şu sıralar okuduğum, tanısı konulmamış çeşitli ve ilginç hastalıkların perde arkasına yolculuk yaptıran, psikolojiyle yakından uzaktan ilgilenenlerin okuması gereken bir kitap.
benjamin franklin'in 'bir çivi yüzünden bir nal, bir nal yüzünden bir at, bir at yüzünden bir atlı gidiverir.' sözü, önemsemedigimiz küçük şeylerin aslında ne kadar önemli sonuçlar doğurabileceğinin güzel bir örneği...
insanların hangi elini kullanacağı beynin gönderdiği komutlar yoluyla belirlenir. sağ elini kullananlar beynin sol bölümünü, sol elini kullananlar ise sağ bölümünü baskın olarak kullanırlar.
Türkiye 'de ne yazık ki bu bilimsel nedenlerin farkında olmayan sol eli kullanmanın günah olduğunu varsayan, küçücük çocuğun eline vura vura sağ elini kullanması için zorlayan kesim büyük çoğunluğu oluşturmaktır.
modernlik, çağdaşlık, özgürlük, cesaret gibi söylemlerin saptırılarak insanlara olağan birşeymiş gibi gösterilmesi ve en büyük sebeplerinden biri de dinsizlik nedeniyle insanın kendini başı boş, sorumsuz hissetmesidir.
eğitim olarak örgünden hiçbir farkı olmayan, tercih edilebilecek bir program türüdür.
ikinci öğretim öğrencileri icin 'yarasa' tabiri kullanılır. bu öğrenciler için gün17:00 dan sonra başlar, sabahın ilk ışıklarıyla son bulur. büyük çoğunluk bu düzende devam eder ama akıllı olanları ikinci öğretim okumayı fırsata cevirebilenleri, günün tamamını uyuyarak gecirmeyenleri de vardır.
ikinci öğretimin en büyük avantajı sıcacık yatağında yatarken alarm sesi eşliğinde uyanmak zorunda olmamaktır. tek dezavantajı ise harç gibi bir sacmalığın bu programdaki öğrencilerden temin edilmesidir.
insan psikolojisiyle ilgilenen kişilerin söylediği sözlerden biridir. genellikle bir hastamda, aile dostumun çocuğunda, yakın bir tanıdığımda, öğrencimde, akrabamda... diye uzayıp gider. daha önce o olayla karşılaştıklarından ve deneyimlerinin göstergesi olduğundan kaynaklanır bu söylemler.
kendisini aşmış çevresindeki insanların sevinclerinden pay çıkararak onlarla birlikte sevinebilen, içinde kıskançlık, fesatlık barındırmayan insanların sergileyebileceği tutumdur.
kesinlikle gereksiz bir şey tıp fakültesi mezunları niye öğretmen olma ihtiyacı duysunlar sorunsalıdır.
madem tıp fakültesi mezunları ve diğer fakültelerdeki öğrenciler formasyon alarak öğretmen olabilecek o zaman eğitim fakültelerindeki bizzat öğretmenlik eğitimi alan öğrenciler niye var? eğitim fakültesi mezunu ile diğer fakülte mezunları arasındaki nitelik farkı gayet açıktır. herkes kendi mesleğini icra etmeye baksın! bi egitim fakultesinden mezun olan öğrenci nasıl ki doktor olamazsa tıp fakültesi mezunu da öğretmen olamaz.
ayrıca ülkedeki öğretmen atamaları da malum her yıl binlerce ögretmen adayı atanmak için sıra beklerken, sanki ögretmen açığı varmış gibi başka fakültelerden mezun olanları öğretmen yapmanın mantığı yok.
mantıklı bir teselli. ölümden kaçış yok sonuçta her canlı bir gün ölümü tadacak.
fakirlerin, bu dünya da mal sahibi olup ne yapacağız kefenin cebi yok ki ölünce yanımızda götürelim deyip zenginlerle aralarındaki farkı en aza indirmek için kendi kendilerine verdikleri basit bir tesellidir.
gece üçten sonra neden artıyor bu tür başlıklar diye düşündüğüm bir baslık türüdür.
allah, peygamber, melek, cin, şeytan, islam kuran vs. başlıkları gündüz aklınıza gelmezken gecenin bir yarısı nereden aklınıza geliyor merak konusu?
yazarlar geceleri kendileriyle baş başa kalınca içini rahatlatmak için bu tür başlıklar açıyorlar sanırım ama böyle olmaz koçum git bi teveccüt namazı kıl, huzura erersin *
gelelim başlığın asıl açıklamasına mikail dört büyük melekten birisi olup doğa olaylarıyla ilgilenen melektir.
v yaka tişört hadi bir nevi giyilir de dar tişört giymelerine anlam verebilmiş değilim. bunu sadece erkeklere atfetmek doğru olmaz. dar tişört bayanlarda da hoş duran bir şey değil.
kendilerini çok kaptırmıs kişilerdir. bu tip kişiler fazla samimiyetin getireceği sorunlardan ayrılmak zorunda kaldıklarında kendilerini sonsuz bir boşlukta hissedeceklerdir.