biofeedback disiplini çerçevesinde beyin dalgalarının eğitilmesiyle uğraşır. Neurofeedback , kişinin kendi beyin dalgalarını değiştirmesine yardımcı olan bir öğrenme stratejisidir. Eğitim sürecinde sağlıksız beyin dalgalarının düşürülüp, sağlıklı beyin dalgalarının arttırılması hedeflenir. Neurofeedback eğitimi FDA onaylı neurofeedback ekipmanı ile yapılır.
Neurofeedback seanslarında kişi, kafasına (saçlı deriye) yerleştirilen elektrotlar vasıtasıyla bilgisayar cihazına bağlıdır. Elektrotlar beyinden gelen elektrik dalgalarını ölçer, ekrana yansıtır. Hiç bir yan etkisi yoktur. Kişi hangi beyin dalgası aktivesinin geribildiriminin yapıldığını bilgisayar monitöründen görebilir. Bilgisayar tarafından sağlanan görsel ve işitsel feedback sayesinde kişiler beyin dalgalarını düşürüp yükseltmeyi öğrenirler ve bu kalıcı olur. Bu proses operant şartlanma olarak adlandırılır ki hayatımızın içinde bir çok alanda bu mekanizmayı kullanırız.Beynini daha iyi kullanmak isteyen herkes bu yöntemden faydalanabilir.
Siz de beyin dalgalarınızı kontrol edip, beyninizi eğitebilirsiniz...
Ar+ı Kişisel Gelişim Merkezinde T.O.V.A. TESTi Test of Variables of Attention (dikkat değişkenleri testi) uygulanmaktadır.
Neurofeedback öncesi, özellikle dikkat eksikliği bozukluğu ya da hiperaktivitesi olan çocuklar ve yetişkinlerin bu konudaki durumlarını belirlemek, dikkat etksikliğinin boyutu ve dürtüselliğin nesnel ölçümü amacıyla T.O.V.A. testi uygulanır.
T.O.V.A. Test of Variables of Attention (dikkat değişkenleri testi), bilgisayar donanımlı bir dikkat testidir.
iki çeşit T.O.V.A. testi vardır; Görsel ve işitsel T.O.V.A.
Bu kolay yönetilebilir test, dikkat ve dürtüsellik ile ilgili başka türlü elde edilmeyecek bilgiler sağlar.
NASIL UYGULANIR?
Nöroterapi seanslar halinde uygulanır. Her seans 30 dakika sürer. QEEG sonucuna göre, örneğin kafanın tepe noktasına seans uygulanacak diye düşünelim.
Tam o noktaya yapıştırıcı bir madde sürülerek elektrot adı verilen küçük bir metal alıcı yerleştirilir. (cilde yapıştırılır) Bu elektrot sürekli olarak beynin o bölgesinin çalışma özelliklerini ölçer. Bu ölçümler, bir monitör aracılığıyla seans alan kişiye gösterilir.
Beyin sürekli olarak aynı biçimde çalışmaz. Beynin ürettiği dalgalar azalıp artan özelliklere sahiptir. Bu azalma ve artma sırasında normale en yakın çalışma durumunda aletten bir ses çıkar. Bu ses beyni, doğru çalışma yöntemini gösterir biçimde telkin eder.
Beyin hassasiyet nedenleri
1. Genetik: Fiziksel özelliklerimizde olduğu gibi beyin çalışma özellikleri ve bazı hastalıklara yatkınlığın olması genetik kontrol altındadır.
2. Doğum esnasında gelişen olaylar: Zor doğum (boyna kordon dolanması, makat gelişi, aletli doğum), yeni doğan döneminde uzamış sarılık
3. Anne sütü almamak
4. Beyni etkileyen ateşli hastalıklar
5. Kafa darbesi: Gözden sıklıkla kaçan önemli bir faktördür. Şiddeti az ya da çok olsun kafa darbeleri beyin hassasiyetlerini önemli ölçüde arttırabilir.
Beyin çalışma bozukluğu genel sonuçları
Dikkat eksikliği,
işe yoğunlaşmada güçlük,
unutkanlık,
hatırlamakta zorluk,
gerginlik hali,
kolay sinirlenme,
Cinsel sorunlar
duygu ve düşünceleri ifade etmede güçlük,
çok hayal kurma,
sıkılganlık,
tembellik,
aceleci,
tez canlı, sabırsızlık,
düşünmeden konuşma,
konuşurken sıkça söz kesme,
abartmak,
yalan söylemek,
sınav anksiyetesi,
öğrenme zorluğu,
zamanı iyi kullanamama,
geç kalma,
işleri ağırdan alma,
karar vermede zorluk,
muhalif ve tartışmacı olmak,
hayata olumsuz bakma,
olayları kötü tarafından görme,
tekrarlayıcı düşünce ve hareketler,
bir fikri aklından çıkartamama, sabit fikirli olma,
fobiler (uçak, kapalı yer, kalabalık, yükseklik korkuları),
hastalık hastası olma,
panik,
motivasyon ve enerji azlığı,
aşırı motivasyon,
işkolik olma,
ilgide azalma,
uyku bozuklukları,
iştah bozuklukları,
tıpkı, yeni aldığı arabanın koltuklarındaki poşetleri veya yeni aldığı telefonun ekranındaki o uyduruk jelatini, telefon eskimesin diye çıkartmadan kullanan kişilik gibi, beynini ambalajından eskimesin diye çıkartmamış, hiç kullanmamış cahil kişiliktir.
kendisiyle sohbet ettiğinizde veya bir münakaşaya girdiğinizde, köre renk tarif etmeye çalışıyormuş gibi hissedebilirsiniz. dünyada ki gelişmelerden bihaberdirler. bilmedikleri her konuda, akıl vermeye cüret edebilecek kadar fikir sahibidirler. çoğu zaman 3 gramlık akıllarıyla, 5 kiloluk laf etme çabasına giriştikleri ve beceremedikleri gözlemlenebilir. tartışma sırasında sizi kendi seviyesi olan dipsiz kuyuya çeker, orada da alt eder ve bununla da övünür. daima küçük hesap peşinde olurlar, bu sebeple "uyanık keriz" diye de adlandırılabilirler. yaptıklarının sorumluluklarını almaz, hata kabul etmezler. inkâr en büyük silahlarındandır. uzak durulmalıdır. allâh şifasını versin 'dir.
edit: yazık lan, keşke şöyle bir an bedenlerinden ayrılıp, o an ki hallerini uzaktan izleyip geri dönebilseler. belki düzelmelerine ve karşısındakinin nasıl bir şeyle karşı karşıya olduğunu anlayabilmelerine bir faydası olur.
taşıdıkları profesör unvanını hak eden ile hak etmeyenleri ayırmaya yarayan versus'tur.
şöyle ki;
*profesör: akademisyendir, bilim insanıdır(her şeyden önce dünya insanıdır). Zamanını ve hayatını, alanındaki gelişmeleri takip etmeye, bu yönde çalışmalar yapmaya, kuramlar ortaya koymaya ayırır. alanı hangi dilleri bilmeyi gerektiriyorsa, o dilleri araştırma yapabilecek ve akademik makaleler yayınlayabilecek düzeyde bilir. Yaptıkları çalışmalardan, kafalarını kaldıramadıkları için üniversitelerde ders vermeye pek zaman ayıramazlar. Eğer, şartlar oluşurda böyle bir şeye, ayda-yılda bir de olsa zaman ayırabilecek olursa, günler öncesinden ilan edilir. Okulda, o alanda öğrenim gören herkes, (diğer hocalar ve akademisyenlerde dahil) "vayy, falanca profesör ders verecekmiş, kaçırmayalım bunu" diyerekten ayda-yılda bir gerçekleşen bu fırsatı kaçırmamak için toplaşır, profesör ilan edilen bu dersi okuldaki herkese büyük bir salonda veya amfi de verir. Öğrenciler'in yanı sıra diğer akademisyenler de bu fırsattan istifade etmeye çalışır.
*prifisör: genellikle ülkemizde ve ülkemize muadil birçok gelişmemiş yada gelişmekte olan olan ülkelerde görülür. Eğitimlerini, abd'nin adı duyulmamış en ücra köşelerinde, yine adı duyulmamış okullarda alırlar. büyük çoğunluğu vakıf üniversitelerinde 'dir ve yabancı dil olarak ingilizce den başka dil bilmezler. Zamanını odalarında oturup Caffè Americano, Caffè Latte, Espresso Macchiato, filtre kahve yada yeşil çay eşliğinde cnbc-e izleyerek, ellerinde ki ipad lerde yazın tatillerini nerede geçireceklerini karar vermekle geçirirler. Hayatları hep çeşitli üniversitelerin sınırları içerisinde geçtiğinden, alanlarında hiç sahaya inmemişlerdir, dolayısıyla insanlara aktarabilecekleri bir deneyimleri, tecrübeleri, gözlemleri olmadığı halde sanki tüm bu tecrübeye sahipmiş havasında insanlara bilgi aktarmaya çalışır. Üniversitelerde haftada en az 3 kere ders verirler, verdikleri ders başına ve okudukları sınav kağıdı başına maaş alırlar. Yeni bölümler, yeni dersler açarak gelirlerini arttırırlar. Hatta bazıları, sınavlarda öğrencilerinin tamamını dersten bütünlemeye bırakarak, bütünlemede fazladan okuduğu sınav kağıtlarından kazandıkları paralar ile ek gelir elde ederler. siyasi görüşü, iktidar kimdeyse ondan yanadır. bana dokunmayan yılan bin yaşasıncıdır.
mobil platformlar için hazırlanan, konsol oyunlarındaki kaliteyi aratmayacak iddialı grafiklere sahip serinin yeni oyunudur.
(bkz: real racing 3) 'ün geliştiricileri tarafından hazırlanmaktadır.
"böl ve yönet" oyununun yapımcıları tarafından tüm platformlar için çıkartılmış, özellikle son 13 yılda ülkemizdeki ilginin hayli revaçta olduğu bir oyundur.
minimum sistem gereksinimleri şöyledir;
*medya
*henüz tam olgunlaşmamış iki toplumsal mesele.
*bu toplumsal meseleleri savunarak, hedefe giden yolda her şeyi mübah gören, ciğeri beş para etmez birkaç cahil insan.
*vaadedilebilecek biraz para, makam ve mevki.
*acil durumlar için, 20 yıl boyunca şantaj yapmaya yetecek argüman'ı barındıran bir arşiv.
osmanlıca da osmanlıca diyenlerin, türkçe ile felsefe yapılmaz diyenlerin, milli tank, milli uçak vs. diyenlerin, yerli teknolojiye rağbeti arttırmak için yabancı ürünlere ekstra vergi getirenlerin yaptığı, samimiyetsizlik göstergesi eylemdir.
bir yandan "milli", "millileştirmek" diyeceksin, diğer yandan türkçesi varken, dilini bilmediğin halde ısrarla yabancı bir kelimeyi kullanacak, yaygınlaşmasına ön ayak olacak, aslını unutturacaksın! bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
kelimelerin evrimi;
mebus -> millet vekili -> vekil -> parlamenter
türkiye büyük millet meclisi -> millet meclisi -> meclis -> parlamento
sonra, vay efendim bize bir gecede aslımızı, neslimizi, tarihimizi unutturdular diye ağlayacaksın. her ne yapıldığı düşünülüyorsa, sizlerin yaptığı gibi sinsice, ahlaksızca ve dirayetsizce yapılmamıştır.