diğer çocuğa yazık değil mi arkadaş allahını seversen? ortada hiç bir bok yokken bir tane kıçımın kenarı yanındakilere güvenip erkek oluyo, ondan sonrada canını savunmak için çekip bıçağı sokuyosun bi tarafına..
ya neyse ben bişey demiyorum. buna allah rahmet eylesin de diğer çocuğun hayatı karardı anasını satıyim. durduk yere 20 yıl yer şimdi.
...gece yatağa girdiğimde artık kendimi tutmayı bırakıp, başladım ağlamaya. elimden geldiğince sessiz ağlamaya çalışıyordum, kimse duymasın diye. ama aynı odada uyuduğum ablam sesimi duyup annemle babamı çağırmıştı. gelip "ne oldu, niye ağlıyorsun" falan dediklerinde, artık kontrolden çıkmıştı ağlamam, konuşamıyordum bile. zar zor "limonda bir gün ölecek, ölmesini istemiyorum" demiştim (limon o zamanlar evde beslediğimiz renkli civcivdi). halime gülüp teselli ettiler ellerinden geldiğince. babam "oğlum, bir gün bende ölücem, bazı şeylere hazırlıklı olman lazım" falan gibi, şimdi hatırlayamadığım ama ana fikri böyle olan bi konuşma yapmıştı.8-9 yaşlarındaydım o sıralar.
aradan bi kaç ay geçtikten sonra limon öldü. üzülmüştüm limonun ölmesine, çok üzülmüştüm hemde. limonun ölümünden sonra babamın söylediği o söz aklımdan hiç çıkmadı. geleceğe dair, içinde babamında olduğu hayaller kuramıyordum. babamın bir gün öleceği düşüncesi bir virüs gibi damarlarımda dolaşıyordu ve bu beni çok korkutuyordu.
12 yaşındaydım. tamam, söylemiştin, biliyordum bir gün öleceğini de, bu kadar aceleye ne gerek vardı?
ulan başka milletten biri bu lafı dese tamam diyecemde. anasını satim kuru tahtayı gördüğü zaman onu kız diye hayal edip ağzının suyu akan tipler gelip burda yok küçük göğüs görünce seksden soğuyorum. yok sikimi kestirip götüme sokasım geliyo falan demiyorlarmı uyuz oluyorum arkadaş.
bari bize atma bu havaları birader. ne sıklıkta seks yaptığını * herkes biliyo. adınız çıkmış elizabethe hala playboy geçiniyosunuz.
bence dün gece kariyerinin en kötü programını yaptı. bi dönem galatasaray lisesinde eğitim almasından dolayı ** fransızcası iyi buna sözümüz yok, ama programı türkiye'de yaptığını unutmuş veya fransızca bildiğini belli etme merakına kendini çok kaptırmış olacak ki program esnasında bi süre 3 kişi fransızca konuşup durdular. biz olaya fransız kaldık ama fransızcayı anlamadık *. uzun lafın kısası sıkıcıydı bu muhabbet.
amhet mümtaz taylan dün davetliydi ama varsa sesini duyan beri gelsin. benim tek aklıma gelen okan'ın "dış işleri bakanımızın adı nedir" sorusuna vermiş olduğu "davutoğlu" cevabı. burada ahmet mümtaz taylan'ın az konuşmasının sebebi kendi sessizliği değil söz hakkı verilmemesi. işin aslı davetlilerden hiç biri fazla konuşamadı * ama diğerlerinin konuştuğundansa konuşmadığı daha iyi olduğu için ben sadece ahmet mümtaz taylanı söylüyorum. melis birkan konuşsa ne konuşmasa ne allahını seversen. he melis birkan demişken, bazı parçalarda kafasını cins cins sağa sola bi sallaması vardı, orda olsaydım ayakkabıyı atmıştım valla kafasına. ** ama uyuz oldum hareketlerine bunu söylemem lazım.
belki kimse fark etmedi ama enrico macias daha okan soruları bitirmeden teşekkür edip programdan çıktı. mahmut tuncer'le yan yana koyup şarkı söyletmeye çalışırsanız olacağı bu.
ya bide arizona dream filminin soundtrackı çaldı bi ara. bildiğim kadarıyla goran bregoviç'in eseri o, ama enrico macias parçaları arasında kaynadı gitti. oldu olacak bi kaç tanede sting, george michael falan parçası koysaydınız da adam sahip olmadığı eserler sayesinde türkiye'de sağlam bi yer edinseydi kendisine.
bu paragrafın okan bayülgenle pek bi ilgisi yok ama bunuda yazim tam olsun. hani biz eski parçalar kolay kolay tükenmez bir ömür boyu dinlenir falan deyip o dönemin sanatçılarına birer tanrı muamelesi yapıyoruz ya, bence bunu bir daha gözden geçirmeliyiz. enrico macias'ın türk müziğine katkısı bizimkilerden daha fazla nerdeyse. ne biliyim belkide bu sanat için yaratılmış bir millet değilizdir.
bünyesi ortaokul, lise öğrencisi ve tecrübesizliğinin yanı sıra beceriksizde olan grafikerlerle(!) dolu internet sitesi. ama siteye her giren ben grafikerim diye ahkam kesmeyi biliyo. işimiz ayaklar altına düştü bunlar yüzünden.
site sahibide grafikerim diye geçiniyo * ama yaptığı işleri ilk gördüğümde afedersin kıçımla gülmüştüm. bide millet adama yalakalık yapmak için 5 kuruş etmeyecek saçmalıkları (tasarım demeye dilim varmıyo) öve öve bitiremiyo ki oda ayrı bi dalga konusu.
gecenin bu vakti nerden aklıma geldi bilmediğim ama canımın çok fena çektiğinden adım gibi emin olduğum mardinli icadı.. mardinli icadı dediysek patenti mardinlilere ait değil ama benim istanbul'da karşılaştığım hemen her midyeci mardinli.. mardinlilerin baba mesleği bu olsa gerek. herneyse siktiret şimdi sen mardinliyide midyeye gel. efendim midye belli dönemlerde adet gördüğünden dinimizce haram olduğunu söyleyenler falan filan vardır. çoğu insanda iğrenir midyeden hemde hiç yememesine rağmen... ama arkadaşımız gün gelirde bir şanssızlık sonucu o midye dolmayı ağız yoluyla boğaz istikametinden işkembeye yolcu ederse işte er kişimiz o an yarrağı yemiş olur afedersin... çünkü bu midye dolma akıllara zarar bir bağımlılık etkisi yaratır. insanın aklına bi düştümü direk gidip yemek ister, eğer saat şimdiki gibi midye dolma yemeye müsait değilsede er kişi sabahın gelmesini beklerkene sözlüğe girip zihni meşgul ederek zamanın daha çabuk geçmesini ve böylece hayallerini süsleyen midyeleri mideye atacağı anın daha çabuk gelmesini sağlar. entryde böyle sona gelince iyice boka sarar...
baba oğul msn üzerinden konuşur;
- s.a oğlum
+ a.q baba (bkz: a.s yazacakken yanlışlıkla a.q yazmak)
- ben senin a.q eşşoğlueşşek
+ yok baba valla elimden kaçtı. hem sen nerden biliyon a.q'u
- sen bokunu mama niyetine yerken ben çet yapıyodum sıpa
+ asdasdad tamam anneme söylememi istediğin başka birşey varmı babacım
- şantajcı itoğluit..