normal bir ülkede olsa hükümeti düşürebilecek kadar olayların çıkmasına neden olacak bir olay ortadayken, ilgili kuruluşun yurt dışındaki mühürsüz oyları kabul etmemesi gerçeği varken insanların "zaten o adam ne derse o olur." mantığında ki çaresizliklerini anlamak mümkün değil.
2019'daki seçimde bıçak sırtı olan oylardan medet umuyorsak onda da hile yapılacağı gerçeğini ne yapacağız. yani bu olayın sonucu çok net. çok açık bir şekilde bir plan var ortada ve çok geçmeden bir şeyler yapmamız şart.
bakın 15 senedir yaşananların birbirleriyle bağlantıları var. çok güzel planlanmış bir şey var ortada. yani bütün olayları sırasıyla incelediğimizde birinin sonucu diğerinin başlangıcı olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz. oyunun içindeyiz ve diğer ülkelerdeki oyunları da yakın geçmişte gördük. saddam, kaddafi, mübarek ve esat bahanesiyle girilen ülkelerin hali ortada. artık buna bir çözüm getirmeliyiz. yoksa birileri bu ülkeye de demokrasi getirmeye kalktıklarında çok geç kalmış olacağız..
hepimizin başına mutlaka gelmiştir. dün de nevşinciğimin başına gelen hadisedir.
anayasa değişikliğindeki sıkıntıları karşındaki akpliye söylersin o da sana "kılışdar gibi konuşma. " der. be amına koduğum açıp maddeleri tek tek okuyup, bütün sıkıntılarını tek tek analiz etmişim. yani aklı Selim olan herkes gibi bu anayasanın sıkıntılı olduğunu görmüşüm. yani bana göre doğru olan bu - ki herkese göre de olması gerekir.- kılıçdaroğlu gibi konuşuyorsam demek ki adam doğru şeyleri söylüyor. buradan adamın yanılmadığını anlayabiliriz. yani o söyledi diye ben bunu savunmuyorum, aklı olan herkes gibi bu anayasanın sorunlu olduğunu söylüyorum ve bok atamadığınız için kılıçdar gibi konuşma diyorsunuz.
bunu deneyebilirsiniz mesela. gidin sokaktan birini çevirin anayasanın sıkıntılarını anlatın ve aynı zamanda da anayasanın bu ülkenin kurtuluşu olduğundan dem vurun -yalan söyleyin-. ak partiliyse birinci söylediğinizi eleştirecek, ikinci soylediginizden de haz duyacaktir. yani yıllardır yalan yanlış haberlerden başka bir şey görmeyen insanların -akplilerden bahsediyorum tabi ki-, yalana bağımlı olduğunu ve aklı Selim olan insanların ürettikleri argümanlara nasıl karşı olduklarını göreceksiniz.
yeni nesil cehalet dönemini yaşıyoruz. aydınlanma nasıl gelir bilmiyorum fakat tez zamanda gelmesi gerek.
tayyip darbe gecesi yaşanan olayı, hz. muhammet'in ve ebubekir'in, örümceklerin mağaraya ağ örüp kurtulmasını sağlayan olaya benzettiğini açıklamıştı. yani bu darbeciler cumhurbaşkanının uçağını bulmuş, fakat içinde kimse olmadığı için gitmişler. cool story değil mi.
şimdi bu amk darbecileri, ne bokuma yarayacağı belli olmayan köprüyü tek taraflı olarak tutma olayını gerçekleştirirken, cumhurbaşkanının uçağını bırakıp gitmişler. nasıl ama. çok mantıklı değil mi ? bakın bu çok ilginçtir, uçağın içinde de hiç kimse yokmuş.
eyy darbeciler, ilahi bir mesaj mı geldi de tayyib'in uçakla geri dönmeyeceğini düşündünüz. yoksa gerçekten tayyib'in kontrolünde miydiniz ? evet mi hayır mı ? hadi bakalım.
sözlükte de bunlardan çok fazla var. hatta bazıları fotolarını bile koymuşlar profillerine. ben anlayamıyorum arkadaş adam gelmiş 40 yaşına hala sözlükte, orada, burada trollük yapıyor. abicim sen git çocuk yap, ne bileyim emeklilik için gün say, yaşlılık psikolojisine gir saçları ağart veya artık öbür dünyayı düşün ama gelip burda trollük yapma Allah aşkına.
tanım: efsane 80 kuşağının çok da efsane olmamasını gösterir.
"acaba" düşüncesinin en yoğun şekilde hissedildiğidir. bir kaç yıl sonra iş işten geçmeden umarım ortaya çıkar. ülkeye bu kadar büyük bir ihanette bulunmuşlar mıdır acaba ?
öncelikle böyle bir söylentinin dahi dillendirilmesinin ülkemiz için pek hayırlı olmayacağının bilincinde olduğumu ve "zaten siz de ülkenin kötüleşmesini istiyorsunuz." cuları siklemeyeceğimi belirtmek isterim.
konunun daha iyi özümsenmesi için aşağıdaki entryi okumanızın yararlı olacağını düşünüyorum.
şimdi son olan olaylara kadar "yok canım o kadar da olmaz herhalde." diye düşündüğüm bu durumun, büyük reisimizin çabaları neticesinde ortaya çıkma ihtimali gayet yüksek görünüyor. zira hollanda ve almanya ile köpek dalaşına girilmesinin bu ülkeye büyük yaptırım olarak geri döneceğini kestirmek için filozof olmaya gerek yok. işin filozof olmayı gerektirecek tarafı, bu yapılan olaylar belli bir plan dahilinde yapılıp yapılmadığı konusu. çünkü ülke 15 sene işlene işlene bu hale gelebildiyse ve de daha da kötüleşmesi için ısrar ediliyorsa, bu işin içinde bir bokluk aramak da gayet doğaldır. tabi bunu öğrenmek yıllar alacak.
"ülkemizin süper güç olmasını engellemeye çalışıyorlar." diye düşünen andavallar da varsa aranızda, onlara da iyi mağduriyetler dilemekten başka bir şey söyleyemeyeceğim. reisleri sayesinde ülke tarihi boyunca hiç bu kadar küçük düşmemiş, hiç bu kadar aşağılanmamış, hiç bu kadar geleceği tehlike altına girmemişti. bu ülkedeki gençler geleceğinden umutlu değilse bu arkasında safa girdiğiniz reisciğiniz nedeniyledir. ki o reisinizin ülke yönetmekten, ekonomiden, dış ilişkilerden ve bir devlet adamının bilmesi gereken bilimum şeylerden nasibini almamış olması da bu ülkenin en büyük talihsizliğidir.
sırf mağduriyet yaratıp "evet" oylarını artırabilmek için yapılan bu it dalaşının kaybeden tek bir tarafı olacağının, onun da biz olacağımızın bilinmesi gerekir. umarım bir oy uğruna ülkenin geleceğini tehlikeye atmaya devam etmezler. umarım bu başlık sadece komplo teorisi olarak kalır.
ne kadar şanssız bir nesiliz ki senelerce birlik olup ülkenin anasını sikmeye yemin eden bu dahili ve harici bedhahların, aynı anda ülkede söz sahibi olduğu döneme denk geldik.
aynı zamanda o kadar şanslı bir nesiliz ki bu dahili ve harici bedhahları bu ülkeden def etme olanağı hala bizim elimizde. bu şerefli görev bizim ve hala hiçbir şey için geç değil. altın bir nesil olabiliriz. tabi damarlarımızdaki kanda asaletten eser kaldıysa...
bu ülkeye, ülke tarihi boyunca hiç kimsenin atmamış olduğu kazığı atan, kendi çıkarları veya doğru gördüğünü sandığı şeyler yüzünden ülkenin anasını siken, zamanında mütemadiyen taşak geçilmek suretiyle karalama kampanyası yürüten bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük dahili bedhahlarıyla işbirliği yapacak kadar alçalan bir insanımsının kafasıdır.
bu kafa şöyle bir kafadır. son dönemde yaptıklarından yola çıkarak "koltuğu sallantıdaydı, o yüzden akp'ye yanaştı." , "akp ile plan yaptı başkanlık sonrası başkan yardımcısı olacak." tarzı düşünceler, doğruluk ihtimali yüksek olan düşüncelerdir. Fakat benim asıl düşündüğüm akp seçmeninin ve mhp seçmeninin bir kısmının da kafasında olan "evet vererek dış güçlerin planlarını bozacağız." düşüncesinin, bahçeli'de de olma ihtimalinin yüksek olduğu. "o kadar basit düşünmez, bahçeli zehir gibidir, götü tutuştuğu için kendini garantiye aldı." gibi de düşünülebilir tabi ama sanki biraz bahçeli'de "dış güçlerin oyununu bozacağız." kafası var gibi. işte bu kafa bizi çıkmaza götürüyor. yani seçmende kafa yok diyoruz ama bu kafasını bilmem ne yaptığımda da pek kafa yok gibi.
oynanan oyunu değiştirebilecek seçmenden bahsetmiyorum. kendi oyunu değiştirebileceklerden bahsediyorum. tabii ki oynanan oyunu engelleyecek bir seçmen de vardır. ama konumuz bu değil.
şimdi arkadaşlar. özellikle mhp seçmeninin büyük bir çoğunluğu "hayır" diyecek. diğer kalanı ise hiç bir argümana sahip olmayıp sadece hayırcılar üzerine kurulmuş bir mantıkla "evet" demekteler. yani şu "teröristler hayır diyor öyleyse evet" mantığı. gözlemlediğim kadarıyla, bayrak olayından sonra bu seçmenlerde çok ufakta olsa "acaba mı lan?" durumu söz konusu. yani "bunlar bizi kullanıyorlar mı?" acaba diye düşünüp, hdp'nin "hayır" diyeceği akıllarına gelince resetleniyorlar. işte kritik nokta bu. bu insanlar bu seçimde önemli bir noktadalar.
bu insanlara karşı çok güzel bir şekilde kampanya yürütülürse "hayır" dememeleri için hiç bir sebep yok. bu kampanya nasıl yürütülür orası beni aşar fakat bu insanların "acaba" düşüncesini daha da ileriye götürüp, "yok arkadaş asıl teröristlerle işbirliğinde olanlar belli." diye düşünmelerini sağlayıp kararlarını değiştirmeliyiz. çünkü bu insanlar tayyibi sevmeyen, bahçeliye sıcak bakmayan, tek argümanları "hdp ne yaparsa tersini yaparız." olan insanlar. bu insanların fikirlerini değiştirebiliriz, değiştirebilirsek de bu ülkenin geleceğini şekillendirmiş oluruz. o yüzden akp seçmenine yönelik bir çalışmadan ziyade bu insanlara yönelmek daha akıllıca olur.
edit: vicdanlarını siktiklerim ne olursa olsun anne kutsaldır. böyle geniş geniş konuşuyorsunuz ya bu cahil insanlardan hiç bir farkınız kalmıyor. ayristirdilar bizi diye küfür ediyorsunuz, en fazla siz yardım ediyorsunuz ayristirmaya çalışanlara. sizin de akpli kesimden aşağı kalır yanınız yokmuş.
ağzıma da sıçsa o anne lan. sizin gibi lağım ağızlıların ağzına laf olmasın diye yazdıklarımı siliyorum.
etrafınıza birazcık dikkat ederseniz, çok rahat fark edeceğiniz insanlardır. bok sineğinin bile sorgulama yeteneği varken bu insanların yoktur. hele ki böyle kritik dönemlerde daha da belli olur bu durum.
bu insanların bazıları bencildir. bak emekli hikmet amcaya; oğlunun şu an bir işi varsa, komşusunun çocukları neden işsizdir diye düşünmez. illa ki oğlunun firması batacak ve işsiz kalacak ki düşünebilsin. ülkenin refah düzeyi de zaten oğlunun işiyle paraleldir onun için.
bazılarının beyni yıkanmıştır. bak bakkal hayri abiye; a haber izleyerek ülkenin dünyadaki süper güç olduğunu düşünür. fakat ay sonu dükkan kirasını verebilecek mi belli değildir. ülkemiz onun için isveç'ten farksızdır ama.
bazılarının beyni çürümüştür. bak ülkedeki gençlere; ya kahve köşelerinde 101 oynamaktan ya da kafe köşelerinde karı kız kovalamaktan beyni çürümüştür. ülken ne durumda desen instagramı gösterip "siktir et amk karıya bak" der. çünkü sikinde değildir geleceği.
bazıları, bazı konuları daha ayıkamamıştır. bak köyde tarla sahibi olan muhittin dayıya; seneler evvel bütün tarlalarını sürüp güzel paralar kazanırken şu an tarla ekemeyip "şehre nasıl göçebilirim?"in derdine düşmüştür. sorsan ülkemiz süper güç.
bazıları okumuş cahildir. bak mühendis mithat beye; kendisinin altında şirket arabası vardır. havası o biçimdir, fiyakalıdır. sorsan mühendistir fakat mühendisliğin m'sini yapmaz. sorgulamaz da. şu an şirket arabası var ve güzel para kazanıyordur. yarın işten çıkarıldığında ve iş bulamadığında "ben o kadar sene okuyup mühendislik yapamıyorsam böyle sistemin amk." deyip sorgulamaya başlayacaktır.
bazıları ise okumamış cahildir. bak meydancı selim amcaya, adamın hayatında hiç araba alacak parası olmamış ve yıllardır asgari ücretle çalışıyor. ama yapılan yolları, köprüleri görünce orgazm geçiriyor. adamlar çalışıyor tabi o da haklı.
sonra dön bak işsizlere; her biri ekonomist kesilip "dünyanın genelinde var abi bu sıkıntı adamlar ne yapsın?" diye hem kendini, hem de reisçiğini rahatlatabiliyor.
he bir de bak ünlülerimize; her biri birer filozof, birer bilim insanı, her biri kuantum fiziğine ilgi duyarlar tabi aynı zamanda da siyasetle ilgililerdir. onlar bu ülkenin aydınları ve kanaat önderleridirler. bu yüzden insanlara yol gösterebilecek yetkinliği kendilerinde bulup propaganda da yaparlar. ülkenin geleceğini en çok onlar düşünür çünkü.
ünlüleri okuduktan sonra bok sineği hafif gibi oldu değil mi? ben de öyle düşünmüştüm.
yeni türkiye'nin gerçeğidir. zira çalışanlarının haklarının ertelenmesi olayıdır bu ve çalışanlara yapılacak işkencelerin başlangıcıdır.
şimdi erteleme olacak, referandumdaki "evet"ten sonra tamamen yasaklanacak. patronlar ananı sikecek. sen ses çıkaramayacaksın. sen ses çıkaramadığın zaman da "biz nasıl geldik bu oyuna amına koyim." deyip kendine sövmeyeceksin.
patronların daha fazla sömürmesini istiyorsanız, eve daha az ekmekle dönmek istiyorsanız, işten eve bir kaç saat daha geç gitmek istiyorsanız, çalışma koşullarının daha boktanlaşmasını istiyorsanız, patronların milletin amına koymasını istiyorsanız ve "ses çıkarmayalım tadımız kaçmasın rıza bey"ciyseniz ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. zira yakın bir zamanda gerçekleşecek referandum sonrası türkiye'nin, bu olayla patronlara bakış açısının nasıl olacağını çok net anladık.
size havuz medyasından bir kaynak vermek isterdim ama tabi ki onların isveç'te yaşadıkları için olaydan haberleri yok.
türkiye'deki büyük ölçekli fabrikaların -mesela gebze organizede bulunan üst düzey firmalarımız- müşterilerinin -mesela otomotiv yan sanayi firmasının müşterisi toyota, ford, volvo gibi- ülkenin gidişatını -ülkemiz yöneticilerine zıt olarak- pek beğenmedikleri ve ileride uygulanabilecek herhangi bir ambargoya karşı, tedarikçilerine -bahsettiğimiz büyük ölçekli firmalarımız- ham madde alımında sıkıntıya girecek olabilme ihtimaline karşı 2018 yılına kadar bulgaristan'dan herhangi bir arsa alıp oraya fabrika kurma zorunluluğu getirterek, hem kendilerini hem de tedarikçilerini garantiye almaları durumudur.
bilal'e anlatır gibi anlatırsak. şimdi bizi ayakta tutan firmalarımız var ya hani. ağaoğlu değil hani adam akıllı üretimini yapan firmalar. işte o firmalar şu an kimlere çalışıyor ? avrupadaki, amerikadaki, uzak doğudaki ultra büyük firmalara. kimlerden ham maddeyi tedarik ediyor ? avrupadaki, amerikadaki, uzak doğudaki ham madde üreticilerinden. yani aylardır dediğimiz gibi senin eve aş götürmeni sağlayan o iş yeri var ya hani. işte o iş yeri bu sövdüğümüz ecnebiler olmadığı takdirde kendini döndüremiyor. o kendini döndüremeyince sen aş götüremiyorsun çocuğuna. neyse konumuza dönelim. şimdi bu ultra büyük firmalar son zamanlarda yaşanan hadiseleri görüp bir plan yapmışlar. acil eylem planı diye. bu ultra büyük firmalar - ki dediğim gibi bazılarının fabrikaları direk burada ford, toyota vb.- çok değerli reisimizin yaptığı çok değerli adımlardan sonra, ülkenin iranlaşma yoluna girdiğini ve ülkenin ileride ambargo yiyebileceğini öngörmüşler. peki ülkemiz ambargo yerse ne olur ? göte geliriz. nasıl ? yukarıda da anlattığım gibi ekonomimizi döndüren bu firmalarımız, ham madde alımını dışarıdan yaptıkları için ham madde alamaz duruma gelip üretim yapamaz, böylelikle müşteriler daha az zarar etmek için firmalarımızla çalışmayı keser. keserse ne olur ? evine aş götüremeyecek, sıkıntıdan survivor izleyemeyecek, ülkenin sorunlarına kafa patlatacak, "ulan ben yıllardır bu adamlara-malum kişiler- nasıl güvenmişim" diye sorgulayacak ve bombok bir hayata adım atmış olacaksın. bu sonuç kısmıydı. biz asıl meseleye gelelim. şimdi bu ultra büyük firmalar diyorlar ki senle çalışabilmemiz için sana bir şart koşuyorum. eğer 2018 yılına kadar avrupa birliğinden bir ülkeye fabrika açarsan kendi götünü de bizim götümüzü de güvene almış olacağın için seninle çalışabiliriz. öngörüldüğü gibi kötü bir duruma düşerse ülkeniz, siktir olup gidebileceğimiz bir yer olur. götü sağlama almış oluruz diyor. kısaca özet bu. bilal anlardı açıkcası.
şimdi sen nereden biliyorsun'cular için söyleyeyim. sürekli firma gezen ve büyük firmaların patronlarıyla sohbet etme şansına sahip olan biri olarak söylüyorum ve bunları söylerken geleceğimiz için gerçekten endişe duyuyor ve korkuyorum. yukarıdaki anlattığım meseleyi anlatan kişi, taysad(taşıt araçları yan sanayicileri derneği)'nde büyük bir yan sanayi firması olan kişi. geçen ay 12.000 tl'ye aldığı ham maddeyi bu ay 19.000 tl'ye aldığını söylemesi bile ülkenin durumunu gözler önüne seriyor. (bkz: 17 bin liralık hammaddenın 25 bin lira olması) kendisi de bulgaristan'dan fabrika alma peşinde. bu arada bulgaristan'da tam teşekküllü bir fabrika kurulumunun 1 milyon tl kadar bir masrafı varmış. yani 3 ev parası. gitmemek için sebep yok.
arkadaşlar bakın. ülkenin geleceği karanlık ve her geçen gün daha da karanlıklaşıyor. aydınlatmak için geç de olsa çabalamamız lazım. baban, abin, ablan, komşun, arkadaşın işsiz kalıp sefillik çekmesin diye bizim insanlara bu durumları anlatmamız, onları aydınlatmamız şart. insanlar olan bitenlerin farkında değil. bu yazdıklarımı paylaşın insanlarla. bakın gerçekten yalan söylemiyorum. bunları duymadan önce çok az da olsa umudum vardı ülkenin geleceği için ama şimdi neredeyse hiç kalmadı. ama yine de bizim son ana kadar çabalamamız lazım. insanlar kime güvendiklerini, neye oy attıklarını, ülkede neler olduğunu, ülkeye neler olacağını bilsinler. ben evli değilim, çocuğum yok ama çocuklarınız için güzel bir gelecek bırakalım. kendiniz için yapmıyorsanız onlar için yapın. hiçbir şey yapamıyorsanız bu yazılanları paylaşın.
ülkemin geleceğinden endişe ediyorum arkadaşlar. gerçekten kötüye gidiyoruz hem de çok kötüye.
edit: bazı yazarlar ironi yapıyorlarsa ironidir diye not yazsın çünkü beceremiyorlar. he değilse partinizin amk.
tamam anasını siktiniz ülkenin biliyoruz da bu kadar dibe sokmayın la.
230 bin ton buğday ithal edecek duruma ne ara getirdiniz bu ülkeyi amk. ananıza sövmek istemiyorum çomar arkadaşlarım, hani olmayan beyninizi kullanmanızı da isteyemiyorum haliyle. fakat bu veriyle ülkenin ne durumda olduğunu maymunlar bile anlar.
bizim maymunlardan daha gelişmiş olmamız gerekmiyor muydu? bir tuhaflık yok mu? siz maymun kadar beyne sahip değilsiniz ve o inanmadığınız evrim teorisini bile çürüttünüz. helal olsun.
ben terörist olsam eylemlerimi hafta içi yapar, insanların o korkuyla döviz kurunda yaratacağı dalgalanmalardan da yaralanirim. yani ekonomik anlamda da saldırmış olurum, bir taşla iki kuş misali. fakat hafta sonu insanlar işlem yapamadığı ve de insanlar saldırıları iki günde hazmettigi için dalgalanmalar minimum düzeyde oluyor. bu cihatçı orospu çocukları bunu düşünmüyorlar mı acaba?
ya da başka bir ibnelik mi var acaba ?
insanların paranoyaklaştığını gösteren durumdur. cidden paranoyak oldum amk.
bugün babamla muhabbet ederken gerçekleşti bu olay.
babam yıllardır muhalif (yani muhalif derken mhp'li) bir tutumu vardır siyasette. yıllardır tayyip erdoğan şöyledir, tayyip erdoğan böyledir tarzı, sürekli söven bir tutumdur bu. fettullahın ne bok olduğunu filan anlatırdı hatta bize. neyse bu adamda 15 temmuzdan sonra celladına aşık olma durumu gerçekleşti. yıllardır sövdüğü adamı yıllardır seviyormuş gibi hiç bok kondurmaz oldu. nitekim bu akşam yine işten geldiğimde atv haberi izliyorlardı annemle babam. bu arada ben babamla siyasete hayatım boyunca 1 bilemedin 2 defa girmişimdir. neyse atv'nin güllük gülistanlık haberleri izlerken sinirlenmeye başladım. dünkü olaydan bir kere bile bahsetmemişlerdi. dünkü olayı sordum babama. bilmiyordu. zaten şaşırmadım bilmediğine gündemi atvden takip eden tüm reisçiler gibi babamda bilmiyordu. anlattım. "montajdır" dedi. olmadığını anlattım. "bende olsam bende yayınlamazdım." dedi. "onları mı sevindirelim." dedi. haklılık payı vardı. fakat "en azından bahsetmelilerdi." dedim. sonra klasik akp ağzıyla konuşmaya başladı. yok dış güçler şöyle yapıyorlar - ki bende inkar etmiyorum - , yok amerika, avrupa bizden şöyle korkuyor, yok bilmem ne füzesi yapmışız rusya'yı korkutmuşuz. klasik akp kafasına geldiğini farkettim. dedim ya uzun zamandır konuşmamıştım. artık nasıl zehirledilerse kafasını, yılların muhalif (denirse tabi) adamı olmuş sana çomar.
babamın böyle olması canımı sıkmaya başladı. yani herkes olur ama benim babam bu kafada olamaz lan. neyse insanların kör kütük tayyibi desteklediğini, ilerde bu ülke bataklığa sürüklenirse bunun sorumlusunun tayyip olacağını vs. bir ton laf ettim. eskiden "fettullahın ne bok olduğunu anlatmıyor muydun?" bana diye sordum. "sen ne ara bu hale geldin." dedim. "biz o zaman daha iyiydik." dedim. demez olaydım. benim fettullahın dershanesinde okuduğumu ve soruları alıp sınavı kazandığımı düşünüyormuş. düşünebiliyor musunuz ? her zaman ilgisizdi ama bu kadar olduğunu tahmin etmiyordum. böyle bir şey diyeceği aklıma gelmezdi. -bu arada dershaneye gitmedim. sadece okul hocamızla toplanıp ders görüyorduk. yani sınavı hakkımla kazandım. -neyse konuştuk konuştuk en son "kılıçdaroğluna mı verelim." muhabbetini açtı. tamam dedim bu olmuş.
anlatmaya çalıştım anlamadı. benim babam böyle düşünemez akıllı olmalı diye zorladım. tekrar tekrar açıklamak istedim yine olmadı. en sonunda "sen vatan haini mi olcan başımıza, ateistler gibi niye konuşuyon sen lan. (anneme dönerek) bunu hep o alevi (ev arkadaşım) bu hale getirdi ben biliyon." dedi. başımdan aşağı kaynar sular döküldü. ben ülkemin iyiliğini düşünürken babam tarafından vatan haini ilan edildim.
sonuç olarak başımızdaki bu adamlar, babaları, oğullarını vatan haini olarak görebilecek kadar manipule edebiliyorlarsa bu ülke geri dönüşü olmayan noktaya gelmiş demektir.
bir gün bana bir şey olursa diye buraya bunu yazmak istiyorum. ben bu ülkeyi gerçekten çok seviyorum. bu olaylar benim psikolojimi bozuyor dayanamıyorum. insanların bu kadar gaddar, bu kadar düşüncesiz, bu kadar körü körüne bir şeylere bağlı olmalarını hazmedemiyorum. onların ülkesinde yaşamak istemiyorum. ama yine diyorum ülkemi çok seviyorum. inşallah beni bir gün anlarsın baba.
edit: kurmaca olduğunu söyleyenle, montajdır bu diyenler hep aynı kafa amk. böyle kurmaca entry mi olur lan. bir de mhp'liler zaten hiç akp'li olmadı dimi kardeşim. haklısın.
iş hayatının en büyük yalanıdır. bundan sonra söylenen her söz kişiseldir. söylenmek istenen söz açık açık söylenemediği için sonuna bu cümle eklenir. sonra kişi rahatlatılır.
ayrıca bu cümleyi kuran yöneticiler çalışanları iş hayatından acayip soğutur. he bu arada sakın kişisel olarak algılamasınlar yöneticilerimiz.
sorgusuz sualsiz her duyduğuna inanan belli bir kesim var bu ülkede. biri de bizim evde. babam. yıllardır internetin nasıl bir şey olduğunu bilmeyen bu adam, elinden akıllı telefonunu düşürmez oldu. sürekli bir yerlerden bazı videolar izliyor. anneme de izletiyor tabi. yıllardır mhp'yi tutan adam akıllı telefondan sonra tayyipçi oldu çıktı. artık ne izliyorsa, akşamları işten geldiğimde izledikleri videoların kritiğini de yapar oldu. yok acayip silahlar yapmışız, bu silahlar amerika'da bile yokmuş hatta hem amerika hem de rusya bizdeki bu silahlardan tırsıyormuş, yok 2023'de süper güç olacakmışız, yok bütün dünya bizim batmamız için uğraşıyormuş ama ekonomimiz çok iyi olduğu ve silahlarımızdan korkttukları için hiçbir şey olmuyormuş. ulan çomar bir babaya sahip oldum durup dururken amına koyim. işin kötü yanı açıklamayı da yapamıyorum. direk yanlış anlıyor.
benim babam ki yıllardır fettullah'ın ne bok olduğunu insanlara anlatmaya çalışan kişidir. bu duruma geldiyse bizim kurtuluşumuz yok arkadaş. unutun yani. kötü günler göreceğiz, kapkara günler, bombok günler göreceğiz. inanmayın çocuklar inanmayın amına koyayım.
hala sözlükte nasıl girilmez anlamadım. girildiyse de bulamadım kusura bakılmasın.
tolga tanış'ın işid ile akp'nin nasıl işbirliği içinde olduğunu anlatan, kendisinin bir daha köşe yazısı yazamamasına neden olacak, yozgatlı dayının "bak bunlaa pek dış mihraklaa." diyeceği, beyfendiyi baya kızdıracak cesur yazısıdır.
meslek hayatına son vermek nasıl bir duygudur, o nasıl bir cesarettir be arkadaş. seni orda durdurmazlar tolga tanış.
bugün metroda karşılaştığım babadır. çocuğuna evrenin nasıl oluştuğunu ve kara deliği çocuğun anlayabileceği tarzda anlattı. 'büyüyünce ister benim gibi olursun- ne iş yaptığını anlamadım-, ister sanatla ilgilenirsin, ister ticaret yaparsın kendi yeteneklerine göre bir plan çizmen gerekir' gibi aydınlatıcı bir tavsiyede de bulundu. sonra düşündüm benim babam bana böyle yaklaşsaydı şu an nasıl olurdum diye. bu arada metroda her zaman uyuyan ben pür dikkat adamı dinledim. dinledikçe ben de bilgilendim. sonra 'vay be böyle babalar da mı var.' dedim. gidip tebrik edecektim o derece yani.
işim gereği sürekli fabrikaları geziyorum. müşteri ziyaretleri gerceklestiriyorum. anlayacağınız üzere satış mühendisiyim.
bütün firmalarin sıkıntı içinde olduğunu söylememe gerek yok heralde. hammaddeyi dolar fiyatına alıp tl fiyatına satmak zorunda kalmak firmalari çıkmaza sürüklüyor. bazı firmaların urunune zam yapma imkanları da yok. bu yüzden insanların işine son vermek zorunda kalıyorlar. zam yapabilenler ise zam yapıyor ve tuketicilere zamlar eklene eklene geliyor. diğer sikintilari ise ötv deki zam. bunun için de aynı şekilde firmanın işlemesi için ya mamule zam yapmak zorunda, ya da işçi çıkarmak zorunda. her iki durumda vatandaşa zarar veriyor.
geçen yine müşteri ziyaretlerinden bir tanesini yaparken bir kauçuk firmasına gittim. bu firmaya urunumuze zam geldiğini söyledikten sonra firma sahibi hemen bir hesaba girişti. hesap sonrası firma sahibi geçen ay 17.000 liraya aldığı hammaddeyi, bu ay dolar artışı ve otv zammı yüzünden 25.000 liraya aldığını söyleyip çıkmaza girdiğini belirtti. bu firma büyük bir firmayla anlaşmalı olduğundan zam yapamıyor. tek çaresi, işçi çıkartmak. keza öyle oldu ve firmadan dün itibariyle 65 işçi çıkarıldı.
edit: oha lan 17-25'le subliminal mesaj vermeye çalışmadım yanlış anlamayın hemen. bende yeni farkettim zaten.