2 temmuuz 2011 günü, saat 16 30 sularında, altunizade capitol gloria jeanste, bol bol limonata içen görgüsüz futbolcu. o kadar kalabalık içinde abicim, ayakkabılar çıkartılıp çoraplarla birlikte şey gibi yayılınır mı yani!
yeni dünya düzeninden toplum olarak bizlerde payımızı almış durumdayız.
nedir bunlar?
-birilerinin evliliği sallanıyorsa başka yerde diğerleri bundan mutlu olabiliyor.
o kadar uzun boylu gitmeye de gerek yok; erkek arkadaşıyla arası bozuk olan bir kız, çoğu zaman sevindirmemek için bunu en yakın sandığı arkadaşlarına bile anlatamıyor.
-işindeki büyümeyi, kazancı çoğu insan en yakınındakilerle paylaşamıyor.
-birinin düşüşü diğerinin yükselişi olacaksa, diğeri o düşen birine asla üzülmüyor.
-daha da komiği arkadaşı kilo alsa için için seviniyor, verse üzülüyor.
benim yükselişim sadece senin düşüşünle gerçekleşir mantığı insanları üretmekten, artı değer katmaktan, verimden alıkoyuyor.
bu öyle bir alıkoyma ki, karşısındaki düşmekte gecikirse, nasıl düşürsem diye düşünmeye başlıyor.
böyle bir düzende başarı gelse bile mutlu olabilmemiz söz konusu olabilir mi?
paylaşamadıktan sonra, birlikte bazı şeylerin keyfini çıkaramadıktan sonra...
ancak nedense bir tek ben, ne olursa olsun sadece ben, hatta hep ben diye düşünen zihniyet, mahkum olduğu yalnızlığın ve hiçbir şeyden zevk alamama durumunun tarifini yapamadığı gibi nedeninini de bilemeden yaşar.
tabi ona yaşamak denirse...
üstelik o noktaya gelebilmek için o kadar çok insanı ezmiş ve bundan dolayı kalbi o kadar çok katılaşmıştır ki, yumuşaması artık neredeyse imkansızdır.
son günlerde yaşanan tüm komplolar, biribirini dinleme yarışları, açık yakalandığında atılan sevinç çığlıkları bu zihniyetin ürünüdür.
daha da acısı toplumun geldiği noktadır.
herkes kendi payına düşeni bir an önce sorgulamalıdır diye düşünüyorum.
daha fazla bozulmayı hiçbirimizin kaldırabileceğine inanmıyorum...
nasıl bir reklamcı olduğunu, ne kadar dahiyane ve yaratıcı fikirleri var bilmem hiç ama; bildiğim bir şey var, o da şu: karakteri italik olan adam.
kanser hastası olan eşinden boşandıktan sonra, 2 hafta içinde magazinel bir evlilikle insanın en büyük zaafının ne olduğunu bir kez daha düşündürtmüştür cümle aleme.
tabii özel hayat bize ne elbette ama, vicdan kavramının bir insan için ne derece bir anlamı olduğunu bir kez daha görmüş olduk böylece.
yaratandan her şeyin hayırlısını istemek gerekiyor: insanlığın, erdemin, kadının, paranın vs.
son albümü ile, liseli ergenler gibi eski manitasına ince ince göndermeler yaparak güldürmüştür.. kendisinin rezil olduğunun farkına varamadan üstelik.
işin ucunda yahudi olduğu için bu derece sevildiğinin anlaşılabileceği söz. hitlere ait mi değil mi muaallak ama; ne yandan bakılırsa bakılsın; faşizm kokar.