mum ışığı eşliğinde güzel bir rakı sofrasında, kendinden geçmiş, derinlere dalmış, gözleri buğulanmış dünyalar güzeli bir kıza söylendiği vakit kırıcı ve öldürücü etkisi bulunan cümle.
bu kadın, durduk yere olmadık bişi çıkarır, zaten hiç sıkılmayan canını bi güzel sıkar.
bu tiplerin yemek yerken pc karşısında ve sözlükte hatta ve hatta sevgiliyle aynı sözlükte yazmaları yasaklanmalı. cinayetler işte böyle oluyor. sonra neden kestiniz? pişman mısınız? yok aq bi daha olsun bi daha yaparım!
neyse dağıtmayalım;
yine böle bir gün hem sakin sakin yemeğini yiyip hem de sözlüğe bakınır kadınımız; sevgili gelir akla, tatlı tatlı düşünülür, pis pis sırıtılır, özlenir falan. güzel, duyguları var, aşık. saygımız sonsuz!
sonra şeytan gelir bunun kıçına sopayı sokar, kadınımızın gözünden alevler çıkar. ve "okuyacam, onun yazdığı bütün entryleri okuyacam, bakalım kime ne yazmış" der, içine canavar kaçmışcasına!
evet. tahmin ettiğiniz gibi yapar da!
kadınımız sevgilisinin yazmış olduğu entrylerin henüz ilk 2 sinde boğulma tehlikesi geçirir, ekmek boğazına kaçar (hem okuyor hem yemeğini yiyor hatun) 5. de ise sandalyeden düşer. 10 ve katlarından bahsetmiyorum bile.
sonra şöyle bir oturur, güya aklı selim düşünecek, kendine telkinde bulunacak. ama kendini aşması mümkün değil, içine kaçan şeytanında etkisi ile sevgiliyi arar. artisliğini yapar. tek tek tüm entryleri sorar. sonra da "hhııı tamam peki" diyerek telefonu adamın suratına kapatır. (bkz: eli öpülesi kadın)
şimdi kardeşim, şu eski sevgililer bi siktirip gitsin lütfen! durduk yere gelip adamın kafasının içine girmesinler.
çünkü kadınımız; sevgilisinin, eski sevgilisini hafızadan atamadığını. eski sevgili ile halen görüşüyor olduğu paronoyası yaşamaktadır.
bu çok değerli eski sevgililere yapılacak en makul şey, kendisine yeni sevgilisiyle ömür boyu mutluluklar dilemektir. evlensin boy boy çocukları olsun ki uzak dursun, boşta kalıp sevgilinin kafasını bulandıracak hareketler yapmasın.
ideal insan türüdür.
çok da matah bişi yapmıyordur. yani insan olarak hepimizin yapması gerekeni yapabilen ve bizden daha duyarlı olan komşu modelidir.
böyle bir şey için kendilerine minnet falan duymayacağım. zaten annem şu an yanımda ve bana bol bol yemek yapıyor, iş anam yokken getirebilmekte... açlıktan bayıldığım günleri bilirim ben, daha unutmadım.
iş bu entry tamamiyle götünden sallamanın en nadide örneğidir.
sanırım bir atasözü bu, aradım taradım ama bulamadım böyle bir atasözünü. bu sebepten yola çıkarak kendim döktürmek istiyorum.
şimdi efendim diyor ki;
sen:(karşındaki yani) aklını başına al.
ben:(yani siz) ben de bir derviş olarak yoluma devam edeyim. beni kendinle muhattap etme. hadi bakalım akıl başa derviş yola.
nefret edilen kişiye daha çok acı çekmesi için söylenen cümlecik. aynı zamanda; cümle olmayı haketmeyen, küçük insanların küçük sığınaklarında ellerinde kalan son küçük kozlarını paylaştıkları cümleciktir.
sanırım anlık bir his. yani çünkü o kadar yoğun ki, devamlı hissedilse yorucu olur baya gibi...
Sensiz de geçiyor işte günler.! Zaten gün dediğin ne ki.? Bir sabaha açıyorum gözümü, bir akşama yumuyorum. Gün günü kovalıyor, hafta dediğin aya dönüyor. Ömür öylesine gelip geçiyor.!
Sensiz de yaşanıyor işte.! ilk zamanlar çok canım yanmıştı ama insan her şeye alışıyor. Yokluğu da öğreniyorsun, açlığı da, üşümeyi de, yanmayı da.
Sensiz de yeniyor yemek işte.! Gerçi ekmeğin köşesini hep sana ayırmak geçiyor içimden ama yapmıyorum. inadına ben yiyorum. Olmayan hakkını kaybediyor.!
Sensiz de gülünüyor işte.! Bazen öyle olaylar oluyor ki, elim telefona gidiyor. Anlatmak istiyorum çünkü sadece ikimiz anlarız, biliyorum fakat aramıyorum.!
Sensiz de uyunuyor işte.! ilk zamanlar dönüp durduğum o yatağa, şimdi kafamı koyunca kapanıyor gözlerim. Hayatın yorgunluğu, günün stresi derken, vücut da bitiyor. Bir ara yastığa sarılıyordum sen diye! Şimdi uyanınca bakıyorum ki, elim kolum bomboş! Vakti gelince saracaktır başka bedeni, bekliyorum.!
Sensiz de içiliyor işte.! Akşamüstü bir yorgunluk kahvesi yapıyorum kendime, üstü bol köpüklü. Geçiyorum camın kenarına, hava güzelse balkona; fonda Edith Piaff, bazen Sezen ya da Müzeyyen Abla, ses veriyorlar bana. Kahvenin tadı değişmiyor sen yoksun diye.! Sadece artık fal kapatmıyorum...
Sensiz de geziliyor işte.! Kendimi o dört duvarın arasından çıkardım. Kimi akşam dostlarla duble yanı sohbete, ülke kurtarmaya; kimi zaman tek başıma sinemaya gidiyorum.
Velhasıl, sensiz de bu ömür bir şekilde geçiyor. Zaman, kabuk bağlatıyor yaraları. Ölümün acısına katlanan insan, ayrılığınkine de dayanıyor. Uykusuz geceler de bitiyor, hiç dinmeyecek sandığım gözyaşlarım da!
Her hayat kendi hikayesini yazıyor. Kimi renkli, kimi garip, kimi sıradan ama hepsi bir yerinde aşka çarpıyor. Sonra bitiyor umutlar, ayrılık dediğin kapıyı çalıyor. Vakit geçtikçe, bitmez sandığın her şey yavaş yavaş bitiyor. Sensiz de yaşanıyor yani; ancak aklımı kurcalayan soru şu:
görüldüğü yerde kendilerine; "gördüğümüz kadarı ile bi bok yapamamaşsınız. meğerse bizim sandığımızdan da küçükmüş taşaklarınız," demek istediğim kişilerdir.