nadir de olsa görülebilecek eylem. genelde tc üzerinde müslümanların dışında kemalistler de camileri ibadethane olarak kullandıklarını iddia ettikleri için çok da şaşırmamak lazım gelir.
dayak yemekten akıllanmayan tiptir. komunizmle yönetilip de rezil olan onca ülke halkı hala yaka silkerken bunlar komunizm ister. gecenin 3 ünde çocuğuna süt almak için karneyle sıraya girmekten başka hiçbir şey değildir komunizm biraz kafası çalışan biri için.
her yazısında her dediğini desteklemesem de abdurrahman dilipak 'ın kaliteli yazısının başlığıdır. vizyon kazandırıcı, bilgilendirici bir yazı olmuştur.
şunu açıkça belirtelim. türkiyenin temel sorunu kemalizmdir.. ve bu sorunun uygulamada, pratik hayatta iki ayağı vardır. chp ve ordu.. bu yapı deşifre edilirse, gerisi kolay..
devrimler, bir ihtiyaçtan kaynaklanmıyordu aslında. dayatılan bir zorunluluktu. kurtuluş savaşı da öyle özakmanın anlattığı gibi filan değil.. müthiş türkler bir yenilginin zafer olarak takdiminden ibaret.. çanakkale geçilmez hikayesi de öyle. geçilmezdi de, mondros müterakesini niçin imzaladınız be kardeşim.. istanbulun fethini, 500 yıl sonra, kutlamaya başlamamız da..
sahi ruslar işgal kuvveti değil mi idi, kurtuluş savaşında niye bize para ve silah desteği verdiler?.. yunanı denize döktükten ne kadar sonra ingilizler istanbuldan ayrıldı? ingilizler biz gelince mi gittiler, onlar gitti, biz öyle mi geldik?.. meis adası nasıl yunanistana verildi, hani biz yunanı denize dökmüştük ya.. biliyorum yunanı izmire ingilizler çıkarttı da, sakaryada ingilizler, yunanistanı istanbula geçişini durdurmak için kime destek verdi?.. fransızların acelesi neydi, öyle hemen tası tarağı toplayıp gittiler.. italyanlar da öyle çabuk gitti ki, yunanlılar işgal edene kadar adalar sahipsiz kaldı!
chp, kuvva-yı milliyenin değil, osmanlıyı parçalayan ittihat terakkinin devamıdır.. bu cumhuriyeti kuran da ordu filan değil.. kuvva-yı milliye, hilafet ve saltanatı kurtarmak için örgütlenmişti. 1. meclisin açılışına bakın. hatimlerle açıldı, hem de dini bir törenle. kapıda kelime-i tevhid bayrağı, içeride duvarında ayetler.. mustafa kemal halifeye halife hakan efendimiz diye başlayan bağlılık mektupları gönderiyor..
yeni düzen nasıl kuruldu? bir yandan örfi idare.. vali aynı zamanda chp il başkanı.. yargı desen kanuna göre karar vermiyor, verdiği karar kanun sayılıyor.. savcı yok, savunma yok, temyiz yok.. seçimler harika. tek parti var. adayları tek kişi belirliyor.. sandığın üzerinde parti bayrağı örtülü, başında jandarma bekliyor. sandık heyeti chplilerden oluşuyor. seçmeni parti belirliyor tabii.. buna rağmen uygulama şöyle: açık oy, gizli tasnif! oylama bitince jandarma eşliğinde sandık partiye götürülüyor. sonuç açıklanıyor. sonuca itiraz yok, çünki hemen oylar yakılıyor..
model belli: hitler almanyası, stalin rusyası, musolini italyası.. biraz fransız laikliği, yahudi diasporasının kibutzları.. resmi din, dil, tarih.. türkün yeni amentüsüni kaç chpli okumuştur aceba.. osmanlıya hakaretler edilirken, okullarda yunan medeniyeti resmi ders kitabı.. islâm irtica, müslüman mürteci. herkes batılılar gibi giyecek.. batı müziği dinlenecek. hicri takvim yasak, yoksa osmanlıda miladi takvim başından beri vardı.. osmanlı arşivlerini yük vagonlarına yükleyip bulgaristana yakılmak üzere gönderecek kadar gözü dönmüş bir medeniyet düşmanlığı vardı bazılarında..
monarşiyi yıkmışlar, yerine tek adam rejimi kurmuşlardı!.. 10. yıl albümünde hitlere övgüler var. kemalistler, aynı idealler uğruna savaştıklarını düşündükleri hitlerin doğum günü partisine katılıyorlar.. mustafa kemale yakıştırdıkları isim ise, ilginç: führerin tercümesi olarak ulu önder. mustafa kemale führer diye kartvizit bile bastırdılar.. tabii mustafa kemalin adı da kemal değil, kamal o zaman.. mustafa kemal ebedi şef, ismet paşa milli şef. yani duçe!
neyi tartışıyoruz ki, türkiye cumhuriyeti, uluslararası düzen tarafından o günki şartlara göre, düvel-i muazzama tarafından dizayn edildi. ulus devlet oluşumuz da toplumsal talepden değil, egemenlerin imparatorluğun parçalanışını garanti altına almak için buldukları bir çözümdü.. hem türk ulusçuluğunun temelinde din olacaktı, hem de din zaman içinde batının çıkarlarını tehdit etmeyecek şekilde yeniden yapılandırılacaktı.. onun için, imparatorluk bakiyesi, tüm müslüman unsurlar, azınlık kabul edilmedi ve türk olarak tanımlandı.. ve din de bu nev-i şahsına münhasır laik yönetimin denetimine ve yönetimine bırakıldı. çünki, osmanlının uhdesinde bulunan hilafet makamının ne yapılacağına bir türlü karar verilememişti.. ingilizlerin şerif hüseyini halife yapma çabaları boşa çıkmış, uygun bir kişi ve zemin bulunamamıştı. en iyisi, hilafet mana ve mefhum olarak cumhuriyet / tbmmnin şahsı manevisinde mündemiçtir diyerek onu bir yere rabdetmekten geçiyordu, o günki şartlarda.. ancak bu takdirde dini vakıflar ve din eğitimi, dini vergilerin gelecekte sorun çıkarması mümkün olabilecekti..
zaten kurtuluş savaşında dünya müslümanlarından hilafet için ciddi anlamda zekat kaynaklı maddi kaynaklar aktarılmıştı.. tarihçi mete tuncay, atatürkün hind müslümanlarından gelen 600.000 liranın 100.000 lirasını savaş için devlete borç verdiğini söylüyor. daha sonra borç verdiği parayı da geri almış.. oysa bu paraları millete geri vereceğim demişti. ama vermedi.. aslında bu para hilafet fonundan aktarılan zekat parası idi. bu parayı on yıl elinde tuttuktan sonra, iş bankasına yatırdı.. biliyorsunuz daha sonra da iş bankasının yönetimini vasiyetinde chpye bıraktığını söylüyor. işe bakar mısınız, laikçi chp, ribacı iş bankasındaki bu haksız tasarrufun bekçiliğini yapıyor.. irtica ile mücadeleyi istila ile mücadeleden daha zor ve elzem bir mesele olarak gören chpye bakar mısınız?
bugün tsknın bekçiliğini yaptığını söylediği, chpnin yılmaz savunuculuğunu üstlendiği, darbelerle değiştirilmesi teklif dahi edilemez diye güvence altına alınılmaya çalışılan, cumhuriyetin temel nitelikleri diye halka dayatılan ilkeler ve inkılablar, bu halkın talepleri değildi, ihtiyacı da değildi. uluslararası güçlerin dayattığı ve mahkûm edildiğimiz ilkelerdi. işte bunun için arşivler açılamaz, mustafa kemalin vasiyeti, mektupları bile sansürlenir.
onun için türkiye cumhuriyeti darbe, terör, irtica paranoyası ile bir korku cumhuriyetine dönüştürüldü. bu yalan rüzgarının esmeye devam etmesi için tevhidi tedrisat gerekli idi.. bu derin gerçek ortaya çıkmasın diye takrir-i sükunlar icad edildi, darbeler, yapıldı, faili meçhuller yaşandı..
bu devrimlerin bazıları, önce tek partinin polit bürosu sayılan kadrolar tarafından sofrada konuşulup, gerekçesiz olarak meclise sevk edilip, müzakeresiz bir şekilde oy birliği ile kabul edildi.. çünki muhalefet demek kelleyi kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya kalmak demekti..
ah benim güzel memleketim.. darbelerin gölgesinde biçimlenmiş, chpnin patenti altında tutulan bir kemalizm sorun çözmenin aracı değil, sorun üreten bir dokunulmaz tabu olarak önümüzde duruyor.. önümüzdeki en büyük sorun bu..
bu pirinç daha çok su götürür. şimdi siz ayıklayın bakalım ayıklayabiliyorsanız bu pirincin taşını.
resmi tarih düzmecesi pack vol.1 le birlikte default gelen kurtuluş savaşı hikayesinden pek bir sıkılan müslim bünyenin bugünlerde artık haykırdığı haykıracağı slogandır.
kısaca hatırlayalım tc okullarında öğretilen kurtuluş savaşı sonucunda müslümanların neleri kaybettiklerini:
halifelerini (dolayısıyla en büyük karar verme mekanizmalarını yani birlik, beraberliklerini),
allah'ın * kesim hükümleri olan kur'ani şeriati,
sarıklarını, cübbelerini, feslerini,
tekke ve zaviyelerini,
müderrislerinin (gavurcası profesör) tamamını,
alfabelerini,
takvimlerini,
bacılarının, karılarının ve analarının mahremiyeti ve allah'ın emri olan islami örtünme biçimlerini,
kendilerine has ağırlık ve ölçü birimlerini,
her çeşit tıbbi ve teknik terimlerini...
bunlar sanırım çok uzun bir liste olur ama inanın tek tek bunları düşünmek bile sinir bozucu.
daha da sinir bozucu kısmı ise müslüman türk milletinin bu tüm kaybettiklerini kazanç olarak görmesi ve bu savaşı da kazandıklarını sanmaları.
tek bir gerçek var. şu anda bu savaşın kazanıldığını iddia edenler, gerçekten de zamanla savaşı kazananların tarafına convert olanlar, dark side a geçen çakma sith ler...
ama allah'ın izniyle yeni yeni alevlenen bir kurtuluş hareketi var. ve herkes de ciddi derecede farkında, rahatsız...
sanki bir güç ibreyi tersine çevirdi, ne yapsalar olmuyor, her plan tersine tepiyor, rezil olunuyor değil mi?
olacak inşaallah...
kim allah'ı, resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, allah'ın taraftarlarıdır.
(bkz: maide suresi, 56 ayet)
tipinden hayatından, ailesinden, işinden, gücünden, mevkiinden, halinden, vaktinden kısaca her şeyinden anlaşıldığına göre oldukça düşük bir ihtimaldir. işin daha da üzücü kısmı, kendisine neredeyse yüzde 10 oy verilmiştir bu ülkede ki yüzde 10 türk seçmeni macaristan nüfusu kadar kişiye denk gelmektedir. düşün yani macaristan da seçim oluyor, halkın yüzde 100 ü cem uzan a oy veriyor.
her ne kadar şu anda farkedilemiyor olsa da tayyip erdoğan ve ak partinin kısa zamanda gösterdiği olağanüstü çaba ve allah'ın da yardımıyla türkiye her yönden kısa sürede müthiş derecede gelişmiş ve büyümüştür kısaca tam batmak (batırılmak) üzereyken direklerden dönmüştür.
insanın aklına takılan ilk soru ise ya gelmeselerdi?
ya eskisi gibi dandik, milletin hiçbir derdi umrunda olmayan, sokaklarda çöpler bırakan, odun kömür yüzünden gaz maskesiyle dolaştıran, bir duble yola hasret bırakan dandik hükümetler devam etseydi?
ya tarım ve hayvancılık aynı kalsaydı?
hastanelere hala sadece belli bir sınıf gidebiliyor olsaydı?
ve en önemlisi ya şu milletin belindeki en büyük kambur olan ergenekoncular deşifre olmasaydı?
uğur dündar'ı millet sadece adam değil bir de güvenilir ve iyi insan sansaydı?
allah bizleri korudu ve onları gönderdi. başımızdan hiçbirini eksik etmesin...
müze olan akdamar ve sümela kiliselerini kısmen ibadete açan akp hükümetinden müslümanların beklediği sıradaki gelişme.
madem herkes kendi mabedine geri kavuşuyor, hazreti fatih sultan mehmed han ın vakfıyesine de (nam-ı diğer fethiye camii) müslümanların nail olması gerekir.
ayasofya camii nin cumalara açılması için ön hazırlıktır.
hazreti fatih sultan mehmed han 'ın fethedip adını da fethiye camii koyduğu bu eşsiz cami, müslümanların dualarıyla bu sene içerisinde ibadete açılacaktır inşaallah.
Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ yakılûne şeyen ve lâ yehtedûn(yehtedûne).
kavram kargaşasının, ne idüğünü bilmezliğin en üst levellerında top sektiren yeni bir güruhtur.
osmanlı'yı kimin yıktığını sorsan vereceği cevap ikinci sınıf komedi dizilerinde skeç olur.
kısaca şunun gibi bir şeydir: http://img465.imageshack.us/img465/4603/estupido1ao.jpg
hala çanakkale'nin geçilmediğini ciddi ciddi iddia edenler için hayatımdaki okuduğum en doğru yazının bir kısmı. işte size o olacak 10 şey...
1-osmanlı devleti yıkılacaktı.
2-osmanlı mirası, ingiltere, fransa ve italya tarafından pay edilecekti.
3-saltanat ilga edilecekti.
4-hilafet kaldırılacaktı.
5-anadolu işgal edilecekti.
6-ayasofya kilise veya müze yapılacaktı.
7-türkler kurandan uzaklaştırılacak, ve türklük, avrupa için tehlike olmaktan çıkarılacaktı.
8-osmanlıyı teşkil eden halklara kendi topraklarında avrupalılara bağlı devletler kurdurulacaktı.
9-daha da mühimi rusyada devrim olmayacak, yıllarca başımızın belası olan komünist sscb ile uğraşmayacaktık.
10- .. (buraya da herkes kendi bildiği maddeyi yazsın!
şimdi hala deniliyor ki çanakkale geçilmedi...
eğer geçilmedi ise şu 10 sorunun cevabını da alayım bir zahmet...
1-osmanlı devleti neden yok edildi. ve yok edildiği halde, neden borçları güya istiklal savaşı verip, bağımsızlığını kazanmış bir halka zorla ödetildi!
2- 5-6 milyon kilometre karelik osmanlı devletinden elimizde kala kala 780 bin metre kare kaldığına ve osmanlı coğrafyasının maddi ve manevi imkanları; yer altı zenginlikleriyle birlikte batılı şirketlerin eline geçtiğine göre çanakkale geçilseydi, bundan farklı ne olacaktı?
3-saltanat yine ilga edildiğine ve hanedan mensupları dünyanın dört bir bucağında sersefil bir hayat sürdüklerine ve perişanlık içinde ömürlerini tükettiklerine göre, çanakkale geçilseydi bundan daha aşağılayıcı ne olabilirdi?
4-islam dünyasını sömürmek isteyen ingiltereyi en çok uğraştıran hilafet mevzuu idi. hilafetin türklerde olması ve istanbulun islam dünyası üzerindeki nüfuzunu bir türlü kıramayan ingiltere, bir an önce hilafeti türklerin elinden almak istiyordu. böylece şurada burada ingiltereye direnç gösteren müslümanlar da tamamen umutlarını kaybedecek ve yeni efendileri olan ingilizlere itaat edeceklerdi. peki farklı bir şey mi oldu? üstelik de hilafeti bize ilga ettirdikleri için, türk milleti, müslümanlar nezdinde, kendi rızaları ile dinden çıkmış gibi gösterildiler.
5- evet çanakkale geçilmedi ama anadolu işgal edildi. eğer biz, batılılara, yunanlıların vaad etiğinden fazlasını vermeseydik ve lozan barış konferansının ara devresinde, sipariş üzerine yaptırdığımız izmir iktisat kongresinde yabancı sermayeye karşı değiliz diyerek, batılılaran asla vazgeçmeyeceklerini belirttikleri kapitülasyonlar konusunda umut vermeseydik, bir tek çapulcu yunanlıları yenmekle istiklalimizi mi kazanacaktık? bağımsızlığımızı kabul etsinler diye, bir takla atmadığımız kaldı. lozan tutanakları ortada. birinci devre hiçbir şeye evet demeyen batılılar, neden ikinci devre her şeyi kabilettiler? onu gidip meisin horozlarıyla sabah namazına uyanan kaşlılara sormak lazım? nasıl bir bağımsızlık kazandığımızı 12 adaların haritadaki yerlerine bakarak karar verebilirsiniz, çanakkale geçilmiş mi geçilmemiş mi?
6-evet çanakkale geçilmediği için ayasofya kilise yapılmadı. mürted bir müzeye dönüştürüldü. keşke kilise yapılsaydı. camiye dönüştürülmesi daha kolay olurdu o zaman! en azından tanrıya adanmış mabet olarak eski hizmetini görürdü
7- çanakkale geçilseydi, türkler kurandan uzaklaştırılacak ve türklük, avrupa için tehlike olmaktan çıkarılacaktı. acaba, dünyada, halkına, kutsal kitabını okumayı yasaklayan türkiyeden başka bir devlet var mı? komünist rusya bile allaha döndü de biz hala çocuklarımıza 12 yaşını doldurmadan kuran okumasına izin vermiyoruz. yüzde 99u müslüman denilen şu memleket halkının bugün kaçta kaçı kuran biliyor acaba? ve kaçta kaçının hayatı kuran ahlakı üzeredir? geçin bunları. bu ülkenin askerleri, kendi halkalarına karşı düzenlemeyi planladıkları bir darbede cami bombalamayı düşünebiliyor, cami cemaatine katliam yapmayı akıllarına getirebiliyorlar.
bugün türkler, batı için tehlike olmak şöyle dursun, uşak olmaktan kendilerini kurtaramıyorlar. bugünkü askerimizle o harbi verebilir miydik acaba? o insanlar açlık ve sefalet içinde direnebiliyorlardı. ellerinde allah yolunda şehit olmaktan başka bir direnç noktası da kalmamıştı üstelik. onları bütün o yokluklara rağmen direnmeye, ölümü pahasına o toprakları çiğnetmemeye sevk eden o şanlı kitap, sonraki dönemlerde yasaklandı. yok sayıldı. onu yok saymak istemeyenler de sürüm sürüm sürüldü. acaba çanakkale geçilseydi bundan daha mı ağır bir hal olurdu?
8- osmanlıyı teşkil eden halklara kendi topraklarında avrupanın kuklası- devletler kurulacaktı. kurulmadı mı? şimdi o masa başında çizilen haritaların saçma sapan sınırlarının faturaları da türk milletinin çocukları üzerinden ödetilmek isteniyor. çanakkale geçilseydi bundan daha mı kötü olacaktı? biz servi parçalayıp attık deniliyor. bakın bakalım sevrin hangi maddesi havada kalmış?
9- evet rusyada gerçekten devrim olmayabilir ve insanlık komünistlik belasıyla karşılaşmayabilirdi! türk yurtları, o katliamları yaşamaz, 20 milyon türk evladı, kasap stalin ve lenin cellatları tarafından doğranmayabilirdi. allahu alem bissevab!.
sözüm ona tsk, ak partili bir devlet büyüğünün ortadan kaldırılması ve nevruzda karışıklık çıkması amacıyla pkk ya istanbul'da 3 kamyon dolusu el bombası vs. teslim etmiş. 3 kamyon da ankara'da varmış ama biri yakalanmış.
askeri allah allah diye bağıran, ağlama duvarından ağlayan başkomutanın ülkesindeki sözde müslümanlardır.
hangi zihniyetle eğitildiğinizi alın kendiniz görün...
cuma günü ne zaman başlar ne zaman biter onu dahi bilmiyorsunuz, sonra siz müslüman değilsiniz deyince kızıyorsunuz.
islami gün akşam ezanının okunması ile devrolur. yani perşembe akşamı okunan yatsı ezanı ile cuma günü girer. bu gece peygamber efendimiz hazreti muhammed * e salavatler getirilir ve mutlaka gusül abdesti alınır.
irticacı, gerici, ve dinci ve arap adetlerini benimsemiş garip insanlardır. latin alfabesi gibi çağdaş bir alfabe yerine arapların harflerini kullanmakta hatta karılarının özgürlüklerini kısıtlayıp başlarını da kapattırmaktadırlar.
o kadar iyi insan olmalarına rağmen, hırsızlık yapmamak, yalan söylememek ve fakirlere yardım etmek yeterli iken o ortamda dahi namaz kılacak boş beleş adamlardırlar.
not: tabii ki de büyük bir kısmı iç anadolu yöresinden toplanarak katledilmiş, öz be öz müslüman türk evlatlarıdırlar. allah u teala c.c., bu mübarek cuma gecesi hepsine rahmet eylesin.
müslümanlar tarafından konulmuş bir isim olmayan ve müslümanlar tarafından kazanılmamış bir savaş olan resmi adıyla kurtuluş savaşının adının neden kurtuluş savaşı olduğunu düşünüldüğünde akla gelen ilk sorudur.
savaşan asakir-i muhammediyye ne için savaşıyordu?
allah için,islamın bu topraklardan gitmemesi için.
savaş sonunda ne oldu?
peygamberi temsil eden hz. ebubekr sıddık tan itibaren bozulmadan devam eden hilafet kalktı.halife sürüldü.
allah'ın * kur'an'ı kerim yoluyla bizlere bildirdiği dinin kurallar bütünü olan şeriat elden gitti.
kur'an da defalarca tekrar edilen allah'ın emri olan tesettüre uyan hanımların devlet kurumlarına girmesi yasaklandı.
şapka kanunu çıkarılıp, onbinlerce sarıklı ve sakallı müslüman ibret olsun diye meydanlarda asılıp günlerce kokana kadar orada bırakıldı.
ve olay ağlama duvarında başında kipa ile ağlayan türk ordusunun başkomutanına kadar geldi.
işbirlikçilerle birlikte karşı karşıya konularak çanakkale de karşılıklı öldürülen aborjin ve müslümanlardan 3 sene sonra gerçekleşmiş olaydır.
1 kasımda ittihat ve terakki kendini lağvetti. 2 kasım da enver, talat, cemal paşalar yurtdışına kaçtı. 6 kasımda boğazlar silahsızlandırıldı. 7 kasımda işgal güçleri çanakkale'den geçti. 13 kasım 1918'de osmanlı'nın başkenti istanbul'a gelen müttefiklerin 55 parçalık gemilerinden istanbul'a 3500 asker çıkarıldı. ingiliz albayı muerpi istanbul'a geldi.yeni hükümeti eski ittihatçılardan ahmet izzet paşa kurdu.ingilizler, fransızlar, italyanlar, bu güçleri takip etti. 465 yıllık başkente ilk kez yabancılar askeriyle giriyor, millet esaretle tanıştı.
2002 ye kadar bir direniş de olmadı...
hatta halkın azımsanmayacak bir bölümü de bu işgali unuttu, özümsedi, anlamadı...
2002 de ırak'ın, 2001'de afganistan'ın, 2009 da yemen'in başına gelenler daha 1918 de istanbul'un başına gelmiştir...
ve küfür milletleri ingilizlerin liderliğinde yapay hükümet, yapay lider ve yapay kahramanlarını, tv , gazete ve internetin olmadığı o dönemlerde çok daha kolayca empoze edebilmişlerdir.
ama allah'ın c.c. izniyle 2002 den beri müslümanlar da yönetimde söz sahibi. 1918 de başlayan bu işgal, önümüzdeki birkaç sene içerisinde bağıra bağıra bitecek inşaallah.
o zamana kadar diliyorum ki allah, gözleri görmeyenlerin yardımcısı olsun...
islam devleti yıkılarak üzerine 1923 te kurulan bir devlet olan türkiye cumhuriyetinin okullarında çocuklarına öğrettiği yüzde 99 undan fazlası uydurma olan tarih derslerinin arkasında destek olarak duran yüzde yüzü yalan coğrafya müfredatının ifşasıdır.
batıdaki komşularımız yunanistan, bulgaristan, doğudaki komşularımız da suriye, ırak mış...
sanki biz el salvador'uz da kostarika ve meksika dan bahsediyoruz. (evet, teşekkürler google maps)
sanki hiç bir şey olmamış gibi...
ulan ne komşusundan bahsediyorsun sen ?
1860 ve 1940 arası yüzbinlerce türk evinden, köyünden ve canından edilmedi mi yunanistan ve bulgaristanda?
ırak, suriye ve iran sınırlarındaki türkiye şehirlerinde yaşayanların yüzde kaçı türk, kaçı arap,fars veya kürt?
ne komşusu?
komşu başkadır, kardeş başkadır...
rumlar da bizim kardeşimizdir, araplar da...
eğer komşumuz var ise ruslardır, italyanlardır, ispanyollardır...
bitecek allah'ın * izniyle hepsi...
öyle şeyler yazacak ki 15 sene sonraki tarih kitapları ne salakmışız dan başka bir yorum yapamayacak kimse...
güneş gözlüğü havalı bir alet olduğundan ve bu dayımız da sözde halkçı parti lideri olduğundan havalı olarak görünmek istememesidir. dolayısıyla da senelerdir yemektedir güneşleri retinasının ortasına.
müslüman için sadece bir form değiştirme, ebedi hayata geçiş, önceden haber verilen her şeyin gerçekleştiğini gösterme süreci, kafir için ise sonu gelmeyecek acıların başlangıç anıdır.
dikkat edilecek olursa namazlarını dosdoğru kılan sıradan bir müslüman ölümden bahsederken sanki daha önce yaşadığı bir deneyimmiş gibi konuşur. bu gaybe olan inançtan kaynaklanır.
bir kafir ise ölüm anından hemen sonra yokolacağına inandığından bu konulara hiç girmez. konuyu değiştirir. veya güçlü görünmek, korktuğunu belli etmemek amacıyla konunun üstüne gidiyormuş gibi yapar. ama her gece yorganı üstüne çekip de bir gün daha yaklaştığını görünce bir anlık da olsa onun da içi ürperir.
bazı ayetler var kur'an da, sanki bazı yerlerde duyacakmışız gibiler. tabii doğrusunu allah * bilir. ama mesela al-i imran suresinin 143. ayeti mealen "andolsun siz onunla karşılaşmadan önce ölümü temenni ediyordunuz. i̇şte onu gördünüz ama bakıp duruyorsunuz." şeklindeyken öldükten sonra bir yerde beklerken sanki bu ayeti duyacakmışız gibi geliyor insana.
öyle ya da böyle hepimizin sonu aynı. o 2 metrelik çukurun içine çıplak olarak atacaklar bizi. bedenlerimiz de o ilk gecenin mevsimine göre toprağın soğukluğu veya sıcaklığı ile bütünleşecek birdenbire.
şu aralar meydanı boş bulduklarından olsa gerek peydahlanmış, pek bir palazlanmış saftirik grubudur.
hayattaki hiçbir şeyle ilgili hiçbir fikirleri olmadığı yetmişyormuş gibi, şaşırtıcı bir şekilde abdestli, namazlı insanlar hakkında da sanki onlarla eşitlermiş gibi yorum yapma cesareti gösterme çabasındalar.
hala ermeni soykırımı yapmış olmakla suçlanan türklerdir.aynı zamanda senelerdir laiklik adı altında islam düşmanlığı yaparken sonradan ermeni olduğu ortaya çıkan ekşi sözlükteki guru tipinin varolmasına da dolaylı yoldan sebep olmuşlardır.
kısa ve net olarak 150 senedir ilaçla uyutulan aslanın uyanışında hafifçe sağına attığı ilk minik pençedir.
aynı konuşmada diğer küfür milletlerinin meclisleri gerektiği gibi aşağılanmış, aynı zamanda merhametle de uyarılmıştır.
tayyip erdoğanın türk vatandaşı olmayan 100 bin ermeniyi sınır dışı etmek üzereyiz demesinden daha iyisi, türk vatandaşı olan diğer bir 100 bin ermeninin adının da telafuz edilmesidir. yine telafuz edilmedi ama ben söyleyeyim, 300 bin kadar ismini değiştiren ermeninin kaydına da kozmik oda araması sırasında ulaştı müslüman yönetim.
hergün kırmızı ışıkta falan yanyana geldiğimizde aşağıdan yukarıya doğru sakalıma falan bakan tiplerdir. pek oralı olmam ama hissederim çoğu zaman. çağdaşlarım benim.
