At hırsızı gibi tipin var demesinden evladır. En azından bunda Stockholm sendromu bilmemne ayağına kızı götürme ihtimali var. Diğerinde kız sümüğünü atmaz.
diğer takı taraftarlarının aman başka bir yerleri kalkmasın diye dua etmesi gereken taraftarlardır. maazallah o kalkan diğer taraflar bir tarafınıza saplanmasın sonra.
bir half life'lı bilgisayara ülkeyi satacakmış.
ben sana 2000 oyunlu steam hesabıyla msi vereyim kralından. senin bana ülkeyi vermene gerek yok. uludagsozluk.com'un anahtarlar kafi*
kaybedenler kulübü fanboylarının havalı görüneceklerini sanarak (aslında mallıklarını ortaya saçarak) verecekleri "standart" cevabı bunlardan birisidir. lan mk adam sana he yok sorusu sormuş coolluk taslamaya çalışıyorsun, onu da yapamıyorsun. hayret bişi.
kola ile kahveyi karıştırıp içmekmiş. hiç denemedim bir şey olursa sorumluluk almam; ama hakkında "55 saat sonunda uyumaya çalışıp uyuyamıyordum" tarzı yorumlar okudum. tadı iyi değilmiş şimdiden söyleyeyim.
evet arkadaşlar önemli bir meseleyi anlatacağım. Bok meselesi. Her insanın başına gelebilecek günlük bir olay*, türkün karakteristik bir özelliği olan ancak başı sıkışınca çalışan bir saksı, alışılmadık bir durumun alışılmadık bir yolla çözüme kavuşturulması... bunları içeren bir yazı olacak.
geçen yine insanoğlunun temel ihtiyaçlarından birisi olan boşaltımın ağır kokulu, biraz yorucu ve uzun vakit alan sıçma eylemini gerçekleştirmek üzere kağıt mendilimi alıp mekana yöneldim (kağıt mendil aldım tuvalete giderken çünkü yurtta kalıyorum). Ama önceki iki gündür bir tutukluk vardı, kabız da değildim ama araya iki gün girmişti işte bir şekilde. onun için bu sefer daha zorlu bir süreç olacağını tahmin ediyordum. Yerleştim alaturkaya, başladım sıçmaya.
Önceki iki gün sıçmayınca, dışarıya en yakın kütle sertleşmiş. Çıkarken zorladı biraz. Neyse kendimi sıkıp abandım ona, sonunda çıktı, rahatlattı. Deliğin direk ortasına düştü, ama kapaklı alaturka tuvalet olduğu için takıldı orada. Normalde arkasından gelecek olanın ağırlığıyla kapağı açarak kanalizasyonun dibini boylamaları gerekiyordu ama, ondan sonra gelen ikinci parça öyle bir düştü ki amk, yapboz parçası gibi, delikte ilk parçadan kalan boşluğa yerleşti resmen. Böylece kardeş kardeş deliği tıkamış oldular. Bende de iki günün birikmiş olduğu için, duramayıp çatır çatır sıçmaya devam ettim. Hatta, daha sonra belki birikip de ağırlaşırsa deliği geçer hepsi birden lök diye, şeklinde düşünüp kendimi bile zorladım ama, bana mısın demedi mk deliği, geçit vermedi boklara. O zaman dedim aha şimdi sıçtık**
Yapacak bir şey yok, hemen su dökmeye başladım, yurtta da hortum yok ki amk, aralıksız olarak su dökme imkanı yok, bir litrelik ufak kovacıklardan* koymuşlar. Hemen bunu doldurup doldurup dökmeye başladım. Belki biraz yerinden oynatırsa gider mi acaba dedim ama olmadı amk. Üstteki boklar döktüğüm suların etkisiyle dağılıp sağa sola hareket ediyordu -ki bu sefer iyiden iyiye tiksinmeye başlamıştım, ama alttakiler kaya gibi çıktı, o iki günün etkisinden dolayı sertleşmiş şerefsizler. Sağından solundan geçip gidiyordu sular.
Şöyle bir baktım son duruma, rezalet. sular yanlardan manlardan bir şekilde geçip gidiyordu ama yavaş olduğu için kısa süreli birikmeler oluyordu. o birikintilerde de minik bok parçacıkları sağa sola pike yapıyordu amk. en ortada da külçe gibi yapışıp kalmış amın oğlu. resmen alaturka deliğin ortasına güneş sistemi modeli kurmuşum amk bilmeden. Sikko bir haldi yani.
iyice sıkıntılandım amk, işimi bitirip kalktım alaturka tuvaletten. Öylece bırakıp gidemezdim, hem dışarıda birisi var mı bilmiyordum, ya görürse kimin o iğrençliği bırakıp gittiğini? Zaten ben de başkasının öyle siktiriboktan bir şeyi görmesine izin verecek bir adam değilim. Seçenekleri değerlendirmeye başladım. Yanımda hala biraz kağıt mendil vardı, bunu elimle bokun arasına siper edip boka elimle basarak deliğe ittirmeyi düşündüm, ama bu iyi bir seçenek değildi çünkü kağıt mendil dediğim bimde on beş kuruşa satılan dandik oğlu dandik blumeydi amk, anında parçalanır, elimi bok deryasına sokardı. Napayım napayım derken birden gözüme tuvalet fırçası takıldı. Aha buldum, bununla ittirecem deliğe, ama bu sefer de fırça boku deliğe ittirmez, bütün telleriyle boku içine alır, o zaman hepten rezillik olurdu. Bu da olmazdı yani. En sonunda, işte budur diyebileceğim bir şekil buldum. Aldım paketten kâğıt mendili, olabildiğince bokun üzerine örttüm, arkasından da tuvalet fırçasıyla içine doğru bastırdım. Önce direndi biraz bok yığını, sonra yolunu aldı kanalizasyona. Ama fırça hasarsız kurtulamamış, bir miktar sıvanmıştı bokla. Artık o kadarı da olur amk dedim, olduğu kadar ufak kovacık ve suyla fırçayı da temizledim. temizlenen fırça ile de, savaş alanına dönen delik mahallini hallettim. işimi bitirmiş, sıçtığını temizlemiş olmanın verdiği gurur, erdem hisleriyle dopdolu olarak tuvaleti terk ettim.
***
eğer hala bunu okuyorsanız, şunu sorabilirsiniz: bu kadar uğraşacağına neden sifonu çekmedin amk? bu soru üzerine cevabım şu: eğer benim bir litre kovacıkla döktüğüm su ile bile boklar o kadar dağıldıysa, sifonu çektiğimde ortalık öyle bir karışırdı ki, tuvaleti geçtim, üstüm başım boka sıvanırdı amk, altıma sıçmıştan farksız olurdum.
Size ders olsun: eğer böyle uzun süreden sonra alaturka tuvalete sıçmanız gerekiyorsa, tetikte olun. ilk parti ile ikincisini uzak düşürmeye çalışın. Deliğe düşmesin ikincisi amk, boş verin. Amerika 5000 km den füzeyle ırakı vuruyor, bu türkler de 20 cmden deliği tutturamıyor geyiği yapanları da siktir edin. Böyle daha kötü amk. En azından öteki daha temizlenebilir.