dersim ''isyanı'' hakkında yapılmış yanılmıyorsam ilk belgesel. yapımcı-yönetmen çayan demirel'dir.
aşağıda link veriyorum uzun gelse bile en azından belgeselin başındaki yaşlı adamın kamera karşısında o günlerdeki anılarını anlatmaktan hala korkmasına bir bakın derim.
bazı şeyleri* götünden anlamış bireyin yaparak mutlu olmaya çalıştığı eylemdir. şöyle ki; alınan leblebiler bir zemine dökülür, tek tek toplayıp özenle ''hesap makinesi'' yazılır. kurşunlarla polis yazmak gibi bir şeydir.
çocukluğunda yaşadığı bazı olayların * etkisinde kalmış bünyenin saçma hareketidir. eğer ki yapılırsa dişler kırılır. sonrasında kırılan dişlerinizin 12 tanesini duvara yapıştırıp mutlu olabilirsiniz. bir de akrep ve yelkovanı tükenmez kalemle çizmek vardır ki anneler küçükken duvarı çizmeye kızıyordu. şimdi de muhtemelen sonuç değişmez.
şaka maka acıtıyor lan. yapmayın olm !
daha da saçmalamak için;
(bkz: kumu ısırıp kum saati yapmak)
ahmet kaya'!nın ölüm tarihi.
çocukluğumdaki unutamadığım nadir tarihlerden biri.
halamlardaydık, eniştemin sigarası bitmişti, uzun samsun içiyordu. akşam vakti yolladı beni bakkala. o gece içimde kötü hisler vardı çocukken dışarı çıktığım her gece gibi. insanlar ne kadar korkunç oluyordu geceleri. her yanımdan geçenin beni kaçırıp, kollarımı kesip, dilendireceğini sanıyordum. annemin bana öğrettiği bir şeydi bu. kimse kaçırmamıştı beni, bakkala girdim, bakkal amca, yanındaki arkadaşına ''iyi adamdı, allah rahmet eylesin.'' diyordu. uzun samsun'u istemeden önce gözüm yüksek sesle izlenen televizyona kaymıştı. ses olmasa da okuma yazma biliyordum zaten. çok büyüktüm ben. yazıyı okumuştum. ''ahmet kaya öldü''. ilk defa birinin ölümüne bu kadar üzülmüştüm. neden tanımadığım bir adamın ölümüne üzüldüğümü de bilmiyordum. belki de sürekli araba teyplerinde duyduğum o babacan sesin artık yaşamıyor olmasındandı. üzülmem bir şeyi değiştirmeyecekti.
ahmet kaya ölmüştü...